Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

BeşiBirYerde (37): Tarihteki en önemli beş uluslararası iklim zirvesi

Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin imzalandığı 1994’ten beri taraf ülkelerin katılımıyla her sene toplanıyor. Bu yıl İskoçya’nın Glasgow şehrinde 26’ncısı düzenlenen zirveye, sözleşmeye taraf olan 197 ülkeden liderler ve temsilciler katılıyor. COP26 (tarafların 26. konferansı) olarak da bilinen zirvede küresel ısınma, karbon salımı, cinsiyet eşitliği, enerji ve finans gibi birçok konu tartışılacak. Peki bu yıl 26’ncı kez düzenlenecek iklim zirvesinden önce, tarihte iklim konusunda ne gibi adımlar atılmıştı? “BeşiBirYerde” serimizin 37’nci bölümünde, uluslararası toplumu ve dünya liderlerini bir araya getiren, tarihin en önemli beş iklim zirvesini derledik.

1- Stokholm Konferansı, 1972

1949’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Bilimsel Konferansı, doğal kaynakların korunması ve verimli kullanılması konularını ele alan ilk Birleşmiş Milletler (BM) toplantısı olarak tarihe geçti. Ancak konferansın odak noktası, kaynakların korumasından çok bunların ekonomik ve sosyal kalkınma için nasıl yönetileceği üzerineydi. 1968’e kadar, hiçbir önemli BM organı, çevre sorunlarını odağına almadı. BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi, çevre ve iklim sorunlarına ciddi ilgi gösteren ilk kurum oldu. Bu şekilde konsey, ilk Birleşmiş Milletler İnsani Çevre Konferansını düzenlemeye karar verdi.

5-16 Haziran 1972 tarihleri arasında İsveç’in başkenti Stokholm’de düzenlenen konferansta, insani çevrenin korunması ve iyileştirilmesine yönelik ilkeleri belirleyen bir bildiri ve uluslararası düzeyde öneriler içeren çevresel eylem planı kabul edildi. Bildirge, iklim değişikliği konusunu ilk kez gündeme getirerek, hükümetleri iklim değişikliğine yol açabilecek faaliyetler konusunda dikkatli olmaları için uyardı. Stokholm Konferansı sonucunda merkezi Kenya’nın başkenti Nairobi’de bulunan BM Çevre Programı kuruldu.

2- Rio Zirvesi, 1992

1990’ların başında, iklim değişikliği konusunda daha güçlü bir uluslararası eyleme ihtiyaç olduğunu düşünen BM, bu konuda küresel bir anlaşmanın gerekli olduğunu savunuyordu. BM Genel Kurulu, 1992’de Brezilya’nın Rio de Janeiro şehrinde Çevre ve Kalkınma Konferansı’nın toplanmasına karar verdi. Daha sonra “Dünya Zirvesi” olarak anılacak bu konferansın ardından, kalkınma ve çevresel işbirliği konusunda küresel fikir birliğini vurgulayan Rio Deklarasyonu ve Gündem 21 belgeleri yayımlandı.

Rio Konferansı’ndaki en önemli olay Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (BMİDÇS) imzaya açılmasıydı. İklim değişikliği konusunda o zamana kadarki en önemli uluslararası eylem olan sözleşmeyle taraf ülkeler, atmosferdeki sera gazı miktarındaki artışı ve insanın iklim üzerindeki müdahalesini önlemek için vaatlerde bulundu. 1994’te sözleşmenin yürürlüğe girmesinden bir yıl sonra, 1995’te, bu yıl 26’ncısı gerçekleşen COP Zirvesinin birincisi Berlin’de toplandı

3- Kyoto Zirvesi, COP3, 1997

Japonya’nın Kyoto şehrinde aralık 1997’de toplanan COP3 zirvesinin en önemli iklim eylemlerinden biri olarak kabul edilmesinin nedeni, şüphesiz ki konferans sonucunda imzalanan Kyoto Protokolü. COP3 Zirvesinin ardından 11 Aralık 1997’de İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine eklenen Kyoto Protokolü ile hükümetler, 2008-2012 taahhüt döneminde karbondioksit ve diğer sera gazı emisyonlarını, 1990 yılındaki seviyelerinin en az yüzde 5 altına düşürme sözü verdi. Öte yandan protokol, 16 Şubat 2005’te, yani imzaya açıldığı 1998 yılından yedi yıl sonra, 160 ülke tarafından müzakere edildikten sonra yürürlüğe girdi.

Kyoto Konferansı ile ilgili en çarpıcı olaylardan biri Avustralya’nın sera gazı salımı konusundaki vaatleri oldu. Amacı sera gazı salımını azaltmak olan Kyoto Protokolü çerçevesinde İngiltere, karbon emisyonunu yüzde 12,5, Japonya yüzde 6,5, Kanada ise yüzde 6 oranında azaltma sözü verdi. Öte yandan bugün de iklim değişikliğiyle mücadele konusunda kötü bir üne sahip olan Avustralya, aynı dönem karbon emisyonunu yüzde 8 oranında artıracağını açıkladı.

4- Kopenhag Zirvesi, COP15, 2009

İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı’nın 15. oturumu Danimarka’nın ev sahipliğinde başkent Kopenhag’da gerçekleşti. COP15 olarak anılan konferans ayrıca, Kyoto Protokolü’ne taraf olan ülkelerin 5’inci konferansı olarak da bilinmektedir. Kopenhag Zirvesi’nin en önemli özelliği, hükümetlerin iklim değişikliği politikalarını siyasi anlamda en üst düzeye çıkarmasıdır. Yaklaşık 115 dünya liderinin katılımıyla gerçekleşen konferans, o zamana kadarki en büyük dünya liderleri toplantılarından biri olarak tarihe geçti.

Kopenhag Konferansı, Kyoto Protokolü ile anlaşmaya varılamayan konular için ikinci bir şans oldu. Bu şekilde taraf ülkeler, Kopenhag Anlaşması etrafında toplanarak yeni iklim hedefleri belirledi. Anlaşmayla birlikte taraf ülkeler, ortalama küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi döneme kıyasla 2°C olarak sınırlandırma sözü verdi. Ayrıca anlaşmayla birlikte gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamasına ve sera gazı salımını azaltmaya yönelik yatırımlar yapmasına yardımcı olmak amacıyla 100 milyar dolarlık finansman sağlamayı vaat etti.

5-Paris Zirvesi, COP21, 2015

Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenen COP21 Zirvesi, konferansın ardından imzalanan Paris Anlaşması ile birlikte iklim değişikliği eylem tarihinin kilometre taşlarından biri oldu. 12 Aralık 2015’te imzalanan ve 2016’da yürürlüğe girerek ülkemizde ve dünyada sıkça tartışılan Paris Anlaşması, ilk kez gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında net bir ayrım yapmadan tüm tarafları iklim değişikliğiyle mücadele etmeye davet etti. Paris Anlaşmasının en önemli amaçlarından küresel ısınmayı sanayi öncesi seviyelere kıyasla 2°C, hatta tercihen 1,5°C ile sınırlamak. Bu sıcaklık hedefine ulaşmak için anlaşmayı imzalayan ülkeler, sera gazı emisyonunu 21. yüzyılın ortasına kadar en hızlı şekilde düşürmeyi vaat ediyor.

Paris Anlaşması’nın uluslararası basında en çok tartışıldığı dönemlerden biri, eski Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump’ın, anlaşmadan çekileceklerini açıklamasıyla yaşandı. Dünyanın en büyük sanayilerinden birine sahip ABD’nin, küresel karbon emisyonundaki payının büyüklüğü bakımından anlaşmaya taraf olması oldukça önem taşıyordu. Trump döneminde ABD’nin anlaşmadan çekilmesiyle başlayan süreç, Şubat 2021’de Başkan Joe Biden hükümetinin anlaşmaya geri dönmesiyle sonuçlandı.

Paris Anlaşması, Türkiye gündemini de oldukça meşgul eden konulardan biri oldu. Türkiye, 2016’da imzaladığı Paris Anlaşması’nı 6 Ekim 2021’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) onayladı. Anlaşma, Türkiye’nin sanayileşmiş ülkeleri ilgilendiren ve bu ülkelerden daha büyük vaatler bekleyen “Ek I” bölümünde yer alması nedeniyle yıllarca onaylanmamıştı. Öte yandan, Ekim 2021’de TBMM, Paris Anlaşması’nı desteklediğini ancak anlaşmayı gelişmekte olan bir ülke olarak onayladığını belirtti. Milletvekilleri ayrıca, anlaşmayı yalnızca ülkenin “ekonomik ve sosyal kalkınma hakkına zarar vermediği takdirde” uygulayacaklarını söyledi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.