Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Enki Bilal: “Hepimizin üzerine çöken yeni bağımlılık: Dijital”

Yeni albümü “Bug”da [1], desinatör-senarist Bilal, devasa bir bilişim arızasıyla cansızlaşan bir dünya tahayyül ediyor. Le Monde’dan Martin Untersinger ve Frédéric Potet Enki Bilal ile Paris’teki atölyesinde görüştü. 28 Kasım 2017’de yayınlanan söyleşiyi Haldun Bayrı çevirdi.

Enki Bilal
Enki Bilal

Gezegenin her yerinde İnternet’i tamamen cansızlaştıran, hard-disk’lerin tamamının belleğini boşaltan ve en büyük sunucudan (server) en ufak USB anahtarına kadar tüm bilişim aletlerini harap eden bir arıza. Enki Bilal yeni albümü “Bug”da (Kasım 2017, Casterman) bu felaketi yakın bir gelecekte, 2041 yılının başında tahayyül etti. Desinatör-senarist, böylesi bir olayın gündelik yaşamda bir tsunami gibi yaratacağı sonuçları tasvir ediyor bu kitapta: Olduğu yerde kalan asansörler ve düşen uçaklar; aynı zamanda çarpıcı kırılganlıkta bir insanlık. Bu dijital deprem dalgasının üzerinde çırpınan tek insan var: Mars’a bir misyona gitmiş olan astronot Kameron Obb. Bütün bilişsel veriler onun beyninde geri gelmiş. Enki Bilal’in alaycılığı da elden bırakmayan bu fütürist fablinin birinci cildinde, Obb’un yeryüzüne dönüşü, yeni dünya düzeni nazarında gezegenin var kalıp kalamayacağını belirleyecek bir hâdise haline gelir. Yazar bizi Paris’teki atölyesinde kabul etti.

“Bug” toplumu, bir bilişim sorunuyla felç olan teknolojiye bağımlı. Günümüz toplumuna bakışınızı mı gösteriyor bu?
Dijital, ben de dahil hepimizin üzerine çöken yeni bağımlılık. Bugün doğan bir veledin, 20 yaşına geldiğinde, ekranlarla çok erken ve saplantılı bir biçimde kurulmuş bu ilişki sebebiyle başka bir insana bakmakta zorluk çekeceğini okudum. İcatlarımız olağanüstü, ama bizi aşabiliyorlar ve denetimi yitirirsek bize karşı dönebiliyorlar. Her şey negatif değil, ama burada ilginç bir nokta yakaladığımı düşündüm.

Neden bu hikâyeyi gerçekçi bir yaklaşımla ele almayı tercih etmediniz?
Gerçekçi bir açıklama getirmekten kaçınmam gerektiğini çok çabuk anladım. Bu arıza insanî bir hatadan kaynaklanmıyor. Açıklama getirme derdine düşmememi sağlamanın bir biçimi bu. Bunun fabl mefhumunu güçlendirdiğini düşünüyorum. Tema o karar devasa, muazzam ki, onu tek bir albümde ele alamazdım; ya da bunu yaparsam, konuya yazık etmiş olurdum. Devamını yazmadım, yirmi cilt mi olacak iki cilt mi, bilmiyorum. Nasıl bittiğini biliyorum –açıklama son beş sayfada gelecek–, ama içgüdümün peşinden gideceğim. Okurların da devamı görmek için bir yıl yaşamalarını istiyorum. Bu konu hüsrana değer.

Günümüz toplumu bu teknolojiler olmadan yapamaz mı artık?
Katiyetle. Tutku verici bir dönem yaşıyoruz, ama farkına varmadan çok önemli bir travmaya maruz kaldık. Dijitalin hayatımıza girmesi bir dünyanın sonunu getirdi. Kültür aktarımının büyük kısmını kopardı. Okuma yitiriliyor. Dijitalle birlikte doğmuş olan bütün bir genç kuşağı için 20. yüzyıl tamamen defedilmiş — o izlenimdeyim. Onlar için dünya şimdi başlıyor.

1. Resim: —Ve burası onların mekânı mı oldu? —Üçüncü günün sonunda burada toplanmaya başladılar… Birbirleriyle konuşmayı deniyor, ama beceremiyorlar… Burası çok yüklü… —Hissediyorum bunu... 2. resim: —Birbirleriyle göz göze gelemiyorlar… Çoğu, üç yaşından beri sadece ekranlarıyla haşır neşir… Bazıları en ufak güneş ışığında smartphone’larını göstererek bir mucize umuyorlar… Tamamen mahvolmuş durumdalar… Canları çekilmiş… —Bu tip tuhaf… Bu yer tuhaf…
1. Resim:
—Ve burası onların mekânı mı oldu?
—Üçüncü günün sonunda burada toplanmaya başladılar… Birbirleriyle konuşmayı deniyor, ama beceremiyorlar… Burası çok yüklü…
—Hissediyorum bunu…
2. resim:
—Birbirleriyle göz göze gelemiyorlar… Çoğu, üç yaşından beri sadece ekranlarıyla haşır neşir… Bazıları en ufak güneş ışığında smartphone’larını göstererek bir mucize umuyorlar… Tamamen mahvolmuş durumdalar… Canları çekilmiş…
—Bu tip tuhaf… Bu yer tuhaf…

Gerçekten mi? Oysa İnternet sayesinde büyük bir bilgi kütlesine de erişebiliyoruz…
Belleğin yitirildiğini söylemiyorum neyse ki! Wikipedia inanılmaz bir emek. Ama tüm bir kuşak için dünyanın şimdi başladığını düşünüyorum. Bir nevi kayma var, yaşanan bir dönüşüm var. Buna gerileme desem haksızlık etmiş olurdum, ama dijitalin yol açtığı hızlanmanın dayattığı yeni kurallara bir uyarlanma bu. İletişimde hızlanma, tüketimde hızlanma…

Gerici görünmeden bu saptama sanatsal olarak nasıl yapılır?
Gerici değilim. Sorular soruyorum, eleştirelim. Dijital büyük cüretkârlık isteyen, tutku verici ve yeni bir konu. Bunun herkesin elinde olmasını istiyorum. Binlerce mümkün bakış açısı, binlerce odak noktası var. Ortaya sorular koyan bir konu bu. Böyle bir “bug” bugün olsa, üç günde dünya dehşet verici bir kaosa gömülürdü. İnsan her tür insaniyetin izini yitirir ve peşi sürülen bir hayvana dönüşüp paniğe kapılırdı. Bu konuda gerçekçi olmak istemedim. Oyunsal bir şey yapmayı denedim.

Teknolojiye karamsar bir bakışınız var: İlerideki ciltlerde daha olumlu veçheler de görecek miyiz?
Size katılmıyorum, karamsar değil bu. Şayet gerçekçi olsaydı, umutsuz olurdu. The Walking Dead’in on mislini yapmak, birbirini öldüren insanların dehşetini göstermek için zahmete girmeye değmezdi. Hem gergin hem gevşek olması için bir nebze mizah katmayı denedim. Mesela, genç kız biraz eski moda bir mafya tarafından kaçırılıyor; selfie müptelalarını tatmin edecek aynalar pazarlayan bir mafya bu!

61d7314_815-tqytct.hvjn

Albümünüzde Silicon Vadisi neden ikinci plana atılmış durumda? Halbuki otuz yıl içinde aşırı güçleneceğini düşünebiliriz.
Yarının dünyasını öngören bir yaklaşım göstermeye uğraşmadım. Silicon Vadisi ile ilgili olarak ise daha ziyade mizahî tepki verdim. Silicon VAdisi’ndekiler bir tarikatın üyeleri gibiler, mavi pijama giyiyorlar, Mark Zuckerberg 57 yaşına gelmiş; Ray Kurtzweil ise, bizi 150 yıl yaşatmak için çalışmalar yürütürcesine hâlâ burada. Hiçbirinin sesi kalmamış ve depresyondalar; adeta felç olmuşlar, zira Silicon Vadisi bu muhteşem çılgınlığın beşiği olduğu için en ön safta buluyorlar kendilerini.

Eserlerinizde çokça görmeye alıştığımız politika, burada epey az. Niçin?
Henüz şok dalgası evresindeyiz. Bu ilk cilt “bug”dan sonraki on beş günlük döneme tekabül ediyor. Henüz politikanın söz konusu olması için çok erken. Üstelik bildiğimiz haliyle politika ölmekte. Emmanuel Macron’un iktidara gelişi, ilk dönemeci Berlin Duvarı’nın yıkılışı olan o dönüşümün ufak bir tezahürü zaten: 20. yüzyıl duvarın yıkıldığı gün öldü; onunla beraber de muayyen bir politika anlayışı öldü. Genç elitler her zaman olacak. On on beş yıl içinde ortaya çıkacaklar ve şaşırtıcı kararlar alacaklar. Ama iktidarın kullanımı değişecek. Bu araçlarla birlikte doğmuş ve dünyayı tekrar icat etmek zorunda kalacak kuşaklara muazzam inanıyorum.

Kitabınızda İslam’ın yerini nasıl tanımlardınız?
Yerleşik bir din gibi. Paris’teki Notre-Dame Kilisesi’ne komşu bir caminin temsili, Müslüman dünyayla bir arada yaşamanın mümkün olduğunu söylemenin bir şekli. Bununla birlikte, içeride kavga konusu olan bir Cebelitarık Halifeliği üzerinden, yarının İslam’ının bağrındaki iç gerilimleri de öne çıkarıyorum. Iznogoud’daki [2] gibi, halifelik koltuğunda çok kişinin gözü var.

1cc6e42_29129-1t4vd9e.ujb6

Daha klasik bir anlatıya dönmüşsünüz, oysa önceki albümleriniz daha karmaşık ve daha kavramsal bir yaklaşım gösteriyorlardı. Bazı okurlarınızla bir barışma yolu mu bu?
Hayır. Akla yakın bir konu karşısında, en azından sonuçları bakımından berrak bir anlatıya öncelik tanımalıydım. Klasiklik kendiliğinden, çok thriller’vâri bir kesimle dayattı kendini. Bunu izleyicilerime yönelik bir strateji gibi görmemek lazım. Okurlarım artarsa ne âlâ. Ama önceki albümlerimle de başka okurlar kazandım. Belki de onların aklı karışacak ve kolaya kaçtığımı söyleyecekler bana.

[1] Dan Brown’ın “Dijital Kale” adlı kitabında, bilgisayarların oda büyüklüğünde olduğu zaman bir şirketin bilgisayarında çıkan ve günlerce uğraşmalarına rağmen teknisyenler tarafından nedeni anlaşılamayan arızaya bir böceğin (İngilizce “Bug”) sebep olduğu keşfedilir sonunda. Bu yüzden uzun süredir bilgisayardaki hatalara “bug” denmektedir.

[2] René Goscinny ve Jean Tabary’nin 1962’de Les aventures du calife Haroun El Poussah (“Halife Harun El Pussah’ın Maceraları”) başlığıyla çıkardıkları bir çizgi-roman dizisi.

FransizKultur

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.