Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Suruç katliamı davasında karar açıklandı: Sanık Yakup Şahin hakkında 34 kez ağırlaştırılmış müebbet, 70 kez 27 yıl hapis cezası verildi

Haber: Beyza Kural & Sedat Elbasan

33 kişinin hayatını kaybettiği 2015’teki Suruç katliamı davasının karar duruşması Hilvan Cezaevi Kampüsü’nde bulunan Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. 

Avukatlar soruşturmanın genişletilmesi ve tek sanık hakkında karar verilerek davanın sonlanmamasını talep etti. Mahkeme heyeti avukatların taleplerini reddetti. Kararını açıklayan mahkeme heyeti, İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi’nin dosyalarının ayrılmasına ve yakalanma emrinin devamına hükmetti. Yakup Şahin hakkında 34 kez ağırlaştırılmış müebbet, 70 kez 27 yıl hapis cezası ve 10 yıl hapis ile 40 bin lira adli para cezası verildi. Koray Türkay, Şahin Tümüklü, Çağla Seven, Fethi Aydın ve avukat Sezin Uçar hakkında da duruşmada “hakaret ve heyeti tehdit” ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulunulmasına karar verildi.

Gün içinde yaşananlar ise şöyle:

Duruşma öncesi valilikten yasak, ailelerden adalet talebi

Hilvan Cezaevi Kampüsü’nde yapılan duruşma öncesi davaya ilişkin açıklamada bulunmak isteyen ailelere, valilik kararı ile cezaevi ve çevresinde “basın açıklaması yapmanın bir hafta süre için yasaklandığı” söylendi. Aileler burada adalet talebini yineledi. 

Suruç aileleri adına konuşan Feti Aydın, “Mahkemelerde hak ve adalet arıyoruz. Bu davayı belki de bitirebilecekler ama bizim benliğimizi bitirebilecekler mi? Elbette bitmeyecek. Adalet mücadelesini sürdüreceğiz. Suruç için adalet herkes için adalet” dedi.

HDP Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü, “Adil bir yargılama olmadı. Sanık olması gerekenler tanık olarak dinlendi, ailelerin talepleri dinlenmedi. Bu davanın takipçisiyiz” diye konuştu. 

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ise şunları söyledi: “Herkes her şeyi bilmekte ama koca binalar içindeki adaletsizlik, gerçek sorumluları bulmak yerine birkaç kişiye sorumluluğu yükleyerek cezasızlık üzerinden süreç yürütmekte. Kamu görevini yapmayanlar yargılanmadığı sürece yeni katliamların önü de açılmış oluyor. Bu katliamlara dur demek için, gerçek sorumluların yargılanması için bu davanın takipçisi olacağız.”  

Sanık sandalyeleri boştu 

Duruşmaya çok sayıda avukat, Suruç aileleri, Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri katıldı. 

Tutuklu tek sanık Yakup Şahin, davanın başından beri olduğu gibi karar duruşmasına da Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Sanıklar için salonda ayrılan 48 sandalyeli alan ise boştu. 

Jandarma mensupları da salonda yer aldı.

Katılanlara ve avukatlarına söz vermeme kararına tepki

Avukat İsmet Coşkun, Adıyaman Barosu’nun davaya katılma talebini iletti. Mahkeme heyeti de “suçtan doğrudan zarar gören sıfatı olmadığı” gerekçesiyle talebi reddetti. 

Mahkeme başkanı, geçen celse beyanda bulunan katılan ve vekillerin beyanlarının bu duruşmada alınmayacağını söyledi. Katılan vekilleri ise buna tepki gösterdi. Mahkeme heyeti, katılan vekilleri ve katılanların bu celsede beyanlarının alınmamasına karar verdi. Gerekçe olarak önceki duruşmada hâkimin reddi talebine dair ikinci söz haklarını kullanmamalarını gösterdi. Avukatlar ise yeni celsede söz haklarının olduğunu söyledi.

Katılanlar ve avukatları karara tepki gösterince jandarma, katılanların ve vekillerinin etrafını sardı. Heyet, duruşmaya 10 dakika ara verdi. Silah ve cop taşıyanların da aralarında olduğu jandarma mensupları, katılanlar, avukatları ve heyet arasında barikat oluşturdu. 

Heyet 20 dakika kadar sonra duruşma salonuna geldi. Mahkeme başkanı duruşmayı başlatırken “duruşma disiplininin mahkeme başkanı tarafından sağlandığı, söz hakkı almayan kişilerin konuşmaması, konuşması halinde ve ayrıca duruşma disiplinini bozması halinde duruşma salonunun dışına alınacağı” uyarısında bulundu. 

Jandarma, avukatlar ile heyet arasında zincir oluşturdu

Avukat Ruken Gülerci, aralarında jandarma olduğu için heyeti göremediğini belirterek, jandarmanın kenarda beklemesini istedi. Mahkeme başkanı ise böyle uygun gördüğünü söyledi.

Mahkeme başkanı, İçişleri Bakanlığı’nın, Suruç katliamının patlayıcılarını temin ettiğini belirttiği Azzo Halaf Süleyman El Aggal’ın dosyasının bu dosya ile birleştirilmesi yönündeki talebi reddetti.

Heyet, söz hakkını kısıtlayan karardan döndü 

Avukat Sezin Uçar, söz alma hakkının kısıtlanmasına tepki göstererek “Hükümetin başındaki isim, davanın kapatılması ile ilgili ne söylüyorsa o doğrultuda yürütüyorsunuz” dedi. Mahkeme başkanı, avukata “Suç işliyorsunuz” derken Uçar, “Deliller dururken bunu kullanmak yerine bu davayı kapatmak istiyorsunuz” diye konuştu. “Yakup Şahin’e ceza verip davayı kapatmak istiyorsunuz. Müdahillerin ve avukatların söz hakkını kısıtlıyorsunuz” diyen Uçar, tüm failleri açığa çıkarmak ve maddi gerçeğe ulaşmak isteniyorsa IŞİD sanıklarının saldırıyı kimin yaptığına dair beyanlarının dikkate alınması gerektiğini belirtti. 

Avukat Serdil İzol, mahkeme başkanından söz hakkı kısıtlamasına dair kararını yeniden değerlendirmesini istedi. Talebi görüşen heyet, söz hakkını kısıtlayan karardan dönerek herkesi dinlemeye karar verdi.

Kayıp yakınlarından adalet talepleri

Avukatların ardından katılanlar olarak Suruç’ta hayatını kaybedenlerin aileleri ve Suruç’ta yaralananlar söz aldı.

Katliamda hayatını kaybeden Ezgi Sadet’in babası Ali Sadet, “20 yaşındaki evladımın katillerini istiyorum. Burada sadece evladımın katillerini görmek istiyorum. Bu katilleri bulamazsanız yargılamazsanız, Sivas’ta, Maraş’ta nasıl katilleri sakladılar, saklarsanız bir başka insanların katliamlarından sorumlu olacaksınız. Buraya koyduğunuz katil yeterli değildir. Arkasında kimler varsa açığa çıkarılmasını istiyorum. Tek talebimiz çocuklarımızı katleden kimler varsa bulunması. Çocuğumu elimden aldılar, burada yardımcı olanlar vardı, onları açığa çıkarmıyorsunuz. Ben isteğimi söyleyince jandarmayla beni ablukaya alıyorsunuz. Yazıktır” diye konuştu.

Ali Sadet konuşurken, Yusuf Şahin’in SEGBİS’ten “Sensin katil” dediği duyuldu.

Süleyman Aksu’nun annesi Kudret Aksu, “Ben katili istiyorum, benim çocuğumu öldüren kişiyi istiyorum. Ahmet Davutoğlu’nun mahkemeye getirilmesini istiyorum. Adalet toprağın altındadır, çıkarılmasını istiyorum. Benim çocuğumun mezarını yedi kere yıktılar. Ben adalet istiyorum. Benim çocuğum yardımsever, iyi bir insandı. Sağ olduğum müddetçe, sonuna bu davayı takip edeceğim. Mahkemenin davayı kapatmasını istemiyorum, adalet istiyorum. Yaşlı bir anneyim, kimsenin öldürülmesini istemem, adalet istiyorum” dedi. 

“Ortada sanık yok”

Duruşmaya verilen aranın ardından jandarma, heyet ve katılanlar arasında değil, salonun kenarında yer aldı.

Murat Yurtgül’ün annesi Şemsiye YurtgülSonuna kadar davacıyım. Katillerin, hukukun, adaletin, buraya gelmesini istiyoruz. Bir kişiyi değil hepimizi öldürdüler. Sizin de çocuklarınız var, hak, hukuk, adalet istiyor vicdanınıza bırakıyoruz” derken amca Yusuf Yurtgül, “Altı yıldır buraya gidip geliyoruz. Çocuklara oyuncak alıp, onları götürmek için gitmişlerdi. Bütün faturayı Yakup Şahin’e kesmeye çalışıyorlar, sistemin bunu istediğini anlıyoruz. Bu olayı bir kişinin yapması mümkün değildir. Bu dava kapatılıp, Davutoğlu ve bu olayda eli olan herkes burada yargılanmadıkça adalet yerine gelmiş sayılmayacaktır. Davutoğlu mahkemeyi bilgilendirmezse, parmağı olan bu insanlar bu cezayı almazsa, buna adalet demem, benim vicdanım rahat etmez. Yakup Şahin’le bu olayı kapatmak vicdan değildir, adalet değildir” diye konuştu.

Ferdane Kılıç’ın eşi ve Nartan Kılıç’ın babası Metin Kılıç, “Katliamın üzerinden altı yılı aşkın süre geçti. Dava iki yılı aşkın sürede açıldı. Bugün yaşananlardan sonra mahkemeden adil bir karar çıkacağını düşünmüyorum. Reddi hâkim talebimin tutanaklarına geçmesini istiyorum” dedi ve heyeti reddetme talebini iletti:

“12 Eylül’de de mahkemede bulundum, bugün burada yaşadığımı orada yaşamadım. Ortada sanık yok. Müştekiler üzerine silahlı gücün yollanması, aramıza askerlik gücü konması… Bundan sonra vereceğiniz kararların şaibeli olduğunu düşünüyorum. Çok küçük bir şeyden bile hakkımızda dava açıldı. Davanın üzeri kapanmaya çalışılıyor.“

Mahkeme başkanı ise “duruşmayı uzatmaya yönelik” olduğunu söyleyerek, reddi hakim talebini reddetti.

Ferdane Kılıç’ın kızı ve Nartan Kılıç’ın kardeşi Sinem Kılıç, “Bir adalet mücadelesi içindeyiz. Bugün karşılaştığımız baskıyı o günden beri yaşıyoruz. Annemi, abimi, en yakın arkadaşlarımı kaybettim. Onlar için yapabileceğim tek şey adalet talebi. Yıllardır boş sanık sandalyelerine karşı konuşuyoruz. Sanık ve adil yargılanma istiyoruz” dedi.

Bahar Nazegül Boyraz’ın eşi Bayram Boyraz, “Bugün bir kez daha üzüldüm. Altı buçuk yıldan beri buraya gelip gidiyoruz. Bir umudum var. Ben evden çıkınca bazı komşularımız derdi, ‘Boşa gidiyorsun mahkemeye, suçluları bulamazsınız’ derlerdi. Kurban olayım sizlere altı buçuk yıldır bir tanenize sert bir şey dedik mi? Taraf olmayın. Sanığın buraya gelip dinlenmesini istedi avukatlarımız, neden izin vermediniz? Sanki bizi sanık gibi görüyorsunuz. Benim eşim rahmetli oldu biliyor musun? Adaletli olun, tek taraflı olmayın, sisteme göre hareket etmeyin” diye konuştu.

“Neden ambulansların geç geldiğini, üzerimize gaz sıkıldığını öğrenemedim”

Veysel Özdemir’in annesi Rabia Özdemir, “Anneyim, içim yanıyor. Adalet yerini bulsun. Oğlum evin küçüğüydü. Bana çok bağlıydı. İki ay çalıştı, çocuklara kitap, oyuncak aldı. Çok duygusaldı oğlum, yardımseverdi. Ben adalet istiyorum, oğlumun katilini istiyorum” dedi.

Suruç yaralısı Yasin Can ise şunları söyledi: “Bu tiyatronun sahnelenmesinden biz de bıktık. Adaletin sağlanması talebimiz var ama görüyoruz ki ne bunu yapacak erk, ne yönetim ne de bunu umursayan, görevinin sorumluluğunu taşıyan memurlar var karşımızda. DAEŞ tarihteki hak ettiği çöplüğe kavuştu. Onlara destek verenler, onlarla birlikte hareket edenler de zamanı ve yeri gelince tarihin çöplüğünde yerini bulacak. Bizim yapmamız gereken, heyet olarak, bunların tasına değirmenlerine su taşımak olmaması gerekir. Tek istediğim buradan eve gittiğinizde başınızı yastığa koyduğunuzda vicdanınızın rahat olmasıdır.”

Cemil Yıldız’ın eşi Sultan Yıldız, duruşmada yaşananlara “22 keredir geliyoruz. Sanki katliam olmamış, 33 insan ölmemiş gibi heyet orada oturdu. 33 insan ölürken böyle bir güvenlik yoktu. O zaman niye bu güvenliği almadılar? Bugün yaşadığımız çok zalimaneydi” diyerek tepki gösterdi.

Suruç yaralılarından Çağla Seven, “Yaşam hakkı yanında barış hakkı da hedef alındı. Artık sözün sonuna geldiğimizin farkındayız. Son noktaya nasıl geldiğimizi anlamakta güçlük çekiyorum. Sanık sandalyeleri bomboş. Bir tek insanı getirip ‘katiliniz’ diyemediniz. Bize tek bir belge dahi sunamadınız. Neden olduğunu bilmiyoruz. Yıllar sürseydi, gelmeye gitmeye devam ederdik. Keşke bu salonlarda sanıkları dinleseydik. Buraya gelip derdimizi anlatmaya çalışıyoruz. Ben neden ambulansların geç geldiğini, üzerimize gaz sıkıldığını, bunların hiçbirini öğrenemedim. Devlet bu katliamı önlemedi, sonrasında bize sağlık hizmeti sunmadı, en sonunda ‘terörist’ olarak bizi ilan etti. Hakikat hakkımız gaspedilerek buradan ayrılmak zorunda bırakılıyoruz. Adalet toplumun vicdanı. Toplumun vicdanında katil çok açıktır ve bize haklılığımızı teslim edecektir” diye konuştu.

Uğur Özkan’ın babası Mehmet Özkan, sanık Yakup Şahin’e, “Savcı geçen celse suçluları saydı. Neden bu kadar kişinin içinde sadece seni seçti, seni tutuklandın? Sen suçsuzsun demiyorum. Onlar da suçluydu. Kimle bu anlaşmayı yaptın?” diye seslendi.

Yakup Şahin de Mehmet Özkan‘a, “Kimseyle anlaşmam yok. Sadece sahipsiz olduğum için bu dosyaya kondum. Ne avukatım var ne bir şeyim var. Kim hayatına karşılık böyle bir anlaşma yapar?” cevabını verdi.

Mehmet Özkan sözlerine şöyle devam etti: “Biz hep mahkemeye saygılı olduk. Biz hayatta mahkemeye saygısızlık yapmadık. Altı senedir bu evlat acısıyla buraya geliyoruz. Bu kırık kalple İstanbul’dan buraya geliyoruz. Acaba siz biliyor musunuz ne durumda geliyoruz? Geçen mahkemede her şeyimizi reddettiniz, bu kadar da olmaz. Siz de biraz düşünün bu insanlar ne durumdadır diye. Sonuna kadar bu davanın peşindeyiz.”

“Sorumlular, IŞİD’e ‘öfkeli çocuklar’ diyenlerdir”

Çağdaş Aydın’ın babası Feti Aydın, “Bugün yaşananları gördükçe bu davanın ne kadar organize hazırlanıp kapatılmasının düşünüldüğünü görüyorum. Aileleri güvenlik gücü ile susturmaya çalışıyorsunuz. Hangi güvenlik gücü bizi susturabilir? Size vermişler bir talimat, bu talimatı yerine getirmek için bizi, avukatlarımızı susturuyorsunuz. Bu böyle olmaz” diye konuştu.

Suruç yaralılarından Volkan Uyar da, “Ayan beyan ortada gerçekler. Yakup Şahin tek başına bu organizasyonun en fazla kapıdaki mandalı olabilir. Sorumlu olanlar, o günün öncesinde IŞİD’E öfkeli çocuklar diyenlerdir. Katliamın ertesinde kamera kayıtlarını saklayanlar, valisini, dönemin başbakanını savunanlardır. Sorumluların hepsinden davacıyız” dedi.

Suruç yaralılarından Ali Rıza Aslan “20 Temmuz 2015’te Suruç’a geldik. ATM’de para çekmeye çalışırken sivil polis gelip kimliklerimizi sordu. Orada olduğumuzu herkes biliyordu. Anlatıp gidiyoruz, siz de biliyorsunuz her şeyi. Bu katil buraya gelmeden nasıl karar verebilirsiniz? Açıklayın bize, bir şey söyleyin. Kimin arkasında kimler var? Sizler de biliyorsunuz. Lütfen bu şekilde bir hareket edin. Bunu yapmalısınız, sizin göreviniz bu” diye konuştu.

Hatice Ezgi Sadet’in ablası Özden Sadet “Biz Suruç aileleri 20 Temmuz günü bomba haberinin ertesi günü ağıtları birbirlerine karışanlarız. Siz bu mahkemeyi kapatmak isteyenlersiniz. Bunun münferit olay olduğuna bizi inandırmaya çalışanlarsınız. Bizler bu dosyanın adalet arayışçılarıyız. Mahkeme bugün bitecek, beklediğimiz sonucu göreceğiz. Mahkeme bittikten sonra adalet arayışımıza devam edeceğiz” dedi.

Biz apaçık bir siyasi hesaplaşmanın içindeyiz”

İsmet Şeker’in kızı Dilek Kaya, “Biz sadece adalet istiyoruz. Neden öldürdüler? Emniyet neden görevini yapmadı, gaz sıktı? Yakup’u suçluyoruz ama bunu tek biri yapmış olamaz. Bu davayı aydınlatırsanız, asıl katilleri yargılarsanız o zaman adalet gelecek” ifadelerini kullandı.

Suruç yaralılarından Koray Türkay da, “Burada benim hiçbir talebim yok. Biz de netiz, siz de çok netsiniz. Bu mahkeme heyetinin tutumu saray açısından takdire şayandır, adalet ve hakikat adına rezalettir. Ya çıkarlar uğruna tüm mevkileri adaletin karşısına koyanlar ya da hakikat ve adalet kazanacak. Ak ve kara kadar birbirimizden uzağız. Tarihin bize gösterdiği hakikatin, gerçeğin mutlaka kazanan olacağıdır” dedi.

Suruç yaralısı ve Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü Biz apaçık bir siyasi hesaplaşmanın içindeyiz. Mahkeme heyetini reddediyoruz, ‘Mahkemeyi uzatmak istiyorsunuz’ diyor. Siz her gün bu acıyla yüzleşmenin ne demek olduğunu biliyor musunuz?” diye sordu.

Suruç yaralısı Kenan Yıldızerler ise “Sokakta mısır patlatıyorum, bir çuval mısır, mangal, elek ve topladığım oyuncakları götürecektim. Suruç’ta yapılan katliam insanlık suçudur. Altı buçuk yıldır adalet bekliyoruz. Anayasal hukuk düzeninin yürütücüsü olduğunuza dair içtiğiniz yemini hatırlamanızı talep ediyorum. Sürece bakıldığında malesef anayasal yemin eden hâkimler tarafından anayasal haklarım reddediliyor. Biz adalet istiyoruz” dedi.

Avukatlar, reddedilen taleplerini hatırlattı

Katılanların ardından söz verilen katılan vekilleri, soruşturma ve yargılama sürecindeki eksiklikleri, taleplerini dile getirdi.

Avukat Serdil İzol, amaçlarının dosyanın tüm faillerinin ortaya çıkması olduğunu belirtti. Yargılama ve soruşturmada tespit ettikleri hukuksuzlukları şöyle aktardı:

“18 ay süren soruşturmada, şüpheli olması gereken, Abdullah Ömer Aslan isimli şahıs hakkında takipsizlik kararı verildi. Olayda halk tarafından yakalanan biriydi. Tanık olarak dosyada dinlendi. Çelişkili beyanlarına rağmen talebimiz üzerine yapılan suç duyurusu sonucu savcılık tekrar takipsizlik kararı verdi. Ahmet Davutoğlu’nun açıklaması vardı. Kendisi hakkında suç duyurusu yapılması talebimiz reddedildi, tanık olarak dinlenme talebimiz de reddedildi. İki firari sanık, Ankara, Amed, Suruç katliamının bir numaralı failleri. Deniz Büyükçelebi ve İlhami Bali hakkında mahkeme işlem yapmadı. Kayıp beş saatlik görüntüye dair araştırma yapılması taleplerimiz vardı, mahkeme tarafından araştırma yapılmadı. Suruç emniyet müdürü hakkında ceza davası açıldı, bu dosya ile birleştirilmesini istedik, işlem yapılmadı. Deniz Büyükçelebi ve İlhami Bali’nin eşlerinin dinlenmesini talep ettik, dosyaların birleştirilmesi taleplerimiz reddedildi.

“Tüm faillerin sanık olarak yargılanmasını istedik”

“11 Ocak’ta İçişleri Bakanlığı, Azzo Halaf Süleyman El Aggal’ın Suruç katliamı bombasını teslim eden kişi olduğuna dair açıklama yayımladı. Bu şahıs hakkındaki bilgilerin dosyaya gönderilmesini istedik. Savcılık makamı sadece araştırma tutanağını gönderdi. 29 Eylül’de mahkemenizde dava açıldığını öğrendik. Davanın sanığı olması gerekir ama talebimiz reddedildi. Yakup Şahin hakkındaki mütalaaya katılıyoruz ancak yargılama ve soruşturma aşaması kısmında tüm faillerin sanık olarak yargılanmasını istedik. Buna dair ilerleme olmadı. Bu davaya müdahil olması gereken İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı’dır ama böyle bir talepleri olmadı. Devletin en üst kademesini ilgilendiren bir dosya ama Suruç katliamının aydınlatılması ile ilgili bir adım atılmadı. Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün irtibatta olduğu kişilerle ilgili yapılan tespit yok. Yakup Şahin’in mahkemeye gelmesini istedik, soru sorma hakkımız elimizden alındı.”

Soruşturmanın genişletilmesi ve yeniden mütalaa talebi

Avukat Sezin Uçar yargılama sürecine dair şöyle konuştu:

“Şekilsel anlamda yapmanız gereken şeyleri dahi yapmadınız. İçişleri Bakanlığı, Suruç katliamının faillerine dair açıklama yapıyor ve bazı isimleri paylaşıyor. Başbakanlık yapan bir insan Suruç katliamının da içinde olduğu döneme dair bilgisini paylaşıyor. Bu kişiyi tanık olarak dinlemiyorsunuz. Gar katliamı dosyasında bazı gerçekler ortaya çıkıyor, dikkate almıyorsunuz. Çok somut gerekçelerle yargılamadan çekilmeniz gerektiğini söyledik, yargılamayı uzatmak istediğimizi söylediniz. Müvekkillerimizin bir çıkarı yok yargılamanın uzamasından. Biz bu davanın hızlı çözülmesini istiyoruz. Davayı uzatmak gibi bir niyetimiz yok. Kamu görevlilerinin yargılanması ile bu davanın birlikte görülmesi talebimizi de reddettiniz. Maddi gerçeğin açığa çıkması için yargılama faaliyeti yürütmediğiniz bizim açımızdan ortada. Sizden bu yargılamada Ankara katliamı dosyasındaki yargıçların gösterdiği özeni göstermesini bekliyorduk.”

Avukat Uçar, soruşturmanın genişletilmesi ve dosyanın yeniden mütalaaya gönderilmesi taleplerini iletti. 

Söz alan diğer katılan avukatları da yargılamanın bu aşamada, bir sanığın cezalandırılarak bitirilmemesi gerektiğini, tüm sorumluların belirlenip yargılanması taleplerini yineledi.

Mahkeme heyeti, soruşturmayı genişletme talebini reddetti. Sanık Yakup Şahin, mütaalaya karşı savunmasında, “Kurban seçildiğime inanıyorum. ‘Mütalaaya aynen iştirak ediyoruz’ diyen katılan vekillerine yazıklar olsun. Kendi vekilleri olsa beraat talep ederlerdi. Beraatımı talep ediyorum” dedi. Heyet, karar için duruşmaya yine ara verdi.

Kararını açıklayan mahkeme heyeti, İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi’nin dosyalarının ayrılmasına ve yakalanma emrinin devamına karar verdi. Yakup Şahin, 34 kez ağırlaştırılmış müebbet, 70 kez 27 yıl hapis cezası ve 10 yıl hapis ile 40 bin lira adli para cezasına çarptırıldı. Koray Türkay, Şahin Tümüklü, Çağla Seven, Fethi Aydın ve avukat Sezin Uçar hakkında ise duruşmada “hakaret ve heyeti tehdit” ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulunulmasına karar verildi.

Ne olmuştu?

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun (SGDF) çağrısıyla, 20 Temmuz 2015’te, Suriye’nin kuzeyindeki Kobani’ye oyuncak ve insani yardım malzemeleri götürmek için Şanlıurfa’nın Suruç ilçesine gelenlerin açıklamada bulundukları sırada bir IŞİD üyesi tarafından intihar saldırısı düzenlenmiş, saldırıda 33 kişi hayatını kaybetmiş, 100’e yakın kişi yaralanmıştı. 

Saldırıya dair bir tutuklunun olduğu dava avukatların soruşturmanın genişletilmesi, heyetin reddi de dahil hiçbir talebi karşılık bulmadı. 

Davanın tek tutuklu sanığı Yakup Şahin duruşmalara hiç getirilmedi. Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmalara katıldı. 

Savcı, 27 Mayıs 2021’deki 19. duruşmada mütalaasını vererek Yakup Şahin hakkında 34 kez ağırlatılmış müebbet hapis istedi. Firari sanıklar İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi’nin dosyalarının ise ayrılmasını istedi.

Suruç’ta hayatını kaybeden 33 kişinin isimleri şöyle:

Uğur Özkan, Kasım Deprem, Polen Ünlü, Hatice Ezgi Sadet, Cemil Yıldız, Çağdaş Aydın, Nazlı Akyürek, Fikriye Ece Dinç, Mücahit Erol, Murat Yurtgül, Emrullah Akhamur, İsmet Şeker, Okan Pirinç, Nartan Kılıç, Ferdane Kılıç, Serhat Devrim, Mehmet Ali Barutçu, Erdal Bozkurt, Süleyman Aksu, Koray Çapoğlu, Cebrail Günebakan, Veysel Özdemir, Nazegül Boyraz, Alper Sapan, Alican Vural, Osman Çiçek, Vatan Budak, Dilek Bozkurt, Büşra Mete, Yunus Emre Şen, Aydan Ezgi Şalcı, Mehmet Ali Varol, Mert Cömert.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.