Yükseköğretim Kurulu (YÖK), üniversiteye giriş sınavlarında uygulanan Temel Yeterlilik Testi (TYT) ve Alan Yeterlilik Testi (AYT) baraj puanı uygulamasını kaldırdı. Daha çok öğrencinin yerleştirilecek olması, geçen aylarda sıkça tartışılan yetersiz yurt sayısı ve barınma sorununu tekrar gündeme getirdi. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Genel Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri Sinan Muşlu, konu hakkında Medyascope‘a konuştu.
YÖK’ün açıklamasına göre, daha önceki yıllarda olduğu gibi sınav puanına, orta öğretim başarı puanı oranında ekleme yapılarak yerleştirme puanı elde edilecek. YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, sınavlardaki barajın kaldırılması uygulamasının “daha çok öğrencinin tercih yapması” için başlatıldığını açıkladı.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) 2020-2021 eğitim öğretim dönemine ilişkin istatistiklerine göre Türkiye’de Kredi ve Yurtlar Kurumu’na (KYK) bağlı yurt sayısı 773. Devlete ait yurtlardaki yatak kapasitesi 700 bin, özel yurtların yatak kapasitesi ise 440 bin. Yani Türkiye’deki yurt kapasitesi toplamda 1 milyon 100 bin. Türkiye’de önlisans ve lisans programlarına kayıtlı toplam öğrenci sayısı ise 7 milyon 700 bin. Baraj puanının kalkması ile beraber daha fazla öğrencinin tercih yapmasına bağlı olarak üniversite öğrencilerinin sayısının artması bekleniyor.
Eğitim Sen Genel Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri Sinan Muşlu, düzenlemeyle ilgili olarak Medyascope muhabiri Cenk Narin’e konuştu.
“Öğrenciler daha fazla zorluk çekecek”
Muşlu, YÖK’ün öğrencileri “müşterileştirdiğini” söyleyerek “Halihazırda, yani baraj kaldırılmadığında da öğrencilerin barınma haklarını kullanmaları önünde ciddi engeller bulunmaktaydı. Artan kiralar, yurt kapasitelerindeki yetersizlikler, öğrencilerin fahiş tutarlar ödeyerek özel yurtlarda kalmaya zorlanması bu sorunu giderek tırmandırmaktadır” dedi.
Muşlu, YÖK’ün sorunu çözmek yerine günübirlik çözümlerle daha fazla öğrenciyi müşterileştirmeye çalıştığını ve barajın kaldırılmasıyla birlikte öğrencilerin daha fazla zorluk çekeceğini söyledi.
Öğrencilere verilen burslar hakkında da konuşan Muşlu, “Asıl sorun öğrencilerin burs almak zorunda bırakılmasında yatıyor. Nitelikli bir yükseköğretim hizmetinin sağlanabilmesi, kamusal ve parasız bir hizmet perspektifine sahip olunmasını zorunlu kılıyor. Ancak gerek üniversiteler, gerekse öğrenciler bulundukları illerin ekonomik kalkınmasının önemli bir aracı olarak görülüyor” dedi.
“Burs değil borç”
Artacak öğrenci sayısıyla beraber kaç öğrenciye burs verileceği ve öğrencilere verilen bursların ne kadar artacağı yönündeki soruya da yanıt veren Muşlu, “Burs tutarları enflasyon karşısında erirken, daha fazla öğrenciye burs verilmesi bize ne ifade edecektir? Kaldı ki burs olarak verilen paralar, faiziyle geri alınmaktadır. Yani devlet, faiziyle borç vermektedir. Dolayısıyla bunlara burs değil borç demek daha doğrudur” diye konuştu.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Burs olarak verilen tutarların gerçek hayatta bir karşılığının da olmadığını belirten Muşlu, “Bu durum da yükseköğretim politikalarının tüm karakterini gözler önüne sermektedir” dedi.