Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

COP26’nın ilk iki gününden izlenimler: Mesajlar ve taahhütler umut dolu fakat uygulamadaki belirsizlikler sürüyor

Paris Anlaşması’nın yürürlüğe girmesinin beşinci yılında İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenen 26. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliğiyle Mücadele Çerçeve Sözleşmesi (BMİDMÇS) Taraflar Konferansı’nda gelişmiş ülkeler daha fazla sorumluluk alacaklarını, iklim değişikliğine karşı savunmasız ülkelerse küresel çabaların artırılması gerektiğini söylüyor. Yıllar önce sözü verilen iklim değişikliği fonlarının bile toplanamadığı düşünüldüğünde, gelişmiş ülke siyasetçilerinin niyet beyanlarına herkes kuşkuyla yaklaşıyor. G20 Zirvesi’nde ölçülebilir hedefler çıkmaması, COP26’dan beklentileri azalttıysa da ormansızlaşma ve metan salımları konusunda zirvede varılan uzlaşılar umut yaratıyor.

Koronavirüs salgını yüzünden bir yıl ara verilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliğiyle Mücadele Çerçeve Sözleşmesi (BMİDMÇS) Taraflar Konferanslarının 26’ncısı, Paris Anlaşması’na taraf ülkelerin bu yılki zirvede karbon emisyonu azaltım taahhütlerini yenilemesi gerektiği için heyecanla başladı.

Başlangıç oturumunda konuşan isimlerden UNFCCC Yönetici Sekreteri Patricia Espinosa, oyun teorisine dönen taahhüt sistemini üstü kapalı şekilde hedef alınca zirvenin tonu ortaya çıkmaya başladı: “[Dünya devletlerine hitaben] Sizi, kendi ajandalarınızın ötesine, birlikte başarmaya çalıştığımız şeye bakmaya çağırıyorum.”

Kyoto Protokolü’nün aksine, Paris Anlaşması taraf ülkelerin gönüllü karbon emisyonu azaltım katkılarına dayanıyor. Ancak taraf ülkelerin, kolektif olarak endüstri öncesi döneme kıyasla küresel sıcaklık artışını önce 2, bu başarılırsa 1,5 derecede tutma sorumluluğu var.

Yine de özellikle gelişmiş ülkeler, birbirlerinin azaltım taahhütlerine göre pozisyon belirlemeye ve küresel rekabetçiliklerini korumaya çalıştığı için gönüllü azaltım katkılarına dayalı Paris mekanizması şimdiye kadar büyük başarılar elde edemedi. Bu tabloya, gelişmiş ülkelerle ekonomik rekabetlerinde geride kalmamak için karbon emisyonuna yol açan faaliyetlerini kısıtlamada isteksiz davranan gelişmekte olanlar da ekleniyor. Gelişmekte olan ülkeler, tarihsel karbon emisyonlarında gelişmiş ülkelerin payının daha büyük olduğunu iddia ederek iklim eylemine geçmekte yavaş davranıyor. İklim değişikliğinin etkilerini en çok hisseden küçük ada ülkeleri ve aşırı iklim olaylarına karşı daha kırılgan olan yoksul ülkelerse, hem gelişmiş ülkeleri hem de gelişmekte olan ülkeleri sorumluluk almadıkları ve söz verdikleri iklim fonlarını hayata geçirmedikleri için suçluyor.

İklim fonları meselesi: Yetersiz olmasına rağmen bir araya getirilemiyor

COP26 Başkanı Alok Sharma ile UNFCCC Yönetici Sekreteri Patricia Espinosa’nın, zirvenin ilk gününde basın mensuplarının sorularını yanıtlamak için düzenlediği toplantıda en çok değinilen konu iklim fonlarıydı.

COP26 Başkanı Sharma, kömürden çıkış konusunda katedilen mesafeden mutlulukla söz etse de iklim fonları konusunda kendisine yöneltilen sorulara karşılık hayal kırıklığını gizlemedi.

2020 yılında hedeflenen 100 milyar dolarlık iklim fonu toparlanamadı. 2021 için aynı miktardaki hedefin 80 milyar dolarlık kısmı bir araya getirilebildi. COP26 Başkanı Sharma, 2023 ve sonrası için bu meblağın toparlanabileceğini garanti edebiliyor.

COP26 Başkanı Alok Sharma

Bir gazetecinin, “Acaba fonların miktarı ihtiyaçlarla orantılı mı? İhtiyaç ile oluşturulan fonlar arasında uçurum var. ABD ve Avrupa için oluşturulan koronavirüs kurtarma fonlarıyla kıyaslandığında iklim fonları çok küçük kalıyor” sorusunu yönelttiği Sharma, iklim fonlarının ihtiyacı karşılamaktan uzak olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı.

İklim fonları gerçekten de koronavirüs salgını için oluşturulan kurtarma paketleriyle yarışabilecek seviyede değil.

Sadece ABD 1 trilyon doların üzerinde kaynağı koronavirüs fonları kapsamında mobilize etti. Avrupa Birliği için oluşturulan kurtarma paketinin büyüklüğü ise 2 trilyon euronun üzerindeydi.

Sharma, 100 milyar dolar hedefinin ilk olarak 2009’da ifade edildiğini, sonrasında 2015 yılında Paris’te aynı hedefin yinelendiğini söyledi: “100 milyar dolar ciddi bir miktar ama uluslararası raporlar her yıl trilyonlarca dolarlık fonları devreye sokmamız gerektiğini gösteriyor ki dünya ekonomilerinin dönüşümüne destek olabilelim.”

Sharma’nın ifadeleri, 12 yıl önce belirlenen fonların iklim değişikliğinin bugünkü etkileri, artan aşırı iklim olayları göz önünde bulundurulduğunda iklim değişikliğine uyum için çok daha fazla kaynak ayrılması gerektiğini ortaya koydu. Yıllık 100 milyar doların yetersiz bir finansman paketine tekabül ettiğini kabul eden Sharma, özel sektörün bu meblağı çok daha yukarılara çekmesi gerektiğini söyledi.

G20’den güçsüz iklim mesajları: Uygulama esaslarına dair yorum gelmedi

COP26’nın başladığı gün sonlanan İtalya’daki G20 Zirvesi’nden iklim değişikliğine karşı kararlı bir ortak eylem deklarasyonu çıkmaması da COP26’daki havayı olumsuz etkiledi. G20’den gelen belirsiz iklim mesajlarını değerlendiren Espinosa, “Evet, ne yazık ki henüz olmamız gereken yerde değiliz. Bu konuda dürüst olmalıyız. Araştırmalara göre, 2030’a kadar karbon emisyonlarımız 2010 seviyesine göre yüzde 16 artmış olacak. Oysa 2030’da emisyonları 2010’a kıyasla yüzde 45 azaltmış olmalıydık” diye konuştu.

G20 liderleri 30-31 Ekim’de Roma’da toplandı.

Şeklen iklim değişikliği konusunda en çok mesaj içeren G20 Zirvesi olsa da, Roma G20 Zirvesi ardından yayımlanan deklarasyon COP26’dakileri tatmin etmedi.

Her ne kadar yayımlanan bildiride küresel sıcaklık artışını 1,5 derecede tutmak G20 ülkeleri için ortak bir hedef olarak vurgulandıysa da bu hedefe nasıl ulaşılacağı ve hangi finansman araçları kullanılacağı somut biçimde belirtilmedi. 

Greenpeace International Direktörü Jennifer Morgan, G20’ye katılan liderlerin verdiği mesajın hedefler ve vizyon açısından zayıf olduğu görüşünde. ECCO Direktörü Luca Bergamaschi, G20’deki iklim vurgularını olumlu bulsa da hedefler ile gerçekleşen ilerlemeler arasında büyük boşluklar olduğu kanaatinde. Bergamaschi’ye göre, Glasgow’da emisyon ve finansman uçurumlarını kapatmak için mutlaka çözümler bulunmalı. 

İkinci gün: Koronavirüs salgınındaki gibi olursa kırılgan gruplar feda mı edilecek?

COP26’nın ikinci ve üçüncü günleri Liderler Zirvesi kısmına ayrılmış durumda. İki günlük bu kısım COP26’nın üst düzey segmentinin açılışı olarak da tarif ediliyor.

Zirvenin ev sahibi İngiltere Başbakanı Boris Johnson ile Prens Charles’ın konuştuğu açılış oturumunun sonrasında, birçok dünya lideri kürsüye gelerek iklim değişikliğiyle mücadelenin derhal somutlaşması gerektiğini vurguladı.

Zirvenin ikinci günü konuşan dünya liderlerinin birçoğu, yaklaşık iki yıldır süren koronavirüs salgını ile iklim değişikliği arasında benzerlikler kurdu. Liderler koronavirüs salgını sırasında dünyada oluşan küresel işbirliğinin salgının geriletilmesinde kritik rol oynadığını bildiren liderler, aynı modelin iklim değişikliği konusunda da ortaya konması gerektiğini söyledi.

Bu yaklaşıma en büyük itiraz ise Barbados Başbakanı Mia Mottley’den geldi.

Başbakan Mottley, gelişmiş ülkeler iklim değişikliğine karşı harekete geçmekten imtina ederken, iklim değişikliği etkilerinin Pasifik Adaları, Karayipler, Latin Amerika ve Afrika’da iklim değişikliğinin sonuçlarının zaten yaşandığını anlattı:

“Salgın, küresel sorunlar karşısında ulusal çözümlerin işe yaramadığını bizlere öğretti. Glasgow’a küresel bir hedefle, insanlarımızı ve gezegenimizi kurtarmak için geldik ama üç alanda boşluklar olduğunu görüyoruz. Emisyon azaltımı, iklim taahhütleri ve niyet edilen katkı beyanları. Daha fazlasını yapamazsak dünyayı 2,7 derecelik ısınma patikasında bırakacağız ama daha fazlasını yapsak bile 2 derecelik ısınma muhtemel. Verilen bu taahhütlerin bazıları, henüz geliştirilmemiş teknolojilere dayalı. Bu yaklaşım en iyimser ifadesiyle pervasız, daha da kötüsü tehlikeli. Finansman konusunda; 100 milyar dolar hedefinin 20 milyar dolar gerisindeyiz. Bu taahhüt ancak 2023’te yerine getirilebilecek. İklim değişikliğine uyum için ayrılan finansman, tüm fonların yüzde 25’ini oluşturuyor. Yarı yarıya değil yani. Hem söz verilmiş olmasına hem de halihazırdaki sıcaklık artışına rağmen. İklim değişikliğinin ön cephesinde yer alan gelişmekte olan ada devletlerine ayrılan iklim fonları 2019’da yüzde 25 azaldı. Bu kritik fonlar sağlanamadığında ortaya çıkan hasar, bizim topluluklarımızda ölen ya da geçim kaynaklarını kaybeden insanların sayısıyla ölçülüyor. Soruyorum size, Karayipler’de, Afrika’da, Latin Amerika’da, Pasifik Okyanusu’nda, iklim değişikliğinin ön cephesinde yaşayan insanlarımıza ne söyleyelim? Glasgow’da ne kararlılık var ne de burada olması gereken kişiler. İnsanlarımıza ne söyleyelim? Başarısızlığımıza ne bahane uyduralım? Dünya liderleri olarak, insanlarımızı öfkelendiren ve endişelendiren sorunları ne zaman ele alacağız? İster iklim değişikliği isterse aşılar olsun. Sözün kısası, liderler ne zaman önderlik edecek?”

Dünya liderlerinin iklim değişikliği için, koronavirüs salgınına karşı verilen ortaklaşa mücadeleyi örnek göstermesi, iklim adaleti açısından daha açık kurallar konulması gerektiğini düşündürüyor.

Koronavirüs salgını boyunca birçok ülkede, nüfusun zengin kesimlerinin servetlerini artırdıkları, buna karşın yoksulların daha da yoksullaştığı gözlendi. Evden çalışma modellerinin uygulanabildiği sektörler dışında kalan emek piyasaları daha kırılgan hale geldi.

Emek piyasalarında kadınlar koronavirüs salgınından daha çok etkilendi ve kapanmalar yüzünden çalışmayan okul ve kreşlerden ötürü birçok kadın emek piyasalarından çekilmek zorunda kaldı.

Gelişmiş ülkeler korumacı tedbirler almayı tercih etti ve birçok piyasada dışa kapanma kararları alındı. 

Aşıya erişim konusunda da gelişmiş ülkeler ile dünyanın kalanı arasında eşitsizlik oluştu.

Bir başka deyişle, iklim değişikliğiyle mücadele koronavirüs salgınıyla mücadeleye benzeyecekse, iklim adaleti konusunda büyük adaletsizliklerle karşı karşıya kalacağız ve bu durum en çok, iklim değişikliğine karşı en savunmasız ülkeler ve ülkelerin adaptasyon kapasitesi daha düşük yoksul kesimleri etkileyecek.

WMO: Siyaseti bırakıp atmosfere ve iklime bakın

Zirvenin ilk gününde yayımlanan Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) State of Climate in 2021 [Tur. 2021 İklim Durumu] Raporu, yeni rekorlara işaret ediyor. Rekorlar diye ifade edildiğine bakmayın, bunların tümü iklim değişikliği etkilerinin arttığını ve küresel ekosistemlerin daha fazla baskı altına gireceğini işaret eden göstergeler.

Zaten raporun sunumu için gazetecilerle buluşan WMO Genel Sekreteri Prof. Petteri Taalas konuşmasına, “Hep politikadan bahsediliyor ama atmosferde ve iklimde hiç görmediğimiz şeyler yaşanıyor” diye başladı.

2021 İklim Durumu raporunu sunmak için basınla buluşan Prof. Petteri Taalas (solda), Fotoğraf: Doğu Eroğlu

Prof. Taalas’ın sunduğu rapor, buzul örtüsünün dünyanın her yerinde azalmakta olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin Grönland buzul örtüsünün en yüksek noktasında erime koşulları gözleniyor. Bu durum son dokuz yılda üçüncü defa tekrarlanıyor. Oysa 20. yüzyıl boyunca Grönland zirvesinde erime koşullarına yalnızca bir kere rastlanmıştı.

2000-2004 döneminde de buzul örtüsünde azalış gözleniyordu ama 2015-2019 yılları arasındaki ortalama kayıp önceki dönemin iki katına ulaştı.

Yıllara göre buzul örtüsü kütle kaybı (Görsel: WMO)

Buzul örtüsü kaybı küresel deniz seviyesi yüksekliğini de etkiliyor. WMO’ya göre, 1993-2002 döneminde her yıl 2,1 milimetre yükselen deniz seviyesi, 2013-2021 döneminde her yıl 4,4 milimetrelik yükseliş gösterdi.

COP26’nın beş başlığı: Para, kömür, otomobiller, ormanlar, metan

COP26 başkanlığının en çok önemsediği beş başlık, basitçe şöyle ifade edilebilir:

1. Para: COP26 yönetiminin sıkça belirttiği gibi, ilk hedef iklim fonları konusunda önemli adımlar atmak ve belirsizliğe son vermek.

2. Kömür: Dönem yönetiminin devamlı altını çizdiği bir başka hedef, bu zirvede kömüre dayalı enerjinin tarihe gömülmesi. Ülkeler belki bir anda kömür kullanmayı bırakmayacak ama kömürden çıkış planları hazırlanması için taraf ülkelere baskı yoğunlaşıyor.

3. Elektrikli araçlar: Bir başka mesele fosil yakıt emisyonlarını artıran kara araçlarının, seyahat esnasında karbon emisyonuna yol açmayan versiyonlarıyla değiştirilmesi. Evet, bu araçların üretimi emisyonlara yol açıyor ama ülkelerin enerji portföyleri düşük karbonlu hale geldikçe, elektrikli araçlar ile fosil yakıt kullanan araçlar arasındaki emisyon maliyeti uçurumu elektrikli araçlar lehine derinleşiyor. Yani yenilebilir enerjiden üretilen elektrik ne kadar artarsa, elektrikli araçlara geçiş o kadar etkili olacak.

4. Ormansızlaşma: Net sıfır karbon emisyonu ilk duyulduğunda şaşkınlığa yol açabilir. Halihazırdaki insan faaliyetlerinin birçoğu karbon emisyonuna yol açıyor. O halde birkaç on yıl içinde net sıfır karbon emisyonuna geçilmesi mümkün mü? Denkleme yutak alanlarını dahil ettiğimizde bu soruya yanıt bulmak kolaylaşıyor. Net sıfır karbon emisyonu, ülkelerin hiç sera gazı salımı yapmaması anlamına gelmiyor; net sıfır karbon emisyonu hedefi ülkelerin yutak alanlarınca her yıl hapsedilen karbon miktarınca emisyon yapabilmesi anlamına geliyor. Yani emisyon azaltımına paralel olarak yutak alanları korunur ve genişletilirse, bu hedefe ulaşmak kolaylaşacak. Bu konuda daha şimdiden olumlu bir irade beyanı oluşmuş durumda. Ormanlar ve Arazi Kullanımı Hakkında Glasgow Liderler Deklarasyonu’na imza atan 105 ülke, orman ekosistemlerini koruyacaklarını ve ormansızlaşmayı önleyecek kalkınma ve ticaret politikaları oluşturacaklarını taahhüt etti. Bu ülkeler arasında Türkiye de var.

5. Metan: Joe Biden önderliğindeki ABD yönetimi, iklim değişikliğiyle mücadelenin en kritik alanının metan salımlarının önlenmesinden geçtiğini düşünüyor. COP26’da metan konusunda başı çeken de ABD delegasyonu. Küresel Metan Taahhüdü belgesine şimdiden dünya ekonomisinin üçte ikisini oluşturan birçok ülke imza attı ve hedef 2030’a kadar metan emisyonlarını yüzde 30 oranında azaltmak.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.