Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ali Ekber Velâyetî: İran’ın dış siyasetini belirleyen asıl isim mi?

Foreign Policy’de Rohollah Faghihi imzasıyla 4 Eylül 2018’de yayımlanmış yazıya göre İran’ın dış politikasının arkasındaki gölge isim: Ali Ekber Velâyetî. Yazara göre, kamuoyunun beş yıldır dışişleri bakanlığı görevinde bulunan Cevad Zarif ve reformcu Cumhurbaşkanı Hasan Ruhanî’ye duyduğu güven azalıyor. İran dış politikasının perde arkasında durduğu söylenen Velâyetî, gölgeden çıkıp ipleri eline almak üzere. Peki, gerçekten Tahran böyle bir değişime gebe mi?  
ABD eğitimli
Ali Ekber Velâyetî, uzun yıllardır İran siyasetini damga vurmuş bir isim. 1979’daki İslam Devrimi sonrasında on altı yıl (1981-1997) dışişleri bakanlığı görevi yaptı. Velâyetî, 2013’ten beri bu makamda bulunan Cevad Zarif gibi ABD’de eğitim aldı: Johns Hopkins Üniversitesi’nde pediatri okudu. Fakat Zarif’ten farklı olarak kendini Batı’ya yakın hissetmedi, bu kültürü reddetti. 1979’daki Devrim’le Şah ülkeyi terk edip İslam Cumhuriyeti ilan edilince, kendisi de Humeynî’nin saflarına katıldı. İslam Cumhuriyeti tarihinin en uzun süre dışişleri bakanlığı görevinde bulunan ismi oldu; 1997’de Batı’yla yakınlaşmak isteyen reformcu Hatemî başa gelince görevini bıraktı. Daha sonra dinî lider HameneyîVelâyetî’yi dış ilişkiler danışmanı olarak yanına aldı.
Velayeti Ayetullah Hameney ile
Reformcularla işbirliği 
Velâyetî siyaset sahnesindeki ikinci sıçrayışını 2013’teki cumhurbaşkanlığı seçimleri esnasında yaptı. Seçim kampanyasının başında ılımlı Ruhanî’ye karşı kurulan ittifakta danışmanlık rolünü sürdürüyordu. Fakat sonrasında ittifak içindeki diğer adayların öfkesi Velâyetî’yi hedef aldı. Çünkü İslam Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında Batı’yla nükleer müzakerelerde bulunmuştu, tıpkı Ruhanî’nin seçildikten sonra izleyeceği gibi. Böylece Ruhanî’yle doğal ortak oldular ve seçimler kazanıldıktan sonra Velâyetî, eski reformcu Cumhurbaşkanı Haşimî Rafsancanî’nin önerisiyle, ülkenin en önemli düşünce kuruluşu Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin başına getirildi. 
Ruhanî’nin liderliğinde ve Zarif’in dümeninde, İran, uzun yıllar sonra Batı’yla masaya oturup nükleer krizini çözmeye koyuldu. Yorucu müzakereler sonucunda JCPOA (Kapsamlı Ortak Eylem Planı) tarafların kabulüyle yürürlüğe girdi. 
Ancak 2017’de Rafsancanî’ninölümü ve sonrasında Donald Trump’ın ABD Başkanı olarak izlediği İran karşıtı siyaset, Velâyetî’ninduruşunda değişikliğe sebep oldu. Rafsancanî’nin yerine İslamî Azad Üniversitesi Yönetim Kurulu üyesi seçilen Velâyetî,üniversitedeki reform taraftarı akademisyenleri kovdu. Trump’ın İran karşıtı söylemi ve JCPOA’dan çıkma tehdidi artınca Velâyetî bu anlaşmaya açıktan tavır aldı: JCPOA’yı, İran’ın 19. yüzyılda Kafkasya, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan topraklarını bıraktığı Gülistan ve Türkmençay Anlaşmalarına benzetti. Bu anlaşmanın Farsça orijinal metninin olmayışıyla İran’ın küçük düşürüldüğünü söyleyen Velâyetî, ABD’nin JCPOA ile İran’da yaşanan kuraklığı ve ekonomik krizi birbirine bağlayarak ülkeye zarar verdiğini belirtti.
Zarif, Cumhurbaşkanı Ruhani ile
Önce devrimci sonra radikal

 Velâyetî hakkında konuşan İranlı gazetecilerden biri, onun “2013 seçimlerinde devrimci bir karaktere sahipken şimdi İslam Devrimi fanatiği kesildiği” yorumunu yaptı. Foreign Policy yazarı, benzer çıkarımlarda bulunurken iyice silikleşen Zarif ve Ruhanî’nin yerini Velâyetî’ye bırakabileceğini düşünmekte. Araştırmalar konunun hassasiyetini gözler önüne seriyor: Maryland Üniversitesi’nin yaptığı kamuoyu anketine göre İranlıların Zarif’in performansına verdiği onay 1 yıl içinde (2016-2017) %78’den %47’ye düşmüş. Bunun yanında, halkın % 61’i, Ortadoğu’da savaşan Kudüs Güçleri’nin komutanı Kasım Süleymanî’ye olumlu bakıyor. 

Bu ortamdan yararlanan Velâyetî dış politikaya dair görüşlerini artık açıktan paylaşmaya başladı: İran’ın Suriye’den ancak Şam istediği takdirde çıkması gerektiğini; Suriye’ye ve Irak’a, hatta Yemen’e yardım edilmesini; Rusya’nın, genel görüşün aksine, İran’a dair kötü planları olmadığını ve olamayacağını; Batı’ya karşı Rusya ve Çin ile ittifak içine girilmesini; Batı’ya ise şüpheyle yaklaşılmasını dile getiriyor.  
İran’ın Batı’dan ziyade Doğu’ya yönelmesi gerektiğini düşünen Velâyetî“Paris’e yüzünü dönen Batıcılardansa, Moskova’ya bakanlara kulak verilmesini” söylüyor ve Rusya’nın Suriye’de İran’ı arkasından bıçakladığı görüşünü paylaşan reformcu medyaya karşı çıkıyor. 
Foreign Policy’deki makale, Velâyetî’nin artık bir daha perde arkasına çekilmeyip ön cephede çarpışan bir aktöre dönüşeceğini söylüyor ve Ruhanî’nin başını çektiği reformist kanada sesleniyor: İran içindeki kafası karışık, şüpheci seçmenin desteği alarak nükleer anlaşmada mutabık kalmadığı sürece Velâyetî’nin yükselişi önlenemez. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.