Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Katar krizinin ilk haftası: Yusuf el Şerif ile söyleşi

[soundcloud url=”https://api.soundcloud.com/tracks/327713603″ params=”color=ff5500&auto_play=false&hide_related=false&show_comments=true&show_user=true&show_reposts=false” width=”100%” height=”166″ iframe=”true” /]

Yayına hazırlayanlar: Gamze Elvan & Şükran Şençekiçer

Merhaba iyi günler. Katar Krizi’nin bir haftasını geride bıraktık. Çok sert geçti, bundan sonrası belirsiz. Biz geçen hafta Güne Bakış’ta pazartesi günü Yusuf El Şerif’le konuşmuştuk. Kendisi Birleşik Arap Emirlikleri’nde gazetecilik yapıyor. Daha önce Türkiye’de çalıştı yıllarca. Şimdi yine Yusuf’la bir haftayı değerlendirip, önümüze bakmaya çalışacağız. Yusuf, merhaba!
Merhabalar.

Sen kavganın bir tarafının tam ortasındasın, Birleşik Arap Emirlikleri’ndesin, gazetecilik yapıyorsun ve oradaki gelişmeleri yakından izliyorsun. Olay çok sert gelişti; hızlı başladı, sert gelişti. Şu anda orada, senin bulunduğun yerde, yani kavganın bir tarafındaki ruh hali, atmosfer nasıl? Kendilerini üstün mü görüyorlar?
Evet, kesinlikle ve çok fazla sürprizlerimiz olacak diyorlar sürekli ve “Katar Emiri’ne yapacak başka hiçbir şans bırakmayacağız, bize uyacak” diyorlar. Burada Emir Temim’i devirmeyi düşünmedikleri söylüyorlar ve babasının da devirtmemesine çalışıyorlar. Yani burada diyorlar ki: “Sorunumuz Emir Temim’le değil; babasıyla. Şu anda yönetimdeki Emir Temim bizimle biraz daha yanaşıyordu, fakat babasının müdahalesiyle Emir Temim, 2014’te imzaladığı, taahhüt ettiği noktaları uygulayamıyor”. Bu yüzden sert çıkıyorlar, daha kötü şeyler gelecek diyorlar, deşifre edecekler; çok fazla belgeleri, bilgileri var, operasyonları var bu terörle ilgili, finansmanla ilgili. Ve diyorlar ki, “Temim belki bir güçlenir birden ve babasını sınırlandırabilir”. Dün önemli bir gelişme oldu –yani o bizi biraz aydınlatabilir– Al Jazeera’da Katar’ın eski Dışişleri Bakanı Hamad Bin Casim, çağrıldı, röportaj kaydetti. Kayıt sırasında 17. dakikada telefon geldi Temim’den, “iptal edin” diye; anlaşıldı ki bu röportajı isteyen Temim’in babası ve Hamad Bin Casim, biliniyor çok sert bir adam ve onun röportajı yayınlansaydı karşı taraftan çok tepki alacaktı ve bu daha fazla tırmanacaktı. Halbuki dün Kuveyt Emiri “Yeniden ben arabuluculuğa hazırım, yeniden başlayabilirim” dedi. O yüzden Temim aradı Al Jazeera’yı ve bunu durdurdu; hatta bu röportajın 20 saniyeliği de çıktı ortaya. O yüzden, Katar’da da bir şeyler oluyor.

Peki, anladığım kadarıyla, genç emir diyelim, yani ülkeyi resmen yöneten kişinin bir ara yol bulmaya ve sorunu çözmeye meyilli olduğunu söylüyorsun. Bir Amerika Birleşik Devletleri’ne bakalım: Şimdi, farklı farklı açıklamalar geldi; Trump çok sertti –attığı tweet malum–, ama daha sonra Tillerson ve Savunma Bakanı yumuşak açıklamalar yaptı. Trump en son açıklamasında hem bir taraftan arabuluculuk teklif etti, ama bir taraftan da yine terör finansmanı dedi. Ama Dışişleri Bakanı yine de yaptırımların yumuşatılması çağrısı yaptı. Böyle iyi polis-kötü polis mi oynuyorlar? Yoksa Amerikan yönetiminin bu konuda gerçekten birlikte net bir tavrı yok mu?
Şöyle: Trump gerçekten, bu krizde biraz gafil avlandı demeyeyim, ama bu kadar hızlı gelişebileceğini beklemiyordu. Arap ülkeleri, buradaki Suudi Arabistan BAE, Mısır, Bahreyn’in fırsat bu fırsat, artık teröre karşı savaşıyoruz deyip hemen bu kadar sert bir şey, hızlı bir şey yapacaklarını beklemiyordu; bize gelen analizler böyle. Şimdi, Katar’a karşı alınan bu önlemler Katar’daki Amerikan üssü ve içindeki 11.000 askerin biraz gıda ihtiyaçlarını etkileyebilir. Çünkü onlar özel yerlerden alışveriş yapıyorlar, özel yerlerden giysi falan eşya, ikamet, her şeylerini alıyorlar. Bu yüzden Pentagon biraz tedirgin, “Bize söylemediniz, bizden habersiz yaptınız bunu” diyor. Fakat Trump çok uygun bulmuş, hatta Trump mutlu görünüyor, çünkü “Ben bir çağrıda bulundum ve hakikaten hızlı bir şekilde çağrıma tepki oluştu” diyor ve Trump çıktı açık ve net söyledi geçen gün Beyaz Saray’da, Katar’ı terörü desteklemeyle… açık net bir şekilde söyledi ve “Generallerimle konuştum, Dışişleri Bakanı’yla konuştum, artık bu terör finansmanı durmalı.” Burada çok net bir mesaj geldi, Trump’tan. Buradaki ülkeler elbette oradaki, Katar içindeki Amerikan üssü için bir özel bir şey, özel bir durum yapabilirler; hatta dün de yasa çıktı burada, üç ülkede, karışık ailelere müsaade. Biliyorsun kriz çıktığında geçen hafta 14 gün müsaade verdiler, bütün Katarlılar çıksınlar. Bir hafta sonra baktılar ki burada karışık aileler var, bu karışık aileler çıkmayacak, “Tamam, burada kalabilirsiniz”. Umreye, hacca giden Katarlılara yolları açtılar, bir sıkıntı olmadı. Bu yüzden bu ülkelere evet, Amerika’nın “insan haklarıyla ilgili” ve kendi askerleriyle ilgili detayları dikkate alıyorlar, fakat Katar’a karşı sert tutumdan hiçbir geri adım atılmıyor ve Trump’ın özgüveniyle daha da sertleştiler.

Bu sert tutum derken, şimdi ulaşımla ilgili çok ciddi yaptırımlar var, hava sahası kapatmak, kara yolunu kapatmak gibi işte, vatandaşların gitmesi gibi bir yığın detaylı detaylı hususlar var. Bunlar Katar için hakikaten çok zorluk çıkartacak şeyler mi? Mesela biliyoruz ki bir taraftan Türkiye’den ve İran’dan gıda maddeleri geliyor vs. gibi bunlarla Katar kendine birtakım alternatifler bulabilir mi bütün bu yaptırımlara?
Bir şey söylemek istiyorum Ruşen; bu konuda bir haber kirliliği var ortada maalesef; bu Türkiye kısmına ona belki sonra geliriz, ama burada bir ablukadan bahsedemeyiz. Burada bir ilişki kesilme şeyi… Katar çok zengin bir ülke, havaalanı çalışıyor, hava sahası açık, deniz açık, limanları açık; sadece Suudi Arabistan’la kara sınırı kapatıldı, oradan çok gıda maddesi geliyordu, ama buna karşı Katar zenginliğiyle bütün istediği malzemeleri havayoluyla, deniz yoluyla alabiliyor. Kaldı ki oradaki 2 milyondan bahsediyoruz, yani Ankara’dan daha küçük bir yer; ihtiyaçları, malzeme falan filan ilk bir-iki gün marketler boşaldı çünkü insanlar depolamaya başladı, ama ondan sonra bu sıkıntı aşıldı. Biraz fiyatlar pahalı olacak ileride, evet, çünkü karadan almıyorsunuz, denizden ve havadan daha fazla alıyorsunuz. Katar’ın ekonomisini etkileyecektir bu. Yani, takip ederseniz artık Katar’ın borsada dışarıdan borç alma maliyeti arttı. Katar –sıcak parası şu anda sınırlı– belki bazı şeyleri satmak zorunda kalabilir. Daha da kötüsü, 2022 Dünya Kupası Katar’da olacak mı olmayacak mı? Burada bir kart kullanıyor Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn Katar’a karşı; yani bu istikrarsızlık uzun sürerse… Hava sahalarını, kendi hava sahalarını Katar’a kapatmışlardı bu ülkeler, Katar hava sahası kapalı değil ama uçaklar Katar’a giderken bir tur daha fazla atıyor, o da maliyeti artırıyor. Burada bir ekonomik savaş yürütülüyor. Medyayla ilgili bir şey konuşmak istiyorum, ama zamanın varsa bir de Türkiye ayağı.

Evet, Türkiye ayağı önemli. Tabii Türkiye hızlı bir şekilde öne çekti anlaşmayı biliyorsun. Zaten mevcut bir üs var, oranın takviye edilmesi söz konusu. Türkiye’nin Katar’a tavizsiz destek vermesinin Katar’ı çok mutlu ettiğini biliyoruz, ama herhalde senin bulunduğun BAE, Mısır, Suudi Arabistan gibi yerlerde de çok büyük bir kızgınlığa yol açıyor olsa gerek. Doğru mu?
Şimdi şöyle bir şey: Evet, biraz şaşkınlık yarattı burada çünkü açık konuşalım burada, bu adım sürpriz bir şekilde geldi, ama burada herkes biliyor ki Katar’ın içinde büyük bir Amerikan üssü var, o Amerikan üssünün bir yan görevi Katar Emiri’ni korumak –herkes biliyor zaten– ve Katar’ı korumak. Şimdi böyle bir durum varken Türk askerlerine pratikte ihtiyaç yok. Ama Amerika tutum değiştirirse ve Amerika artık bu Emir’in gitmesi gerektiğinin yeşil ışığını yakarsa ve Suudi Arabistan ve BAE’yle anlaşırsa Amerika, “Tamam buyurun gelin, bu işi halledin” derse, orada böyle bir durumda Türk askerinin ne yapacağı hakikaten çok büyük bir soru işareti. Yani Amerika’nın bulunduğu ve hükmettiği bir yer. Türk askeri göndermek ne kadar faydalı olabilir? Bu bir soru işareti. Bu yüzden burada herkes şaşkın. Kızgın değil, daha fazla şaşkın yani. Bu adım ciddi bir adım. Nedir, nasıl bir şey hâlâ anlamıyorlar. Katar tabii ki psikolojik olarak mutlu olmuştur. Fakat medya savaşına bakmak istiyorum burada. Ben bugün birçok gazetede okudum, Türkiye’deki gazetelerden bir şeyler okudum. Çok büyük şeyler var, ondan uzak durmak gerekiyor. Bugün herkes, “Suudi Arabistan sınırlarını kapattı, umreye, hacca giden Katarlılar gidemeyecek” diyor, öyle bir şey yok. “Barcelona tişörtü giyen Birleşik Arap Emirlikleri’nde 15 yıl hapis yatar” diyor, öyle bir şey yok. Başka şeyler de var. Bugün Yeni Şafak’ta Mehmet Acet’in köşe yazısında Dışişleri Bakanı’nın söylediği Birleşik Arap Emirlikleri’nin üç milyar dolarlık bir fonla 15 Temmuz darbesini finanse ettiği… Bu bilgilerin şimdi çıkması niçin? Ben anlamış değilim. Sürekli Birleşik Arap Emirlikleri’nin aleyhine bir kampanya var Türk medyasında. Elbette basın istediğini yazabilir, ama bu bir yan etki yaratıyor. Buradaki Türklere ve Suudi Arabistan’daki Türklere karşı yavaş yavaş boykot kampanyaları düzenlenmeye başladı sosyal medyada.

Peki orada Yeni Rakı’nın da boykot edildiği doğru mu? Öyle bir haber de var.
Burada Yeni Rakı satılmıyor ki.

Öyle bir haber var çünkü.
Burada içecekler var, ama Türk rakısı burada satılmıyor. Burası Fransız, İtalyan, Amerikan falan şarapları serbest bir ülke. Ama o kadar dedikodular çıkıyor ki. Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni birbirlerine kırdırmaya çalışanlar var ki, bu bence ne Birleşik Arap Emirlikleri’nin, ne Türkiye’nin lehine — ki bu medya savaşı Türkiye’de başladı. Burada daha cevap başlamadı ve cevaptan korkuyorum ben.

Son olarak şu Müslüman Kardeşler meselesine bakalım. Olayın bayağı ciddi bir ayağı bu, biliyoruz. Özellikle Mısır’ın buna dahil olmasında da bu var. Ve şimdi Katar’da olanların ülke dışına çıkarılması mı söz konusu olacak? Onlar nereye gidecek? Bir de tabii şu var: Müslüman Kardeşler hiçbir zaman El Kaide, IŞİD gibi bir yapı değil. Sosyal yönü çok güçlü olan bir yapı. Müslüman Kardeşler’i bu şekilde kriminalize etme politikasının doğuracağı boşluğu boykot yapanlar veya abluka uygulayanlar nasıl doldurmayı düşünüyorlar? Mısır’da, Ürdün’de Müslüman Kardeşler’in hepsini terörist ilan ederseniz, bu olayın gerçeğiyle birebir uyan bir şey değil.
Şimdi şöyle: Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, İhvan-ı Müslimin’i kendince yasakladı, terör örgütü dedi. Fakat Katar’a çıkarılan sıkıntı, İhvan-ı Müslimin’in radikal ve askerî tarafına bağlı. Yani İhvan-ı Müslimin’in külliyen yasaklanması diye bir şey yok. Zaten Kuveyt’te İhvan-ı Müslimin var ve Meclis’te milletvekilleri var. Kuveyt arabuluculuk yapıyor. Kimse Kuveyt’e “İhvan-ı Müslimin’i yasaklayın” dememiş. Burada şu aslında Ruşen: 5-6 yıl Arap Baharı sırasında Amerika’nın bir bölge dizayn etme projesi var deniyor. Bunun için İhvan-ı Müslimin’i kullandılar. Ama İhvan-ı Müslimin’in radikal örgütleri de var. Onları da kullandılar Libya’da, Suriye’de, Mısır’da. Ve artık bu proje, bu Arap Baharı bitti. Aslında bugün şey de okudum Türkiye’de, “Katar krizi üzerinden bölge dizayn edilmeye çalışılıyor.” Hayır, dizayn edilme bitti bile. Bitti artık. Libya zaten şu anda üçe bölünmüştür, Suriye zaten dörde bölünmüştür. Bu proje zaten bitmişti. Şu anda bu proje yüzünden yanan ateşleri söndürmeye çalışan bir operasyon var. Bu yüzden burada İhvan-ı Müslimin’in siyasal şeyinden bahsedilmiyor. İhvan-ı Müslimin’in askerî, radikal gücünü finanse etmekten durmak ve onların hepsini terörist ilan etmek ve hapse atmak ya da dava açmak burada önemli olan, ve ideolojisini durdurmak.

Ama ideoloji diyorsun da, sen de ben de biliyoruz ki Suudi Arabistan’ın resmî İslam yorumu olan Vahhabiliğe baktığımız zaman, İhvan-ı Müslimin’in İslam yorumunun yer yer çok daha ötesinde radikal. Onun ideolojisiyle mücadeleyi Vahhabilerin veya Vahhabiliği resmî din olarak, İslam yorumu olarak gören Suudi Arabistan’ın yapabilmesi ne kadar gerçekçi?
Çok gerçekçi. Ben sana bir şey söyleyeyim: Çünkü mesele İslam ve siyaseti karıştırmamak. Yani Suudi Arabistan’ın Vahhabiliği sadece sosyal alanlarda. Fakat partiye girmiyor bu Vahhabilik. Partizanlık ve parti teşkilatına girmiyor. Bir kültürel Vahhabilik var. Ona göre halk işte falan yapıyor. Suudi Arabistan şu anda çok büyük değişim içerisinde. Bunu sonra da konuşuruz, bu önemli bir şey. Ama mesele burada siyasal İslam, İhvan-ı Müslimin. İki sıkıntı var: İslam halka tâbi bir şeydir; ya İslamî cemaat olacaksınız ve siyasete bulaşmayacaksınız, siyasete bulaşırsanız askerî kanadınız olmayacaktır deniliyor onlara. Mesele bu. Yoksa yani İhvan-ı Müslimin Sayın Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi bir fikir cemaati olsa, herkes kabul edecek. Bence aslında cumhurbaşkanı burada önemli bir çözüm ipi attı. İhvan-ı Müslimin bir fikir cemaati olması, böyle kalsın kimse itiraz etmez.

Peki son olarak, ne kadar sürer? Sen kişisel olarak deneyimli bir gazetecisin. Bu olay daha fazla tırmanır mı ve ne kadar zamanda ne bekliyorsun?
Uzayacak. Ben sana bir şey söyleyeyim: Burada aldığım bilgilere göre daha hamle hamle, adım adım daha yeni bilgiler, belgeler açıklanacak. Bu belgeler şu anda sadece Katar’ı zor durumda bırakıyor; ama yakında İngiltere’yi, Fransa’yı, başka ülkeleri, Türkiye’yi de zorda bırakacak. Biz son beş yıl içinde biliyoruz ki bir istihbarat savaşı oldu ve herkes bir yerde, bir ülkede bir radikal askerî grubun arkasından bir siyasî fayda aramıştır. Bütün belgeler şu anda bir arşivde toparlanmış, tasnif edilmiş ve yavaş yavaş çıkacaktır. Manchester bombalaması, Fransa’daki olaylar, Mali-Fransa ilişkisi, Libya-İngiltere ilişkisi, Suriye-Irak-Katar ilişkisi, başka ülkelerin ilişkisi… Şimdiden Avrupa’nın, Amerika’nın ilgisini çekmeye başladı. Ve bu sadece Katar’a değil, bu artık bütün terör örgütlerini, özellikle İslamî kanatları durdurma ve bitirme operasyonudur. Bence terörden çok şikâyet eden Türkiye bu krizi yeniden gözden geçirmeli. Elbette Katar önemli, elbette Katar’ı kaybetmemek lazım; ama bu bir fırsattır. Bu bölge de terörden çok çekmiştir. Herkes kendi terörünü… “Benim terörüm iyi de sizin terörünüz farklı”. Bu bir milat noktası olabilir. Bütün terör örgütlerini finanse etmesi yasaklanmalı, durdurulmalı. Ondan sonra yeni bir sayfa açılmalı, yeni bir şeyler yapılmalı. Bu iş uzayacak Ruşen. Çünkü buradaki adamların geri adım atma niyetleri hiç yok. Katar’daki durum çok zor. Katar Emiri bir adım ileri, bir adım geri. Babasının baskısı, ciddi olarak babası bir saray darbesi yapabilir ve Emir Temim yerine kardeşini –ki o babasına daha bağlı– getirebilir. O zaman işler çok daha çirkinleşebilir ve istemediğimiz şeyler de görebiliriz ileride.

Evet Yusuf, çok teşekkürler. O zaman uzayacağına göre biz de seni arada konuk etmeye devam edeceğiz. Evet, Katar Krizi’nin birinci haftasını Yusuf El Şerif’le değerlendirdik. Kendisine çok teşekkürler. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.