Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Kaşıkçı’nın öldürülmesi emrini kim verdi? Ceset nerede?

2 Ekim 2018’de evlilik işlemleri için girdiği Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu’ndan hiç çıkamayan Cemal Kaşıkçı cinayetine dair iki önemli nokta, hâlâ aydınlatılmayı bekliyor: Kaşıkçı’nın öldürüldüğü kesinleşmiş olsa da, emri kimin verdiği ve cesedin nerede olduğu hâlâ soru işareti. Şimdiye kadar Suudilerin verdiği kaçamak cevaplar ve delil yokluğu, cinayetin üzerindeki sır perdesinin kaldırılmasını engelliyor.

Emir kimden geldi?

Olaydan birkaç gün sonra ismini vermeyen Türk yetkililer, Kaşıkçı’nın planlı bir şekilde Başkonsolosluk binasında öldürüldüğüne inandıklarını açıklamışlardı ve Anadolu Ajansı da Suudi Arabistan’dan gelen 15 kişilik özel timin cinayete bulaşmış olabileceğine dikkat çekmişti.

Suudiler ise cevaben, Kaşıkçı’nın binadan ayrıldığını ve nerede olduğunu bilmediklerini söylemişlerdi. Tuhaf olan noktalardan biri de Suudilerin, yüksek güvenlik önlemleriyle korunan başkonsolosluğun kameralarının o gün çalışmadığını iddia etmeleriydi.

10 Ekim’de ise Türkiye Dışişleri Bakanlığı, olayla ilgili soruşturma çerçevesinde Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu’nda inceleme yapılacağını duyurdu. Bakanlık Sözcüsü Hami Aksoy, “Suudi makamları işbirliğine açık olduklarını ve başkonsolosluk binasında inceleme yapılabileceğini bildirmişlerdir” açıklamasını yaptı.

Sonrasında ise Sabah gazetesi, Kaşıkçı’nın ortadan kaybolması olayına karıştığı iddia edilen 15 Suudi vatandaşına ait olduğu öne sürülen görüntü ve fotoğrafları yayınladı. Söz konusu 15 kişinin 2 Ekim’de araçlarla önce otele, ardından da konsolosluk binasına gittikleri ve aynı gün Türkiye’den ayrıldıkları belirtildi.

Çarpıcı olan detaylardan biri de bu 15 kişinin arasında Veliaht Prens Muhammed bin Salman’a yakın kişilerin olduğunun tespit edilmesiydi.  New York Times, Türkiye’nin zanlılardan biri olduğunu saptadığı Mahir Abdülaziz Mutreb’in, Salman’a yurtdışı seyahatlerinde sürekli eşlik ettiğine dair fotoğraflar yayınladı. NYT’nin haberinde aynı zamanda, Mutreb dışındaki zanlıların üçünün de tanıklara ve kayıtlara göre Salman’ın güvenlik ekibinden olduğu belirtildi.

Bu bilgiler ışığında, söz konusu kişilerin üst düzey yetkililerin talimatları dışında hareket etmesinin mümkün olmadığı vurgulandı.

Yine NYT’nin bir haberine göre Suudi Arabistan yönetimi, Veliaht Prens Muhammed bin Salman’a yakın bir isim olan üst düzey istihbarat yöneticisi General Ahmed el Assiri’yi Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesinden sorumlu tutmaya hazırlandığı iddia edildi.

Önceden Kaşıkçı’nın Başkonsolosluk binasından ayrıldığını söyleyen Suudiler, 20 Ekim tarihinde kendilerini yalanlayarak nihayet Kaşıkçı’nın öldürüldüğünü kabul etti. Suudi Arabistan Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamada, İstanbul Başkonsolosluğu’nda, gazeteci Cemal Kaşıkçı ile kendisiyle görüşen kişiler arasında kavga çıktığı, bunun sonucunda Kaşıkçı’nın hayatını kaybettiği; faillerin olayı gizlemeye çalıştıkları ve yapılan soruşturma sonucu 18 Suudi vatandaşının tutuklandığı belirtildi.

Sonrasında cinayetle ilgili hem Türk basınında hem de yabancı basında yeni iddialar ortaya atıldı. Yeni Şafak gazetesi; Kaşıkçı’yı ülkesine dönmeye ikna etmek için kurulan ekipte adı geçen Suudi görevli Maher Mutreb’in, gazetecinin öldürüldüğü gün, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman’ı dört kez aradığını yazdı. Gazete, haberini ismi açıklanmayan kaynaklara dayandırdı.

25 Ekim’de soruşturmayı yürüten Suudi savcı ortada bir cinayet olduğunu ve bunun planlı olduğunu açıkladı. Fakat açıklamada, planın kim tarafından hazırlandığına dair soru işaretleri yine yanıtsız bırakıldı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan anonim bir kaynak, cinayetin baş sorumlusu olabilecek dört kişi olduğunu söyledi fakat sadece üç isim dillendirdi: “Başkonsolos Muhammed el Uteybi, adli uzman Salih el Tubeygi ve Türkiye’ye gelen 15 kişilik ekipte bulunan Mahir Abdülaziz Mutreb. Dördüncü ismin yerel bir işbirlikçi olabileceği düşünülüyor.

31 Ekim’de gelen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı açıklamasında ise şu ifadeler kullanıldı: “Maktul Cemal KAŞIKÇI’nın uzunca bir süre geçmesine rağmen Başkonsolosluk binasından çıkış yapmadığının bir yakını tarafından adli mercilere bildirilmesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından derhal başlatılan soruşturma tüm boyutlarıyla ve derinliğiyle devam etmektedir.”

Suudi tarafının gerçeği aydınlığa çıkarmaktaki samimiyeti baştan beri şüpheli. Türk tarafı, Suudi Arabistan’daki soruşturmayı yürüten ve soruşturma kapsamında Türkiye’ye gelen Başsavcı Suud el Muceb’in niyetinin olayı aydınlatmaktan çok, Türk tarafının elindeki delilleri öğrenmek olduğunu açıklamıştı.

Erdoğan: “Emir en üst makamlardan geldi”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2 Kasım günü Washington Post’ta kaleme aldığı yazıda, olayın aydınlatılması çağrısında bulundu ve cinayet emrinin “Suudi hükümetinin en üst makamlarından geldiğini” söyledi: “Cinayeti işleyenlerin Suudi Arabistan’da derdest edilen 18 şüphelinin içinde olduğunu biliyoruz. Aynı şekilde bu şahısların kendilerine verilen ‘Kaşıkçı’yı öldürme ve Türkiye’den ayrılma’ emirlerini yerine getirmek üzere geldiğini de biliyoruz. Son olarak, Kaşıkçı’nın katil emrinin Suudi hükümetinin en üst makamlarından geldiğini de iyi biliyoruz.” Erdoğan ayrıca, Kaşıkçı’nın cesedinin bulunması ve İslami usullere göre defnedilmesi gerektiğini de belirtti.

Erdoğan, Suudi Arabistan’la güçlü ilişkiler içinde olunduğunu vurgulayarak, “Cinayet emrini Kral Salman bin Abdülaziz’in, ‘Hadim ül-Haremeyn Kral Salman’ın verdiğine inanmam kesinlikle mümkün değildir” dedi. Erdoğan’ın bunların dışında “Uluslararası toplumun sorumluluk sahibi üyeleri olarak Kaşıkçı’nın öldürülmesi olayındaki kuklacıları teşhis etmek ve olayı örtbas etmeye çalışan Suudi yetkililerin kime güvenerek bu hareketleri yaptığını ortaya çıkarmak mecburiyetindeyiz” demesi, hedef tahtasına Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ı koyduğu şeklinde yorumlandı.

Kaşıkçı’nın kayıp cesedi

Associated Press’e konuşan üst düzey bir Türk yetkili, 2 Ekim günü konsolosluk binasından ayrılan iki araçtan birinin Belgrad Ormanı’na, diğerinin ise Yalova’ya gittiğinin tespit edildiğini, bu yüzden Cemal Kaşıkçı’nın konsoloslukta öldürüldükten sonra Belgrad Ormanı’na ya da Yalova’ya gömülmüş olabileceğinden şüphelendiklerini söyledi. Türk polisi sonrasında bu bölgelerde araştırmalar yürüttüğünü açıkladı.

21 Ekim’de ismini vermeden konuşan Suudi bir yetkili, cinayetin ardından Kaşıkçı’nın cesedinin bir halıya sarılarak konsolosluğa ait bir araçla dışarı çıkarıldığını ve cesedin yok edilmesi için “yerli bir işbirlikçiye” verildiğini söyledi. Suudi yetkili ayrıca, 15 kişilik ekipte yer alan adli tıp uzmanı Salih el Tubeygi’nin cinayetle ilgili delilleri yok ettiğini de aktardı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 23 Ekim’de AK Parti grup toplantısında yaptığı konuşmada Kaşıkçı cinayetiyle ilgili açıklamalarında, ”Bu cinayetin planlı işlendiğine dair elimizde deliler var. Cinayet günü bu 15 kişi niçin İstanbul’da toplanmıştır? Bu kişiler kimden emir almıştır? Başkonsolosluk binası niçin günler sonra açılmıştır? Öldürüldüğü resmen kabul edilen bir kişinin cesedi niçin hâlâ ortada yok?” sorularını yöneltti.

Cesedin yerli bir işbirlikçiye verildiği iddialarına da değinen Erdoğan, “Cesedin yerli işbirlikçiye verildiği iddiası doğruysa, bu yerli işbirlikçi kimdir? Sıradan birisi bu yerli işbirlikçiden bahsetmiyor. Suudi Arabistan’dan yetkili bir kişi bundan bahsediyor. Öyleyse bu işbirlikçiyi açıklamak zorundasın. Hiç kimse bu sorular cevaplanmadan meselenin üzerinin kapatılacağını aklından bile geçirmesin” dedi.

24 Ekim’de Anadolu Ajansı ise Türk polisinin Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu’nun bahçesindeki kuyuda arama yapmasına Suudi yetkililerin izin vermediğini iddia etti. Suudilerin bu tavrı, soruşturmanın şeffaflığına gölge düşüren noktalardan biri olarak kaydedildi?

Şimdiye kadar en güçlü iddia ise, Kaşıkçı’nın cesedinin parçalara ayrılıp aside batırılarak yok edildiği. İsmini vermeyen Türk yetkililer de aynı iddiayı dillendirerek, savcıların bu senaryo üzerine gittiğini belirtti.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.