Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Çin’in medya planı: Medya kuruluşlarını satın alıp “Çin’in hikâyesini” anlatmaları için gazetecileri eğitiyor

Kaynak: The Guardian

Çin’in devlet tarafından yönetilen medya organının Londra merkezinin çok ciddi bir problemi var: Çok ama çok fazla sayıda aday var. “Olayları Çin perspektifinden anlatmak” işi için var olan 90 kişilik kontenjan için 6.000 kişi başvurdu. Batılı gazetecilere göre, Çin Küresel Televizyon Ağı, batı Londra’da Chiswick’de kuracağı yeni stüdyo için yüksek maaşlar ile cazip teklifler sunuyor. Çin Merkez Televizyonu’nun (CCTV) uluslararası kolu olarak kurulan Çin Küresel Televizyon Ağı (CGTN) an itibarıyla Çin’in kendi hikâyesini kendi ideolojisine uygun olarak anlatmak için kurguladığı, tüm dünyayı kapsaması planlanan hızlı medya yayılmacılığının en önemli aracı. 

Çin yaklaşık 15-20 yıl önceye kadar medya konularında pasif iken son yıllarda giderek daha iddialı hale geldi. Kendi ülkesinde sıkı bir kontrol altında tutulan medya organları varken Çin dış dünyadaki gazetecilik sorunlarını da fırsata çevirerek yabancı ülkelerdeki basın kuruluşlarına ciddi miktarda para yatırmaya başladı. ABD’deki Çin lobilerine ödediği paralarla neredeyse 3. Parti haline gelen ÇKP aynı zamanda Tibet veya başka pek çok tartışmalı meseleyi kendi gözünden anlatmak için her yıl onlarca gazeteci için bütün masrafları karşılayarak yabancı ülkelere turlar düzenliyor. Çin için, medya, küresel bilgi savaşının sürdürüldüğü bir alan ve atak etmek için kullanılabilinecek bir araç.

Nijeryalı araştırmacı gazeteci Dayo Aiyetan Çin’den aldığı teklifi hâlâ hatırlıyor. CCTV Afrika merkezini Kenya’da kurmak isterken Aiyetan’a o andaki görevinde aldığı paranın iki katını teklif etmiş. Aiyetan’a işin maaşı ve güvenliği çekici gelse de teklifi kabul etmemiş. Çin’in medya yayılmacılığı 2008 Olimpiyatlarından sonra yoğunlaşmıştı. Şu an gelinen noktada yapılan bir araştırmaya göre Ebola ile ilgili yayınlanan haberlerin %17’si Çin kaynaklı.

Çinli olmayan gazeteciler için, Afrika’da veya başka bir yerde, devlet destekli Çin merkezli medya kuruluşları için çalışmak cömert bir maaş ve yeni imkânlar demek. CCTV 2012 yılında Washington’daki merkezini kurduğunda, Latin Amerika’daki eski veya mevcut BBC çalışanlarından en az beş gazeteci buraya geçmişti. Onlardan birisi de şu anda Al-Jazeera için çalışan Daniel Schweimler, o dönem yazdığı haberler fazla insana ulaşmasa da orada çalışmanın eğlenceli ve güvenli olduğunu söylüyor. 

Schweimler şunu da ekliyor: “Bir yumuşak propaganda aracı olduğumuzun farkındaydık. Ancak BBC, Al Jazeera veya RT’den fazlası da değildik.” Haberlerin ulaşması açısından Çin’in resmî haber ajansı Xinhua’da çalışan yabancı gazeteciler aynı şekilde düşünmüyor. Bir çalışana göre Xinhua’da çıkan haberler en az 100 milyon kişi tarafından takip ediliyor. Xinhua 1931’de kurulmuştu ve şu anda da Şi Cinping’in politikalarını açıklayıp, değişen politik tercihlerini halka anlatmak işlevi görüyor.

“Yabancıların Çin’e hizmet etmesini sağlayın” mottosu Mao’nun en favori stratejilerinden biriydi. Bu şu anda yabancı ülkelerdeki Çin medya organları aracılığıyla gerçekleştiriliyor. 2012 yılında gerçekleştirilen yıllık yasama görüşmelerinde yerel muhabirliğe uzak bir Avustralyalı kadın gazeteci, akıcı Çincesi ve cevaplanması kolay sorularıyla dikkat çekmişti. Adı Andrea Yu olan bu gazeteci CAMG medya grubu için çalışıyordu. Merkezi Melbourne’de bulunan ve iş adamı Tommy Jiang tarafından kurulan bu yayın organının Çin devleti ile olan bağlantısı sonradan açığa çıktı. Grubun yüzde 60’ı Pekin merkezli Guogang adlı medya kuruluşuna aitti ki bu kurum da Uluslararası Çin Radyosu’na (CIR) bağlı çalışıyordu. Aynı kişinin başka bir kurumu olan Ostar’ın ise Avustralya’da yayın yapan 11 tane radyo istasyonu bulunuyor. 

Yu’nun Çin hükümeti tarafından sahtekârlıkla suçlanmasının ardından Yu verdiği bir mülakatta: “Burada çalışmaya başladığımda kurumun Çin ile olan bağlantısı hakkında genel geçer bilgilere sahiptim ve ilişkinin yüksek hacimli olduğunu bilmiyordum”. Diyor. CAMG’den kısa süre sonra ayrılan Yu’nun ardından aynı pozisyona 2 sene sonra Louise Kenney düştü.

2015 yılında Reuters CIR’ın yayın yaptığı 14 ülkede 33 tane CAMG radyo istasyonu olduğunu raporladı. Bugün ise Ostar kendi verilerine göre 35 ülkeye dağılmış 58 radyo istasyonuna sahipken CRI ise sadece ABD’de 30’dan fazla istasyona sahip. Bir rapora göre Daily Telegraph ayda bir gün bu tip bir yayına yer vermek için 750 bin Euro alıyor. Daily Mail’in de Çin’in resmî yayın organı diyebileceğimiz People’s Daily ile anlaşması var. Trump bu pratikleri ara seçimler öncesi eleştirerek kasıtlı olarak kendisinin hedef alındığını vurgulamıştı.

Pekin’deki China Central Television binası (sağda).

Şi Cinping yönetimi altında bu çabalar daha da yoğunlaştı. Çin parası aynı zamanda basılı medyayı da besliyor. Güney Afrika’daki en büyük ikinci yayın organı olan Independent Media’daki Çinli paydaşların ağırlığı %20 ve bu medya grubu doğrudan 20 önemli gazeteyi kontrol ediyor. Pekin’in bu gazetelerdeki günlük politikaları çok yoğun olmasa da sıfır da değil. Örneğin Azad Essa adında bir gazetecinin bu medya grubunda bir gazete için yazdığı köşe yazılarından bir tanesinde Uygur kamplarını eleştirmesinin ardından gazetecinin köşesi yayından kaldırıldı. Essa, Foreign Policy için verdiği bir mülakatta “Kırmızı çizgiler kalın ve müzakereye kapalıdır. Basın dünyasındaki krizi ve Çin’e maddi açıdan olan bağımlılığı göz önüne aldığımız zaman bu çok sık karşılaşılan bir durum değil. Ancak bu tam da Çin’in Güney Afrika’daki müttefiklerinden oluşturmalarını beklediği medya ortamının bir ürünü.” Bu sadece Afrika için değil, Çin’in bütün dünyadaki yayın organlarından beklediği şey aslında.

Bugünlerde Avustralya Çin nüfuzunun arttığı ülkelerden bir tanesi. Tartışmalı bir figür olan Çinli milyarder Huang Xiangmo, Sidney Teknoloji Üniversitesi’ne bağlı Avustralya Çin İlişkileri Enstitüsü (ACRI) isimli düşünce kuruluşunun oluşturulması için 1.8 milyon dolarlık bir yatırım gerçekleştirdi. ACRI, 28 yüksek profilli Avustralyalı gazeteciyi bütün masraflarını karşılayarak Çin’e gezi gerçekleştirmeleri için organize etti. ACRI’da yayınlanan pek çok makalede Çin’in stratejik öncelikleri gözetildi; Avustralya’nın, Çin’in “Tek Kuşak Tek Yol” projesine sırt çevirmemesi gerektiği, Çin’in, Güney Çin Denizi’ne yönelik politikalarının açıkça eleştirilmesinin yanlış olduğu yazıldı.

Tura katılanlar da kendi ağırlıkları konusunda mütevazı davranmıyorlar. İsmini vermek istemeyen bir gazeteci: “Geziyi fantastik buldum, Avustralya’da Çin ile ilgili haberler genellikle tek partili komünist sistemden öteye geçmiyor. Ancak Çin’in, ticaret, iş dünyası, teknoloji gibi göz ardı edilen pek çok olumlu yanı var.” Daha ihtiyatlı yaklaşan ABC’nin ekonomi muhabiri Peter Ryan ise şöyle konuşuyor: “Bu tip gezilere çıkarken genellikle hangi bakış açısına sahip olacağınızı bilirsiniz.”

ACRI ise bu sorulara bir bildiri yayınlayarak cevap verdi. Hiçbir zaman gazetecilerin herhangi bir konuyu anlatma şekillerine karışılmadığı yazıldı. Sözcüleri ise gezilerin All-China Journalists Association tarafından desteklendiğini belirtti. Bu kurum “Çin’in hikâyesini anlatma ve Çin’in sözlerini yayma” amacıyla Komünist Parti tarafından desteklenen bir oluşum. Huang Xiangmo’nun da ACRI ile bir bağlantısı bulunduğu iddiası reddedildi.  

ACRI bu işte henüz yeni olsa da son derece aktif. Hong Kong’lu milyarder Tung Cheewa’nın başında bulunduğu ABD-Çin Değişim Vakfı (CUSEF) 2009 yılından bu güne 40 farklı kuruluştan toplamda 127 gazeteciyi ABD’den Çin’e, benzer gezilere çıkarttı. Bazı senatörler ve kongre üyeleri de bu gezilerde yer alırken bu gezilerin kültürel değişim projeleri kapsamında gerçekleştirildiği öne sürüldü. Bu gezilerin de ötesinde Çin, 2020 yılına gelindiğinde, 500 Latin Amerikalı ve Karayipli, 1000 tane ise Afrikalı gazeteciyi eğitmeyi kendisine hedef olarak belirlemiş durumda. 

Bu şablon ile birlikte yabancı gazeteciler yalnızca Çin’de eğitim almakla kalmıyor aynı zamanda Çin’in gazetecilik anlayışını da kavrıyorlar. Çinli liderler için, eleştirellik ve objektivite gibi bir takım değerler yalnızca düşmanca değil, aynı zamanda varoluşsal bir tehdit. Çin’in resmî yayın organlarından Xinhua’nın editörü Luo Jun ise verdiği bir demeçte sansürü savunurken: “Ne raporladığımız hakkında sorumluluğumuz var. Eğer bu sansürcülük olarak kabul görüyorsa, bence bu iyi bir sansürdür.” İfadesini kullanmıştı.

Pekin aynı zamanda yeni jenerasyondan da gazetecileri ülkesinde ağırlamaya devam ediyor. Filipinli gazeteci Greggy Eugenio, Kuşak Yol projesini takip etmek için şu an Çin’de bulunuyor. Eugenio yaklaşık 10 aydır organize edilen turlar vasıtasıyla Çin’de hem gezip hem çalışırken devlet televizyonunda da 6 haftalık bir staj gerçekleştirdi. Haftada iki kez Pekin’deki Renmin Üniversitesi’ndeki dil, politika, kültür ve yeni medya kurslarına katılıyor ve iletişim alanında master programına yönelmek istiyor.

Eugenio e-mailinde şöyle diyor: “Bu program düzenli olarak zihnimi açıyor ve daha önce Çin’e karşı olan yanlış önyargılarımın kırılmasını sağlıyor. Devletin sahibi olduğu gazeteler gazeteciliğin en verimli olduğu yöntem. Çin’deki medya hâlâ çok iyi çalışıyor ve buradaki insanlar yapılan işleri takdir ediyor.”

Bazı gözlemciler Rusya’da RT veya İran’da Press TV gibi otoriter rejimlerin propagandalarını yapan ağların genişlemesinin abartıldığını ve küresel gazetecilik üzerinde çok büyük bir etkileri olmadığını söylüyorlar. Ancak Çin daha büyük oynuyor ve daha komplike bir medya ağı geliştiriyor. StarTimes gibi vekil organlar kullanarak küresel telekomünikasyon ağları üzerindeki etkisini arttırırken yeni dijital yayın organları üretiyor. 

Freedom House’dan Sarah Cook: “Bunu yaparken en başarılı oldukları nokta bütün haber içeriklerini kontrol etmeye çalışmaları değil; bilgi akışındaki kilit noktaları kontrol etme çabaları. Bu durum şu an itibarıyla ciddi bir tehdit olmayabilir, ancak bu düğüm noktalarını bir kez kontrol etmeye başladığınız an haberleri istediğiniz gibi kullanabilirsiniz.”

Deng Şiaoping’in ünlü sözü “Gücünü sakla ve doğru vakti kolla.” İdi. Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olarak Çin, söylem gücünün küresel statüsüyle paralel gitmesi gerektiğine karar verdi. Geçen hafta ABD’deki en seçkin Çin uzmanları Çin’in bu alanlardaki yatırımlarının şu andakinden çok daha fazla ilgiyi ve dikkati hak ettiğini belirttiler.

Pekin kontrolündeki medya ağları, ulaşabildikleri alanları genişlettikçe piyasa güçlerini de bu yarışmayla ilgili sessiz kalmaya zorluyorlar. Söylem gücü Çin için sıfır toplamlı bir denklem olarak algılanıyor. Batı medyasının devleri sallanırken Çin’in medya emperyalizmi yükselişte. Ve nihaî savaş da haber üretiminin araçları için değil ama gazeteciliğin kendisi adına yaşanabilir.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.