“Suudi Arabistan’ın liberalleştiğine dair haberler gerçeği yansıtmıyor, aksine son iki yılda iktidar kamusal hayatın her alanına nüfuz edecek şekilde, hiç olmadığı kadar kraliyetin elinde toplanmış durumda.”
Bu sözler, Birleşmiş Milletler’in Terörle Mücadele Özel Raportörü İngiliz avukat Ben Emmerson’a ait. Suudi Arabistan yönetiminin davetiyle ülkeye giden ve terörle mücadele çerçevesinde insan haklarına dair bir rapor hazırlayan Emmerson, özellikle ABD medyasında reformcu ve yenilikçi bir lider olarak parlatılan Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın ülke içinde siyasi muhalefeti son derece acımasız yöntemlerle tasfiye etmekte olduğuna dikkat çekiyor.
Emmerson’un Guardian gazetesi tarafından haberleştirilen raporundaki gözlemler çarpıcı: “Suudi Arabistan terörle mücadele yasalarını sistematik olarak işkenceyi meşru göstermek, tüm muhalefeti bastırmak ve insan hakları savunucularını hapsetmek için kullanıyor”.
Bulgularını Riyad yönetiminin izniyle görüştüğü Suudi politikacıların, yargıçların, savcı ve polislerin anlattıklarından yararlanarak elde eden Emmerson, ülkede kadınlara ilk kez bu hafta ehliyet verilmeye başlandığını hatırlattıktan sonra, eş zamanlı olarak “bu küçük reform için mücadele eden kadınların” hapse atıldığına dikkat çekiyor.
İngiliz hukukçunun raporunda, ülkede barışçıl yollardan ifade özgürlüğü hakkını kullananların sistematik bir şekilde kovuşturmaya uğradığı, işkence ve kötü muamelenin yaygın olduğu, göz göre göre yapılan adli hatalar yüzünden çok sayıda kişinin idam edildiği kaydediliyor.
Suudi Arabistan’ın 2016 yılında BM insan hakları konseyinde yer almasının da utanç verici olduğunu söyleyen Emmerson “yargı tamamen Kralın emri altına girmiş durumda, yürütmeden bağımsız olduğuna dair en ufak işaret yok” diyor ve ekliyor: “Kısacası Suudi Arabistan’da ne kuvvetler ayrılığı, ne basın ve ifade özgürlüğü, ne etkin sendikalar, ne de işlevsel bir sivil toplum var.”
