Açık Oturum’un bu bölümünde Göksel Göksu’nun konukları gençler. Boğaziçi Üniversitesi’nden Vahdet Baki Çakmak, İstanbul Üniversitesi’nden Deniz Karaköse, Galatasaray Üniversitesi’nden Emir Kürşat Karalar ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Sude Alagöz’ün katıldığı programda gençlerin beklentileri, neden sokakta oldukları ve yarına dair duydukları kaygılar konuşuldu.
Ekrem İmamoğlu’nun önce diplomasının iptali ardından, çalışma arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alınmasıyla başlayan 19 Mart operasyonları, siyasette olduğu kadar toplumda da bir kırılmaya yol açtı. Protestolar sırasında, gençler haklarında söylenen “apolitik” ve “asosyal” söylemini yerle bir edip sokaklara, meydanlara çıktılar. Açık Oturum programında gençlerdeki bu kırılmanın nedeni ve “Kim bu gençler ve ne istiyorlar, neden sokaklardalar?” sorularına cevap arandı.
“Bir sene sonrasını şu anda göremiyorum”
Farklı üniversitelerin, 19 Mart’ta İstanbul Üniversitesi’nin Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesini protesto etmek üzere bir araya geldiklerini anlatan gençler, İmamoğlu’nun gözaltına alınması üzerine Saraçhane’deki İBB Başkanlık binasının önüne gitmeleriyle başlayan süreci değerlendirdi.
“Geleceğe dair kaygılı mısınız?” sorusuna 13 Mayıs’ta Boğaziçi Üniversitesi kampüsünde gözaltına alındıklarını hatırlatarak cevap veren Vahdet Baki Çakmak, “Saatlerce aç susuz bırakıldık, saatlerce dayak yedik. Darp raporlarım duruyor hâlâ. Bu kapsamda aslında bizim bir adım dışarıya attığımızda bile can güvenliğimiz yok. Dolayısıyla bizim gelecek kaygısı duymak için zamanımız bile yok. Çünkü en başta can güvenliğimiz yok. Ben bir sene sonrasını şu anda göremiyorum. Sürekli bir müdahale var, sürekli anlamsız, garip bir hareket var, sadece bunu söyleyebiliyorum. Çünkü artık içinde bulunduğum şeyi ben bile yorumlayamıyorum. Çünkü aslında hepimiz yorulduk bu sürecin en başından beri” cevabını verdi.
Çakmak, yurtdışına gitmek isteyip istemediği sorulduğunda da şu cevabı verdi:
“Çok güzel olur. Ama eninde sonunda buraya gelip can güvenliğinin sağlandığı bir ortamı görmeyi ya da en azından bunu sağlamaya çalışmayı isterim. Aslında birçok Boğaziçili öğrenci de bunu istiyor. Hepimizin amacı burayı daha güzel bir hale getirmek. Bütün öğrenciler aslında aynı şeyi istiyor. Önce ortak bir, demokratik bir ülke, laik bir ülke. Kampüslerimizde, sadece kampüslerimizin içerisinde değil, gerici grupların saldırısına maruz kalmadığımız, çocukların, kadınların, sokak hayvanlarının ölmediği bir Türkiye istiyoruz hepimiz.”
Emir Kürşat Karalar ise gelecek söz konusu olduğunda öğrencilerin aklına daima mezuniyet sonrası geldiğini söyleyerek kendisinin ise bir ya da iki yıl sonrayı bile hayal edemediğinden yakındı:
“Barınabilecek miyim, hangi yurtta kalacağım? Benim okulumun bir yurdu dahi yok. Yani her şey çok stresli. Yani beslenebilecek miyim? Veya başıma bir şey gelse, hukuka güvensizliğin nerelere geldiğini hepimiz biliyoruz.”
Hayatını Türkiye’de kurmak istediğini söyleyen Karalar “Benim kökenim burada, ailem, sevdiğim arkadaşlarım burada. Ve eğer yapabilirsem tabii ki de Türkiye’de kalmak isterim” dedi ama hayalindeki gibi bir hayat kuramaması halinde ise kendisinin de yurtdışına gidenlerin arasındaki herhangi biri olacağını söyledi.
“Anayasal hakkı bile izin alarak kullanmamı bekleyen bir iktidar var”
Hukuk fakültesi öğrencisi olan Deniz Karaköse de ülkedeki hukuk sistemi düzelmediği sürece hakların alınamayacağını söyledi:
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“Her şeyden önce bu ülkedeki hukuk sistemi düzelmediği sürece biz hakkımız olan hiçbir şeyi zaten alamayacağız. Şimdi bunu birazcık aslında geniş yorumlamak istiyorum. Anayasa’nın bana vermiş olduğu bir hakkı bile kendisinden izin alarak kullanmamı bekleyen bir iktidarın olduğu yerde ben zaten hiçbir hakkımı istediğim gibi kullanamam ve her zaman farklı yollarla ablukaya alınırım.”
“Gelecekte aydınlık görüyorum, o aydınlığa koşmak istiyorum”
Karaköse hukuk alanında daima mücadele edeceğini anlattı:
“Bu ülkede kadınların öldürülmeyeceği güne kadar, çocukların tacize, tecavüze uğramayacağı güne kadar, insanların temel haklarının gaspı durana kadar ben mücadeleme kesinlikle devam edeceğim Beni yavaşlatabilir ama durduramaz bu zorluklar. O yüzden yurtdışına gitmeyi de düşünmüyorum. Biz alttan gelen insanlar, bilinçli bir nesil olarak geliyoruz. Gelecekte aydınlık görüyorum. O aydınlığa koşmak istiyorum. Kendimde bunu koşacak gücü de görüyorum. Arkadaşlarımda da görüyorum. Gelecek kaygım var, evet. Ama bu kaygıyı bertaraf edebilecek bir insan olduğumu ve bildiğim için de gitmeyi tercih etmeyeceğim.”
Nasıl bir gelecek hayal ettiğini “Öncelikle insan gibi, insanca yaşadığımız bir Türkiye hayali var. Bizim temel insani ihtiyaçlara ulaşamamak ve ardından işte bu hukuk noktasındaki eksikliklerimiz, anayasal kaygılarımız, olan yasaların da uygulanmaması gibi kaygılarımız var” sözleriyle anlatan Sude Alagöz kadın cinayetlerine dikkat çekerek her şeyden öte bir kadın olarak yaşadığı kaygıların yanı sıra mezun olması halinde iş bulamayacağına dair kaygıları da dile getirdi:
“Şimdi mezun oldum diyelim. KPSS’den güzel bir puan da aldım. Orada da nepotizm
işin içine giriyor. Kim beni atayacak? Kim beni mülakattan geçirecek? Ben çok iyi bir öğretmen olduğuma inanıyorum. Staj yaptığım okulda gerek öğrencilerim gerekse oradaki öğretmenler tarafından çokça sevildim. Ama mesela bu sistem bana benim farklı okullarda bu şekilde kendimi var edebilme fırsatımı yaratsa mesela Türkiye’ye çok güzel vatandaşlar yetiştirilecek belki.”