Kudüs’ün statüsü, İsrail-Filistin çatışmasının da en merkezi sorunlarından birini oluşturuyor. 70 yıl önce, Filistin’deki İngiliz mandası sona erip de, Birleşmiş Milletler (BM) bölgeyi Filistin ve Arap devletleri olarak ikiye bölmeyi kararlaştırdığında, Kudüs’e kendine has özel yasaları ve siyasi statüsü olan ve BM dışında hiçbir yere bağlı olmayan bir özel statü (corpus separatum, ayrı beden statüsü) tanımıştı. Ancak 1948 savaşı sırasında kent, Soğuk Savaş’ın Berlin’i gibi, batısı İsrail’in, doğusu Ürdün’ün kontrolünde olmak üzere ikiye bölündü. 1967’deki savaşta ise İsrail, Doğu Kudüs’ü ele geçirip ilhak etti. İsrail parlamentosu Knesset de, 1980 yılında kabul ettiği bir kanunla Kudüs’ü doğusu ve batısıyla “birleşik”, “bölünmez” ve “ebedi” başkent olarak ilan etmiş durumda.
BM kararları
Ancak Cenevre Sözleşmeleri’ne göre, galip tarafın zorla ele geçirdiği topraklar düşman işgali altında sayılıyor. Yani uluslararası hukuk bakımından İsrail’in Kudüs’ün doğusunu ilhakı ve başkent olarak ilan etmesi yasadışı. Buna karşılık İsrail hükümetleri Cenevre Sözleşmesi’nin ilgili hükümlerinin Kudüs’ü bağlamadığı iddiasını dile getirdiler. Birleşmiş Milletler ise en son geçen yıl yinelediği bir oylamayla, Filistin topraklarını düşman işgali altında olarak kabul ettiğini bir kez daha teyit etmişti. Dolayısıyla İsrail; meclis, cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar gibi bütün resmi kurumlarını Kudüs’te bulundursa da, hiçbir ülke Kudüs’ü resmen başkent olarak tanımadı ve büyükelçiliğini bu şehirde açmadı. Bu nedenle ABD’nin adımı bir ilk olacak.
Türkiye’nin de İsrail Büyükelçiliği diğer bütün ülkeler gibi Tel Aviv’de bulunuyor. Ancak Türkiye, Kudüs’te diplomatik temsilcilik bulunduran az sayıda ülkeden birisi. Türkiye’nin Filistin yönetimi ile ilişkilerini sürdürmek amacıyla Kudüs’te başkonsolosluğu bulunuyor. Kudüs Başkonsolosluğu’nda Türkiye büyükelçi düzeyinde temsil ediliyor.
Filistinliler gözünde Kudüs
Kudüs, Filistinliler için de müstakbel bağımsız devletlerinin başkenti. Ama Filistinliler kentin doğusuna, 1967 işgalinden öncesindeki bölgeye razılar. İsrail’in ABD destekli taviz vermez tutumu nedeniyle 1993 yılında imzalanan Oslo Barış Anlaşmaları’nda da Kudüs’ün nihai statüsünün barış görüşmelerinin ileri aşamalarında ele alınması öngörülmüştü.
İsrail’in Doğu Kudüs’ü işgal etmesinden bu yana, yine Cenevre Sözleşmeleri’ne aykırı uygulamalarla kentteki Yahudi nüfus önemli bir artış kaydetti. 1967 yılından bu yana İsrail burada en az 10 yerleşim birimi kurdu. Buralara yaklaşık 200 bin civarı Yahudi yerleştirildi. Uluslararası hukuk tarafından Kudüs’teki Yahudi yerleşimleri de yasadışı kabul ediliyor. Ancak İsrail, buna da itiraz ediyor. Kudüs’te yaklaşık 850 bin kişi yaşıyor. Nüfusun yüzde 37’sini Araplar, yüzde 61’ini de Yahudiler oluşturuyor.