Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Netizen (44): Dünyadaki eğitim trendleri

Eşimle yeni tanıştığımız dönemlerde, Bilgi Üniversitesindeki bir hocayla uzun bir sohbete girmiştik. Sohbet döndü dolaştı eğitimin geleceğine ulaştı. Bana en geç 50 yıl içinde üniversitelerin kalkacağını söyledi. Yerine hızlandırılmış sertifika tabanlı eğitimlerin olacağından bahsetti. Benim buna katılmamam mümkün değildi. Zira yıllardır yaptığım konuşmalarda bilgisayarların, bilgisayarcıların cihazı olduğuna inandığımı söyleyen biriyim. Gerçekten de zaman gösterdi ki; bilgisayar, bilgisayarcıların, yazılımcıların kullanması gereken bir cihaz. Son kullanıcı bunu imkansızlıktan kullanıyor. Şimdi bakıyorum, bilgi girişi yapmak zorunda olanlar, cep telefonundan, avuç içi cihazlara, eğlence ve not girişi yapanlar tabletlere yöneldiler. Bilgisayar, artık bu alanların hepsinden çıktı. Ben üniversitelerin de akademisyenlerin yerleri olması gerektiğine inanıyorum. Bir işi yapmak için, gerekli bilgiyi almaları gerekenler için üniversiteler çok ofistike yapılar. Yerini sertifikasyon programları, uzaktan eğitim sistemleri kolaylıkla alabilir. Üniversitelerin üzerinden öğrenci yükü alınırsa, asıl işleri olan araştırma geliştirmeye daha fazla imkanları olur. Tabii bu sayede bir iş kolu için eğitim alması gereken kişiler de, eğitim sırasında akademinin keskin disiplininin dişlileri arasında sıkılmamış olur. Eğitimde bu değişiklik aynı zamanda kişiye özel eğitimleri, bu sayede de eğitimde dijital dönüşümü sağlamış olur.
Tabii eğitimde bu yeni trendler üniversitelerle başlamayacak. Aslında dönüşümün başlangıcı, bizim jenerasyonumuzda hiç okula gitmemiş olan bir kitle. Ben yanlış hatırlamıyorsam anaokuluna 6 yaşında başladım. Ancak kızım ve yeğenim okula 2 yaşında başladılar. Tabii daha önce gittiğimiz velili dersleri saymazsak. Sanıyorum ikisi de 1 yaşından bu yana okula gidiyor. İlk gittikleri okullar, duygu gelişimlerini, dokunma hislerini geliştirmek amacıylaydı. Tabii bu gelişimler aynı zamanda beyin nöronları arasında snapslerin arttırılmasını sağlıyor. Bu sayede kıvrımlı beyinlerimiz bir kavrama karşılık gelen sonuçların sayısını ve zekayı arttırıyor. 0-3 yaş arası bu eğitim aslında beynin yapılandığı, ana dilin öğrenildiği ve öğrenme hızının evrendeki birçok yapıdan fazla olduğu bir dönemde olduğu için çok önemli. Zaten ciddi olarak incelendiğinde küçük yaşlardaki edinimler, daha sonraki dönemlerde büyük farklar oluşturuyor.
İşte bu yüzden 3-6 yaş arası edinimlerin meslek seçiminden, hayatı yaşama şekline kadar bir çok alanda ciddi etkileri olduğunu söylemek gerek. Bu aralıktaki eğitim içinde iki önemli trend var. Bunlardan biri kişinin kendine yetebilmesini sağlamak amacı ile planlanmış olan Montessori eğitimi. Dünyanın en büyük şirketlerinin başında bu eğitimi almış insanların olduğunu söyleyebiliriz. Mesela Amazon’un kurucusu ve CEO’su Jeff Bezos, Google’ın kurucusu Larry Paige yine bu eğitimleri alanlar arasında. Hatta teknoloji dünyasında başarılı o kadar çok patron Montessori eğitimi almış ki; bunlara silikon vadisinde “Montessori Çetesi” diyorlar. Eğitim kendine yetmeyi bu sayede de özgüven sahibi olmayı amaçlıyor. Bu partronların riskleri göğüsleyip, stresin altından kalkabilmeleri hep bu eğitimin sonucu. Ben bu konuda 1800’lü yılların sonunda, çocuğu merkeze alıp, ilgi alanlarını tanımlama üzerine bir sistem kuran Montessori’ye hayran oldum. Eğitim çok sade, özel yapılmış araçlarla gerçekleştiriliyor. Türkiye’de ne yazık ki; eğitim araçlarını üreten kimse yok. Bu nedenle yurt dışından geliyor. Anladığım kadarı ile Türkiye’de üretilen eğitim araçları dışardan bakılınca aynı malzemeden yapılmış gibi görünse de, her birinin ağırlığı bile özel olan orjinal araçlarla ilgisi yok.
Montessori’den sonraki dönemde en mantıklı eğitim yöntemlerinden biri de Waldorf. Bu yöntem çocukların, çevrelerindeki dünya olan ilişkilerini düzenliyor. Çocukların binaların içinde değil, etrafındaki dünyaya olan ilişkilerini arttırıyor. Orman okulu da denilen bu yöntemin, çocuğun kişisel becerilerini arttırdığı Montessori eğitiminden sonra alınması mantıklı gibi görünüyor.
Tabii aslında bu iki sistemden sonra ortaya çıkan ve her ikisini de çeşitli yönlerden kapsadığı görünen Reggio Emillia ise ayrı bir karar ihtimal olarak karşımıza çıkıyor.
İlkokula bile gelmemiş olan çocukların 0-3 ve 3-6 yaş arasında bu kadar farklı eğitim sistemleri ile eğitilmeleri size garip ve çok yoğun gibi görünebilir. Ancak üniversiteye artık son bir yılda hazırlanılmıyor. Üniversite ve hayata doğru yaklaşmak daha çocuk yaşlarda dünyayla barışık zeki çocuklardan geçiyor. Kaldı ki önemizdeki dönemde yapay zekayı yönetebilecek seviyede esnek bir zeka seviyesine sahip olmak küçük yaşlarda eğitilmeyi gerekli kılıyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.