Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Dani Rodrik: “Popülizmi küreselleşmenin doğurduğu kaygı besliyor”

Harvard Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Prof. Dani Rodrik ile Le Monde’dan Marie Charrel’in yaptığı ve 16 Ocak 2019’da yayınlanan söyleşiyi Haldun Bayrı çevirdi.

Prof. Dani Rodrik

Popülizmlerin kökleri hep aynı mıdır? 

Bir kıtadan diğerine çok farklı; ama tarih, küreselleşme dalgaları ile (açıklayıcı tek etken olmasa da) buna cevap olarak su yüzüne çıkan, farazî bir düşmana (azınlıklara, yabancılara ya da uluslararasılaşmış finans elitine) karşı halkı temsil iddiasındaki hareketler arasında çoğu zaman bir alâka olduğunu gösteriyor. 

İlk küreselleşme sırasında, 19. yüzyılda ABD’de görülmüş olan da budur. 1891’de, bu etiketi ilk üstlenen Amerikan Halk Partisi (American People’s Party), güneydeki çiftçilerin ve kuzeydeki işçilerin ekonomik açılımın meyvelerinden istifade edemediklerine kanaat getirdiklerinde yaşadıkları hüsranla doğmuştur. Öfkeleri, ABD’ye kemer sıkmayı dayatan bir dış etken olarak algılanan finans elitine ve altın standardına dönüktü. Bugün benzer bir dinamik gözleniyor: Küreselleşmenin kentlerle kırları kutuplaştırması gibi aşırılıklarının doğurduğu kaygı, hem Avrupa’da hem Amerika’da popülizmi besliyor. 

Sol ve sağ popülizmlerin birbirlerinden farkı ne? 

1930’lu yıllarda Arjantin’de Peronizmle görüldüğü gibi, sol popülizmler her şeyin önüne güçlü bir yeniden dağılımı koyarlar, bu arada da makro-ekonomik büyük dengeleri ve kamu maliyesine bağlı zorunlulukları takmazlar. O ülkelerde, bütçe sapmaları ve kamu borçlarında aşırı parasallaşma (monetization), alım gücünü lime lime eden dörtnala bir enflasyonu beslemiştir. Bunun sonucu olan krizler, o tipteki sol cevapları gözden düşürmüştür. 

Bugün Donald Trump’ınki, Brezilya’da Jair Bolsonaro’nunki, ya da Orta Avrupa’da gözlenen akımlar gibi sağ popülizmlerin daha çok olmalarının nedeni kısmen budur. Ama o partiler de, temeldeki ekonomik sorunları hakikaten ele almak yerine, güçlü kimliksel ve kültürel renge bürünen bir cevap dile getirirler. 

Sadece büyüme rakamlarına bakılırsa, Trump’ın ekonomik politikası yine de bir başarı gibi görülebilir… 

Bu bir yanılsama. Amerikan Başkanı vergileri çok düşürdü, büyük şirketlere vergi hediyeleri yağdırdı, finansın ve enerjinin mevzuatsızlaştırılmasına (dérégulation) girişti. Kısa vadede bu önlemler gerçekten de bir etkinlik görüntüsü verdi, ama Donald Trump ülkesindeki yapısal dertlerin hiçbirini çözmedi. Tam aksine: Uzun vadede, onun hali vakti yerinde haneleri kayıran vergi politikası bu sorunları vahimleştirecek. 

Ekonomik popülizm felâkete mi mahkûm? 

Çoğu zaman, evet. Bazı koşullar altında, biraz ekonomik popülizmin yararı olabilir. Bunu anlamak için, halk için konuştuğu iddiasındaki o hareketlerin kendi iktidarlarını sınırlayan her şeyin üstüne çullandıklarını hatırlatmak gerek: medyalara, adalete, ara bünyelere. 

Ekonomide, merkez bankalarının bağımsızlığına, düzenleyici kurumlara ya da uluslararası ticaret kurallarına saldırırlar – ki aslında bunlar teorik olarak siyasetin keyfîliğini sınırlamak içindir. Üstelik o kurumlar, umumî menfaate aykırı biçimde, denetledikleri sanayinin çıkarlarının çekiciliğine kapılabilir. Veyahut, ticaret kuralları en zayıfları korumakta başarısız olur. Bundan sonra, işleyişlerini gözden geçirmek anlamlı olabilir. 

Tehlikeli değil mi bu? 

Başkan Franklin Roosevelt (1882‐1945) örneğini alalım. 1933’te, Büyük Buhran karşısında, bir iyileşme sağlamak, Sosyal Sigorta’yı kurarak yeniden dağılımı iyileştirmek, yüksek gelirleri çok ağır vergilendirmek ve altın standardını kaldırmak için geleneksel bütçe kurallarından ayrılmıştı. O zaman tekyanlı olmakla damgalanmıştı; üstelik bu önlemlerin çoğu People’s Party’nin 1891’de önermiş olduklarından esinleniyordu. Ama bunları reformcu bir sol programla bütünleştirerek Amerikalılara küreselleşme karşısında daha iyi bir koruma sunmuştu; bu arada da radikal ve siyaseten tehlikeli hareketlerin gelişecekleri zemini ortadan kaldırmıştı. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.