ABD’nin yasama organı olan Kongre’nin alt kanadı, Temsilciler Meclisi dün bir oylama yaparak Başkan Trump’ın azil sürecini resmen başlatma kararı aldı. Bu ülke tarihinde üçüncü kez olan bir durum.
Daha önce eski başkanlar Bill Clinton ve Andrew Johnson azil soruşturması geçirmişlerdi ama hiçbiri görevden alınmadı. Halkın seçtiği bir başkanı, halkın iradesini gasp ediyor durumuna düşmeden görevden almak kolay olmasa gerek. Sağlam kanıtlara, halkın desteğine sahip olmak gerek.
Dünkü oylama sonucu, Demokrat Partililer’in, kamuoyunu Başkan Trump’ın görevini kötüye kullandığına dair ikna edebileceklerini düşündüğünü gösteriyor. Bu yönde güçlü kanıtlara ulaşmış olmalılar çünkü bundan sonra süreç kamuoyuna açık yürütülecek, oturumlar televizyondan izlenebilecek. Sonucu kamuoyunun nabzı ve baskısı belirleyecek.
Azil sürecinde Temsilciler Meclisi iddia makamı, savcılık gibi işlev görüyor. Demokratlar düne kadar bir tür ön soruşturma yürüterek kapalı kapılar ardında, özel oturumlarda bazı tanıkları dinlemişler, bulgularını da büyük ölçüde kamuoyuyla paylaşmamışlardı. Ama artık, muhtemelen 11 Kasım’dan itibaren, oturumlar canlı yayınlanacak.
İlk aşamada soruşturmayı yine Temsilciler Meclisi İstihbarat Komisyonu yürütecek. Sonra bu komisyonda elde edilen kanıt ve bulgular kamuoyuna açık şekilde raporlaştırılarak, Temsilciler Meclisi Adalet Komisyonu’na iletilecek. Adalet Komisyonu da ihtiyaç duyarsa soruşturmaya devam edebilir. Ama nihai ve asıl görevi bu kanıtlar ışığında iddianameyi oluşturmak ve Trump’ın, azil gerektiren suçlar arasından hangisini işlediğini belirlemek.
Bir sonraki aşamada ise, Başkana karşı Senato’da azil istemiyle dava açılsın mı açılmasın mı? Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nda oylama yapılması gerekiyor. Adalet Komisyonu’nun hazırladığı iddianamede yer alan suçlamalar tek tek oylanıyor. Salt çoğunluğun onayını alan suçlamalar üzerinden de, Başkanın azliyle, yani görevden alınmasıyla sonuçlanabilecek Senato’daki yargılama süreci başlıyor.
Dönemin Temsilciler Meclisi üyeleri Başkan Bill Clinton’ın Senato’da yalan ifade vermek suçlamasıyla 206’ya karşı 228 oyla, adaletin işlemesine engel olmak suçlamasıyla ise 212’ye karşı 221 oyla yargılanması gerektiğine hükmetmişlerdi. Ama başta da söyledik, Clinton azledilmedi. Senato’da 1999 Ocak ayında başlayan yargılama süreci 12 Şubat’ta, Clinton’ın her iki suçtan da aklanmasıyla sona erdi.
Başkanın görevden alınması için, yargılama sonunda Senato’da yapılacak oylamada üçte iki çoğunluğun onayı gerekiyor. Başkan görevden alınırsa yerine yardımcısı geçiyor. Senato’da Cumhuriyetçiler çoğunlukta olduğu için, yorumcular mevcut koşullarda Trump’ın görevden alınması ihtimalinin çok düşük olduğunu söylüyor.
Trump, Demokrat Parti’nin başkan aday adaylarından Joe Biden ve Ukraynalı gaz şirketi Burisma’yla iş yapan oğlu Hunter Biden hakkındaki ispatlanmamış yolsuzluk iddiaları konusunda Ukrayna yönetimine baskı yapmakla suçlanıyor. Şimdilik Cumhuriyetçileri Demokratlarla beraber Trump aleyhine konum almaya zorlayacak bir durum oluşmuş değil. Ama kimbilir, belki ilerleyen günlerde Başkan Nixon’ı azil kaçınılmaz olunca istifaya zorlayan, Watergate gibi, kamuoyunda infial yaratacak, Cumhuriyetçileri de Başkanın arkasında duramaz hale getirecek başka skandalların ifşasına tanık olabiliriz.
Neden bunu söyledim. Bugün detaylarına girmeyeceğim ama Ukrayna skandalının baş aktörü, Trump’ın özel avukatı ve Başkan adına, Amerikan diplomasisinin formel kuralları dışında paralel bir dış politika yürütmekle suçlanan Rudy Giuliani ve Giuliani’yle ilgili iki ayrı Federal cezai soruşturma yürütülüyor. Trump’ın 2016’daki seçim kampanyasının finansmanıyla ilgili usulsüzlük iddiaları kapsamında yürütülen soruşturmada Giuliani’nin ikisi de Ukraynalı eski iş ortakları tutuklandı. Bu arada Giuliani’nin de bütün faaliyetleri mercek altına alındı, bütün kirli çamaşırları kurcalanmakta.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Bu bağlamda, eski New York Belediye Başkanı’nın yasalara aykırı biçimde Türkiye adına Fethullah Gülen’in iadesi için lobi faaliyeti yaptığı iddiası gündeme geldi. Yine Halkbank davasında avukatlığını üstlendiği Rıza Zarrab’ın Türkiye’de hapsedilen Amerikalı Pastör Andrew Brunson karşılığında, Türkiye’ye verilmesini öngören bir mahkum takası anlaşması ayarlamaya çalıştığı iddiası da var.
Geçenlerde Giuliani’nin bir gazetecinin telefonuna yanlışlıkla bıraktığı tuhaf, şaibe yaratabilecek sesli mesajlar da ortaya çıktı. 16 Ekim tarihli ses kaydında Giuliani, o sırada yanında bulunan kişiyle Bahreyn “işleri” konuşuyor ve acilen birkaç yüz milyon dolara ihtiyaçları olduğunu söylüyor. Bu arada nerede diye sorduğu biri de var, onun da Türkiye’de olduğunu öğreniyoruz. “Robert nerede?” diye soruyor Giuliani, “Türkiye’de” diye yanıt alıyor. Gazeteciler Türkiye’nin lobi faaliyetlerini üstlenen Giuliani’nin Zarrab davası sırasında beraber çalıştığı Greenberg Traurig’in hissedarı Robert Mangas olabileceğini düşünmüşler. Malum Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilişkisi, Türkiye ile ilişkiler Demokratlar tarafından eleştirel bir gözle yakından izleniyor.
Kamuoyu yoklamaları ne diyor?
Dönersek Başkan Trump ve azil sürecine, dünkü oylama sonucunun da gösterdiği üzere Kongre’de partizan çekişme had safhada. Süreç yaklaşan başkanlık seçimlerine nasıl etki edecek derseniz, ülkede Trump’ın başkanlığı ile derinleşen siyasi-kültürel kutuplaşma bu meselede de aynen devam ediyor. Son kamuoyu yoklamaları Amerikan halkının Başkan Trump’ın görevden alınması konusunda ikiye bölünmüş olduğunu gösteriyor. 30 Ekim tarihi itibarıyla, görevden alınmasını isteyenlerin oranı yüzde 47,5, istemeyenlerin oranı yüzde 43,6. Sonuçlar siyasi tercihlere göre analiz edildiğinde ise, Demokrat Parti seçmenlerinin yüzde 83,7’si, Cumhuriyetçi Parti seçmenlerinin ise yüzde 10,9’u azilden yana tutum almış. Bu iki partiye aidiyet bildirmeyen seçmenlerin de yüzde 46,1’i Trump’ın görevden alınmasını destekliyor.
Siyasetbilimci İlhan Uzgel, 7 Ekim’de Gazete Duvar’da yayınlanan azil sürecine ilişkin yazısında “popülizmin etkisi altındaki sağ seçmene, hele de siyasette kutuplaşma keskinse- siyasal skandal, yolsuzluk gibi iddiaların işlemediğini ve sağ, ırkçı ve popülist liderlerin her türlü sert eleştiri karşısında kendilerini mazlum konumuna sokabilme becerisinin hesaba katılması gerektiğini” hatırlatıyor. Yazının son bölümünü alıntılıyorum:
“Şu sıralar bütün gözlemcilerin aklına Clinton için başlatılan azil soruşturması geliyor ve bunun Clinton’un oylarını nasıl artırdığı biliniyor. Aynı sonucun Trump için işleyip işlemeyeceğini zaman gösterecek. Seçimin sonucunu asıl belirleyecek olan ise ekonominin gidişatı olacak. ABD’nin yüzde 3,5 ile şu anda son 50 yıllık tarihinin en düşük işsizlik oranına sahip olduğu açıklandı. Her ne kadar imalat sanayi ve benzeri başka veriler kriz öncesi belirtiler gösterse de, etkileri daha orta vadeli olabilir. Bu koşullarda Trump’ın azil olmaması durumunda seçimleri kazanması daha yüksek ihtimal.”
Nitekim ekim ayı ortasında Moody’s Analytics tarafından üç farklı ekonomik model ile gerçekleştirilen araştırma, 2020 Kasım’ında yapılacak seçimde Trump’ın 2016 yılında Hillary Clinton karşısında aldığından da daha büyük bir zafer kazanabileceğini gösterdi bile. Özellikle de seçmenlerin ceplerindeki paraya, yani mali durumlarına bakarak oy kullandıkları modellemede, Trump’ın rakibini ezip geçeceği görülüyor.
Demokratlar’ın 20 adaylı yarışı
Demokrat Parti içindeki seçim yarışına da kısaca bakalım. 20 aday adayı var biliyorsunuz, içlerinden Trump’ın çelme takmaya çalıştığı Joe Biden hâlâ önde, fakat en yakın rakibi Elisabeth Warren aradaki farkı kapatıyor. USA Today’ın anketlerine göre, ağustos ayında Biden Warren’ın 18 puan önündeymiş, 30 Ekim itibarıyla fark 9 puana düşmüş. Demokrat seçmenlerde kararsızların oranının yine 30 ekim itibarıyla yüzde 18 olduğunu, adaylardan birini seçmiş olarak anketi cevaplayanların yüzde 57’sinin ise, bu kararının son kararı olmadığını, değiştirebileceğini söylediğini de ekleyelim. Aynı ankette Trump mı Demokrat herhangi bir aday mı sorusuna verilen yanıt ise yüzde 41’e yüzde 39 Trump lehine. Oysa ağustos ayında aynı sonuç yüzde 41’e yüzde 39 Demokrat aday lehineymiş.
Sonuç olarak, Uzgel’in de dediği gibi, mevcut koşullarda Trump’ın azil olmaması durumunda seçimleri kazanması daha yüksek ihtimal. Bakalım azil soruşturmasında durumu değiştirecek sürprizler çıkacak mı? Bakalım Amerikan ekonomisinin gidişatı seyrini koruyabilecek mi?