Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Kadro alamayan akademisyenler anlatıyor: “Türkiye’de eğitim sistemi bilimden çok uzak, üniversitelerde eğitim veren hocaların dil yeterliliği yok – Atamalarda yasal, sistemsel ve torpile dayalı sorunlar var”

Türkiye’de üniversitelerde çalışan akademisyenler profesör, doçent, doktor öğretim üyesi, öğretim görevlisi ve araştırma görevlisi gibi kadrolarda istihdam ediliyor. Ancak Türkiye genelinde özellikle ilçelerde bulunan meslek yüksekokulları ve üniversitelerde akademisyen istihdamına ilişkin ciddi sorunların olduğu kamuoyunda sıklıkla tartışılıyor. Ege Üniversitesi’nde doktora yapan ve dokuz yıldır kadro alamayan akademisyen Ecrin (*) Medyascope’a akademide yaşanan sorunları anlattı. Ecrin, yüksek lisans ve doktora programlarında eğitim veren hocaların da yabancı dil eksikliği olduğunu ve bu nedenle güncel verilerin (literatür taramalarının) takip edilemediğini, okumaların yapılamadığını söyledi. 

Üniversitelerde akademisyen kadrolarına ilişkin yasal, sistemsel ve torpile dayalı sorunların olduğunu belirten Ecrin, “Dr. Öğr. Gör. kadrosuna alım yaparken proje yöneticiliği isteniyor. Ancak Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) yöneticisi olmanız için bir üniversitede kadronuz olması gerekiyor. Yani yüksek lisans yaparken atanamadıysanız, doktora yaparken atanmanız oldukça zor” dedi. 

“Üniversitelerde kadro açıkları nedeniyle çok ciddi bir rekabet ortamı var”

Üniversitelerin disiplinlerarası çalışmalarında ciddi sorunlar yaşandığını ve sosyal bilimlerin yapay zekâ ve otonom sistemleri projelerine entegre edilmediğini belirten Ecrin, bu yüzden Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’na (TÜBİTAK) proje başvurusu yapamadığını söyledi. Ecrin, üniversitelerdeki kadrolara başvuruların çok fazla olduğunu, kadrolaşmayı engellemek için yapılan düzenlemelerin akademide çok ciddi sorunlara yol açtığını belirterek şöyle konuştu: “Sosyal bilimlerde yapay zekâ ve otonom sistemler üzerine çalışıyorum. TÜBİTAK,  için proje hazırladığımda bölümüm sosyal bilimler olarak geçtiği için projeye başvuru dahi yapamıyorum. Kadro alamadığım için mali müşavir oldum. Dört yıldır ruhsatım var. Üniversitelerde eskiden dış ticaret gibi alanlara biz de başvuru yapabiliyorduk. Artık bu durumun da önü kesildi. Meslek yüksekokullarında dahi sözleşmeli olarak ders veremiyorum.” 

“Üniversitelerde güncel veriler, literatür takip edilemiyor, öğretim görevlilerinin dil yeterliliği yok”

Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) açıkladığı 2020-2021 öğretim yılı yükseköğretim istatistiklerine göre, üniversitelerde kayıtlı toplam öğrenci sayısı 8 milyon 240 bin 997. Öğretim görevlilerinin sayısı ise 91 bin 233. Öğretim görevlilerinin yeterlilikleri ise ciddi tartışma konusu. YÖK tarafından akademide “kalite ve liyakati” artırmaya yönelik düzenlemeler yapılmış ve bu düzenlemelerle üniversitelerdeki kadrolaşmanın önüne geçilmek istenmişti. YÖK’ten yapılan açıklamaya göre, kurulun tespitleri ve öğrencilerden gelen talepler üzerine, “yabancı dille eğitim ve öğretim yapılan programlardaki” öğretim görevlisi kadroları ile “yabancı dil dersi veren öğretim görevlisi” kadrolarına atanmak için aranan asgari puan şartı 85’e yükseltildi. Böylelikle öğrencilere “yabancı dil eğitimi verecek hocalarda” aranacak yabancı dil yetkinliği yükseltilerek eğitim kalitesi artırılacaktı. Ancak mevcut durumun bunun tam tersi olduğunu söyleyen Ecrin, üniversitelerde eğitim veren hocaların yabancı dil eksikliğinden kaynaklı güncel verilerin takip edilemediğini ve ve tez çalışmaları için gerekli okumaların yapılamadığını söyledi.

“Evli ve çocuklu olduğum için başvurularım reddedildi”

Akademide yapılan başvurularda kadınların evli ve çocuklu oldukları gerekçesiyle reddedildiklerini vurgulayan Ecrin, “Ege Üniversitesi ve Yaşar Üniversitesi’nde yaşadığım sorunlardan biri de buydu. Özellikle evli ve çocuklu kadınların akademide çalışması istenmiyor. Yaşar Üniversitesi’nde iki defa mülakata girdim. Son mülakatımda kadın olan bir öğretim görevlisi bana, ‘Dokuz-beş nasıl çalışacaksın, çocuğun var. Sen sürekli izin alırsın’ dedi. Yani mesele akademik çalışmalar falan değil. Kaldı ki ben o süreçte para kazanabilmek için koca bir fabrikanın muhasebesini tutuyordum. Daha uzun saatler mesai yapıp bir yandan doktora tezi hazırlıyordum” dedi. 

“Türkiye’de bilime destek yok” 

Polonya’da bir yıl yüksek lisans eğitimi gördüğünü anlatan Ecrin, Türkiye’de bir şeyler yapmak istediğini için geri döndüğünü ancak kendi ülkesinde hiçbir destek alamadığını belirtti. Ecrin sözlerini şöyle sürdürdü:  

“Türkiye’de bir şeyler yapmak istediğim için geri döndüm ancak projelerim kabul edilmedi ve bu süreçte destek görmedim. Aç kalmamak için muhasebecilik yapıyorum. Türkiye’de bilimden çok uzak bir eğitim sistemi var. İnsansız hava araçları (İHA) üzerine çalışmalar yapıyorum ancak bir kurumdan dahi geri dönüş alamadım. Türkiye’de her şey ticaret olarak algılanıyor, bilim dahi. Bu süreçte doktora tezimin bitecek olmasına rağmen yurtdışına başvurularda bulundum. Tekrar doktoraya başlayacak olmama rağmen gitme kararı aldım.” 

“Akademideki kadro alımlarındaki en önemli sorun torpil”

Diğer yandan üniversitelerde kadro alımlarında çok ciddi torpillerin olduğunu belirten Ecrin, “Akademide torpil çok büyük bir sorun. Burada akıl sınırlarını kaldırmanız gerekiyor. Sadece kendi yaşadıklarımdan bahsedeceğim” diyerek şunları anlattı: 

“Muş’ta kadro için mülakata iki kişi girdik. Ben gittiğimde okulun binası yoktu, Halk Eğitim’de sınav yaptılar. Sınava benimle birlikte gelen kişiden puanım yüksekti. Kadın bana açık açık, ‘Sen neden geldin ki, ben zaten burada malum partinin misafirhanesinde kalıyorum. Kadın kollarında yöneticiyim. Almanya’dan doktora ayarladım kendime. Buradan gelen para da burs olacak bana, zaten sonra orada kalacağım’ dedi. Sonra sınav komitesindeki bir hoca, ‘İstersen bir sonraki kadroyu sana açalım’ dedi ama ben kabul etmedim.

Sakarya’da da iki defa mülakata girdim. İkincisinde sözlü mülakatta ekonomi politik bir soru sordular. Soruyu hem klasik hem neoklasik iktisadi kuramlar çerçevesinde açıklarken yanında bir de Marksist açıklamaları ekledim. Ayrıca devletin rolü ile ilgili bir soruya hem Kant’tan hem de Marks’tan alıntı yaparak cevap verdim. Sonrasında, beni fazla anarşist buldukları için kabul edilmediğimi öğrendim. Bilim yapacaksınız ama en büyük paradigmalardan birini görmemezlikten gelmeniz isteniyor. 

Diyarbakır ve Mardin’de sınav belgelerimi tam göndermeme rağmen değerlendirmeye sokulmadım. Hatta birinde ilk sıralarda yer aldığım liste, yayınlandıktan bir gün sonra değiştirildi.”

Röportaj yapılan kişinin ismi değiştirilmiştir (*) 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.