İstanbul Sözleşmesi, erkek şiddetine maruz bırakılan kadınların ve LGBTİ+’ların korunmasında bağlayıcılığı olan uluslararası ilk sözleşme. Sözleşme fiziksel şiddet, taciz, tecavüz, zorla evlendirme, psikolojik şiddet, kadın sünneti, kürtaja zorlama gibi cinsel şiddetin her türüne yaptırım öngörüyor.
Türkiye’deki ve dünyadaki kadın hareketlerinin önemli bir kazanımı sayılan sözleşmenin birinci maddesinde amaç, “Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak” ifadeleriyle anlatılıyor.
Erkekleri de koruyor
Sözleşme, kadına kadın olduğu için ayrımcılık yapılmasını engelliyor ve kadın, erkek, çocuk, engelli, mülteci, LGBTİ+ bütün bireyleri ev içi şiddetten koruyor. Erkek şiddeti mağdurlarına; psikolojik ve hukuki danışmanlık sağlanması ve yeterli sayıda sığınma evi tahsis edilmesi, sözleşmenin koruma maddeleri arasında.
Yargılamada, kadına yönelik şiddetin suç sayılması ve gerekli cezaların verilmesinin sağlanması da sözleşmeyle öngörülüyor. İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddette gelenek, töre, din ya da “namus” gerekçelerini de yaptırıma tabi tutuyor.
İlk imzacısı Türkiye
Avrupa Konseyi’ne üye tüm devletleri bağlayan metni imzalayan ilk ülke ise Türkiye. 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılan ve bu nedenle “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girdi. İstanbul Sözleşmesi, Anayasa’nın 90/5. maddesi uyarınca kanun hükmünde.