Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ingeborg Bachmann: Güneş’e (1961-Türkçe altyazılı)

Aşağı yukarı üç yıl önce kanalda iki Ingeborg Bachmann şiir çevirisine yer vermiştim. “Neden bir yenisi daha olmasın?” diye düşündüm geçenlerde. Ne zaman böyle şeyler düşünsem olur olmadık bir sürü şey yakama yapışıyor ve umulmadık gelişmeler neticesinde kollarımı sıvıyorum ve sonrasında da olanlar oluyor. Bu sefer de öyle oldu.

Bachmann’ın 1961 tarihli kaydı demin bahsettiğim diğer şiirlerinin çevirisini yaparken kadim ve yaşlı çeviri listemde kendisine yer etmişti zaten. Onu tozlu raflardan çıkardım ve üzerinde çalışmaya başladım. Bachmann, Güneş’e olan hayranlığını, denizin ve gökyüzünün her güzelliğinin Güneş’in altında anlam kazandığını söylüyor. Dizelerle uğraşırken bunların bana bir şeyi çağrıştırdığını hissediyordum, ama ne olduğunu bir türlü kestiremiyordum.

Doğanın işleyişine adanmış bir şeyler daha vardı, Bachmann’ın tekrar eden sözcüklerini andıran tekrar eden bir şeyler daha vardı, neydi onlar, nota mıydı, bir patikada yürürken arka arkaya dizilmiş ağaçlar mıydı, yağan kar, yığılan yapraklar mıydı? Birkaç gün boyunca aklımı kemirip durdu bu.

Nihayet bir iki gün önce çaktı zihnimde şimşek. Ludovico Einaudi’nin Seven Days Walking albümü. Einaudi de benzer günleri benzer notalarla, benzer ritimlerle, ama ufacık değişiklikler yaparak aktarmayı seçmişti bu albümde. Sayısız defa dinlemişimdir oradaki kimi müzikleri. Karşımdaydı artık Bachmann şiirini neye benzettiğim: Low Mist Var. 1 -Day5.

O ana dek çeviriyi tamamlamıştım aslında, ama hepsini sildim. Bu müzik eşliğinde baştan, tekrar çevirdim. Zaten çeviriyi beni eğlendirdiği için yapıyorum hemen her zaman. Bana yaşattığı yeni deneyimleri sevdiğimden cümleleri yapıp bozmaktan keyif alıyorum. Bu sefer de bir müzik ile bir şiiri birbirine bir biçimde bağlamanın muzipliğini ile geçirdim birkaç günümü.

Doğrusu, iş bittikten sonra bir ikilem yaşadım: Normalde, video kaydında herhangi bir müzik yoktu. Kaydı olduğu gibi yayınlamak oldukça tehlikesiz ve bilindik bir yöntemdi. Ancak bunda beni huzursuz eden, daha da önemlisi bana yetmeyen bir şeyler vardı. Sürecin tamamını olduğu gibi hisleri ve çağrışımlarıyla aktarmak istiyordum. Bachmann’ın sesini yüzlerce defa bu müzik eşliğinde duydum, günlük yaşantımda bir şeylerle uğraşırken bu dizeler bu müzikle dönüp durdu kafamın içinde.

Nihayet beni doyuracak bir çözüme ulaştım: Söz konusu kayıt ile müziği birleştirdim. Bir de yetmezmiş gibi bir sürü cümleyi ortalığa saçarak durumu açıklamaya çalıştım. Hâlâ ve inatla, insanın kendisini anlatmaya çalışmasında müthiş derecede utanç verici bir şey buluyorum.

Bundandır ki, daha fazla sözü uzatıp da kendime eziyet çektirmek istemiyorum.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.