Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

İspanya: Avrupa’da göçmenlerin en olumlu karşılandığı ülke

2015’te göçmenler gelmeye başladığında, Batı Avrupa’da insanlar tren istasyonlarında mültecileri çiçeklerle karşılamıştı. Almanya Başbakanı Angela Merkel, ülkesinin vatandaşlarına mültecilere cömert davranma çağrısında bulunmuştu. İsveçliler göçmenlerin tıbbi bakımları ve ev bulmaları için seferber olmuş; İtalyanlar Akdeniz’de kapsamlı arama kurtarma çalışmalarına girişmişti.

Fakat o zamandan beri Batı Avrupa’nın çoğu göçmenlere kapılarını kapattı, kurtarma gemilerini geri çevirdi ve göçmen karşıtı politikalar izlemeye başladı. 2015 öncesinden daha az göçmen gelmesine rağmen göç meselesi Avusturya ve İtalya’da popülist siyasetçilerin seçilmesini tetikledi; Fransa ve Almanya’daki düzen partilerinin istikrarını tehdit etti.

Buna en büyük istisna ise İspanya. Afrika’ya en yakın noktası 7 deniz mili uzaklıkta olan İspanya, Akdeniz üzerinden gelen göçmenlerin yeni sınır hattı. Birleşmiş Milletler Mülteci Ajansı’na göre bu yılın başından beri yaklaşık 49 bin göçmen İspanya’ya ulaştı. Bu, 2018’de Avrupa’ya geçişin kapıları olan Yunanistan ya da Almanya’ya geçen göçmen sayısının yaklaşık iki katı.

Fakat İspanya’nın merkez sol hükümeti için bu bir endişe kaynağı gibi görünmüyor. Emek Bakanlığı’nda üst düzey bir göçmenlik görevlisi olan José Alarcón Hernández, “Bir yılda 50 bin kişinin gelmesi bizi korkutmamalı” diyor, İspanya’nın nüfusunu 40 milyon olduğunu hatırlatarak.

İspanya Başbakanı Pedro Sánchez ve partisi Sosyalist İşçi Partisi (PSOE), ülkelerini merhametiyle diğerlerinden ayırt etme çabasında. Sánchez, İtalya’nın reddettiği 630 göçmeni karşılarken “İnsani felaketleri engellemek, bu insanlara güvenli bir liman vaat etmek ve insan haklarına dair mecburiyetlerimizi yerine getirmek bizim görevimiz” demişti.

İspanyolların yüzde 86’sı mültecilere olumlu bakıyor

Pew Araştırma Merkezi’nin geçen ay yayınladığı bir araştırma, İspanya’yı en göçmen yanlısı Avrupa ülkesi olarak gösteriyor. İspanya’daki yetişkinlerin yüzde 86’sı şiddetten ve savaştan kaçan insanların ülkeye kabul edilmesine olumlu bakıyor.

İspanya’ya gelen göçmen sayısının artmasının ve yüksek işsizlik oranına -Avrupa’da en yüksek ikinci, yüzde 15,2- rağmen göçmen karşıtı söylemler nadir ve aşırı sağ nispeten zayıf. Aşırı sağcı Vox partisi bu ay Madrid’de gerçekleştirdiği mitingde sadece 9 bin kişi toplayabildi. Anketler 2020 seçimlerinde parlamentoya girmelerini öngörse de parti hâlâ güçlü bir aktör olmaktan epey uzak.

Ana muhalefetteki sağcı Halk Partisi (PP) Genel Başkan Pablo Casado göçmen karşıtı söylemlerde bulunsa da Casado’nun söylemleri İtalya ya da diğer ülkelerdeki sağ partilerle aynı kategoride değerlendirilemez. Casado geçen temmuz ayında “Ne herkese kimlik verebiliriz ne de bir refah devletinin gücü Avrupa’ya geçmek isteyen milyonlarca Afrikalıyı barındırmaya yetebilir. Politik anlamda doğru olmasa da bunu kabul etmeliyiz” deyince şiddetli eleştirilere maruz kalmıştı. Barcelona Belediye Başkanı Ada Colau bu tür açıklamaların “Avrupa’nın ve demokrasinin yok olmasına doğru bir adım olduğunu” söylemiş, birkaç gün sonra da Casado, göçmenlerle el sıkışırken görüntülenmişti.

Peki, İspanya’nın tavrı neden bu kadar farklı? Bu böyle devam edecek mi?

Franco’nun hatırası milliyetçiliğe gem vuruyor

Madrid’deki Sosyolojik Araştırmalar Merkezi’nin eylül ayında yayınladığı bir ankete göre, İspanyollar için en büyük sorun işsizlik. Göç ise işsizlik, yolsuzluk, durgun ekonomi ve başarısız siyasetçilerden sonra beşinci sırada geliyor. Fakat diğer Avrupalılardan farklı olarak İspanyollar, işsizlik yüzünden göçmenleri suçlamıyor.

Madrid’deki düşünce kuruluşu Elcano Kraliyet Enstitüsü’nden Carmen González Enríquez, insanların işsizliğin arkasında başka sebepler gördüğünü söylüyor: “İşsizliğin kökenlerinin başka yerlerde olduğu düşünülüyor. Aslında sadece bazı insanlar, özellikle eğitim seviyesi düşük olanlar, iş bulmak için göçmenlerle rekabet halinde.”

González Enríquez, Francisco Franco diktatörlüğünün milliyetçi eğilimleri kısıtladığını söylüyor. Ana akım partilerin milliyetçi retorikle flört ettiği diğer Avrupa ülkelerinin aksine İspanya’da faşizmin hatırası daha çok taze. İspanyollar Franco’nun öldüğü yıl olan 1975’e kadar muhafazakâr ve faşist özellikler gösteren bir rejim altında yaşadı. González Enríquez’e göre bu, halkta milliyetçiliğe karşı bir tepki yaratmış: Diktatörlük zamanında, ulusal sembollerin kullanılması, İspanyolları herhangi bir siyasi şekil altında milliyetçi söylemlere karşı aşılamış durumda: “Şu anda bir siyasi partinin, göçmen karşıtı ve yabancı düşmanı bir partinin ihtiyacı olan ifadeleri kullanması hayal dahi edilemez.”

Tabii bütün bunlar İspanya’nın göçmeler için bir cennet olduğu anlamına gelmiyor. Bazı yorumcular, İspanya’nın Akdeniz’de kurtarılan göçmenler ile Fas’tan gelen göçmenler arasında ayrımcılık yaptığına dikkat çekiyor.

İspanya İçişleri Bakanlığı’na göre bu yıl İspanya’nın Kuzey Fas’taki enklavları (bir ülkenin, başka bir ülke sınırları içinde kalan toprak parçası) olan Ceuta ve Melilla’dan ülkeye giriş yapan göçmen sayısı 3300. İçişleri Bakanı Fernando Grande-Marlaska, geçen pazar İspanya Radyosu’nda, amaçlarının göçmenleri tehlikeli olan demirlere gelmeden durdurmak olduğunu söylüyor. Alarcón Hernández de, “Bizim görüşümüz şu: Fas’a sınırlarını kontrol etmesi için ne kadar yardım edersek herkes için o kadar iyi olacak” diyor.

Kimileri İspanya’nın göçmenleri tutuklayıp sınır dışı etmeleri için, Faslı yetkililere baskı yaptığı iddiasında. Fas’ın göçmenleri engelleme konusunda istekli çabaları, İspanya’nın göçmenlere yönelik olumlu tavrının arkasındaki sebep olabilir. İki ülke arasındaki işbirliği, İspanya kamuoyunun göçmenlere dair fikrini ve hükümet politikalarını da değiştirebilir.

Göçmek çözüm değil

Fildişi Sahili’nden 34 yaşındaki Fatima Coulibrely, Madrid’deki Karibu Derneği yardım organizasyonunda şunu sordu: “Evrakları olan ancak hiç çalışmayan bir anne için ne tür bir sosyal yardım var? Kalıcı sözleşmesi olmayan eşim İspanya vatandaşlığına başvurabilir mi?”

Dokuz yıl önce ülkesi Cape Verde’den (Yeşil Burun) İspanya’ya gelen 37 yaşındaki Sandra do Hoz, para kazanmak için temizlikçilik yapmaya başlamış. Dokuz yıl sonra hayatın hâlâ zor olduğunu düşünen Hoz, dokuz aylık bebeği elinde, şunları söylüyor: “Bebeğiniz varsa iş bulmanız çok zor.”

Kaynak: Washington Post

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.