Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Tiyatro -16 ilk oyunu “Prima Facie” ile izleyicilerle buluştu – Olcay Yusufoğlu: “Biri size ‘hayır’ diyorsa, o ‘hayır’ demektir”

Tiyatro -16, ilk oyunu “Prima Facie”nin prömiyerini 4 Ocak’ta yaptı. Temmuz 2021’de kurulan Tiyatro -16, Suzie Miller’ın kaleme aldığı oyun ile avukat Tessa’nın gerçekliği farklı bakış açılarıyla deneyimlediği hikayesini sahneye taşıyor. Tiyatro -16’nın kurucusu ve “Prima Facie”nin Tessa’sı Olcay Yusufoğlu ve oyunun yardımcı yönetmeni Seray Akülker ile hem yeni kurdukları tiyatro topluluğunu hem de ilk oyunlarını konuştuk.

Kamera-kurgu: İbrahim Yayan 

Salgından önce ve salgından sonra tiyatro

Olcay Yusufoğlu’nun kuruculuğunu üstlendiği Tiyatro -16, ismini Sirius yıldızının koordinat numaralarından alıyor. Temmuz 2021’de Olcay Yusufoğlu’nun “Prima Facie” oyununu sahneye taşımak istemesiyle bir araya gelen topluluk, 4 Ocak’ta İstanbul Moda Sahnesi’nde prömiyerini yaptı. “Prima Facie” oyunu ve Tiyatro -16’nın kuruluş hikayesi birbirini besliyor. Suzie Miller’ın yazdığı oyunu okuyunca çok etkilendiğini söyleyen Yusufoğlu, “Oyun metniyle bir bağ kurdum ve acaba nasıl olur, olur mu, oynamalı mıyım, diye düşündüm. Çünkü tam salgının göbeğindeydik. Bizleri nelerin beklediği bilinmiyorken, özellikle Türkiye’de tiyatronun geleceğine dair hiçbir fikrimiz yokken, tiyatrolar kapanmışken tiyatro yapmak ne kadar akıl kârı bir iş bilemediğim bir süreçte okuduğum metnin beni çok etkilemesi üzerine haklarıyla ilgili başvurularda bulundum” dedi.

Salgın sürecinin tiyatrolar açısından nasıl geçtiğini yakından takip ettiğini belirten Yusufoğlu, “Artık şimdiki zaman diye bir şey var. Salgından önce ve salgından sonra diye hayatlarımız ikiye bölündü. Tiyatrosu olan arkadaşlarım var, kimilerininki kapandı, kimilerininki hâlâ ayakta kalabildi. Bu süreçte üretebilenler oldu, şartlar bunu gerektirdiği için üretemeyenler oldu. Yardım kampanyalarıyla ayakta kalabilen salonlar oldu. Ne yazık ki bu noktada Kültür Bakanlığı gerektiği kadar efektif olamadı, tiyatrolar kapandı” diye konuştu.

Türkiye’de tiyatroculuğun ve oyunculuğun bir meslek olarak algılanmadığını belirten Yusufoğlu, “Bizler bu nedenle mesleğimizden para kazanamıyoruz. Evet, tiyatrolar kapanırken bu işe girmek çok akıl kârı değildi ama salgının ortasında umut etmemiz, üretmemiz lazım diyerek yola çıktım. Bir riskti, yola çıktık, şanslıyım ki çok iyi insanlarla yola çıktım” diye devam etti.

Seray Akülker ve Olcay Yusufoğlu

“‘Hayır’ı öğrenmeliyiz”

Tiyatro -16 ekibinde Olcay Yusufoğlu ile birlikte oyuncu Alp Ünsal, oyunun yönetmeni Hakan Atalay, yönetmen yardımcısı Semih Değirmenci, yapımcı Çağrı Çetin, belgesel tasarımcı Hazel İsabelle Hanquet, müzik tasarımcı Katia Merdinoğlu, Mapping’i (yazılımla hazırlanan görüntülerin bir zemin üzerinde üç veya iki boyutlu olarak yansıtılması) yapan Nargiz Mammadli ve yardımcı yönetmen Seray Akülker de yer alıyor. 

Oyun, işçi sınıfı bir aileden gelen genç ve hırslı avukat Tessa’nın yaşadıklarına odaklanıyor. Genellikle cinsel istismar davalarında yargılanan erkeklerin avukatlığını yapan Tessa’nın hayata ve hukuk sistemine bakış açısı yaşadığı bir olayla sarsılıyor ve yeniden inşa ediliyor. Tek perde olan oyunda Tessa’yı sahneye Olcay Yusufoğlu taşıyor. 

Oyunda hukuk sistemi açığının konuşulduğunu ve bunun ortak bir sorun olduğunu söyleyen yardımcı yönetmen Seray Akülker, “Hayır’ı öğrenmeliyiz ve böyle bir şey başımıza geldiğinde kendi hakkımızı arayabilmeliyiz. Bunun cevabını duyabilmeliyiz. Bu çok ortak bir sorun. Ama maalesef ben mesela bir kadın olarak böyle bir şey yaşasam, gidip çok rahatlıkla bir dava açabilir miyim? Hukuk sisteminin bunu yapana ceza vereceğini bilerek mi gideceğim, hayır. Birçok insan bundan çekinerek ve bu psikolojinin altında ezilerek yaşayıp gidiyor. Oyunun son cümlesinde ‘Bir şeyler değişmek zorunda’ deniyor, korkmamalıyız” diye konuştu.

“Rahatsız oluyorsam rahatsız da etmeliyim”

Rıza kavramının yıkılıp yeniden inşa edildiği bir oyunun parçası olmaktan mutlu olduğunu aktaran Akülker, “Oyunu çalışırken empati kuruyoruz. Çoğumuzun hayatında bu kadar sert olmasa bile buna benzer şeyler var. Her gün bu davaları görüyoruz. Biriyle eğlenirken daha sonra başına kötü bir şey geldiğinde onu söyleme hakkı elinden alınıyor çünkü ‘eğleniyordun’, ‘içtin’, ‘evine sen davet ettin’ gibi. Oyunda da bunlar var. Oyunda beyanın esas olduğunu söylemeye çalışıyoruz” diye devam etti. 

“Oyuncu olarak yer yer çok zorlandım”

Olcay Yusufoğlu, metin hakkında ise şunları söyledi: “Metin ister istemez sizi taraflı olmaya itiyor. Oyuncu olarak yer yer çok zorlandım. Oyundaki rahatsız edici noktalar hepimize sirayet etti. Kadın olarak rahatsız olduğum ama ben rahatsız oluyorsam rahatsız da etmeliyim dediğim yerler var oyunda.”  

Oyundaki tecavüz sahnesini anlatan Yusufoğlu, şöyle devam etti: “Tam olarak taciz ve tecavüzün anlamını bence bilmiyoruz. Bunlar her yere çekilemeye müsait kavramlarmış gibi dururken aslında değil. Oyunda da söylüyor: ‘Birinin isteği, rızası olmadan herhangi bir şey yaptığınızda o zor kullanmaktır.’ Bunun tartışmaya açık bir tarafı yok. Biri size ‘hayır’ diyorsa, o ‘hayır’dır. Bu hikaye sadece bir erkeğin bir kadına yaptığı zorbalık değil, bu kavramı doğru anlamakla ilgili bir yanılsamayı tartışmaya açıyor.” 

Yusufoğlu, seyircileri “Prima Facie” oyununda neler beklediğini, “Kadın-erkek değil insan olarak kendileriyle yüzleşecekleri, sorular soracakları, ‘Bunun bir benzerini ben de yaşamıştım’ diyecekleri  bir oyun bekliyor” sözleriyle anlattı.

Oyunu en erken İstanbul’da Sahne Pulchérie’de 5 Şubat Cumartesi günü izleyebilirsiniz.,

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.