Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Trump Suriye’de Kürtlere silah verecek mi? Amberin Zaman ile söyleşi

[soundcloud url=”https://api.soundcloud.com/tracks/321791784″ params=”color=ff5500&auto_play=false&hide_related=false&show_comments=true&show_user=true&show_reposts=false” width=”100%” height=”166″ iframe=”true” /]

Yayına hazırlayan: Şükran Şençekiçer

Merhaba, iyi günler. ABD’deki gazeteci Amberin Zaman diken.com.tr’de çok önemli bir atlatma haberine imza attı. Başlık: “Trump Erdoğan’la görüşme öncesi Kürtlere silaha yeşil ışık yakabilir”. Burada Kürtlerden kastı Suriye tabii, Rakka Operasyonu. Amberin Zaman’la Skype’tan konuşuyoruz. Amberin, merhaba.
Merhaba.

Tebrikler. Hakikaten orada acayip işler çıkartıyorsun. Biz de sen her iş çıkarttıktan sonra senden biraz daha bu olayın detayını öğreniyoruz, sayemizde ve sayende izleyicilerimiz de. Şimdi başlığı söyledim. Ama sen bu haberin bir sinopsisini yapacak olsan, ne dersin? Tam olarak özeti nedir?
Tabii, çok basitçe anlatayım olayı: Şimdi, Rakka kentini alabilmek için ABD’nin birlikte çalıştığı Demokratik Suriye Güçleri’ne daha sofistike, daha ağır silahlar vermesi gerekiyor. Şimdi bu Demokratik Suriye Güçleri’nin bünyesinde kimler var? YPG var, bir de Suriye Arap Koalisyonu denen, Amerika tarafından bizzat eğitilen, sıfırdan oluşturulan bir Arap güç var. O Arap güce zaten önceden eğitim veriliyordu, silah veriliyordu. Ve bunlar daha önce eğitip donattıkları Suriye muhaliflerinin programından besleniyorlardı. Programından besleniyorlardı derken, oraya ayrılan fonlardan yararlanılıyordu. Biraz gri bir alan o. Çünkü CIA’in yönettiği bir programdı o. Ama işte bir şekilde idare ediliyordu. Ancak YPG’ye gelince, YPG’yi eğitmedi Amerikalılar. Çünkü eğitime ihtiyacı yoktu ve bildiğin gibi uzun süredir de Türkiye’ye “Biz onlara silah vermiyoruz” diyordu ısrarla Amerika. Ama bu operasyon için vermesi gerekiyor. Dolayısıyla bunu yapabilmesi için de Amerika Savunma Bakanlığı’nın –çünkü silahlar Pentagon üzerinden verilecek– ABD başkanının bir muafiyet yetki belgesi imzalaması gerekiyor Amerikan kanunlarına göre. Çünkü bu bir devlet aktörü değil, devlet-dışı aktör söz konusu olduğu için özel bir yetki belgesi imzalaması gerekiyor. Uzun süredir bunu erteledi. Neden? Türkiye’nin bildiğimiz kaygıları, hatta talepleri diyelim. Çünkü ısrarla “Siz bu işten vazgeçin, YPG’yle yapmayın bu işi, bizlerle yapın” diye biliyorsun uzun süredir, birkaç yıldır aslında Türkiye baskı yapıyor Amerika’ya. Ama tabii buna alternatif bir güç oluşturması gerekiyordu Türkiye’nin. “YPG’yle değil bakın burada başka bir güç var, yetenekli, bu işi becerebilecek.” Ama maalesef öyle bir güç hiçbir zaman oluşmadı. Bildiğin gibi Arap muhalifler sürekli birbiriyle ihtilaflı. Zaten çok fazla iştahlı da değiller. “IŞİD’le biz niye mücadele ediyoruz, bizim asıl hedefimiz Esad rejimi” diye düşündükleri için zaten gönüllü değillerdi. Ama tabii Kürtler çok farklı bir pencereden bakıyor bu işe. Onların hedefleri açısından tabii Amerika’yla işbirliği yapmak çok da kârlı bir işbirliği…

Amberin, istersen sen bir nefes al. Şunu soracağım: Tabii burada bu Obama zamanından beri gündemde olan bir şey. Hatta, Obama da tercihi yeni başkana bıraktı diye konuşmuştuk. Hatta seninle konuşmuştuk yine, hatırlıyorum. Obama da imzalayabilirdi, ama giderayak imzalayıp yeni başkanı zor durumda bırakmak istemedi. Şimdi haftaya Cumhurbaşkanı Erdoğan ne zamandır istediği Washington görüşmesini Beyaz Saray’da yapacak. Ona çok önem atfediyor biliyoruz. Ama sen diyorsun ki onun öncesinde, hatta bugün yarın bu yapılıyor. Bu daha baştan görüşmeyi çok ciddi bir şekilde ipotek altına alacak ve zora sokacak bir adım değil mi?
Aslında bir yandan Türkiye bu taleplerde bulunurken diğer yandan da bence kendisini az çok hazırlıyordu bu duruma. Zaten dün biliyorsun Amerika Dışişleri Bakanı Tillerson, Mevlüt Çavuşoğlu’yla bir telefon görüşmesi yaptı. Ve edindiğim bilgiye göre bu telefon görüşmesinde bildirdi kendisine bu kararın imzalanacağını. Ve tabii Amerika şunu diyor: “Biz bunu çok sıkı denetleyeceğiz. O silahların önemli bir kısmı zaten bizim tarafımızdan geri alınacak. Son kuruşuna kadar hepsi hesaplanacak. Çok şeffaf bir süreç olacak. Türkiye anbean her şeyden haberdar edilecek. Yani gizli saklı hiçbir şey olmayacak.” Tabii Türkiye bu konuda çok fazla ikna olmuyor. Neden ikna olmuyor? Çünkü daha önce yaşanan bir Menbiç olayı var. Biliyorsun yoğunlukla Arap kenti olan Menbiç geçen yıl ABD ve DSG –yani YPG ve Arap– güçleriyle birlikte IŞİD’den alınmıştı. Ama Türkiye’ye de şöyle bir söz verilmişti, çünkü bu Menbiç Fırat’ın batısına düşüyor. Denmişti ki orası alınır alınmaz YPG geri çekilecek. Yönetime hiçbir şekilde müdahil olmayacak. Ama tam tersi oldu ve YPG bir şekilde kaldı. Oradaki Menbiç Askeri Konseyi’nin perde arkasında her zaman vardı. Dolayısıyla aynısı Rakka’da yaşanacak kaygısı var Türkiye’de. Kaldı ki şimdiden daha biliyorsun bir Rakka Konseyi, Menbiç Konseyi’nin benzeri bir konsey oluşturuldu. Bu arada bazı Rojavalı yetkililer Türkiye’de pek hoş karşılanmayacak beyanatlarda bulundular The Guardian gazetesine verdikleri demeçte. “Biz Akdeniz’e kadar gitmeyi planlıyoruz. Bunun için ABD’den yardım da talep edebiliriz” gibi beyanatlarda bulundular. Bütün bunlar şimdi… Ben istiyorsan ara vereyim, çok uzun konuşuyorum.

Ben tam burada şunu söylemek istiyorum: Belki sen de okumuşsundur, beni çok etkileyen bir kitap vardı. Ghost Wars, Hayalet Savaşları diye, şu an New Yorker’da çalışan Steve Coll, çok iyi bir Amerikalı gazeteci. Hatırlarsın Afganistan’da Sovyet işgaline karşı mücahitlere stinger verdi Amerikan yönetimi CIA üzerinden. Ruslar çekildikten sonra, Kızıl Ordu çekildikten sonra bu stinger’ları toplamak için milyonlarca dolar harcadılar, ama bazılarının sonradan arzu etmedikleri insanların eline geçtiğini de saptadılar. O kitap onun öyküsünü anlatır. Şimdi burada da sen diyorsun ya, garanti veriyorlar sadece burada kullanılacak vs. Ama Türkiye’nin buradaki esas kaygısı YPG’yle PKK arasındaki organik ilişki ve bu YPG’ye giden silahların bir şekilde PKK tarafından kullanılacağı beklentisi. Bunu, bu tereddütü giderebilmek için söz vermenin dışında ne yapabilirler?
Aslında pek bir şey yapamazlar. Bu noktada şunu hatırlamakta fayda var: Türkiye diyor ki PKK eşittir YPG. Aslında aynı gövdenin kolları tabii ki, doğru söylüyor Türkiye. Bunu Amerika da biliyor. Ama neticede demek ki ne olmuş? Suriye üzerinden konuşuluyor bu meseleler. Demek ki Türkiye’nin Kürt sorunu öyle bir dallanıp budaklanmış ki artık Suriye’yi de içine alan bir hale geçmiş. Zaten aslında kökünde de Suriye her zaman vardı. Bildiğin gibi 79 yılında Abdullah Öcalan darbe öncesi Suriye’ye kaçıp orada faaliyet göstermeye başlamıştı oradaki Kürtleri örgütlemek üzere. Rejimle de anlaşmalı bir şekilde, yeter ki Suriye içerisindeki Kürt sorunu kaşınmasın, Türkiye’ye yönelsin bu faaliyetleri. Yani çok eskiye dayanan bir kökü var bu hareketin Suriye içerisinde. Türkiye bu sorunu çözemediği için bir ölçüde biz bugün bu sorunlarla karşı karşıyayız. Artık bu kadar değişik bir coğrafyaya yayılmış bulunuyor bu sorun. Bunu hatırlamakta fayda var birincisi. Ama şunu da anlamamız lazım: Ankara’dan bakıldığı zaman tabii oldukça travmatik bir durum bu. NATO müttefiki Amerika, dünyanın en güçlü ülkesi, en büyük askerî gücü şu anda Türkiye’nin terörist dediği ve aslında Amerika’nın da terörist dediği bir yapıyla işbirliği içerisinde. Ve silah veriyor, eğitim veriyor. Bu tabii Türkiye açısından çok zor bir şey. Ama anladığım kadarıyla bunun sonrasına bakılıyor. Evet, Amerika’nın verdiği taahhütlere güvenilebilir mi? Ama bence önümüzde bir fırsat var. Çünkü bu Rakka Operasyonu’ndan sonra tabii ne olacağına bakılması gerekiyor. Gittikçe tabii bu operasyonlar Arap yoğunluklu coğrafyada gerçekleştiği için o nispette tabii Araplar çok daha önemli bir hal alıyor. Ve IŞİD-sonrası döneme artık odaklanmaya başladı Amerika. Orada biz nasıl bir şey sağlarız? Bu işin geriye dönmemesini nasıl sağlarız?

Sözünü keseceğim. Geçen bir şey gördüm, şöyle bir yorum da yapanlar var, Türkiye’yi ikna etmek istercesine diyelim: YPG böyle büyük bir operasyonda –çünkü Musul’da IŞİD’e karşı operasyonun ne kadar zorlu geçtiği ortada; Rakka Operasyonu da çok zorlu geçecek–, aslında YPG buna girerek çok büyük zayiat verecek. Bu da aslında Türkiye için iyi bir şey demeye getirenler de var.
Aslında bunlar güzel şeyler değil, değil mi? İnsanlardan bahsediyoruz. Yani Suriye içerisindeki durumlarına baktığımız zaman Kürtlerin, 2012 yılına kadar çok kötüydü. Kimlikleri bile yoktu. Yüz binlerce Kürt kimliksiz sayılıyordu, insan sayılmıyordu. Araba satamıyordu, alamıyordu. Çocuğunu üniversiteye götüremiyordu. Türkiye’nin kendi Kürt sorununu çözmemesinin bedelini diğer coğrafyalardaki Kürtlere de fatura etmeye çalışıyor. Bu aslında çok hakkaniyetli değil. Gönül isterdi ki Türkiye Kürt sorununu öyle bir şekilde çözsün ki diğer ülkelere örnek teşkil etsin. Irak bunu beceremedi. Defalarca merkezî hükümetler anlaşmalar imzaladı Kürtlerle. Yok otonomidir, şudur budur, ama en büyük katliamlar da orada yaşandı. Ve sonunda öyle bir noktaya varıldı ki, Iraklı Kürtler hiçbir şekilde artık Irak’ın parçası olmak istemiyorlar. Yani o noktaya vardırmadan bu işleri çözmekte fayda var.

Peki şunu da sorabilir miyim: Sonuç olarak Erdoğan gitmeden diyelim ki bu şeyi Trump imzaladı. Ama bu görüşmede…
Öyle de, imzalayacak gitmeden. Çünkü sonrasında olsa bu yine gerginlik üreteceği için bu işi artık halledip, kenara koyup, önümüzdeki işlere bakalım diyor.

Onu soracaktım. Geleceği zaman, Beyaz Saray’da oturup konuşacakları zaman Trump Erdoğan’a ne sunacak? “Diğer şeylere bakalım, Suriye’de biz bunu yapmak zorundaydık, bu silahları vermek zorundaydık. Çünkü sizin partnerlerinizle bu iş olamıyor” dedi diyelim. Ama bunun dışında Türk-Amerikan ilişkilerinin güçlenmesi ya da sorunların aşılması için Erdoğan’a ne önerebilecek? Mesela Fethullah Gülen meselesinde mi bir şey önerecek? Onlarda da elinin zor olduğunu görüyoruz. Ne olabilir o zaman?
Türkiye’nin taleplerine cevap verebileceğini zannetmiyorum pek Trump’ın. Mesela Bekir Bozdağ neden geldi Erdoğan gezisi öncesinde? Belki de durumu fark ettikleri için, artık bu Rakka işinin olacağı belli olduğu için onun karşılığında tabiri caizse hangi tavizi koparırsa kârdır bakış açısıyla belki geldi. Ama neticede Amerika’da yargı bağımsız. Hükümet müdahale edemez yargı sürecine. Dolayısıyla bu iş mahkemelerde kararlaştırılacak. Siyasi yönü ne zaman devreye girecek? Mahkemeler karar verip Dışişleri Bakanlığı’ndan görüş talep ettiği noktada siyaset devreye girecek. Tam o noktada Trump iktidarı “Evet, bu kişiyi iade edebiliriz” diyebilir. İdam cezası yeniden devreye sokulursa –ki umarım böyle bir şey olmaz– bu Amerika açısından sıkıntı yaratmıyor, çünkü biliyorsun birçok eyalette hâlâ idam cezası söz konusu. Ama bu işler daha çok zaman alacak. Tabii diğer dosya Zarrab dosyası. Biliyoruz, birtakım girişimlerde bulunuldu. Giuliani, eski New York belediye başkanı, Zarrab’ın savunma ekibine katıldı, Erdoğan’la görüştü, sonra yönetimdeki birtakım isimlerle görüştü. Yani bir şekilde orada yönetim üzerinde bir etki yaratarak bu davanın düşmesine yönelik bir kampanya yürütüldü. Ama buradaki açmaz tabii şu: Amerika’da basın Trump’a çok menfi bakıyor; bunun üzerinden Trump’ı eleştirme imkânı yakaladı. Dolayısıyla bu konuya çok ilgi göstermeye başladı Amerika. Dolayısıyla orada siyaset devreye girdi. Yani adalete siyaset bulaşıyor algısını yaratacak herhangi bir adım atma riskine giremez gibi görünüyor bana Trump. Yani işler zor, ama neticede unutmayalım, bu çok eski bir ittifak, Amerika’yla Türkiye arasındaki ilişkiler yarım asırı aşan bir ilişki, köklü bir ilişki. Evet, maalesef Türkiye çok fazla içine kapandı, iç siyasete odaklandı. Ve maalesef, dedik ya: Keşke Kürt sorunu çözüm yoluna girse. Ama öyle bir ihtimal de 2019’dan önce görünmüyor. 2019’da yapılması öngörülen çifte seçim var, parlamento ve başkanlık. Onun öncesinde belediye seçimi. Yani AK Parti konsolidasyon moduna girecektir. Erdoğan partinin başına geçtikten sonra kendisine muhalif gördüğü, örgüt içerisindeki bütün yapıları, kişileri bertaraf edecektir. O seçim moduna gireceği için yine bir şey yapılamayacak. Türbülanslı bir dönem var. Ama şunu unutmayalım: Dediğim gibi Rakka Operasyonu’ndan sonra tabii belki Kürtler eskisi kadar Amerika karşısında güçlü bir pozisyonda hissetmeyebilir. Çünkü artık onların sağlayacakları faydanın dozu, –her zaman lazımlar tabii, çünkü dedim ya istikrar çok mühim orada ve orada istikrar sağlanması için Kürtlerin önemli bir rol üstlenmesi gerekiyor– Amerika’nın en çok korktuğu şey eğittiği Arapların –bir de onlara önemli bir para veriliyor, maaşları ödeniyor–, maaşları geri çekilince ne olur, tekrar birbirlerine girerler mi vs. bunlar tartışılıyor. O noktada işte belki Amerika Kürtlerin de kendini biraz daha zayıf hissettiği bir noktada… Unutmayalım, rejim de Rusya’nın desteğiyle ilerlemeler sağlıyor coğrafi olarak, yani Kürt bölgesine yavaş yavaş, peyderpey Deyrizor’da operasyonlar sürdürüyor Rakka’nın batısında. Kürtler biraz sıkışmaya başlayabilir. Ama o noktada Amerika nüfuzunu bence kullanabilir, tarafları bir araya getirebilir. Çünkü bu Rakka Operasyonu öncesinde çok fazla da bastırma lüksüne sahip değildi Amerika. Çünkü bunu yaptığı zaman Kürtler “Kendi başının çaresine bak” deyip şey yapabilirler.

Amberin, son olarak, bu üç kişinin ziyareti, Hulusi Akar, Hakan Fidan ve İbrahim Kalın. Bu çok ilginç bir üçlü. Çok kritik görüşmeler yaptılar. Bunların ziyareti de bir anlamda Suriye’de Kürtlere silah verilmesini engelleme gayretinin herhalde bir parçasıdır. Buradan yansıyan bir şey var mı şu âna kadarki temaslarından?
Eğer dün gece Tillerson Çavuşoğlu’na “Biz bu işi yapıyoruz” dediyse, eğer tek amaçları bu idiyse, başarılı olamamışlar gibi görünüyor.

Oldu Amberin. Çok teşekkürler.
Biraz karışık anlattım son kısmı, ama onlar da önemli.

Yok yok, çok sağol, çok iyi oldu. Atlatma haberin detaylarını konuştuk Amberin Zaman’la. Cumhurbaşkanı Erdoğan Washington’a gitmeden önce Amerikan Başkanı Trump büyük bir ihtimalle Kürt güçlerine IŞİD’le mücadelede etkin olmaları için ağır silahlar vermekle ilgili kararnameyi imzalayacağı haberini Amberin Zaman bize anlattı. Kendisine çok teşekkürler. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.