Mazlum Vesek yazdı: Çırçır’da “Orhan Kemal ve Sinema” paneli

Altın Koza Film Festivali bu yıl Orhan Kemal’e özel bir yer açtı. 32’nci kez düzenlenen festivalde daha önce de Orhan Kemal’e dair etkinlikler düzenlenmişti. Bunların önemli bir kısmına ben de katıldım ve katkı sundum. Ancak, bu yıl bir yenilikle bu önem pekişti. Altın Koza Film Festivali Orhan Kemal’in ölümünün 55’inci yılında “Orhan Kemal ve Sinema” adlı bir kitap da bastı. Kitabı hazırlamak da bana düştü. Bununla birlikte festivalde yazarın ünlü “Eskici ve Oğulları” (Eskici Dükkanı adıyla da basıldı) eserinden uyarlanan filmin merkeze alındığı “Orhan Kemal ve Sinema” paneli de gerçekleştirildi. Seyhan Belediyesi’nin sanat merkezine dönüştürdüğü çırçır fabrikasında yapılan panel Orhan Kemal’in kahramanlarının da mekanıdır, aslında. Hem de Orhan Kemal’in yaşadığı mahallelere komşu.

Panele konuşmacı olarak filmin üç oyuncusu davet edilmişti. Levent İnanır, etkinliğe birkaç gün kala rahatsızlığını bildirdi. Menderes Samancılar, dizi setinin yoğunluğundan gelemedi. Filmde Adanalı esnafı oynayan İsmail Timuçin (aynı zamanda festivalin genel koordinatörü), akademisyen Aydın Çam ve yazar-yönetmen Rıza Kıraç konuşmacı olarak katıldı. Özellikle Adana’da edebiyat alanında düzenlenen panellerde yönlendiricilik görevi günün sonunda bana kalır. Bu sefer de öyle oldu.

“Orhan Kemal ve Sinema” paneli

Filmin oyuncusu İsmail Timuçin, önce Türkiye’nin 1960’larında Aziz Nesin’in “Biraz Gelir Misiniz?” adlı oyunun başına gelenlerden söz etti. Türkiye’de anti-komünizm adı altında yaşanan yasaklamaları anlattı. Tarihsel bağlamı Orhan Kemal ve gerçekçi çizgideki yazarların uğradığı baskının devamlılığıydı.

Tiyatrodan filme geçiş

Timuçin, sinema seyircisinin hafızasında “Tatar Ramazan” filmindeki cezaevi müdürü rolüyle akıllarda olan bir isim. “Eskici ve Oğulları” filmi de hemen hemen aynı dönemlerde çekilen bu filmlerin mekanı ağırlıkta Adana’dır. Dolayısıyla Timuçin, 1990’ların başında Adana’daki tiyatro ortamından bu filmlere geçişi anlattı. Özellikle “Tatar Ramazan” filminin dönem atmosferi konusundaki eksikliklerini deneyimleriyle anlattı.

“Eskici ve Oğulları”nın serüveniyse bambaşkadır. Bugün artık olmayan eski Antakya’da çekilen sahnelerinden söz eder, Timuçin. Yapımcı para yollamadığı için film ekibi otelden atılmıştır. Menderes Samancılar ortalığı yatıştırmaya çalışmaktadır. Kitapta da tanıklığına başvurdum. “Eskici ve Oğulları”nda Fikret Hakan’ın görkemli oyunculuğundan söz eder. Timuçin, ayakkabı tamirciliğiyle geçinen bir ailenin makineleşme karşısında nasıl kaybettiğinin anlatıldığı filmin kendisi için önemini anlatıyor.

Sinemanın kitleler üzerinde etkisi

Rıza Kıraç’a “Film İcabı” kitabında edebî metin uyarlamasıyla ilgili belirlemelerini hatırlattım. Halide Edip’in “Vurun Kahpeye” romanının basılmasından yıllar sonra filmin çekilir. Basılı olan bu romanın filmi sansür dahil her türlü baskıyla karşı karşıya kalır. Aynı durum Orhan Kemal’in “Suçlu” romanı için de geçerlidir. Bu duruma dair fikirlerini sordum. Kıraç, sinemanın kitleler üzerindeki etkisinden söz etti. Ayrıca Orhan Kemal gibi yazarların dönem itibariyle yasaklı olan adından.

Aydın Çam, Orhan Kemal’in yazarlığını ve senaristliğini anlatırken onun muhalif duruşunun üretimine etkilerinden söz etti. Muhalif bir babanın oğlu olarak yaşadığı sıkıntıların ardından sosyalist dünya görüşünü benimsemiş olmasının ona getirdiği engellere değindi. Bu nedenledir ki, yapımcılar, yayıncılar ve başka çevreler onun sakıncalı adına mesafeli olmuşlardır. Bunun bir diğer sonucu da emeğinin karşılığını özgürce isteyememesidir.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Takip edenlerin bir kısmı öğrenciydi

Yönlendirici olmanın en büyük sıkıntılarından biri söze fazla dahil olmamaktır. Neyse ki vakit yetti ve ben de “Orhan Kemal ve Sinema” kitabının hazırlanış sürecini anlattım. Konuklar baskı ve sansüre değinince Orhan Kemal’in 1968’de Türk sineması üzerine yazdığı metinden örnek verdim. Orhan Kemal’e göre sinemamız yeterli ve kaliteli insanı barındırmaktadır. Sinemamızın ihtiyaç duyduğu şey özgürlük ortamıdır.

Paneli takip edenlerin önemli bir kısmının sinema ve gazetecilik öğrencileri olması benim açımdan sevindiriciydi. Orhan Kemal’in sade ama direnç ve umut dolu dünyası karşısında onların ilgisini görmek güzeldi.

Festival, ölümün 55’inci yılında Adana kimliğinin bir parçası olan Orhan Kemal’i unutmadı. Her yaştan okur da onun aydınlık yanını okumaya devam ediyor.