Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Libya’da hayatını kaybeden MİT mensubunun ifşası davasında karar duruşması görüldü: Tutuklu gazeteciler serbest bırakıldı

Libya’da hayatını kaybeden MİT personelinin haberleştirilmesine ilişkin dava İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde görüldü. Sanıkların tümü serbest bırakıldı. Gazeteciler Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç “İstihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek” (MİT Kanunu 27/3) suçlamasıyla 3 yıl 9 ay; Aydın Keser, Ferhat Çelik ve Murat Ağırel ise 4 yıl 8 ay ceza aldı ancak altı ay cezaevinde kalmaları nedeniyle gazetecilerin tahliyelerine karar verildi. Barış Terkoğlu ise tüm suçlamalardan beraat etti.

Libya’da hayatını kaybeden Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) personelini ifşa ettikleri gerekçesiyle Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Manisa muhabiri Hülya Kılınç ve Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel altı aydır Silivri Cezaevi’nde tutuluyordu.

24 Haziran’da yapılan davanın ilk duruşmasında Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu, Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aydın Keser ve Haber Müdürü Ferhat Çelik dört aylık tutukluluklarının ardından tahliye edilmiş, diğer üç ismin tutukluluğunun devamına karar verilmişti. Mahkeme, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel’in üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, kuvvetli suç şüphesi, delilleri yok etme ve kaçma şüphesini göz önüne alarak tutukluluk hallerinin devamına karar vermiş, duruşma 9 Eylül’e ertelenmişti.

27 Temmuz’da Ağırel, Pehlivan ve Kılınç’ın tutukluluğuna yapılan itiraz reddedilmiş, mahkeme başkanı karşı yazı yazarak karara katılmadığını, gazetecilerin delilleri yok etme ihtimalinin olmadığını belirtmişti. Ancak İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi, gazetecilerin tutukluluk hallerinin devamına oy çokluğu ile karar vermişti.

Yine 1 Eylül’de, Pehlivan’ın tutukluluğuna yapılan itiraz oy çokluğu ile reddedilmiş, mahkeme heyetinin iki üyesi Pehlivan’ın tahliye edilmesini reddederken mahkeme başkanı yeniden karşı oy yazısı ile bu karara muhalefet etmişti.

Dün ise esas hakkındaki görüşünü açıklayan savcılık, ‘‘MİT Kanunu’na muhalefet ve devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklamakla” suçladığı gazetecilerin 19 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istemişti. Savcılık ayrıca Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel’in tutukluluk hallerinin devam etmesini ve yurt dışında bulunan Erk Acarer’in de dosyasının ayrılmasını talep etmişti.

Haberi ilk kim duyurdu?

Şubat ayında Libya’da bir patlama sırasında yaşamını yitiren iki MİT mensubuyla ilgili haber ilk olarak 22 Şubat tarihinde Yeniçağ gazetesinde yayımlanmıştı. Odatv haber sitesinde ise 3 Mart’ta Hülya Kılınç imzası ile “Sessiz Sedasız ve Törensiz Defnedilen Libya Şehidi MİT Mensubunun Cenaze Görüntülerine Odatv Ulaştı” başlığıyla cenaze töreniyle ilgili haber yayınlandı.

Öte yandan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da 3 Ocak’ta MİT’in yeni hizmet binasının açılışında “MİT, Libya’da üzerine düşen görevleri hakkıyla yerine getiriyor. Görevleri sırasında hayatlarını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet niyaz ediyorum” demişti.

19 Şubat’ta MİT şehitlerinin cenazesine ait olduğu iddia edilen fotoğraflar sosyal medyada paylaşılırken, şehitlerden birinin cenaze töreninin yapıldığı Manisa’daki bir muhtar, fotoğrafları sosyal medya hesabından yayınlanmıştı.

25 Şubat’ta ise İYİ Parti Milletvekili Ümit Özdağ Meclis’te bir basın toplantısı düzenlemiş ve açıklamasında Libya şehitlerinin kimliklerini, MİT mensubu olduklarını ve nasıl şehit olduklarını anlatmıştı.

Terkoğlu: “Gazetecileri tutuklamak için senaryo yazanlar kendi iddianamelerine bile inanmıyorlar

Gazeteciler, yazdıkları haber nedeniyle tutuklanan meslektaşlarına özgürlük talebiyle mahkeme öncesi sabah erken saatlerde İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde buluştu. Aynı davada tutuksuz yargılanan Barış Terkoğlu adliye önünde açıklama yaptı. Terkoğlu sözlerine, ‘‘Bu adliyenin önünde kaçıncı kez toplandığımızı bilmiyoruz. Kaçıncı kez, adalet çığlığı attığımızı hatırlamıyoruz. Kaçıncı kez yasalar aracı kılınarak rehin alınmış gazetecilerin fotoğrafını taşıdığımızı sayamıyoruz’’ diyerek başladı. Mahkeme konusu olan haberin ilk kez kendileri tarafından yayınlanmadığını, haberin bahane edildiğini savunan Terkoğlu şunları söyledi: “Bu öyle bir haber ki, Cumhurbaşkanı milyonlarca insana açıkladığı halde devlet sırrı. Bu öyle bir haber ki, köy muhtarından eski silah arkadaşlarına kadar binlerce kişi paylaştığı halde ilk kez ifşa olmuş oldu. Bu öyle bir haber ki, MİT Başkanı ‘Teşkilat Başkanı’ diye çelenk gönderdiği halde fark edilmez oldu. Bu öyle bir haber ki, cenazeye katılan protokolün verdiği poza rağmen gizli çekim oldu. Bu öyle bir haber ki, Millet Meclisi’nde bir vekil tarafından açıklandığı halde görünmez oldu. Biliyoruz, gazetecileri tutuklamak için senaryo yazanlar herkesin gözü önünde verdikleri röportajlara bile manalar yükleyerek suç üretenler kendi iddianamelerine bile inanmıyorlar”.

Kılınç: ‘‘Kamuouyunu bilgilendirmek amacıyla haberi hazırladım’’

Tutuklu sanıklardan Odatv muhabiri Hülya Kılınç, savunmasında şunları söyledi: ‘‘Mahkemeniz huzurunda vermiş olduğum savunmayı tekrar ediyorum. Haberi hangi bakış açısıyla okursanızi sadece cenaze haberi olduğunu görürsünüz. Haberde yayınlanan fotoğraflarda MİT mensuplarının olduğunu bilmiyordum. Bilmem de mümkün değildir. Eğer MİT mensubu olduğunu bilmeyenler hakkında suç isnadı yapılmıyorsa benim için de yapılmamalıdır diye düşünüyorum. Şehidin cenazesinde çekilen fotoğraflar gizli çekilmemiştir. Fotoğrafta sadece cenazeyi taşıyan köylüler görünmektedir. Eğer cenazeyi köylülerin taşıdığını gösteren bu fotoğraflarda MİT mensubunu deşifre etmek isteseydim, haberde ‘şehidin mesai arkadaşları da cenazeye katıldı’ ibaresi yer alırdı. Ben yalnızca gazetecilik yapmak, kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla haberi hazırladım. Mahkemenizden tutukluğumun kaldırılmasını ve beraatimi talep ediyorum”.

Pehlivan: ‘‘MİT mensubuna dair fotoğraflar ve bilgiler, Odatv’den çok önce açıklandı’’

Tutuklu sanıklardan Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan’ın savunmasının bir bölümü ise şöyle:

“Somut gerçeği beş maddede özetlemeliyim:

1- Şehit cenazesi haberi yayınlayarak suç işlediğim söyleniyor.

Biz Libya’ya Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve MİT mensuplarının gittiğini, Libya’da şehitlerimiz olduğunu, şehitlerimiz arasında MİT mensuplarının da olduğunu, şehit olmalarının nasıl gerçekleştiğini, şehitlerin açık kimliklerini, fotoğraflarını, memleketlerini, mezarlarının nerede olduğunu, hangi görevlerde ne kadar süre çalıştıklarını ve ailelerinin kimlik bilgilerini sırasıyla, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muhtar Cemali Merter, onlarca sosyal medya hesabı, Milletvekili Ümit Özdağ ve onlarca haber sitesi ile gazeteden öğrendik.

Özetle, şehit MİT mensubuna dair fotoğraflar ve bilgiler, Odatv’den çok önce açıklandı, yayınlandı ve yayıldı. Yani bizim yayınladığımız haberde şehit MİT mensubuna dair bize özel hiçbir yeni olgu yok.

2- Bu gerçeğe rağmen biz hem şehidin ailesini hem de MİT Kanunu’nu düşünerek ekstra bir hassasiyet gösterdik. Ve daha önce ifşa olmasına rağmen, şehidin soyismini, ailesinin isimleri ile soyisimlerini, cenazenin kaldırıldığı köyün adını yayınlamadık.

3- İddia makamı da bu yadsınamaz gerçeğin farkında olarak, bizi asıl şehit cenazesinden bir kareyle suçladı. Gizli çekilmediği ortaya çıkan, şehidin tabutunun taşınma karesinde MİT mensuplarının da olduğunu iddia ettiler. Ve biz, ilgili bir adet fotoğrafta MİT mensubu olduğu iddiasını ilk kez iddianameden öğrendik. Yani ifşayı savcılar yaptı. Ki Odatv’nin haberinde, o fotoğrafta kaymakam, siyasi parti temsilcileri ve vatandaşların olduğu yazıyordu. Sözün özü, yazmadığımız hatta ima dahi etmediğimiz bir şeyle suçlanıyoruz

4- Savcılar kaleme aldıkları iddianamede, MİT mensubu olduğunu bilmeden yapılan paylaşımları akladı. İddia makamının kendi oluşturduğu bu suçsuzluk karinesini ve kıstasını kullanıp net olarak söyleyebiliriz ki, Odatv’nin yayınladığı tabut taşıma karesinde de bir suç olmadığı tartışmasız bir gerçektir.

5- Nihayetinde basit denklem şu: Hülya Kılınç ya da şehidimiz Manisalı olmasaydı bu haber yapılmayacaktı. Diğer MİT mensubunun cenaze haberinin Odatv’de olmaması da bunun kanıtı. Bu ayrıca, savcıların iddia ettiğinin aksine bizim MİT mensubu ifşa etmek gibi bir planımız ve kastımız olmadığının da delilidir. Sadece gazetecilik saikiyle hareket ettik.

Ağırel: “‘Kumpas İkinci Versiyon’ davası olarak kayıtlara geçmesi muhtemel bir dava’’

Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel savunmasına ‘‘Mütalaayı ve arkasından istenen cezayı görünce yine boşa umutlandığımı anladım’’ sözleriyle başladı, şöyle devam etti: ‘‘Dün, siyaset ve cemaat koalisyonunun hedeflerine ulaşmasının önünde engel olan kurumların, kadroların, yargı bürokrasisinin, askerlerin, aydınların, gazetecilerin, politikacıların tasfiye edilmesini sağlayan FETÖ kumpas davaları sürecini yaşadık. Bu sürecin yakın tanığı olan, bizatihi bu kumpaslarda yargılanan, tutuklanan üç gazeteci olarak yine bugün toplumu sindirmeye, muhalefeti susturmaya, korkutmaya yönelik yapıldığını düşündüğüm, ileride de adı ‘Kumpas İkinci Versiyon’ davası olarak kayıtlara geçmesi muhtemel bu davada da sanığız ve tutukluyuz. Amacım mahkemenizi töhmet altında bırakmak değildir. Aksine uyarmaktır. Çünkü FETÖ kumpas davaları döneminde ne yaşadıysak bu dava sürecinde de noktası ve virgülü ile aynısını yaşadık ve yaşıyoruz. Kumpas davaları düzmece belge, sahte delil, gizli tanık, yalan ve iftiraya dayalı zorlama yorum ve varsayımlarla üretilmiş suçlamalardan oluşuyordu. Bugün yargılandığımız bu dava da aynı özellikleri taşıyor. O günkü davalarda da masumiyet karinesi yok sayılıyordu. Bugün de yok sayılıyor. O gün de tutuklamalardan önce gazetelerde hedef gösterilip linç ediliyorduk bugün de. O gün iddianameler teknelerde, kapalı kapılar ardında hazırlanıyordu ki bu ortaya çıktı.  Bugün de yalılarda hazırlandığı konusunda bir algı var. O gün gazeteler iddianame yazıyor, televizyon kanallarında yargılama yapıyor, köşe yazarları hüküm veriyordu; bugün de böyle bir algı var. O gün de mahkemelerde savcılar, yargıçlar bizi dinlemiyor, dilekçelerimizi okumuyordu; bugün de bizleri dinlemiyor ve dilekçelerimiz okunmuyor. O gün de kararlar kes kopyala yapıştır şeklinde veriliyordu; bugün de böyle bir algı var. Yani biz aynı kumpas davaları sürecini yaşıyoruz”.

Ağırel’in ifadesi sonrası savcı, “Murat Ağırel’in fikri olarak savunmasına diyeceğimiz yok. Fiziki olarak bir kısım farklıkları belirtmek istiyorum. Bugün yaşadıklarını daha önce yaşadıklarıyla benzetti. Eğer söyledikleri bugün yaşadıkları gibiyse hayali bir şey yaşıyor olabilir” ifadelerini kullandı.

Yoğun ilgi nedeniyle Terkoğlu’nun savunması öncesi ara verildi

Savcının sözleri sonrası mahkeme başkanı, Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu’nun savunmasına geçilirken, dışarıdaki sesten dolayı duruşma salonu önündeki bekleme alanının boşaltılmasına karar verdi. Davaya kısa bir ara verildi.

Daha sonra Terkoğlu’nun savunmasına geçildi. Terkoğlu, “Seçilmiş sanıklar için yaratılmış böyle davaların bir özelliği var. Daha soruşturma bile açılmadan hakkınızda hüküm veriyorlar. Gözaltına bile alınmadan cezanız kesiliyor. Savcılar iddianame hazırlamak için gösterecekleri çabayı yandaşlarına evrak sızdırmaya harcadıkları için, duruşmaya çıkmadan iddia tüketiliyor. Haberlerin savcı bilgisayarında mı, yoksa iddianamelerin bazı gazetelerde mi yazıldığını bilmediğimiz bu davada, özür dilerim ama hüküm anına bir şey bırakmadılar” derken “Kararınızda yüzlerce insanın katıldığı, protokolün poz verdiği, MİT Başkanı’nın çelenk gönderdiği, milletvekilinin de belediye başkanının da saf tuttuğu bir cenazenin nasıl sır görüldüğünün yanıtı olsun” sözleriyle savunmasını noktaladı.

Diğer sanıkların da savunmalarının alınmasının ardından duruşmaya 45 dakika ara verildi. Açıklanan kararda, Barış Terkoğlu ve belediye çalışanı Eren Ekinci suçlamalardan beraat ederken yurtdışında yaşayan Erk Acarer’in dosyası ayrıldı.

Gazeteciler Aydın Keser, Ferhat Çelik, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel, “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” (TCK 329) suçlamasından beraat etti. 

“İstihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek” (MİT Kanunu 27/3) suçlamasıyla Aydın Keser, Ferhat Çelik ve Murat Ağırel hakkında 4 yıl 8 ay, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç hakkında 3 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Barış Terkoğlu için adli kontrol şartı kaldırıldı. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.