Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Dindar ve eşcinsel genç anlatıyor: “Müslümanım, öyle görmeyenlerin beni nerede gördükleri benim için anlamsız”

Ahmet(*) 25 yaşında, eşcinsel ve Müslüman. 10 yaşından beri cinsel yöneliminin farkında ve geleneksel öğretilerden farklı olarak eşcinselliğin İslam’da yasak olmadığını düşünüyor. “Müslüman gibi yaşıyorum ve böyle inanıyorum” diyen genç, hem eşcinsel hem de Müslüman olmanın zorluğunun farkında olduğunu söylüyor.

Ahmet, ailesinin ilk çocuğu olarak Aydın’ın Kuşadası ilçesinde doğuyor. Ahmet’in ailesi, Menzil Cemaati’ne bağlı. Ahmet, Adıyaman’daki Menzil köyüne ilk defa altı yaşında gidiyor. “Çocukluğumdan beri kendimi İslam’ın proje çocuğu olarak gördüm” diyen Ahmet, hikayesini anlatmaya doğduğu evden başlıyor:

“Kuşadası’nda doğdum. Annem ve babam oldukça dindar insanlardı. Babam özel bir şirkette pazarlama müdürü, annem geçen sene vefat etti. Beni hep belli başlı fikirler doğrultusunda büyüttüler. Bazen kendimi ‘İslam’ın proje çocuğu’ gibi düşünürdüm. Her şeyi en iyi yapmak zorundaydım. Hem manevi anlamda hem de okul hayatımda başarılı olmam için çok uğraştılar. Her şey camiye gönderilmem ile başladı. Camilerde ilkokuldan öğrencilerin olması yasaktı. Kuşadası’nda mı böyle bilmiyorum ama benim çocukluğumda hem ailem gizli gönderirdi hem hoca gizli kabul ederdi. Ben de neden gizli olduğunu bilmeden, kimseye bahsetmemeye tembihlenerek gönderilirdim. Birileri sorarsa yaşımı ve sınıfımı büyük söyleyecektim. Hayatımdaki ilk yalanlarımdan birisi buydu sanırım. Bu da ailemin, hükümet politikalarıyla kendi dinleri arasındaki o çarpışma noktalarından biri. Siyasi ideolojileri gittikçe daha da netleşti. Bunun yanı sıra bir tarikata mensuplar. Tarikatın hiçbir şekilde yanlışını bulamadıklarını söylüyorlar. Çocukluğumdan beri ve şimdi de, bir yanlışlarını gördükleri an çıkacaklarını söylüyorlar. 2000’lerden bile önce, tarikata bağlandılar. Kardeşlerim ve ben daha doğmadan önce katılmışlar. Bu da eniştemler sayesinde oluyor. Nakşibendi tarikatı ve Menzil grubu dediğimiz cemaate bağlılar. Ailem de, ben de çoğu kez Menzil’e ziyarete gittik. İstanbul’da Kurtköy’de Semerkant Vakfı’nın bir camisi var. Buradaki toplantıları ve buluşmalarına da defalarca katıldım. Çok küçük yaştan beri gittiğimi hatırlıyorum Adıyaman, Menzil’e, beş-altı yaşlarımda. Bir keresinde şöyle bir şey yaşamıştım: Seyda Hazretleri’nin kadınlar bölümünden erkekler bölümüne doğru, kendi evinden çıkarak namaz kıldırmaya geleceği yola kadar bir güzergâhı var. O güzergâh, kadınlar bölümünün olduğu tarafa yakın bir yerden geçiyor. Kadınlar bölümündekiler onu karşılamak için duruşa geçiyor. Sonrasında erkeklerde aynı şekilde. Bir keresinde Seyda Hazretleri geçerken, dedem beni onun önüne itmişti. ‘Selam ver, elini öp’ diyerek. Yıllardır, bu konuşulur bizim ailede. Dedem, ‘Seyda Hazretleri senin kafanı okşadı, sen çok zeki bir çocuksun dedi’ der. Diğer kuzenlerimin arasında bu bir statü aslında. Çünkü, kafamı okşamıştı Seyda Hazretleri. Biraz kutsanmıştım.”

“Google’a ‘eşcinsellikten kurtulabilmek için dualar” yazıyordum ve okuyordum”

Ahmet’in yaşı büyüdükçe, ailesinin bağlı olduğu tarikata dair şüpheleri başlıyor. 12 yaşına geldiğinde kendi kendine “Ben erkeklerden hoşlanıyorum” diyor ve bunu bir sorun olarak görüyor. Bu yüzden de birkaç yıl boyunca, “düzelmek” amacıyla dua ediyor:

“Bunlar olurken, Allah inancım o zamanlar tarikat olsun olmasın, belli bir konumdaydı. O tarikat da aslında bir simülasyon gibiydi. Allah’ın dini uygulayış şekli gibi. Gavs bir peygamber gibi, tarikat İslam gibi, oradakiler şanslı sahabeler gibi düşünebiliriz. Ortamın aurası bu şekilde geliyordu. Bir de sofi isen nasiplisin, bu tarikatı kötü görüyorsan da nasipsizsin gibi düşünülüyordu. Çünkü sofiler için Gavs’ın Türkiye’de olması bir nimet aslına bakılırsa. Nasibin varsa burdasın, yoksa annen baban sofi bile olsa sen çıkarsın. Bu da psikolojik bir bariyer aslında. Tarikata dair ilk şüpheler çok küçük yaşta anneme sorduğum şu soru ile cereyan etti diyebilirim: ‘Bu kadar din var en doğrusu bizimki, bu kadar mezhep var en doğrusu bizimki, bu kadar tarikat var en doğrusu bizimki, gerçekten bu kadar şanslı mıyız?’ Bu soruların cevabı ‘evet’ olunca, kendimi çok şanslı hissediyordum. Ama ilkokulda olasılık konusunu duyduktan sonra daha da şanslı, seçilmiş hissettiğimi söyleyebilirim.

Farklı bir durumumun olduğunu hep biliyordum. Eşcinsellik demiyordum, diyemiyordum ama farklı bir durum olduğunun farkındaydım. Eşcinselim demem uzun zamanımı aldı ama içimde biliyordum aslında. Ben çok erken yaşta olgunlaştım. Yedi ile 10 yaşlarım arasında buna isim vermemiştim ama ailem kız arkadaşlarımla ilgili bana şaka yapınca (Sevgili yapmış bu yaşta vs. gibi) mutlu olurdum. Çünkü hep içimde normal olma isteği vardı ama bende farklı bir şeyler vardı. 12 yaşımda geldiğimde, ‘Ben erkeklerden hoşlanıyorum’ dedim kendime, bunu bir problem olarak ele aldım. Bir-iki yıl boyunca bunu fark ettikten sonra hummalı bir dua sürecim oldu. Google’a ‘eşcinsellikten kurtulabilmek için dualar’ yazıyordum ve bunları okuyordum. 

Bu konuda beklediğimden çok daha fazla kaynak olduğunu düşünüyordum her zaman. Zira eşcinsellik tamamen yasaklı ve lanetlenmiş bir şey ise benden başka Müslüman eşcinsel yoktur diye düşünüyordum. Ama hâlâ elhamdülillah Müslüman eşcinsel kardeşinizden sizlere bir bilgi: Ne kadar olduğunu düşünüyorsanız onun katbekat fazlası.”

“Bir bacağım olmayabilirdi, bu nasıl bir sınavsa eşcinsel olmam da bir sınav diye düşünüyorum”

Ahmet, hem eşcinsel hem de Müslüman çok fazla kişi olduğunu söylüyor. Bunun yanı sıra, dışlandığı için Müslümanlığı bırakanların da olduğunu anlatıyor ve eşcinselliğin bir “imtihan” olduğunu düşünüyor:

“Dışlamalara katlanamayıp Müslümanlığı reddedenler de var. Yani herkes size Allah’ın ve İslam’ın sizi istemediğini söylerse, bir yerde kendinizi doğal olarak dışarı atıyorsunuz. Elhamdülillah bunu yaşamadım, bunu eşcinsellere yaşatanları da Allah ıslah etsin. Din kimsenin tekelinde değil, insanları kendi nefretiniz ile doğru yoldan saptırmaktan uzak durun lütfen. Bu bir sınav. Tecavüz eden erkeğe ‘erkektir yapar’ diyen insanlar, eşcinsel doğduğu için birilerini aforoz etmeyi çok seviyor gerçekten. Herkes önce kendi önüne baksa keşke.

Türkçe ve Arapça pek çok dua araştırırdım internetten. Vakit namazlarından sonra, cumadan sonra elime kağıdı alır defalarca okurdum. Hem Türkçe’sini hem Arapça’sını. O duaları 12-13 yaşında bir çocuk için çok uzun bir süre sayılabilecek kadar devam ettirdim. Sonuç olarak da Allah biliyor, bir saniye bile kadınlardan hoşlanamadım. Yani her zaman içimde bir ukde olarak kalacak (gülüşmeler). Başarılı da bir insanım, yenilgiyi de hazmedemiyorum yani, konu bu bile olsa. Sonra anladım ki bu iş böyle olmayacak, duamı şuna çevirdim: ‘Allah’ım bari aseksüel olayım.’ Namazlarımdan sonra Allah’a bunun için yalvarmaya başladım. Duanın etkili olmayacağını anladığımda, bunun bir sınav olduğunu da kabulleniyor gibiydim. Herkesin sınavı kendine göre zordur ama benimkisi bence bayağı zor diye düşünüyorum. Bir bacağım da olmayabilirdi, bu nasıl bir sınavsa eşcinsel olmam da bir sınav diye düşünürüm halen de.”

“Yönelimim ile ilgili herhangi bir tercih yapamadığım için kendimi Lut kavmi ile kategorize edemedim”

Ahmet, cinsel yönelimini fark ettiğinden itibaren İslami kaynaklardan araştırma yapıyor. Kuran’da geçen eşcinsellik ile ilgili ayetleri ise genel olarak kabul görenden farklı yorumluyor:

“Bazı âlimlerin eşcinsellik ile ilgili yorumlarını ve bazı hadisleri okumaya başladım. İnsanların anlattığının aksine, cehenneme gitmeyebileceğimi öğrendim. Araştırmalarımı hızlandırdım ve Kuran’ı biraz da kendim anlamaya çalıştım ve Kuran’da yazan Lut kavmi meselesinin bana uygun olmadığını fark ettim. Lut kavminden ve eşlerini bırakan, onları aldatan ve kadınlar yerine erkekleri tercih eden insanlarla benim bir olmadığımı düşünmeye başladım. Çünkü benim için bir seçim söz konusu değildi. Benim için, eşimi bırakıp sadece zevk için erkeklerin peşinde koşturma asla söz konusu değildi. Herhangi bir tercih yapamadığım için kendimi Lut kavmiyle kategorize edemedim. Lut kavmiyle birlikte ‘haşr olma’ mevzusu vardır. Kendimi o grubun içinde hiç hissetmedim. Çünkü o grup, Kuran’da anlatılana göre, oldukça sapkın ve azgın bir grup. Ama ben sapkın ve azgın değildim. Bıraktığım bir eşim yok. Hiç İslam’dan da Allah’tan da vazgeçmedim. Ben varım, böyle doğdum, bir travmam da olduğunu düşünmüyorum. Bunu düşündüm etraflıca. Eşcinselim ve eşcinsel kimliğimi bilseler beni öldürmek isteyecek milyonlarca Müslüman gibi -radikallerden bahsediyorum- ben de Müslümanım. Ayrıca kimseyi öldürmek istemiyorum. İslam kelimesi selamdan, barıştan gelir. Yüce Yaradan Yasin suresinde ‘Ve cealna min beyni eydihim sedden ve min halfihim sedden feağşeynahüm fehum la yubsirun’ diyor ya, onlar gerçekten de göremiyorlar. Allah hidayet versin.”

“Aileme açılma konusunu sonsuza kadar kapattım”

Ahmet’e ailesinin kendisinin durumundan haberleri olup olmadığını soruyorum. Eşcinsel olduğunu ailesinin bilmediğini ve bildiklerinde kendisini “mürted” ilan etmelerinden çekindiğini söylüyor:

“Ailem kuralcıdır. Eşcinsellik konusunu araştırmazlar bile. Kesin ve kesin yasaklı bir konu onlar için. Araştırmayı, tartışmayı asla istemezler. Bu yüzden kafalarında bir değişim ve dönüşüm yaratacağımı hiç düşünmedim. Bu konuyu öğrendikleri zaman beni mürted ilan etmelerinden, sonsuz cehennemlik ilan etmelerinden çekiniyorum ve istemiyorum. Velev ki öğrendiler, kendileri bunu kabul etseler bile toplum ve akrabalarımın baskıları yüzünden ciddi sağlık sorunları başlarına gelebilir. Bu konuyu o yüzden sonsuza kadar kapattım.”

“Ben Müslümanım, beni Müslüman görmeyenlerin beni nerede gördüğü benim için anlamsız”

Ahmet, son olarak, “Hem Müslüman hem eşcinsel olamazsın” diyenlere sesleniyor. İki kat fazla nefrete maruz kaldığını söyleyen genç, “Fıtrat gereği böyleyim” diyor:

“Ben her zaman insanları bir tarafa bakmakla suçluyorum, ben de onlar gibi olmak istemiyorum. Psikolojim bozuk olduğu için böyle olduğumu düşünmüyorum. ‘Tacize uğradın, tecavüze uğradın’ gibi şeyler söylerler. Böyle bir şey de yok. Bence ben, fıtrat gereği böyleyim. Cuma namazlarımı kılıyorum. Şu aralar salgın dolayısıyla gidemedim ama namazlarıma dikkat ediyorum. Müslüman gibi yaşıyorum ve böyle inanıyorum. Hem Müslümanım hem de eşcinselim diyerek belki iki kat nefret kazanıyorum ama ben böyleyim ve böyle yaratıldım. Ben Müslümanım, beni Müslüman görmeyenlerin beni nerede gördüğü benim için anlamsız. Herkes bir şeyleri kategorize ediyor. ‘Hem Müslüman hem eşcinsel olamazsın’ demeleri bana zarar vermiyor. Çünkü umursamıyorum. Kendime karşı doğru olmaya çalışan biriyim. Dürüst olmaya çalışan biriyim.”

(*) Röportaj yaptığımız kişinin ismi güvenlik gerekçesiyle değiştirilmiştir.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.