Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

11 Eylül saldırganlarını örgütleyen Muhammed Haydar Zammar’ın Almanya’dan Suriye’ye uzanan çarpıcı öyküsü

İlk bakışta, çölde ıssız bir kontrol noktasında YPG’ye teslim olan bu aç, pejmürde adamın dünya tarihinindeki en önemli olaylardan birine bulaştığına inanmak zor geliyor. Dizindeki yaralar yüzünden topallayan, donuk sakalı bitlenmiş, IŞİD’den kaçan bir adam.

Kontroller tamamlandıktan sonra adamın aslında kim olduğu anlaşıldı: 11 Eylül saldırılarında kullanılan uçakları kaçırıp 2900 insanın ölümüne sebep olan teröristleri El Kaide için örgütleyen Muhammed Haydar Zammar. Washington Post muhabirleri Zammar’a ulaştı ve saldırılardan 17 yıl sonra onunla röportaj yapmayı başaran ilk ABD gazetesi oldu.
Kamışlı’da, YPG üyeleri gözetiminde gerçekleşen röportajda Zammar, Afganistan’daki El Kaide kamplarının ilk günlerinden IŞİD günlerine kadar, sıradışı hikayesini anlattı.
Zammar 11 Eylül saldırılarında sadece küçük bir rolü olduğunu söylese de, onu hep örgütün önemli dönüm noktalarında, önemli insanların yanında görüyoruz.
57 yaşında, hem Suriye hem de Alman vatandaşı olan Zammar, Hamburg’daki El Kuds camisinde geleceğin militanlarına cihad çağrısında bulunuyordu. Şimdi ise uzun sakalları kesilmiş bu adamın geçmişteki günlerinin esamesi okunmuyor. Fakat değişmeyen tek bir şey var, 11 Eylül sorgucularının da kaydettiği gibi Zammar epey konuşkan bir adam. Zammar o kadar konuşkan ki onu sorgulayan ajanlar onu güvenilmez bulmuşlar. Hayatı, 11 Eylül saldırganlarını Afganistan’a eğitim görmeye gitmeye nasıl ikna ettiği ve ABD’nin Müslümanlara karşı işlediği suçlar hakkında Zammar, uzun uzadıya konuşuyor.
11 Eylül korsanları
 
Zammar on yaşındayken ailesi Almanya’ya göçmüş ve ilk silahlı eylemine Suriye’de 1982’deki Müslüman Kardeşler ayaklanmasında karışmış. Müslüman Kardeşler’in silahlı kanadı Savaşan Öncüler’e katılmak için Ürdün’e seyahat etmiş. Ürdünlüler geçmesine izin vermese de Zammar bu yolculuğunda hayatını değiştirecek biriyle tanışmış: Suriye İç Savaşı’nın kilit isimlerden biri olacak olan Ebu Halit el-Suri ya da gerçek adıyla Muhammed el-Bahaiya.
Zammar, Bahaiya’nın davetiyle askeri eğitim almak amacıyla 1991’de ilk Afganistan ziyaretini gerçekleştirmiş. 2001 yılına kadar radikal İslamcılarla içli dışlı olan Zammar düzenli olarak Afganistan’a gitmiş, Bosna Savaşı’ndaki bir El Kaide görevine gönüllü olmuş ve Londra’da CIA’nın hakkında El Kaide bağlantıları olduğundan şüphelendiği vaiz Ebu Katada ile görüşmüş.
Zammar eş zamanlı olarak Hamburg’daki El Kuds camisinde bir grup genci örgütlemeye devam etmiş. Kur’an’ı ezberlemekte sıkıntılar yaşadığı için imam olamadığını söylüyor ve düzenli olarak buluştuğu gençleri cihada katılmaları için Afganistan’a eğitim almaya gitmeye ikna etmeye çalıştığını kabul ediyor.
Hamburg hücresinin ilk üyesi, şu an 11 Eylül’deki şüpheli rolünden ötürü Guantanamo’da tutulan Yemenli Remzi Binalşib. Sonra 11 Eylül’de uçaklardan ilkine pilotluk yapan, grubun elebaşı Muhammed Atta ile tanışmış. Zammar, Atta’yı “ahlaki açıdan kuvvetli iyi bir adam” olarak hatırlıyor. Sonra, ikinci kuleye çarpan uçağın koltuğundaki Mervan el-Şehhi; yolcular saldırganları etkisiz hale getirdikten sonra Pensilvanya’ya inen uçağın pilotu Ziad Samir Carrah ve Zammar’ın Afganistan’a gitmeye ikna ettiği dört militan daha.
11 Eylül saldırısının şüphelileri.
“Kolay değildi. Zaman aldı. Üniversitede okuyorlardı. Diyordum ki onlara, mesela, biri sana, senin onuruna, senin malına saldıracak, sense daha tabanca kullanmayı bile bilmiyorsun. Dünyada ordusu olmayan tek bir millet bile yok, biz Müslümanlar hariç.”
“Hiçbir şey bilmiyordum”
 
Zammar’ın seyahatleri ve bağlantıları Alman devletinin dikkatini çekmiş ve Almanlar CIA’yı bilgilendirdikten sonra onun hareketlerini ve telefon görüşmelerini takibe almış. Ama Zammar seyahatlerine devam etmiş. 1999’da Afganistan’a bir başka ziyaretinde, soruşturmayı yürütenlere göre, Atta ve diğer militanlarla 11 Eylül saldırısının planını paylaşmış. Zammar, Atta ve diğerleriyle tesadüfen buluştuğunu söylüyor.
Hürmetle andığı Usame bin Ladin ile tek görüşmesi de bu ziyaret sırasında gerçekleşmiş. Zammar’ın tahminine göre Bin Ladin onu, 11 Eylül saldırganlarıyla olan bağından ötürü kendisinden emin olmak için çağırmış. Zammar, Bin Ladin, Atta ve diğer saldırganlarla başka bir görüşmesi olmadığını ve ısrarla 11 Eylül hakkında önceden bilgisi olmadığını söylüyor: “Allah biliyor. Bütün dürüstlüğümle söylüyorum, 11 Eylül’le ilgili hiçbir şey bilmiyordum. Bana bir şey söylemediler.” Alman istihbaratı da aynı yönde bir kanıya ulaşmıştı. Soruşturmaya göre Hamburg hücresi, Zammar’dan çok konuşkan olduğu için şüphelenmiş. Pasaportunda çok fazla Suriye damgası olduğu için diğer militanlar onun Suriye devletine çalıştığından kuşku duymuş.
ABD’li soruşturmacılar Zammar’ın 11 Eylül’le potansiyel ilişkisi üzerine kesin bir bilgiye sahip değil ama onlar da, çok konuşkan olduğu için saldırı bilgisinin kendisiyle paylaşılmamış olabileceğini düşünüyor. Zammar da zaten “Amerika’yı bombalamak isteyen birinin bana, benim gibi bir adama gelip bunu söylemesi çok aptalca olurdu. Tamamen aptallık” diyor.
CIA, FBI, ABD Silahlı Kuvvetleri ve Adalet Bakanlığı konu hakkında yorum yapmayı reddetti.
Suriye’de mahpusluk
 
11 Eylül saldırılarıyla dikkatler kısa bir süreliğine Zammar’a yönelmiş. Alman polisince sorgulanmış ve gazeteciler peşini bırakmamış. Saldırılardan üç ay sonra da sırra kadem basmış. Fas’a yaptığı bir ziyaret sırasında tutuklanmış ve Suriye’ye iade edilmiş. CIA Zammar’ın tutuklanmasında payı olduğunu söylese de Zammar herhangi bir ABD’li gördüğünü hatırlamıyor.
Sonraki 12 yılı Zammar, Suriye’nin meşhur hapishanelerinden Sednaya’da geçirmiş, işkenceye maruz kalmış ve aylarca tek başına hücrede tutulmuş. 2008’de, ta 1982’deki Müslüman Kardeşler’le bağlantısı yüzünden 12 yıl hapis cezasına çarptırılmış.
2013 yılında ise eski dostu, 2014’te IŞİD’in arkasında olduğu düşünülen bir bombalı saldırıda hayatını kaybeden Selefi Ahrar el-Şam lideri Ebu Halit el-Suri ile rejim yetkilileri arasındaki bir esir mübadelesinde serbest bırakılmış. Serbest kalınca Zammar, IŞİD’e katılmış. Örgütteki tanıdıkları ona örgüt içinde gıda tedariki, arabuluculuk ve temizlik işlerinin yönetimi gibi ufak işler sağlamışlar. Fakat hapisteki günlerinden beri sağlığı bir türlü düzelmeyen Zammar, üstüne bir de bir trafik kazasında dizlerinden sakatlanmış.
“Teslim olmaktan başka çarem yoktu”
IŞİD gerilemeye başlayınca Zammar, ABD hava saldırılarından kaçan savaşçılara katılmış ve iki kadınla evlenmiş. Suriye Demokratik Güçleri’ne teslim olduğunda Deyrezor’daki Dernic köyünde, eşlerinden biri ile berabermiş.
“Çok hastaydım. Arabam yoktu. Karım hamileydi, ne yapabilirdim? Başka çarem yoktu.”
Şimdi ise Zammar diğer otuz IŞİD üyesi ile Kürtlere ait bir hapishanede çürüyor. Kürtler ellerinde olsa ondan ve diğer tüm IŞİD militanlarından kurtulmak istediklerini ifade ediyor. Zammar, Almanya’ya dönüp 2001’den beri görmediği ilk karısı ile buluşmak istediğini söylüyor. Ama Alman hükümeti ne onun ne de diğer Alman vatandaşı IŞİD üyelerinin Almanya’ya iadesi için herhangi bir girişimde bulunmadı.
Röportajın ardından Zammar geri götürülürken hâlâ konuşmaya, dünyadaki adaletsizliklere sövmeye ve ABD Başkanı Donald Trump ve Avrupalı liderlere bir mesajı olduğunu söylemeye devam ediyordu. Hücresine götürülürken ağzından şu cümleler dökülüyordu: “Allah’tan korkun. Yaradan’dan korkun. Vallahi Allah onlara bunun hesabını soracak!”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.