Önder Özden yazdı | Kılıçdaroğlu’nun intikamı: Harim-i ismetten uyurgezerliğe

Önder Özen’in bu yazsında eski CHP liderinin bireysel intikam arayışı, uyurgezer siyaset ve Türkiye muhalefetinin güncel durumu ele alınıyor.

Kılıçdaroğlu’nun sessizliği

Bugün eski CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ne yapacağını ya da bir bakıma hangi saiklerle hareket ettiğini anlamaya çalışıyoruz. Artık açık ki, yargının hükümetin elinde bir araç haline geldiği ve Türkiye’de muhalefeti dağıtmak için kullanıldığı bir ortamda bu sürecin adaletle bir ilgisi yok. Bu, iktidarı yeniden kazanma ve koruma planının bir parçası. Burada derin bir yanlışlık var.

Kılıçdaroğlu’nun daha önce bu durumun mağduru ya da tanığı olduğunu da biliyoruz; bugün sessiz kaldığı siyasallaşmış yargının hedefi kendisi de olmuştu. Adalet için Ankara’dan İstanbul’a yürüyen ve hükümeti yargıyı bir silah gibi kullanmakla suçlayan oydu. Bugün, onlarca masum insanın dayanaksız suçlamalarla cezaevine atıldığı bir ortamda, ondan bunun yanlış olduğunu fark etmesi ve harekete geçmesi beklenirdi. Onun tecrübesiyle farklı davranması beklenirdi.

Ama hayır. Öyle davranmıyor. Kendini sırtından bıçaklanmış hissediyor. Söyledikleri ve sessizlikleri haklı olarak endişe yaratıyor. Onun motivasyonlarını sorguluyoruz — ve haklı olarak sorguluyoruz.

Önder Özden yazdı | Kılıçdaroğlu’nun intikamı: Harim-i ismetten uyurgezerliğe
Önder Özden yazdı | Kemal Kılıçdaroğlu’nun intikamı: Harim-i ismetten uyurgezerliğe

Siyaset ve bulanık motivasyonlar

Elbette bireyin zihnine erişmek imkânsız. Motivasyonlar öylesine karmaşıklaşabilir ki, tam olarak kavranabileceğini söylemek zor. Yine de Kılıçdaroğlu’nun sessizliklerini, kullandığı dili, tavrını okumaya çalışıyoruz. Eğer hükümet kontrolündeki yargı mevcut CHP yönetimini görevden alırsa, Kılıçdaroğlu’nun onların yerini almaya hazır olduğu anlaşılıyor.

Her ne kadar bunu açıkça dile getirmese de, yanındakilerin “mırıltılarını” bir yana bırakmak mümkün olursa, sessizliği bu kararı kabullenmeye hazır olduğunun işareti. Oysa yargının tarafsız olmadığını herkes biliyor. Bu, hükümetin daha geniş planının bir parçası: muhalefeti zayıflatmak ve anketlerin de işaret ettiği üzere üstünlüğünü sağlamak. Artık bu nokta neredeyse tartışmasız. Buna rağmen Kılıçdaroğlu’nun tavrı bu plana dolaylı olarak uyuyor. Bunun mantıklı bir açıklaması yok — hele hele anketler CHP’nin Türkiye’de birinci parti olduğunu gösterirken.

Yine de kullandığı dil bazı ipuçları sunuyor. “Harim-i ismet” ifadesini kullanıyor; bu, askerî bir tonu olan, tarihsel olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün vatanın kutsiyetini kirletenleri temizleme kararlılığına gönderme yapan bir ifade. Defalarca “sırtımdan bıçaklandım” dedi. Bu tür yüklü ifadelerle, içinde bulunduğu durumu sadece siyasi bir mücadele olarak değil, kişisel bir ihlal ve kutsal bir şeye yapılmış bir ihanet olarak görüyor gibi. O halde sanki başka bir açıklamaya, anlatıya ihtiyacımız var: intikam.

Bir güç(süzlük) olarak intikam

Kılıçdaroğlu’nun intikam arayışında olduğu görülüyor. Ona göre elinden alınan bir şey var—liderliği, vaadi, CHP’yi güvenli limana ulaştırma hedefi. Şimdi bunu geri almak istiyor. İntikam karmaşık ve çoğu zaman şiddetli bir duygu durumu. Dengeyi yeniden kurma, “göze göz” mantığına dayanan, kendi gerekçesinden başka hiçbir şeyi umursamayan bir dürtü.

Belki de onu daha iyi anlamak için intikam hikayeleriyle dolu olan popüler kültürü hatırlamak gerekir. Mesela “Game of Thrones” (Taht Oyunları): Daenerys Targaryen, yıllarca süren acı, istismar ve kayıpların ardından ejderhasıyla bir şehri tamamen yok eder ve fakat bu sürecin sonucunda kendini de tüketir. Adalet arayışı intikama dönüşür; özgürleştirici olacağına yıkıcı olur. İntikama dönüşen adalet takıntısı onu kör eder; bir kurtarıcı değil, yok ediciye dönüşür. Ve o noktada artık bir anlamda bir uyurgezere dönüşür.

Uyurgezerlik: Umursamaz siyaset

Uyurgezer, kendi gerçekliğinde yaşayan, yas ve intikam döngüsüne hapsolmuş olandır. Dış dünyaya tepki vermez, veremez; içsel dürtüsünden başka hiçbir şey onun için önemli değildir. Yaşamı uykunun umursamazlığına dönüştürür. Çünkü bu, hayal dünyasına değil umursamazlığa götüren bir uykudur. Kılıçdaroğlu’nun da bu hale geldiğini söyleyemez miyiz bir bakıma? Kendi ihanete uğramışlık duygusuna ve yanlış gördüğünü düzeltme arzusuna kapılmış, Türkiye’nin daha geniş siyasal gerçekliklerine karşı kayıtsız bir siyasi uyurgezere dönüştüğünü savlamak hiç de abartı sayılmaz.

Tıpkı George Orwell’in sözlerinde anlam kazandığı gibi: “İntikam, güçsüz olduğunuzda ve güçsüz olduğunuz için yapmak istediğiniz bir eylemdir.” Orwell’e göre bu arzu, intikam arzusu, güç kazanıldığında, güçsüzlük hissi ortadan kalktığında buharlaşır. Dolayısıyla intikam bir güç gösterisi değil, güçsüzlüğün işaretidir. Kılıçdaroğlu’nun intikamı siyasi bir manevradan ziyade bir bakıma güçsüzlük göstergesi. Bunun yanında, söz konusu güçsüzlük, intikamın el verdiği uyurgezerlik, başkalarının kurduğu siyasal sahnede oyuncu olmayı kolaylaştırıyor. İntikamla şimdi umursamazlaşan uyurgezer kolaylıkla araçsallaştırılır; bu takıntı, onları başkalarının planının parçası haline getirir, arkada büyük bir komplo olmadan dahi.

İntikam ve kör siyaset

Bu anlamda Kılıçdaroğlu artık siyaset yaptığını söylemek mümkün değil. Eğer siyaset, bir yönüyle, insanlarla bağ kurmak, gerilimleri yönetmek ve umut inşa etmekle ilgiliyse, intikam bunun tam tersi: kayıtsızlık, yalnızlık ve kopukluk — uyku — üretir. Bir politikacıyı kendi içine kapanmış, destekçilerinin umut ve beklentilerinden kopmuş bir figüre dönüştürür.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Yine de intikam her zaman siyasetsizleştirici değildir. Walter Benjamin’in İkinci Dünya Savaşı’nın ortasında yazdığı “Tarih Kavramı Üzerine” tezleri farklı bir intikam türü sunar. Benjamin’e göre işçi sınıfı “intikamcı bir sınıf”tır, fakat bu bireysel bir intikam değil; kolektif bir güçtür. Bu intikam, salt şiddet arayışına değil, acıyı üreten yapıların ortadan kaldırılmasına yöneliktir.

Bu kolektif intikam umuda dayanır. Dayanışmaya, arkadaşlığa ve ortak mücadeleye kök salmıştır. Kılıçdaroğlu’nun onu izole eden ve güçsüzleştiren bireysel intikamının aksine Benjamin’in intikamı dönüştürücüdür. Şiddet döngüsünde uyurgezerlik etmek değil, uyanmak ve değiştirmekle ilgilidir.

Önder Özden yazdı | Kılıçdaroğlu’nun intikamı: Harim-i ismetten uyurgezerliğe
Önder Özden yazdı | Kılıçdaroğlu’nun intikamı: Harim-i ismetten uyurgezerliğe

Uyurgezerlik döngüsünü kırmak

Kılıçdaroğlu’nun durumunda intikam bir tuzak haline geldi artık. Kaybettiklerini geri alma takıntısı, onu daha büyük siyasi risklere karşı kayıtsız kılıyor. Artık bir siyasi lider gibi değil, öfkeye kapılmış bir adam gibi hareket ediyor. Direksiyon başında uyuyakalmış; intikamı uğruna başkalarının planında uyurgezer bir oyuncuya dönüşüyor.

Bu tuzaktan kurtulmanın yolu ise uyanıştan geçer. Benjamin’in tarif ettiği kolektif intikam bu döngüyü kırmayı gerektirir. Bu, yalnızlık değil arkadaşlık; öfke değil umut ister. Güçsüzlükten değil, bağlantıdan beslenir. Bu intikam manipüle edilemez çünkü temeli güçsüzlük değil, kolektif bilinçtir. Bu intikam dönüştürücüdür, tepkisel değil.ulmü sürdüren yapıları tersine çevirmeye çalışır, sadece güç dengelerini değiştirmeye değil.

İntikamın yol ayrımı

Kılıçdaroğlu’nun intikamı, bireysel, güçsüzleştirici, izole edici. Bu onu, bir zamanlar mücadele ettiği siyasi stratejilerin aracı yapıyor. Onu siyasetsizleştiriyor.

Ama başka bir yol var. Benjamin’in intikamı umut taşır. Bu, kaybedilen bir tahtı geri alma ya da ihaneti telafi etme çabası değil; politik düzenin kendisini dönüştürme çabasıdır. Bu intikam uyanış çağrısıdır: gerçeklikle aktif bir bağ kurmaya, arkadaşlığa ve öfkeyi aşan bir kolektif güce çağrıdır.

Bugün Türkiye bir yol ayrımında. Yargının ele geçirilmesi, hükümetin planları, muhalefetin zayıflatılması—bütün bunlar, manipülasyona karşı koyabilecek, intikam uyurgezerliğinden uyanabilecek bir siyasal duruş gerektiriyor. Bugün sokaklarda gördüğümüz bu türden bir duruş.

Sonuçta bu iki intikam türü arasında yapılacak seçim, umutsuzluk ile umut; uyurgezerlik ile uyanış arasındaki seçimdir.

– Bu metni yazarken Max Haiven’in Revenge Capitalism (İntikam Kapitalizmi) kitabından yararlandım. İntikam üzerine daha kapsamlı bir tartışma için yazarın eserine bakılabilir.