Her şey İsmail Kara’nın bir kitapçıda çekilen fotoğrafı X (eski Twitter) üzerinden paylaşmasıyla başladı. Fotoğraftakileri soldan sağa doğru saymak gerekirse; Nihat Azamat, Mustafa Kutlu, İsmail Kara ve Beşir Ayvazoğlu. Arka fonda satışta olan kitaplar, masada ise bolca mandalina vardı. Bir araya gelen yaşlı ve entelektüel insanlar mütevazı bir anlarını ölümsüzleştirmek istemişlerdi. Görüntü basitçe böyleydi.
Ancak bu fotoğraf üzerinden ilginç bir tartışma döndü. Öğrencileri tarafından kullanıldığı ifade edilen X hesabı (@ismailkarahoca) üzerinden yapılan paylaşımda, “Dergah’ta münbit bir akşam sohbeti… Nihat Azamat, Mustafa Kutlu, İsmail Kara ve Beşir Ayvazoğlu hocalar… (15 Ekim 2025, 1727 Kitap Kafe)” ifadeleri kullanılıyordu. Münbit ve sohbet kelimelerinin aynı anda kullanılması mı problemdi? Ya da Türkiye yangın yeriyken fotoğraftakiler çok mu keyifli göründü?

Tartışmanın fitili ateşleniyor
Doğrudan yorumlara bakmak gerekiyor. Kamusal bir tartışmayı ilk başlatan Sefa Sarı (@sfsars) isimli kullanıcı oldu. Sarı, “Norveç bilim akademisinin hocaları. Antidemokratik uygulamalar, muhalefete baskılar, yoksulluk, yolsuzluk, tek seslilik, ülke vs. dünya yansa umurlarında değil, ne güzel. Lale Devri’nde edebiyat nasıl yapılır. Gıptayla izliyoruz :)” diyordu. Tabii sondaki gülücük oldukça kışkırtıcıydı.
Hayranlar savunmaya geçti. Kutlu Altay Kocaova (@kutlualtay), “Birçok insan bu görüntüyü eleştirmiş… Benim gördüğüm ise güzel bir entelektüel birliktelik… Ancak zamânımız maalesef herkesin kutuplaşmasını, herkesin politikleşmesini istiyor. Bu da beraberinde kaliteyi yok ediyor, bize kalitesizliği dayatıyor.” paylaşımını yaptı. Bu tespitteki şapkalı “a”ların getirdiği bir sükûnet, bir huzur, bir derinlik, oturaklı bir yerli ve millilik dikkat çekiyor.
Ancak ok bir defa yaydan çıkmıştı ve eleştiriler devam etti. Dr. Armağan (@arm_turkcelik) isimli hesap, “Merakımdan soruyorum hocam: Onca yıllık birikimi kendi aranızda entelektüel sohbetler yapıp kişisel olarak tatmin olmak için mi edindiniz? Sizin sohbetinizin ülkeye ve millete ne faydası var? Aydın sorumluluğu diye bir şey sizin camiada yok mu? Teşekkürler.” yazıyordu.
Bir saldırı, bir savunma, hatta biraz da ortadan yorumlar aktaralım. Fatih (@yssmuhibbani) isimli kullanıcı, “Türkiye’deki bir kesimin şizofreni durumunu anlayabilmek için bu tweete gelen alıntılara bakmak yeterli. Tamamı psikiyatrinin, psikolojinin konusu olan acayip tiplerle beraber yaşıyoruz.” diyor. Fakat burada basit, gündelik gibi görünen bir tartışmanın ötesinde düşünülmesi gerektiği açık.
Mustafa Kutlu ve İsmail Kara
Tabii mekân Dergah Yayınları olunca Mustafa Kutlu ile İsmail Kara ikilisi dikkat çekiyor. Kendi alanlarında otorite oldukları söylenen, aktüel siyasetle mesafe kurduğu düşünülen iki isim. Hükümetle doğrudan bir bağlantıları olmayabilir, ancak kültürel etkinliklerde resmî kurumlar tarafından itibar görüyorlar. İslamcı düşüncede önemli bir yerleri var ama iktidar aparatı olarak tanımlanamazlar.

Hikâye ve denemeleri olan Kutlu, Eylül 2020’de Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın karşısında eli cebinde enteresan bir poz da vermişti. Kutlu, bazı bürokratlar tarafından saygı duyulan biri. Kara ise İslamcılık araştırmalarıyla tanınan bir akademisyen. Şu an TRT 2’de “Türkiye’yi Düşünmek” programını yapıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi Rizeli olan Kara, Erdoğan’dan ödül de aldı. Aralarındaki hemşehrilik bağı belli bir yakınlık oluşturabilir.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Kutlu ve Kara’nın bir özelliği de Nurettin Topçu ekolünden gelmeleri. Topçu’nun Hareket dergisi etrafında gelişen fikrî mirası Ezel Erverdi tarafından Dergah Yayınları’nda kurumsallaştırıldı. Bu sürece Kutlu ve Kara büyük emek verdi. Ancak Topçu sistem tarafından dışlanmıştı ve ciddi bedel ödedi. Kutlu ve Kara’nın bugünkü koşullarda bedel ödemelerine yol açacak ne tür çıkışlar yaptıkları sorusu sorulabilir.

Aydın üzerine düşünmek
Bir an tartışmaları fotoğraftaki kişilerden bağımsız düşünmek lazım. Yorumların çoğunun aydın üzerine yapıldığı görülüyor. Aydın kimdir? Aydının görevi nedir? Aydının işlevi nedir? Aydın taraf tutmalı mı? Aydın kendini feda etmeli mi? Böyle sorulara cevap aranıyor. Peki, Türkiye gibi hayat tarzı, hemşehrilik, ideoloji, mezhep gibi birçok konuda ayrışmış bir toplum içerisinde iktidar mekanizması şu an hangi aydını dinler?
Bu noktada insanlar artık son çare olarak fotoğraftaki İslamcı aydınlardan bir şeyler bekliyor. Türkiye’nin kaotik bir dönemden geçtiği düşünülüyor; bu, Osmanlı son döneminden beri değişmeyen bir hissiyat. Seslerini iktidara ulaştırabilecek Kutlu ve Kara gibi isimlerin inisiyatif ve risk üstlenmeleri gerektiği söylenmeye çalışılıyor. Aydınlar kendilerini yakmak zorunda değil, fakat fedakarlık yapmazlarsa değerlerinin tartışılacağı açık.
İslamcı aydının sorumluluğu
Özetle sosyal medya Türkiye’de bir tür linç hizmeti görüyor. Hatta burada bir rekabet olduğu bile söylenebilir. Yani kim gönderileri üzerinden sert linçler gerçekleştirirse, o kadar diğer hesaplar tarafından paylaşılıp takip ediliyor. Mandalinalar arasındaki aydınlara yapılan eleştiriler böyle düşünülmeli. Kamuya mal olmuş isimlerin hayranlarının hemen savunma pozisyonuna geçmelerine gerek yok.
Sonuç olarak bu yazının kapsamını aşan bir aydın tartışmasına ihtiyaç var. Konuyla bağlantılı biçimde, eğer Türkiye’ye dair sorumluluk hisleri varsa, İslamcı aydınlar da bir masa etrafında tatlı tatlı mandalina yemenin ötesinde bir şeyler yapmalı. Tarihsel ve ideolojik yakınlığı bulunan kesimlerin içeriden yapacakları eleştiriler çok daha anlamlı olabilir. Çünkü iktidar, kendinden olmayan seslere kulağını tamamen kapatmış durumda.








