Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

AİHM’nin Demirtaş kararında DTK, Kobani, hendek-barikat soruşturmaları: “Yetkililerin Demirtaş’ı tutuklarken gösterdiği sebepler, yalnızca baskın siyasi amaçlar için bir kılıf”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi’nin eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile ilgili verdiği kararın, sadece Demirtaş dosyasını değil, son beş yıldaki bir çok soruşturmayı etkileyeceği belirtildi. AİHM kararında Demokratik Toplum Kongresi (DTK), “Kobani olayları” olarak bilinen 6-8 Ekim 2014’teki olaylar, hendek-barikat soruşturmaları dahil birçok soruşturma ve dava ile ilgili önemli tespitler yer aldı. Demirtaş’ın avukatları tarafından çevirisi yapılan AİHM Büyük Dairesi’nin 170 sayfalık kararında sözkonusu soruşturmalar hakkında şu tespitlerde bulunuldu:

“6-8 Ekim olayları soruşturmaları (Kobani olayları) Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliği, başvurucunun (Demirtaş) tutukluluğunu gerekçelendirmek için öncelikle HDP’nin Twitter hesabından atılan tweetlere dayanmıştır. Sözonusu üç tweette HDP, o sırada yoğun IŞİD saldırısı altında bulunan Kobani halkı ile dayanışma çağrısı yapmıştır. Mahkeme, özellikle Suriye’deki krizin sonucu olarak Türkiye’nin karşılaştığı terör saldırılarından dolayı yaşadığı zorlukları dikkate almaya hazırdır. Ekim 2014’te, Suriye iç savaşı Türkiye’nin ulusal güvenliğine tehdit oluşturmuştur. Bu bağlamda, HDP’nin halkı sokağa çağıran tweetleri bu hassas duruma uygun değildir. Bu çağrılar şüphesiz olarak, başta Türkiye’nin güneydoğusu olmak üzere zor durumlar ortaya çıkarmıştır. Gerçekten de, çağrılar üzerine birçok şiddet olayı meydana gelmiştir. Ancak Mahkeme, bu çağrıların siyasi ifade sınırları kapsamında kaldığını ve bu haliyle şiddete çağrı oluşturmadığını değerlendirmiştir. 6-8 Ekim 2014 tarihinde her ne kadar vahim şiddet eylemleri meydana gelmiş olsa da bu eylemler doğrudan sözkonusu tweetlerin sonucu olarak değerlendirilip başvurucunun tutukluluğunu haklı göstermemektedir.”

AİHM kararında Hendek-Barikat olayları soruşturması

“Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliği, başvurucunun 6-8 Ekim 2014 olaylarına ve ‘Hendek olaylarına’ ilişkin belli bazı açıklamalarına ya da daha genel olarak Kürt sorununa ilişkin açıklamalarına dayanmıştır. Başvurucunun açıklamalarının içeriği hükümetin politikalarına çok sert saldırı olarak görülebilir. ‘Hendek olaylarına’ ilişkin açıklamaları ve ‘direniş’ kavramını kullanma şekli, devlet ya da nüfusun bir kısmı tarafından tahkir edici görülebilir. Alınabilir, şoke veya rahatsız da olabilirler. Ancak başvurucu, bu sözlerinde şiddet yöntemlerini kullanmaya çağrı yapmadığı gibi, bu açıklamaları terör endoktrinasyonu seviyesine ulaşmamış, bir saldırı failini övmemiş, bir saldırının mağdurlarını aşağılamamış, terör örgütlerine kaynak yaratma ya da diğer benzer davranışlar için çağrı yapmamıştır. Mahkemeye göre, başka türden dayanak ve deliller sunulmadığı sürece, bu açıklamalar başvurucunun tutukluluğuna gerekçe yapılan suçları işlemiş olabileceği konusunda objektif bir gözlemciyi ikna etmeye yetmemektedir. ‘Makul şüphe’ kavramı, başvurucunun Sözleşme’nin 10. maddesi kapsamındaki ifade özgürlüğü hakkını zayıflatacak şekilde geniş yorumlanamaz.”

AİHM kararındaki DTK soruşturmaları tespiti

“Başvurucunun Demokratik Toplum Kongresi Genel Kurulu’na katılımı, tutukluluğuna gerekçe yapılmıştır. Ancak, başvurucu bu toplantının yasal ve halka açık olduğunda ısrar etmiştir. Bu bağlamda hükümet, bu bağlantıyı çürütebilecek herhangi bir delil sunamamıştır. Bu nedenle mahkeme, başvurucunun barışçıl bir toplantıya katılıp orada konuşma yapmasının, tutuklama konusu suçları işlemiş olabileceğine dair objektif bir gözlemciyi ikna etmeye yeterli olmadığını düşünmektedir. Başvurucu, bu eylemlerinin Sözleşme’nin 10 ve 11. maddeleri kapsamındaki haklarının kullanımına ilişkin olduğunu savunmuştur.  

Mevcut davada hükümet, Ankara Ağır Ceza Mahkemesi uhdesinde bulunduğu varsayılan delillerin, başvurucunun tutuklandığı suçları işlemiş olabileceğine dair objektif bir gözlemciyi ikna etmeye yeterli olması gibi, Sözleşme’nin 5. maddesinin gerekli gördüğü ‘makul şüphe’ standartlarını karşıladığını ortaya koyamamıştır. Başvurucuya yönelik suçlamaların iç hukukta en nihayetinde ve makul surette cezai sorumluluk doğurmaması gerektiği bir yana, bu suçlamalar esasında sözleşmesel hakların kullanımına ilişkindir. Bu nedenle mahkeme, başvurucunun suç işlemiş olabileceğine dair makul şüphe bulunmadığından Sözleşme’nin 5. maddesinin 1. fıkrasının ihlal edildiğine karar vermiştir.”

“Siyaset sahnesindeki rolü sebebiyle onu susturma amacı taşıyor”

“Mahkeme, başvurucunun tezinin Türkiye siyaset sahnesindeki rolü sebebiyle onu susturma ve baskı amacını taşıdığı olduğunu gözlemlemektedir. Bu iddia, özü itibarıyla başvurucunun yukarıdaki diğer şikâyetleri altında giderilmemiştir ve davanın temel bir yönünü oluşturmaktadır.”  

AİHM kararında Türkiye’nin itiraz ettiği ikinci tutuklama tespiti

“Mahkeme, yerel makamların, başvurucunun beş yıl önce, 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde iddia edilen suçları işlediği şüphesiyle ilgileniyor görünmedikleri, onun yerine başvurucuyu cezaevinde tutarak siyasi faaliyetlerde bulunmasını engelledikleri düşüncesindedir. Başvurucunun tutuklanması ve tutukluluk halinin devam ettirilmesi, yalnızca ona oy veren binlerce seçmenin Millet Meclisi’nde temsil edilmesini engellememiş ama aynı zamanda tüm topluma, özgür demokratik tartışmanın kapsamını daraltan tehlikeli bir mesaj verilmiştir. Bu unsurlar, yetkililerin başvurucuyu tutuklarken gösterdiği sebeplerin yalnızca baskın siyasi amaçlar için bir kılıf olduğu, esas amacın tartışmaya yer bırakmayacak şekilde demokrasinin aşağı çekilmesine ilişkin bir konu olduğu sonucuna varması için yeterlidir. Bu bilgiler doğrultusunda mahkeme, özellikle referandum ve cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin iki kritik seçim kampanyası sırasında başvurucunun tutuklu olmasının, çoğulculuğu bastırma ve demokratik toplum kavramının özünde yer alan siyasi tartışma özgürlüğünü sınırlama yönünde ağır basan bir amaç izlediğinin, her türlü makul şüphenin ötesinde tespit edildiği kanaatindedir. Bu sebeple Mahkeme, Sözleşme’nin 5. maddesiyle bağlantılı olarak 18. maddenin ihlal edildiğine karar vermiştir.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.