Tarık Çelenk yazdı: Ruh asaleti ihtiyacımız

Birkaç yıl önce Borgia ailesine ilişkin bir dizi izliyordum. Dizide, papa olan ailenin reisi Rodrigo Borgia’ya atıf yapılan bir söz beni derinden etkilemişti. Papa Rodrigo, “Asalet kana değil, ruha ait bir şeydir” diyordu. Gerçekten de asalet, sonradan kazanılması en zor değerlerden biridir. Bu yalnızca insanlar için değil, bazı insan dostu hayvanlar için de geçerli olabilir; ruhun derinliğinde var olan bir incelikten söz edilmektedir.

Günlük yaşamda ise, güçleri adına tehditkâr konuşanların yalnızca görgü değil, ciddi bir asalet sorunu taşıdığı vicdanlarda hissediliyor; ancak güvenlik kaygıları nedeniyle çoğu zaman eleştirilemiyor. Peki, asalet kandan mı gelir, görgü ile doğrudan ilişkisi var mıdır, yoksa sınıfsal bir olgu mudur? İşte temel sorular bunlardır.

Tarık Çelenk yazdı: Ruh asaleti ihtiyacımız (Görüntü yapay zekâ ile oluşturuldu)
Tarık Çelenk yazdı: Ruh asaleti ihtiyacımız (Görüntü yapay zekâ ile oluşturuldu)

Osmanlı’da hanedan ve seçkin ailelerin çocukları, doğuştan bir “asalet payesi” ile kabul edilirdi. Burada asalet, kan yoluyla aktarılan bir statüydü. Ancak bu tür doğuştan gelen asalet, tek başına görgü veya kültürel olgunluğu garanti etmezdi; çoğu zaman çocuklara özel eğitimler verilerek görgü, davranış ve nezaketle desteklenmesi gerekirdi. Kültürel asalet yalnızca soya dayandırılamazdı; görgü, incelik, davranış biçimi ve hayata bakış tarzı da en az kan bağı kadar belirleyiciydi. Bu yüzden halk arasında “asalet kanda değil, tavırdadır” denirdi.

Modern toplumlarda ise köklü bir aileye dayanmayan, ama eğitim, terbiyeli davranış, nezaket ve zarafetle çevresinde hayranlık uyandıran kimseler için “gerçek asil” tanımı yapılır. Yani görgü, doğuştan gelmeyen ama sonradan kazanılan bir asalet biçimidir. Ortaçağ’da soyluların ayrıcalıkları, modern dönemde burjuvazinin veya kültürel elitlerin statüsü, sınıfsal asaletin göstergesiydi. Bazen halk içinden çıkan, köylü ya da alt sınıflara mensup bireyler, davranışlarındaki zarafet, düşünce derinliği ve adalet duygusuyla doğal bir asalet sergileyebilirler. Bu tür durumlarda “asalet sınıfla değil, insanla ilgilidir” anlayışı öne çıkar.

Kan bağıyla gelen asalet tarihsel olarak köklü olsa da tek başına yeterli değildir. Görgü asaleti ise, onu yaşatan ve ona anlam katan unsurdur; görgüsüz soyluluk ise “çürük meyve” gibi algılanır. Sınıfsallık, modern çağda asaleti yeniden üreten bir zemin gibi gözükür; kültürel ve ekonomik sermaye ile birleştiğinde “yeni bir asalet türü” ortaya çıkar. Dolayısıyla, asaletin kandan mı, görgüden mi yoksa sınıftan mı geldiği sorusu tek bir cevaba indirgenemez. Tarihsel olarak başlangıçta aile ve kan bağı öne çıkmış, modern zamanlarda ise görgü, kültür ve sınıfsal konumla iç içe geçmiştir. Günümüzde en yaygın anlayış, asaleti yalnızca soya bağlamaktan ziyade görgü ve insanlıkla birlikte değerlendirmektir.

Ruh asaleti ise farklıdır. Kan veya sınıf fark etmeksizin doğuştan gelen bir derinlik, ahlaki vakar ve içsel zarafet anlamına gelir. Bu asalet, hem kendine karşı dürüst olma hem de başkalarına karşı adil ve merhametli davranma ile ortaya çıkar. Bir köylüde de bulunabilir, bir imparatorluk hanedanında da. Fark şudur: ruh asaleti kalıtıma veya görgüye dayanmaz, kişiliğin özünden doğar. Bu yönüyle görgüden ayrılır; görgü toplumsal kurallara uyum iken, ruh asaleti ahlaki ve vicdani derinliği ifade eder.

Bugün ülkemizde, siyasette kutuplaştırıcı dil, kısa vadeli çıkar için değer erozyonunu normalleştirme ve ruh asaleti yerine güç asaleti (iktidar, para, makam) öne çıkıyor. İnsanlar giderek “yararcı” bir ilişki ağında var oluyor; iyilik veya incelik “boşa yapılmış” bir şey sayılıyor. Başkasını düşünmek yerine fırsatçılık ve köşe dönmecilik yaygınlaşıyor. Kurumlarda devlet, liyakat ve adalet üzerinden değil, sadakat ve çıkar ilişkileri üzerinden işliyor. Bu da ruh asaletini değil, “itaati” ödüllendiriyor. Kültürel alanda derinlik yerine yüzeysellik; vakar yerine gösteriş, erdem yerine popülizm öne çıkıyor.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Açık veya gizli köylülük, ruh asaleti ile görgünün ayrıştığı noktada belirginleşir. Görgü öğrenilebilirken ruh asaleti kazanılamaz; bu boşluğu yaratır. Türkiye’de özellikle yükselen orta sınıflar, geleneksel köylülüğü geride bırakırken ruh asaleti inşa edemediler; bunun yerine güç, gösteriş ve maddi başarıyı değer ölçütü yaptılar. Böylece kültürel incelikle ruhsal derinliğin buluşması mümkün olmadı.

Köylülükten kopamayan şehirleşme, kentleşme niceliksel oldu ama niteliksel dönüşüm eksik kaldı. Ruh asaleti gerektiren iç terbiyeye değil, yalnızca dış görünüşe yatırım yapıldı. Sınıflaşmanın kırılganlığı, burjuvazinin kültürel değer üretmek yerine tüketim üzerinden kimlik inşa etmesine yol açtı. Bu da asaleti değil, görgüsüzlüğü besledi. Siyasetin kutuplaştırıcı dili, güç, zarafet ve ölçülülükle değil; kaba kuvvet ve aldatıcı hitabetle tanımlandı.

“Ruh asaleti eksikliği”, bireysel bir ahlak zaafından çok, uzun vadeli sınıflaşma sorunları, travmatik modernleşme ve yarım kalmış kentlileşmenin toplam çıktısıdır. Tanzimat, protokol ve hukuku getirdi ama kalıcı habitus dönüşümünü sağlayacak istikrar ve sınıf taşıyıcılarını üretemedi; Cumhuriyet burjuvazisiz modernleşti; hızlı iç göçle kent, köylülüğü dönüştürmek yerine çoğu yerde emdi. Bugün gördüğümüz dil sertliği, estetik zayıflığı ve “görgülü görünümlü görgüsüzlük”, bu tarihsel–kurumsal zincirin güncel yüzleridir.

Bugünün Türkiye’sinde ruh asaleti yoksunluğu, hem bireysel hem toplumsal bazda, erdem yerine çıkarın, vakar yerine hoyratlığın, tevazu yerine gösterişin hâkim olmasıyla görünür hale geliyor. Ruh asaleti olmayan yerde “asalet”, yalnızca kan veya sınıfla ilişkilendirilmiş bir etiket olarak kalıyor; içi boşalıyor. Çıkış yolu, hakikate sadakat, adalet duygusu, estetik ve erdemin yeniden toplumsal değer olarak yüceltilmesidir.