Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Temassız kapılar, sensörlü musluklar: Koronavirüs salgını halka açık tuvaletlerin tasarımına dair eksikleri gözler önüne seriyor

Uzmanlar, halka açık tuvaletlerin daha hijyenik koşullarda hizmet verebilmesi için tasarımlarında yenilikçi düşünceye ihtiyaç duyulduğunu ve küçük çapta değişimlerin koronavirüs ve benzeri salgınlarla mücadelede oldukça etkili olabileceğini belirtiyor. The Guardian’dan Elias Visontay’ın, bu değişimlerin neler olabileceği, nasıl uygulanabileceği ve ne gibi sonuçlara yol açabileceği ile ilgili uzman görüşlerine yer verdiği haberinin çevirisini sizlerle paylaşıyoruz.

Halk sağlığı uzmanları ve mimarlar, koronavirüs salgını ile halka açık tuvaletlerin tasarımında daha önce dikkatlerden kaçan bazı eksiklerin gün yüzüne çıktığını belirtiyor ve bu eksikleri göz ardı ettiğimiz takdirde salgının yeniden canlanmasına neden olabileceği noktasında uyarıyor. 

Koronavirüs salgını, hepimize halka açık tuvaletlerin tasarımında masrafların kısılmasına öncelik veren düşünce biçiminin değişmesi gerektiğini hatırlattı. Hijyen koşullarının iyileştirilmesi için belki de önümüzdeki dönemde halka açık tuvaletlerin tamamını inşa ederken dikkat edilmesi gereken yeni kurallar ve tasarım ilkeleri üzerinde anlaşmak gerekecek.

Temassız el yıkama imkanı sunan sensörlü muslukların yaygın kullanımı, kendi kendini tamamen temizleyebilen tuvalet kabinlerine ve tuvaletlerin temassız giriş-çıkış yapılabilen, görevlilere ihtiyaç duyulmayacak şekilde planlanması önerilen yeniliklerden bazıları.

Koronavirüsten korunmak için el yıkamanın önemini vurgulayan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) de halka açık tuvaletlerin tasarımındaki mevcut eksiklikleri göz önünde bulundurdu ve ellerimizi nasıl yıkamamız gerektiğini gösteren yönergede, “Musluğu kapatmak için kağıt havlu kullanın” ifadesine yer verdi. 

Koronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında uygulanan kısıtlamaların aşamalı olarak azaltıldığı Avustralya’da, Halk Sağlığı Uzmanı Brendan Murphy, “Bu salgın sona erdikten sonra bile ömrümüzün sonuna kadar ellerimizi farklı bir şekilde daha dikkatli yıkıyor olacağız” diyor.

“Ellerin hareketini algılayan sensörlerle, dokunmadan açabileceğiniz muslukların kullanılması fikri değerlendirilmeli”

Avustralya Ulusal Üniversitesi’nde bulaşıcı hastalıklar ve mikrobiyoloji profesörü olarak görev yapan Peter Collignon, halka açık tuvaletlerde kapı ve musluk yüzeylerinin, özellikle de dışkıda barındığı gözlemlenen virüs sözkonusu olduğunda sorun oluşturduğunu belirtiyor. 

Collignon, “Koronavirüs solunum yoluyla ve tükürük parçacıkları aracılığıyla insandan insana bulaşabiliyor. Bu demek oluyor ki virüs ellerinizi dokunduğunuz yüzeylerden de size bulaşabilir. Koronavirüs dışkılarda da taşınıyor olabilir, hastaların yüzde 60’ında gözlemlenen bir durum bu. Karantina önlemleri gevşetildikçe halka açık tuvaletleri de kullanıma açmamız gerekecek. Ancak bu tuvaletlerde ne kadar az yüzeyle temas edersek o kadar iyi. Ellerinizin hareketini algılayan sensörlerle, dokunmadan açabileceğiniz muslukların kullanılması fikri değerlendirilmeli” diyor.

Daha önce DSÖ bünyesinde görev yapan uzmanların görev aldığı heyetlere danışmanlık yapan Collignon, halka açık tuvaletlerden ayrıldıktan sonra el dezenfektanı kullanılmasını öneriyor, çünkü bu tuvaletlerin çoğunda, musluk ve kapı yüzeyleri gibi virüsün bulaşabileceği yüzeylere dokunmak zorunda kalıyoruz. 

Collignon ayrıca, “Koronavirüs salgınının etkisiyle birçok noktayı yeniden düşünmemiz gerekiyor ve halka açık tuvaletler de bunlardan biri. Koronavirüs gibi solunum yoluyla bulaşabilen virüslerin yayılma oranı, uyguladığımız temizlik ve el yıkama kuralları sayesinde düşüyor. Koronavirüs önümüzdeki yıl da odaklanmamız gereken sorunlar arasında yer alacak, ancak el yıkama konusundaki hassasiyetimizi devam ettirebilirsek, aldığımız önlemler virüsün yayılmasını önemli ölçüde engelleyecektir” diyor ve enfeksiyon kontrolünün inşaat sektöründe ve mevcut tasarımlarda yeterince önem verilen bir nokta olmadığını, sağlık alanında çalışan uzmanların bu konuda daha fazla sorumluluk alması gerektiğini belirtiyor.

Collignon, tasarım aşamasında enfeksiyon kontrolü ve hijyenik koşulların sağlanmasını göz önünde bulundurmanın ne kadar önemli olduğunu, “Bugün nasıl ki yangına karşı alınacak tedbirleri uygulamadan hiçbir tasarıma imza atamıyorsak aynı şekilde hijyenik koşulların sağlanması da bir zorunluluk haline gelmeli” diyerek açıklıyor.

Queensland Üniversitesi’nde viroloji profesörü olarak görev yapan Ian Mackay da halka açık tuvaletlerde kullanılan kapıların temassız hale gelmesinin, özellikle de bizden önceki kişinin ellerini iyi yıkamamış olması ihtimalini düşününce, oldukça önemli hale geldiğini belirtiyor. 

Mackay, sağlık ve inşaat sektöründe çalışanların işbirliği yapmasının her zamankinden daha önemli hale geldiğini ve bunun vurgulanması gerektiğini söylüyor ve koronavirüs dışındaki bazı virüslerin de halka açık tuvaletlerde yayılabileceğinin altını çiziyor. 

Auckland Üniversitesi için hazırladığı tezinde halka açık tuvaletlerin siyasi ve kültürel etkilerine odaklanan Sarah Bookman da bu tuvaletlerin tasarımında bugüne kadar yeterince önem verilmeyen hijyen koşullarının sağlanması meselesinin daha fazla göz ardı edilemeyeceğini söylüyor. 

Yeni Zelanda’nın önde gelen mimarlık şirketlerinden Studio Pacific ile birlikte halka açık tuvaletlerin tasarlanmasında görev alan Bookman, tuvaletlerde hijyen koşullarının önemli ve gözle görülür biçimde iyileştirilmesinin salgının ardından hedeflenen ekonomik iyileşmeye de katkı sağlayacağını belirtiyor. 

Bookman, “Karantina ve benzeri önlemler hafifletilmeye başladığında, insanlar sokağa çıkmak için eskisi kadar istekli olmayabilir. Olaya bir de halka açık tuvaletler açısından bakarsak bu da dışarıda ne kadar zaman geçirdiklerini etkileyecektir. Bu tuvaletleri kullanmaktan kaçınmak, insanların dışarıda geçireceği zamanı önemli ölçüde kısıtlayacaktır. Eğer insanların toplumsal hayata dönmesini istiyorsak sokaklara dönmelerini de istiyoruz demektir. Bu ülke ekonomisi için de oldukça faydalı olacaktır” diyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.