Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Barış Akademisyenleri Davaları: AYM’nin bildiriden 3,5 yıl sonraki hak ihlali tespitinin sonuçları ne olur?

Anayasa Mahkemesi’nin Barış Akademisyenleri’ne yönelik ifade özgürlüğü ihlali tespiti, akademisyenlerin idari soruşturmalarla kamu görevinden ihracına neden olan KHK’leri boşa çıkarıyor. Karar aynı zamanda akademisyenlere destek oldukları için yargılanan insan hakları savunucularının davalarını da etkiliyor.

Anayasa Mahkemesi (AYM), “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı Barış Bildirisi’ne imza attığı için “terör örgütü propagandası yapma” suçundan mahkûm edilen akademisyenler Füsun Üstel, İbrahim Garip, Yasemin Gülsüm Acar, Ayda Rona Aylin Altınay Cingöz , Melda Tunçay, İzzeddin Önder, Canan Özbey, Nazlı Ökten Gülsoy, Zübeyde Gaye Çankaya Eksen ve Ece Öztan’ın ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini karara bağladı. Dumlupınar Üniversitesi’nden araştırma görevlisi Canan Özbey aynı zamanda bildiriye imza attıktan sonra Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında yayımlanan Kanun Hükmünde Kararnameler ile (KHK) akademiden ihraç edilen 406 akademisyen arasında yer alıyor.

Karardan sonraki ilk duruşma 5 Eylül’de

Bildiriye imza atan akademisyenlerin yargılamalarına Aralık 2017’de başlandı. Akademisyenler, birbirinin kopyası iddianamelerle tekil davalarda yargılandı. Barış İçin Akademisyenler’in internet sitesindeki rapora göre şimdiye kadar 785 akademisyene dava açıldı. 214 akademisyen 15 ay ile 36 ay arasında değişen hapis cezalarına mahkûm edildi. AYM’nin kararından sonraki ilk duruşma 5 Eylül’de Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde yapılacak. 

Bu sürece nasıl geldik?

Barış İçin Akademisyenler, 11 Ocak 2016’da çatışmaların sonlandırılması, müzakere koşullarının oluşması için Barış Bildirisi’ni kamuoyuna açıkladıktan bir gün sonra Yeni Şafak gazetesi “PKK’nın Suç Ortakları” manşetiyle akademisyenleri hedef tahtasına oturttu. Cumhurbaşkanı Erdoğan da o günden başlayarak toplam dört konuşmasında akademisyenlere “alçak, zalim, kapkaranlık, cahil, tiksinti verici, vatan haini, lümpen, terör örgütünün maşası, ahlaksız, mandacı artığı ve ruhu kirlenmiş” diyerek hakaret etmişti. Bu sırada Yükseköğretim Kurulu (YÖK), bildiriye imza atan akademisyenler hakkında hukuki işlem yapılacağı açıklamasını yapmış, dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da “Bunların görecek gözleri yok. Bunları değerlendirecek bir idrak anlayışına sahip değiller” demişti. Hükümet yetkililerinin hakaret içeren sözlerinden güç alan organize suç örgütü lideri Sedat Peker de “Oluk oluk kan akıtacağız ve kanlarında duş alacağız” demişti.

13 Ocak 2016’da Bartın Cumhuriyet Başsavcılığı, bir gün sonra da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Kocaeli, Bolu, Erzurum ve Bursa’da 15 Ocak’ta 28 akademisyen gözaltına alındı. Bu sırada Türkiye çapında pek çok üniversite, bildiriye imza atan akademisyenler hakkında idari soruşturma ve görevden uzaklaştırma süreci başlattı.

Linç kampanyasının adımları bir bir atılırken bildiriye imza atan Dr. Mehmet Fatih Traş‘ın Çukurova Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’ndeki dersleri kurul kararıyla elinde alındı. Traş, kararın ardından intihara sürüklendi.

Listeler rektörlükten gitti

15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra OHAL kapsamında 37 KHK yayımlandı. KHK’lerin ek listelerinde kanun kavramına yabancı bir şekilde kişilerin isimlerine yer verildi ve 64 kurumdan 406 barış bildirisi imzacısı akademisyen kamu görevinden ihraç edildi, pasaportlarına el konularak yurtdışına çıkışları engellendi. KHK’lerin ekli listelerindeki barış bildirisi imzacılarının listesi rektörlüklerce yollanan ihbar listeleriyle oluşturuldu. Örneğin, Anadolu Üniversitesi 27 Temmuz 2016’da YÖK’e 29 imzacı akademisyenin isminin bulunduğu bir liste yolladı ve bu kişilerin bir bölümü hakkında bir yıl süre ile kademe ilerlemesinin durdurulması, bir bölümü hakkında da devlet memurluğundan çıkarma cezasının uygun olacağını belirtti.

Başvuru yolları bütünüyle kapatıldı

AYM, 12 Ekim 2016’da verdiği kararla OHAL KHK’leri üzerinde denetim yapma yetkisine sahip olmadığını belirtti. Oysa AYM, 1991 yılındaki kararında OHAL KHK’lerinin Anayasa’ya uygunluğunu, bunların OHAL KHK’si olup olmadığını incelemek ve OHAL niteliğinde görmediklerinin Anayasa’ya uygunluğunu denetleme hususunda yetkili olduğuna karar vermişti. 2016’daki kararla anayasal haklardan yoksun kalan akademisyenlerin idari, siyasi ve yargısal başvuru yolları da bütünüyle kapatıldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de kısa bir süre önce Ankara Üniversitesi’nden 54 akademisyenin başvurusunu iç hukuk yolları tüketilmediği gerekçesiyle reddetmişti.

OHAL’in ilan edilmesinden altı ay sonra 23 Ocak 2017’de 685 sayılı KHK ile OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kurulmasına hükmedildi. Avrupa Konseyi’nin tavsiyesiyle kurulan yedi kişilik komisyon ancak Mayıs 2017’de belirlendi. Başvuruları kabul etmeye ise 17 Temmuz 2017’de başladı. Bu tarihe kadar geçen sürede KHK’lerin yayımlanmasına, akademisyenlerin ihraç edilmesine devam edildi. 

AİHM, 1 Eylül 2016’da görevinden ihraç edilen öğretmen Gökhan Köksal’ın başvurusuna ilişkin verdiği kabul edilemezlik kararında komisyonun kararlarından sonra idari yargıya, AYM’ye ve son olarak da kendisine başvurulabileceğini belirtti. O günlerde, 110 bin kişinin başvurusunu inceleyecek komisyonun, yargıya ulaşmada bir engel olduğu yorumları yapıldı. Ayrıca komisyonun bildiriye imza attığı için kamu görevinden ihraç edilen akademisyenlerin ifade özgürlüğü iddialarını inceleme yetkisi bulunmuyordu. 

Akademisyenlere destek de davalık

Linç kampanyasının ilk günlerinde, 18 Ocak 2016’da onlara destek olmak isteyen bir grup sanatçı, gazeteci ve yazar kendilerini savcılığa ihbar etti. Arat Dink, Ayşegül Devecioğlu, Bahadır Altan, Ceyda Karan, Erol Önderoğlu, Ferhat Tunç, Gürhan Ertür, Halim Bulutoğlu, Mehmet Bülent Deniz, Melek Özman, Necmi Demir, Necmiye Alpay, Nergiz Savran, Nevzat Onaran, Pınar Aydınlar, Şanar Yurdatapan ve Zeynep Tanbay bu kişilerden bazılarıydıİstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu savcılarından Necip Sarı da kendilerini ihbar eden kişiler hakkında “terör örgütü propagandası yapma” suçlamasıyla ayrı ayrı iddianameler hazırladı ve davalar açtı.

İfade özgürlüğü savunucusu kişiler hakkında hazırlanan iddianameler de akademisyenler hakkındaki iddianamelerin kopyasıydı. Onlar da tıpkı akademisyenler gibi tekil davalarda yargılanıyor. Şimdiye dek Arat Dink, Halim Bulutoğlu, Mehmet Bülent Deniz, Necmi Demir, Necmiye Alpay ve Zeynep Tanbay hâkim karşısına çıktı. 

İzmir’de de DİSK, KESK, TMMOB ve bağımsız sendikalardan 257 kişi akademisyenlere destek olmak için kendileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Geçtiğimiz günlerde bu kişilerden 82’sine de “terör örgütü propagandası yapma” suçlamasıyla dava açıldı.

AYM’nin ifade özgürlüğü ihlali tespitinin bu davaları da doğrudan etkilemesi bekleniyor. 

Yararlanılan kaynaklar:

İbrahim Ö. Kaboğlu, “OHAL Komisyonu etkili başvuru yolu olabilir mi?”,  Cumhuriyet Akademi 16 (26 Temmuz 2017), 4-5.

Kerem Altıparmak, “AİHM’nin OHAL Komisyonu kararı sonrası BAK imzacıları”, Cumhuriyet Akademi 16 (26 Temmuz 2017), 6-7.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.