Geçen haftaya göre kalabalık az ancak koronavirüs gerçeğine göre yoğunluk korkutucu. Herkes maskesini takmış ama yine de insan kendine ‘‘Neden herkes sokakta?’’ diye sormadan edemiyor. Bankaların önündeki sıralar, bomboş ara sokaklar, kirasını isteyen mal sahiplerine kızgın işletmeciler, yukarı aşağı yürüyen kalabalıklarla İstanbul’un İstiklal Caddesi, salgına karşı sınavını vermeye devam ediyor.
Taksim Meydanı’nda dramatik bir tablo yok. Belki de yedi gün yirmi dört saat nöbet tutan polis ekiplerinin caydırıcı etkisi nedeniyle ne heykelin etrafında oturan var ne de kalabalık gruplar. Ancak İstiklal Caddesi’ne yönelikçe tablo değişiyor. Hemen caddenin girişinde ateşiniz ölçülüyor, elinize dezenfektan sıkılıyor, maske veriliyor; sanki bir hastaneye girermiş gibi önlemler karşılıyor sizi.
Peki ama İstiklal Caddesi neden bu kadar kalabalık? Bu haklı bir soru çünkü mağazaların neredeyse tümü kapalı. Özellikle zincir ve uluslararası markalar haftalardır açılmadı. Halihazırda açık olan küçük işletmeler ise amiyane tabiriyle, sinek avlıyor. Fast food dahil bazı gıda üzerine işletmeler, Çiçek Pasajı gibi meyhane ve Nevizade gibi barlar sokağı konseptindeki noktalar ise bayram sonrasını merakla bekliyor, şimdilik acele edilmeyen bir tadilat furyası var. Hal böyle olunca insan yeniden kendine soruyor: Bu insanlar nereye gidiyor? Çünkü bir buçuk kilometrelik İstiklal Caddesi boyunca acıkmak yasak. Su almak için bile dakikalarca açık bir yer bulmak gerekiyor. Soluklanıp oturacak bir kaldırım bulmak da kolay değil.
Grafiğin olumlu seyrettiği konu ise maske kullanımı. Maskesiz birini görmek imkansız. Bu gelişmede iki önemli aktör var. İlki Beyoğlu Belediyesi’nin maske dağıtım noktaları, ikincisi ise caddeye maskesiz girişlerde kesilen cezalar. Polislere ne kadar sıklıkla ceza kestiklerini soruyorum. Bugün hiç denk gelmemişler ancak geçen hafta maske konusu o kadar ciddiye alınmamıştı ki cezalara yetişememişler.