New York Times’ın haberinden alıntıdır.
Katolik Fransa’da büyüyen Juliette Robert, çocukluğunda inandığı din ile Reform hareketi sırasında Katolik Kilisesi’nden ayrılan İsveç Lutheryen Kilisesi arasında benzerlikler bulmuş.
2015’te İsveçli bir adamla evlenip Stockholm’de yaşamaya başlayan fotoğrafçı Robert, “Belli anlamlarda, Lutheryen kiliseler arasında en Katolik olanı. Çok fazla sembol var ve bunların birçoğu da aynı. İsveç Kilisesi’nde Katolikliğe benzeyen çok şey var” diye konuşuyor.
Fakat aralarında tek bir büyük fark bulunuyor: İsveç Kilisesi’nde pek çoğu evli, hatta bazıları eşcinsel rahibeler ve piskoposlar görev yapıyor.
Robert’in İsveç Lutheryen Kilisesi’ndeki rahiplerin yarısının kadın olduğunu öğrenmesi, kendisini yazar Delphine Bauer ile birlikte, 60 yıl önce rahip olmalarına izin verilen İsveçli kadın ruhban sınıfını araştırmaya itmiş. Artık İsveç’in resmi kilisesi olmamasına ve ibadetlere katılımın çok az olmasına rağmen Robert bunun, Fransa’dan bildiği muhafazakâr Katoliklikle çok büyük bir fark arz ettiğini düşünmüş. Robert ayrıca, kadınları eşiti olarak kabul etmeyen erkek rahiplerin kiliseye kabul edilmediğini ekliyor.
“Evet, onların da kendi sorunları var,” diyor Robert. “Fakat hem dindar hem de yenilikçi olmanın mümkün olduğunu düşünüyorlar. İsveçliler çok ateistler, nüfusun sadece yüzde 2’si pazar ayinlerine gidiyor. İnanmıyorlar, fakat [rahiplere] güveniyorlar.”
Robert, İsveç’e taşınmadan kısa bir süre önce, eşcinsel evliliğe karşı olan Katoliklerin Fransa’daki protestolarını kameraya almış. Kilisenin bu tavrı ve cinsel istismar skandalları, Robert’in örgütlü din konusuna şüpheci bakmasına sebep olmuş.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Robert kadın din görevlilerinin bir rahibin karısı olmaktan çok daha fazlasını istediklerini söylüyor: “Gerçekten farklı sorumluluklar istiyorlardı. Eksiksiz birer rahip olarak görülmek istiyorlardı. Yapmaları gereken ilk şey ilahiyat çalışmak ve bu alanda erkeklerle eşit olmaktı.”
Başta birkaç öncü kadın rahipten oluşan hareket zaman geçtikçe büyümüş. Hatta açıkça lezbiyen olduğunu söyleyen bir kadın, piskopos olarak atanmış. Robert, göç ve kadın eşitliği gibi konularda yurtdışından eleştirilere maruz kalsa da Kilisenin daha da liberal bir yaklaşıma sahip olarak yoluna devam edeceğine inanıyor.
Fotoğrafçı Juliette Robert, kadın ve erkeklerin iş dünyasında farklı mantaliteleri temsil ettiklerine inanmıyor: “Kadınların daha hassas ya da erkeklerin daha şöyle ya da daha böyle olduğunu asla söyleyemem. Kadın ya da erkek olsun, önemli olan insanların başka insanlarla ilişkilenip ilişkilenemediği.”