Ölüm orucunda hayatını kaybeden Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek ile ilgili sosyal medya paylaşımı yaptığı için hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından soruşturma başlatılan ve sonrasında tedbiren görevden uzaklaştırılan Yargıçlar Sendikası Başkanı, Karşıyaka Yargıcı Ayşe Sarısu Pehlivan, yaşadığı süreci ve Türkiye’deki yargının durumunu Caner Polat’a anlattı.
“Ölümü kutsayanlar, savaş çığırtkanlığı yapanlar makbul kişi oluyor”
Yaşam hakkını savunmanın bir yargıcın görevi olduğunu söyleyen Pehlivan, “Ölümü kutsayanlar, savaş çığırtkanlığı yapanlar çok önemli kabul edilirken, makbul kişi olarak gösterilirken, benim gibi yaşam hakkını savunan, ifade özgürlüğünü ve demokrasiyi savunan bir kişinin başına gelenler Türkiye’nin durumunu göstermesi açısından bir sosyal deney gibi” dedi.
Pehlivan, soruşturmayı başlatan HSK ile ilgili olarak da “Ben HSK’nın yargı bağımsızlığını ve yargıç teminatını sağlamak üzere kurulan bir kurum olduğunun farkına vararak buna dair işlem tesis edeceğine inanmak istiyorum. HSK’nın bir yargıcı diyet olarak kendisini seçenlerin önüne atmaması gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.
“Hukuka, mahkemelere, insan haklarına dair biz konuşmayacağız da kim konuşacak?”
İbrahim Gökçek ile ilgili bir yargı kararı olmadığını ve masumiyet karinesine göre suçsuz olduğunu vurgulayan Pehlivan, yargıçların fikirlerini ifade etmesinin bir kabahat olmadığını, 2004 yılında hükümetin Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde attığı adımlarla yargıçların örgütlenme özgürlüğü olduğunu söyledi. Pehlivan, yargıçların fikirlerini beyan etmesinin, yargıçların bağımsızlığına ve tarafsızlığına gölge düşüreceğine ilişkin eleştirilere ise şu sözlerle yanıt verdi:
“Yargıçların kararlarıyla konuşması gerektiğine ilişkin düşünce çok sığ bir düşünce. Yargıç elbette baktığı dosyada kararıyla konuşur. Dosyasıyla ilgili görüş açıklamaz, yol göstermez. Bunlarla alakalıdır o cümle. Fakat söz konusu yaşam, insan hakkı olduğunda yargıç konuşmalı zaten, konuşmazsa doğruya ulaşamaz. Hukuka dair, mahkemelere, insan haklarına dair biz konuşmayacağız da kim konuşacak?”
“Biz kurumlara hukuk öğretmek zorunda kalıyoruz”
Paylaşımında yaşam hakkını savunduğunu ve bunun nasıl terörle ya da terör propagandasıyla bağdaştırıldığını anlamadığını söyleyen Pehlivan, “Bu süreç sosyal medyadan trol saldırısıyla başlıyor. Sonra birileri bu mesajı alıyor ve harekete geçiyor. Bu noktada ifade özgürlüğünü, yaşam hakkını, insan haklarını anlatmak bize düşüyor. Biz kurumlara hukuk öğretmek zorunda kalıyoruz. Bu da bize düşen görev oldu. Umarım buradan herkes hukuku öğrenerek çıkar” dedi.
“HSK 2010’daki anayasa değişikliğiyle cemaatin eline geçti, 2017 değişikliğiyle de bütün atamalar cumhurbaşkanına bırakıldı”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Türkiye’de yargı bağımsızlığına ilişkin son dönemde çeşitli tartışmalar yaşanıyor. Bağımsız araştırmalar yargıya güvenin yüzde 20’lerde olduğunu söylerken Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, yargıya güvenin yüzde 30’larda olduğunu ancak bunun yeterli olmadığını dile getirmişti. Son dönemlerde HSK, bazı mahkeme kararlarının ardından mahkeme heyetlerini görevden alıp haklarında soruşturma başlattı ya da sosyal medya paylaşımlarından dolayı yargıçlar hakkında soruşturma başlatıldı. HSK’nın niteliğini ve yaşananları Pehlivan şöyle değerlendirdi:
“Biz uzun süredir bağımsız bir yargı mücadelesi veriyoruz. Bu durum 2010 yılındaki anayasa değişikliğiyle başka bir boyut kazandı. HSK’nın içinde bakanın ve müsteşarın olması bağımsızlığı etkiler mi bunu tartışıyorduk. Sonra HSK’nın yapısı değiştirildi ve adli ve idari yargı temsilcilerinin seçimle HSK içinde yer alması sağlandı. HSK o sürecin ardından ‘cemaat’ denilen, sonrasında FETÖ denilen yapının eline geçti ve Ergenekon, Balyoz, Odatv gibi davaların heyetleri üzerinden bu durum ortaya çıktı. 2017 yılında yapılan anayasa değişikliğinde ise bu seçimle HSK’ya üye atamanın nelere yol açtığı görüldü ve bütün atamalar cumhurbaşkanlığına bırakıldı. Yani şu an iktidarın istemediği birinin HSK yapısında olma ihtimali yok. Heyetlerin verdikleri kararların ardından görevden alınmaları, bu görevden alma kararlarının siyasi olduğunu gösteriyor.”
“Hâkim ve savcıların atamaları şeffaf olursa hukuk devleti oluruz”
Pehlivan, yargı bağımsızlığını temin etmek için şu önerileri sıraladı:
“Hâkim ve savcıların mesleğe alımında, eğitimlerinde ve görev yapacakları dosyaların belirlenmesinde şeffaf kurallar uygulanmalı, seçimler bilimsel metodlarla sağlanmalı bunlar olursa hukuk devleti olabiliriz. Hiçbir cemaate yönelmemiş, mevki makam uğruna farklı arayışlara girmeyen, gerçekten hukuk diyen kişilerin bu meslekte yoğunlaşması gerekiyor.“