Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Bir dönemin sonu: Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden yarın çekiliyor

Türkiye, ilk imzacısı olduğu, en büyük şehrinin adı verilen, erkek şiddetine karşı kapsayıcı uluslararası sözleşmeden, sözleşmenin haklarını korumayı taahhüt ettiği başta kadınlar ve LGBTİ+’lar olmak üzere birçok kesimin tepkisine rağmen 1 Temmuz’dan itibaren çekiliyor.

“Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Sözleşmesi” İstanbul’da imzaya açılması nedeniyle kamuoyunda “İstanbul Sözleşmesi” olarak biliniyor. Sözleşme 11 Mayıs 2011’de imzaya açıldı ve Türkiye ilk imzacısı oldu. Sözleşme 2014’te yürürlüğe girdi. 45 ülke ve Avrupa Birliği’nin (AB) imzaladığı sözleşme, imzacı ülkelerin 34’ünde onaylandı.

10 yıl sonra imzalı çekilme kararı bir gece yarısı yayımlandı

İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin ayrılma süreci, 2021’in Mart ayında, gece geç saatlerde AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzalı bir karar ile başladı. 

Aslında sözleşmeden çekilmeyle ilgili söylentiler dönem dönem gündeme geliyordu. AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, 2020 yılında “Nasıl usulünü yerine getirerek bu sözleşme imzalanmışsa, aynı şekilde usulü yerine getirilerek bu sözleşmeden çıkılır” demişti.

Bu tartışmalarda ana eksen “Türk aile yapısı” oldu. Türkiye’de birçok kentte kadınlar 2020’de sözleşmeyi savunan eylemler yaptı. Sözleşmeden çıkılması konusu gündemden düşmüşken, Resmi Gazete’de 19 Mart’ı 20 Mart 2021’e bağlayan gece yayımlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan imzalı karar, bir başka Cumhurbaşkanlığı kararnamesini dayanak göstererek, “Sözleşmenin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesi”ni öngörüyordu.

Karar tepkiyle karşılandı. Kadınlar ve LGBTİ+’lar, sözleşmenin iptal edildiği sabaha uyandıklarında eylem kararları aldı ve birçok kentte meydanlara çıktı.

Yazılı resmi açıklama 21 Mart’ta Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan geldi. Çekilme gerekçesi, “eşcinselliği normalleştirme” şeklindeki nefret söylemi örneği ile açıklandı:

“Başlangıçta kadın haklarının güçlendirilmesini teşvik etmeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi, Türkiye’nin toplumsal ve ailevi değerleriyle bağdaşmayan eşcinselliği normalleştirmeye çalışan bir kesim tarafından manipüle edilmiştir. Türkiye’nin sözleşmeden çekilme kararı alması da bu nedene dayanmaktadır.”

Tepkilere karşı Danıştay kararı

Kadın ve LGBTİ+ örgütleri, hak örgütleri, muhalefet partileri marttan bu yana açıklamalar ve eylemlerle sözleşmeden çekilme kararını tanımadıklarını dile getirdi. 19 Haziran’da da bu amaçla İstanbul Maltepe’de kitlesel bir miting düzenlendi

Bu sırada yürütmenin durdurulması talebiyle davalar da açıldı. Başvuruların 1 Temmuz’dan önce değerlendirilmesi için çağrı yapılan Danıştay’dan karar 29 Haziran’da geldi. Danıştay 10. Dairesi oyçokluğu ile aldığı kararla yürütmeyi durdurma talebini reddetti. Ancak kadınlar ve LGBTİ+’lar 1 Temmuz’da sokaklarda eylemde olacaklarını duyurdu.

İstanbul Sözleşmesi nedir?

İstanbul Sözleşmesi, erkek şiddetine maruz bırakılan kadınların korunması konusunda bağlayıcılığı olan uluslararası ilk sözleşme niteliğinde. Sözleşme fiziksel şiddet, taciz, tecavüz, zorla evlendirme, psikolojik şiddet, kadın sünneti, kürtaja zorlama gibi cinsel şiddetin her türüne yaptırım öngörüyor.

Toplumsal cinsiyet eşitliği için önemli bir adım olan sözleşme, Türkiye’deki ve dünyadaki kadın hareketlerinin önemli bir kazanımı.

Sözleşmenin giriş bölümünde şu ifadeler yer alıyor:

“Kadına karşı şiddetin ve aile içi şiddetin her türünü kınayarak,

Kadınlarla erkekler arasında de jure ve de facto eşitliğin gerçekleştirilmesinin kadına karşı şiddetin önlenmesinde temel bir unsur olduğunun bilincinde olarak,

Kadına karşı şiddetin, kadınlarla erkekler arasında tarihten gelen eşit olmayan güç ilişkilerinin bir tezahürü olduğunu ve bu eşit olmayan güç ilişkilerinin, erkeklerin kadınlara üstünlüğüne, kadınlara karşı ayrımcılık yapmalarına ve kadınların tam anlamıyla ilerlemelerinin engellenmesine yol açtığının bilincinde olarak,

Kadına karşı şiddetin yapısal özelliğinin toplumsal cinsiyete dayandığını ve kadına karşı şiddetin, kadınların erkeklere nazaran daha ast bir konuma zorlandıkları en önemli sosyal mekanizmalardan biri olduğunun bilincinde olarak,

Kadınların ve genç kızların aile içi şiddet, cinsel taciz, ırza geçme, zorla evlendirme, sözde ‘namus’ adına işlenen suçlara ve kadınların ve genç kızların insan haklarının ciddi bir biçimde ihlalini oluşturan ve kadınlarla erkekler arasında eşitliğin sağlanmasının önünde büyük bir engel olan kadın sünneti gibi ciddi şiddet türlerine sıklıkla maruz kaldığının çok büyük bir kaygıyla bilincinde olarak,

Silahlı çatışmalarda sivil halkı ve özellikle de kadınları yaygın veya sistematik ırza geçme ve cinsel şiddet şeklinde etkileyen, devam edegelen insan hakları ihlallerinin mevcudiyetinin ve gerek çatışmalar esnasında gerekse çatışmalardan sonra toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin artma potansiyelinin bilincinde olarak,

Kadınların ve genç kızların erkeklerden daha fazla oranda toplumsal cinsiyete dayalı şiddet riskine maruz kaldıklarının ve erkeklerin de aile içi şiddetin mağdurları olabileceğinin bilincinde olarak,

Çocukların, aile içi şiddetin tanığı olmak da dahil olmak üzere, aile içi şiddetin mağduru olduklarının bilincinde olarak, 

Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetten arınmış bir Avrupa yaratmayı hedef edinerek, aşağıdaki hususlarda görüş birliğine varmışlardır.”

Sözleşmenin amacı

Birinci maddesi, İstanbul Sözleşmesi’nin amacını şöyle tanımlıyor:

– Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak.

– Sözleşme, kadına kadın olduğu için ayrımcılık yapılmasını engelliyor ve kadın, erkek, çocuk, engelli, mülteci, LGBTİ+ bütün bireyleri ev içi şiddetten koruyor.

– Sözleşme, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını tanımlayan ilk bağlayıcı metin olma özelliği taşıması açısından da önemli. Erkek şiddetine karşı yerel, ulusal ve küresel mücadelede de kritik önemde. 

– Erkek şiddeti mağdurlarına psikolojik ve hukuki danışmanlık sağlanması ve yeterli sayıda sığınma evi tahsis edilmesi sözleşmenin koruma maddeleri arasında.

– Yargılamada, kadına yönelik şiddetin suç sayılması ve gerekli cezaların verilmesinin sağlanması da sözleşmeyle öngörülüyor. Sözleşme, kadına yönelik şiddette gelenek, töre, din ya da “namus” gerekçelerini de yaptırıma tabi tutuyor.

Derleyen: Beyza Kural

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.