Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

FBI eski özel ajanı Ali H. Soufan: “El Kaide’nin 90’lardaki yükselişiyle bugünkü ırkçı terörün yükselişi arasında rahatsız edici paralellikler gözlemliyorum”

FBI eski özel ajanı ve “Terörün Anatomisi” (Anatomy of Terror) kitabının yazarı Ali H. Soufan, The New York Times için, son dönemde ABD’de gerçekleştirilen terör saldırılarından yola çıkarak beyaz üstünlüğünü savunan aşırı sağcı gruplarla cihadcı grupların benzerliklerini değerlendiren bir yazı kaleme aldı.

Soufan’a göre Müslüman bir birey suç işlediği zaman veya terör eylemine bulaştığı anda hemen cihadcı veya IŞİD yanlısı ilan edilirken beyaz bir ırkçı benzer bir suç işlediğinde ideoloji karmaşası yaşayan veya kişisel sorunları olan bir birey olarak algılanıyor. Bu kültürel kodlanma hukuk sistemine de sirayet etmiş durumda. Yargı kurumları da istihbarat yapılanmaları da bu kodlarla hareket ediyor ve Soufan’a göre ülke içindeki terör eylemlerine yönelik önleyici mekanizmaların eksik kalmasının temel sebebi bu. 

Soufan yazısında, FBI içindeki kariyerinden de örnekler veriyor ve şunu söylüyor: “El Kaide’nin 1990’lardaki yükselişiyle günümüzdeki ırkçı terörün yükselişi ile ilgili rahatsız edici paralellikler gözlemliyorum. Beyaz üstünlüğünü savunan aşırı gruplar da tıpkı cihadcılar gibi korku iklimi oluşturup toplumu kendi istedikleri şekilde yönlendirmek için şiddeti araç olarak kullanıyorlar”

Ukrayna bağlantısı

Benzerlikler bununla da sınırlı değil, paylaşılan videoların içerikleri ve örgüt içindeki iletişim ağları da benzer şekilde tasarlanmış. Ancak Soufan’a göre en rahatsız edici benzerlik iki farklı yapının da hem etki alanı hem de militan sayısı olarak kendilerini genişletebilecekleri savaş tecrübelerine sahip olmaları. Cihadcıların 1980’lerde Afganistan’da, 1990’larda Balkanlar’da ve günümüzde Suriye’de edindikleri savaş tecrübelerini beyaz üstünlüğünü savunan ırkçılar da Ukrayna’da edindiler.

Ukrayna savaşı ile ilgili araştırmalar yapan Dr. Kacper Rekawek, 50 farklı ülkeden toplamda 17 bin civarında insanın savaşmak için Ukrayna’ya gittiğini iddia ediyor. Yeni Zelanda’daki cami saldırısını gerçekleştiren terörist de yazdığı manifestoda Ukrayna’da savaştığını belirtmişti. 

Soufan yazısında bir başka istatistiğe de dikkat çekiyor. İftira ve İnkârla Mücadele Birliği’nin (Anti-Defamation League) açıklamasına göre ABD’de, aşırı sağcıların gerçekleştirdikleri eylemler, İslamcı teröristlerin gerçekleştirdikleri eylemlerden üç kat daha fazla insanın ölümüne neden oldu ve 2018 senesi aşırı sağcı şiddetin 1995’ten beri en yüksek olduğu seneydi. Soufan ne yazık ki bu yılın, geçen seneyi bile aratacağını öngörüyor.

Son olarak hukuk ve istihbarat birimlerinin bu konuya olan yaklaşımlarını inceleyen Soufan, bu birimlerin herkesin gördüğü tehditlere gözlerini kapatmadığını, ancak örgütlerin yapısı ve omurgasının aşırı sağcı terörle mücadelede yetersiz kaldığını vurguluyor. Soufan’a göre bunun temel sebebi terörle mücadele eden kurumların kendilerini 11 Eylül’den sonra tamamen El Kaide gibi İslamcı gruplarla mücadele etmeye adamış olmaları. Soufan bu durumdan şöyle bahsediyor: “Ülke içinde terör şüphelisi birini yakalasalar bile hep yurtdışı ile olan bağlantısını bulmak istediler. Bu ülke içinde otonom hareket eden bir terör grubu olabileceği ihtimalini hiçbir zaman göz önünde bulundurmadılar. Açığa çıkartılan bağlantılar da hiçbir zaman ABD’de kurulan örgütlerle mücadele etmek için kullanılmadı. Bu örgütlere verilen destekler de ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirildi.”

İç hukukun terör eylemleriyle ilgili yetersiz kalmasının bu sorunun çözümü önündeki en büyük engel olduğunu savunan Soufan, ABD tarihinin en kanlı saldırılarından biri olan 1995’teki Oklahoma katliamını gerçekleştiren Timothy McVeigh’in bile 2001 yılında idam edilmesine rağmen, hakkındaki yargılamalardan hiçbirinin terör bağlantılı yapılamadığını da vurguluyor. Soufan’a göre ABD’nin pek çok müttefiki 11 Eylül’den sonra İslamcı terör örgütleriyle mücadele etmek için çıkarttıkları yasaları farklı terör örgütleriyle mücadele etmek için de kullanıyorlar. En büyük örnek ise İngiltere İstihbaratı MI5. ABD’nin de bu yolu takip etmesi gerekiyor. 

Bu doğrultuda Kongre’yi de 11 Eylül’den sonra çıkan yasaları güncellemeye davet eden Soufan yazısını şu cümlelerle noktalıyor: “20 sene önce artan İslamcı terörizmi görmezden gelmeyi seçtik ve bunun bedeli çok ağır oldu; şimdi aynı şeyi beyaz üstünlüğünü savunan ırkçı terör için yapamayız.”

Çeviren: Okan Yücel


Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.