Ruşen Çakır, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik operasyonları değerlendirdi. Çakır, “Heybede duran büyük turplar” ne zaman dökülecek? başlıklı videoda yorumladı. İBB’ye yönelik ikinci dalga operasyonda gözaltına alınan 30 kişiden 18’i tutuklandı. Dört kişi ev hapsine mahkûm edilirken, sekiz kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Aralarında CHP’nin cumhurbaşkanı adayı, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da bulunduğu çok sayıda isim hakkında 19 Mart’ta düzenlenen operasyonların ardından İBB bürokratlarına yönelik cumartesi sabahı ikinci dalga operasyon düzenlendi.
25 Mart’ta AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan grup toplantısında “Henüz heybede duran büyük turplar ortaya dökülmedi” ifadesini kullandı ve “Heybedeki büyük turplar ortaya saçıldığında bunların, bırakın milleti, kendi yakınlarının suratlarına bakacak yüzleri dahi kalmayacak” dedi.
Çakır videoda 19 Mart’tan sonra Erdoğan’ın grup toplantısındaki konuşmasını ele aldı. Çakır, “Bu kadar önemli bir olay… İktidar açısından bu kadar önem taşıyan, önceden Cumhurbaşkanı tarafından duyurulmuş bir operasyon. Dolayısıyla başından beri Cumhurbaşkanı’nın süreci takip ettiğini ve bu işe büyük önem verdiğini varsayabiliriz. Ama ortada büyük bir çelişki var: Ekrem İmamoğlu’nu ve arkadaşlarını tasfiye edecek, öyle bir operasyon yapacaklar ki birbirlerinin yüzüne bakamayacak hale gelecekler… deniyordu. Fakat ortada böyle bir sonuç yok” dedi.
Çakır, “Kim, neyi eksik ya da yanlış yaptı? Bu başlı başına çok büyük bir soru işareti. İçeride birtakım tartışmaların yaşandığını biliyoruz. Yargıya yakın bazı yayın organlarında, devlet içinde ‘köstebek’ olduğuna dair iddialar gündeme getiriliyor. Ama açık konuşmak gerekirse, burada köstebekle engellenebilecek ne var? Neyi gizlediler ki?” dedi.
Çakır videonun sonunda, “Yargı bağımsız değil, yargı bağımlı, yargı siyasallaşmış, siyasetle iç içe ama şu olayda da görüyoruz ki, yargı siyasetin beklediği olayı gerçekleştiremedi, turp murp gösteremedi, Bakalım bundan sonra ne olacak?” dedi.
“Heybede duran büyük turplar” ne zaman dökülecek? başlıklı videoyu buradan izleyebilirsiniz.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler, iyi hafta sonları. Geçen gün bir takipçim, okurum diyemiyoruz; eskiden okurum diyorduk ama şimdi takipçim diyoruz, bir e-posta yollamıştı. Mealen şöyle diyor: “Babam Cumhuriyet Halk Partilidir ama büyük bir gazeteyi okuyor ve o gazetede bir köşe yazarını okuyor ve oradan hareketle Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluğa bulaştığına inanıyor. Ne yapacağımı şaşırdım” demişti. Ben de doğru dürüst cevap veremedim tabii ama aklıma takıldı. Sözünü ettiği gazetecinin yazılarına bakıp belki de bir yazı yazmayı düşündüm. Yani 19 Mart’tan bugüne neler yazmış, neler çıkmış diye bayağı bir emek harcayacaktım. Yazılara baktım ve sonra dedim ki, ‘‘Ya kendime yazık, hiç gereği yok.’’ Çünkü en son yazısı, gördüğüm en son yazısı, ‘‘Para kuleleri iddianameye girdi.’’ Bu para kuleleri nedir? Çok önceden olan İstanbul İl Başkanlığı’nın satın alınması ile ilgili görüntüler, ta ne zamanın görüntüleri. Ki o zamanki İstanbul İl Başkanı artık ortada yok, birçok şey geçmiş, etmiş. Onu gördüm. Bir de baktım eski yazılarına, eski dediğim yani 19 Mart’tan bu yana çıkan yazılara; çok çok büyük büyük laflar ama ortada hiçbir şey yok, yani gerçekten yok. Sonra bir şey, görmüşsünüzdür, AK Partili milletvekillerine bilgi notu yollandığı söyleniyor. İletişim Başkanlığı tarafından yalanlandı ama tam yalanlanmış değil anladığım kadarıyla. O bilgi notunda birçok kalem var; Kuzey Kıbrıs’ta yaşanan olaylar var, çözüm süreci var, şu var bu var ve yolsuzluk operasyonları var, İBB operasyonları. Orada diyor ki: ‘‘detayları atlamayın, en ufak detayı içeriye çevirin, bant meselesini gündemde tutun.’’ Bant meselesi ne? Kameraların bantlanması meselesi. ‘‘Onu gündemde tutun’’ diyor. Yani, yolsuzluk yapıldığına dair pazarlanabilecek tek materyal sanki bant meselesi. Bir de ona bağlı olarak bir jammer meselesi var. Olay geldi buraya bağlandı. Çok büyük iddialar dile getirildi. Bunun ilk işaretini Erdoğan, Beşiktaş Belediye Başkanı tutuklandığı zaman yaptığı konuşmada vermişti, ‘‘Esas turplar heybede’’ demişti ve 19 Mart operasyonu oldu. Dedik ki, ‘‘Evet, Erdoğan’ın kastettiği buymuş.’’ Bekledik. Operasyondan sonra, operasyonla birlikte, biraz öncesinde ve sonrasında yapılan açıklamalara bakıldığında bir şey göremedik. Sonra Erdoğan, 19 Mart’tan bir hafta sonra grup konuşmasında yeni bir konuşma yaptı. Yine ‘‘turp’’ dedi. Şöyle demişti: ‘‘Üstelik bunlar henüz heybede duran büyük turplar ortaya dökülmeden, CHP’nin bizzat içinden gelen belge ve bilgiler ışığında, güvenlik güçlerinin ve yargının elde ettiği suçlar… Heybedeki büyük turplar ortaya saçıldığında bunların bırakın milleti, kendi yakınlarının suratlarına bakacak yüzleri dahi kalmayacak.’’ Evet, 26 Mart. 26 Mart’tan bu yana bir aydan fazla zaman geçti, hâlâ turp yok. Üzerine bir operasyon daha oldu bir cumartesi sabahı, yani bir hafta önce ve orada baktık, orada da turp yok, büyük turplar. ‘‘Birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar’’ diyebileceği bir olayı hâlâ görebilmiş değiliz. Bir tek ortada bir bant meselesi var. Niye böyle oldu? Açıkçası ben şaşkınım. Şundan şaşkınım: Bu kadar önemli bir olay, iktidar için bu kadar önemli bir olay; önceden Cumhurbaşkanı’nın anons ettiği, dolayısıyla başından beri takip ettiğini düşündüğümüz, bu kadar önem verdiği ve bir tasfiye operasyonu yapacak, Ekrem İmamoğlu’nu ve arkadaşlarını öyle bir tasfiye edecek ki, birbirlerinin yüzlerine bakamayacaklar; ama yok. Kim neyi yanlış yaptı, eksik yaptı? Bu başlı başına çok büyük bir soru. İçeride birtakım tartışmalar olduğunu biliyoruz. Yargıya yakın birtakım yayın organlarının, birtakım devlet içerisinde köstebek iddialarını dile getirdiklerini biliyoruz. Ama açık söylemek gerekirse burada köstebekle engellenebilecek ne olabilir? Yani neyi gizlediler? Bu kadar uzun zamandır çalışıldığı belli olan bir operasyon niye böyle açığa düştü? İki operasyon oldu, belki üçüncüsü olacak ve biz hâlâ turpları bekliyoruz, heybedeki büyük turpları bekliyoruz. Şimdi sorsanız, ‘‘işte var ya bunlar’’ diyecekleri şeyler var ama isimlerini bile bilmedikleri, hatırlayamadıkları insanlar tutuklandı, kimileri ev hapsine atıldı ama ortada hiçbir şey yok. Bunu şundan söylüyorum: Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bu kadar büyük bir yapı ve kurulduğundan beri ya da 94’ten beri izliyorum, hep bir şekilde yolsuzlukla, rüşvetle, şununla bununla adı geçer. Türkiye’de zaten yerel yönetimler hep böyle anılır ve Ekrem İmamoğlu’na ve arkadaşlarına operasyon yapıldığında herhalde hiç kimse ‘‘Yok canım, kesinlikle hiçbir şey yememişlerdir’’ dememiştir. Kimsenin bu kişilere körü körüne kefil olma hali yok, şahsen benim yoktu; ama şu anda bakıyorum ki bir şey yok. Demek ki bütün iddialar havada kaldı. Bu kadar büyük bir hatayı Erdoğan bile bile yapmış olabilir mi, yani yoksa yine mi aldatıldı? Açıkçası benim kafam karışık. Bu kadar zayıf bir dosyayla bu kadar gürültülü bir operasyon yapmak inanılır gibi değil. Büyük bir ihtimalle şöyle bir şey oldu, tabii o var: Biz bir operasyonu yaparız, insanlar dökülür ve birbirlerini ele verirler. Nitekim birçok kişi böyle haberler yaptılar. Kuyruğa girmiş, etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyen insanlar olduğunu söylediler. Bir ilçe belediye başkanı için ‘‘40 sayfa ifade verdi’’ dediler. Bir başka ilçe belediye başkanının zaten kendisini içeri attırttığını, Ekrem İmamoğlu’nun baskılarından bunalmış olduğunu ve çok pişman olduğunu söylediler. Ama bakıyoruz, bunların hiçbirisi doğru değil. Bunları yapanların bir kısmı, bu iddiaları dile getirenlerin bir kısmı, bir de iddiaya göre tarafsız, hatta muhalefete yakın, kendilerini öyle gösteren isimler bunları dile getirdiler. Bir kişi dışında, Kültür AŞ Genel Müdürü’nün dışında hiçbir şey göremedik şu ana kadar. Şu ana kadar göremedik. O etkin pişmanlıktan yararlanan kişinin de yol açtığı, diyelim ki verdiği ifadeler sonucunda kendi altında çalışan birtakım isimlerin tutuklanması dışında oradan da bir şey çıkmadı. Bu nasıl oluyor? Turp yok demek ki ya da turp var, heybe var ama bu kişiler bunu, Erdoğan’ın deyimiyle, ortaya dökemiyorlar. Çok büyük bir fiyasko, daha önce de söylemiştim. Geçen Başakşehir’de CHP mitingini izlemeye gittiğimde CHP’liler yeni operasyonlar, yeni dalgalar bekliyorlar ve alışmışlar artık. Ve hiç de böyle çekindikleri falan yok çünkü gördüler, şu ana kadarki yapılan operasyonlarda bir şey çıkmadı. İlkinde gerçekten herkes büyük bir merakla bekledi, bakalım ne çıkacak diye. Yani bir gece önce diploması iptal edilen Büyükşehir Belediye Başkanı’nı, 1 milyon farkla kazanmış, her iki İstanbulludan birinin ve hatta daha fazlasının oyunu almış birisini alıyorsunuz. Onu doğrudan suçlayacak hiçbir şeyi şu ana kadar ortaya koyamadılar. Eğer konuldu da ben görmediysem… Yani böyle bir şey şu ana kadar yok. Çünkü notlara baktığımızda tekrar, ‘‘En ufak detayı içeriye çevirin, detayları atlamayın, bant meselesini gündemde tutun’’ deniyor. ‘‘Şunu yapın, şu kadar paranın şuraya transferini anlatın’’ gibi bir açıklama yok. Ve orada ne söyleniyor milletvekillerine verilen talimat ya da yol göstermede; yargının bağımsızlığına vurgu yapılmış. Tamam, isteyen serbest, yargının bağımsızlığına isteyen inansın. Yargı bağımsız değil; yargı bağımlı, yargı siyasallaşmış, siyasetle iç içe. Ama şu olayda da görüyoruz ki yargı, siyasetin beklediği olayı gerçekleştiremedi. Turp murp gösteremedi. Bakalım bundan sonra ne olacak. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.