“Suriye’ye iyice yerleşen İran direniş hattını genişletti”. New York Times gazetesinde 19 Şubat tarihli analizin başlığı bu. Hemen altında İran’ın Suriye’deki dört ana nüfuz alanını gösteren havadan çekilmiş fotoğraflar bulunuyor: Tiyas hava üssü, El Şayrat hava alanı, Kisve üssü ve İam hava alanı yakınlarındaki tesisler.
Gazete, metnin içine İran birlikleri ile ittifak yaptığı milis güçlerinin mevzilerini gösteren bir de harita yerleştirmiş; Kuzey’de Halep’ten, batı Suriye boyunca güneyde Lübnan sınırına uzanan bir hatta geniş bir alanda yer tuttukları görülüyor. Harita üzerine düşülen ibarede bu pozisyonların uzun vadeli tutulduğu belirtilmiş.
Analizin temel savı, 2011’de Beşar Esad rejimini savunmak için Suriye’ye giden, ardından IŞİD’le mücadeleye de katılan İran güçlerinin, artık bu ülkede İsrail’i tehdit eden bir altyapı oluşturmayı hedeflediği ve bu amaçla Irak ve Lübnan’daki müttefikleri ile ortak cepheyi Suriye’ye doğru genişlettiği.
Binlerce Şii paralı asker
New York Times Suriye’deki İranlı askeri personel sayısının birkaç yüz ile birkaç bin arasında tahmin edildiğini yazıyor. Çoğunun Suriye ordusuna ve sayıları 20 bini bulan rejim yanlısı milis güçlerine eğitim ve danışmanlık veren uzmanlar olduğu belirtilmiş. Söz konusu milis güçleri arasında ise 6 bin civarında Hizbullah militanı olduğu kaydediliyor. Geri kalan milislerin Afganistan, Irak, Lübnan ve Pakistan’dan gelen Şii paralı askeler olduğu belirtilmiş.
Gazetenin görüşüne başvurduğu hemen hepsi ABD’nin “neocon” tabir edilen yeni muhafazakâr düşünce kuruluşlarından uzmanlar, işte bu milis güçlerin gelecekte İsrail’in başına dert olmasından endişe ediyor. Zira, İran’ın İsrail’in kolayca vurabileceği konvansiyonel askeri donanıma ve toprak kontrolüne değil, deneyim ve maddi destek aktardığı söz konusu güçlerle işbirliğine yatırım yaparak bölgedeki nüfuz alanını genişlettiğini düşünüyorlar.
Yazıda Suriye’de İran’ı Rusya’nın dengelediğine dair bir yorum da yer alıyor. Örnek olarak, İsrail’in Hizbullah’a ait konvoyları bombalaması ardından Moskova’nın şikayetçi olmadığı hatırlatılıyor. Buna karşın İsrail’in İran’ın bölgedeki nüfuzunun artmasından duyduğu rahatsızlığın altı çizilerek, iki ülke arasında sıcak çatışma olasılığının yüksek olduğu vurgulanıyor.