Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır ve Mehmet Kaya tartışıyor: Güneydoğu’da siyasetin nabzı nasıl atıyor?

Ruşen Çakır, konuğu Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyaretini, yeni partilerin gidişatını ve HDP’nin bölgedeki gücünü konuştu.

Yayına hazırlayan: Zübeyde Beyaz 

Ruşen Çakır: Merhaba, iyi günler. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya stüdyomuzda konuk. Hoşgeldin Mehmet. 

Mehmet Kaya: Sağolasın, hoşbulduk. 

Ruşen Çakır: İzleyicilerimize söyleyeyim: Benim Güneydoğu’daki, bölgedeki diyelim, sağduyusuna en güvendiğim isimlerden birisidir Mehmet. İstanbul’a yolun düşmüşken hemen seni kaptım ve konuşacak çok şey var. Şimdi Kemal Kılıçdaroğlu, nihâyet iki kere ertelenen helâlleşme ziyâretini yapıyor; önce Diyarbakır, sonra Şanlıurfa’ya geçiyor. Yeni partilerin durumu hakkında çok tartışma var. HDP oyunu koruyor mu arttırıyor mu meselesi var; tabii ki AKP ne olacak meselesi var ve HÜDA-PAR buralarda pek konuşulmuyor, ama bölgede çok konuşulan parti. Bütün bunlarla ilgili bir nabız tutalım istiyorum. İnşallah ilk fırsatta ben de gidip yerinde tutacağım, ama sen gelmişken, nabzı senden burada alalım. Ama siyâsete geçmeden önce şunu sormak istiyorum: Türkiye’nin, mâlûm, gündemi ekonomi; çok büyük bir kriz var — akaryakıt fiyatlarından ayçiçekyağına kadar bir yığın sembol olay da var. Koronavirüs hâlâ etkisini sürdürüyor, ama büyük ölçüde geri plana itildi. Şu anda Türkiye’nin gündemi ekonomi ve bildiğim kadarıyla bölgenin de gündemi ekonomi ve sen de Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı olarak oradaki bütün iş durumunu, istihdam durumunu, yaşanan krizleri vs. görüyorsun. Ne durumda bölge? Türkiye’nin genelinden farklı birtakım yönleri var mı? Yoksa Türkiye gibi hep berâber yoksulların daha da yoksullaştığı, geçim şartlarının zorlaştığı bir durum orada da geçerli mi? 

Mehmet Kaya: Tabii çok farklı değil; hattâ daha yoğun yaşayan bir bölge diyebiliriz. Çünkü sosyo-ekonomik gelişmişlik ve gayrisâfî millî hâsıladan alınan paylara baktığınız zaman da son 20 ilin neredeyse tamamını bölge illeri oluşturuyor. Tabii aynı zamanda oradaki iş insanlarının durumuna baktığınızda da, bölge daha çok orta ve küçük ölçekli işletmelerin yoğun olduğu, yani neredeyse bölgede iki bin kişi çalıştıran işletme yok diyebilecek noktadayız. Şimdi böyle olunca, ister istemez daha fazla etkileniyorsunuz tabii. Bölgede iki tâne önemli, gelir kaynağı diyebileceğimiz, bölgenin ekonomisine katkı koyan unsur var: Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Suriye’nin kuzey bölgesiyle yapılan ticâret. Bunlar şu an iyi durumda değil; yani 2013-15’lerde neredeyse 13-15 milyar dolara kadar çıkan, ilk defâ bu sene 11 milyar doları bulan bir ticâret hacmi var. Orada o ilişkiler oluşuyor; hem Suriye’deki çatışma, hem de Irak Kürdistan bölgesi ile Türkiye arasındaki siyâsî gerginlik devam ettiği için ticâret istenen noktada değil, birincisi bu. İkincisi de, doğrusu bölgenin en önemli gelir kaynaklarından birisi tarım iken, işte, hâlâ, sulama nerdeyse daha % 15’lerde; işte, enerji bitmiş durumda ama; işte Diyarbakır için Silvan Barajı, işte, 2023’te gövde bitiyor; ama sulamaya baktığınız zaman daha başlamamış diyebileceğiniz noktalarda; işte, Dicle Kral Kızı dediğimiz, 15-18 yıl önce biten barajın ana kanalı yapılmış, ama halen sulama yapılamamış. Şimdi tarımsal gelir de düşük olduğu için, bunlar bölgeyi en çok etkileyen unsurlar; yani kırsaldaki geçim standardı da düşük. Eh, şehirde orta ve küçük işletme diyoruz; bunların da finansa erişimi bölgede büyük bir sorun, sürekli bunu ifade ediyoruz. Yani büyük şirketler hızla bölgeden göç ediyorlar. En önemli iki nedeni de hep ifade ediyorum. Biri, finansa bölgede erişemiyorlar, yani bölgede büyük ölçeğe geldiği noktada banka onun dışarı gitmesini, batı illerine gidip batıdan kredi almasını salık veriyor; çünkü bölgeye böyle limit tanınmıyor — özellikle özel bankalar, kamu da bunun içerisinde. İkincisi de, doğrusu şu gergin politika, bölge merkezli iş insanlarının batı illerinden iş almalarını da zorlaştırıyor. Yani bir Diyarbakırlı gelip İstanbul Belediyesi’nden iş aldığı zaman ve bir Batmanlı iş aldığı zaman, bir anda göze batıp, bir şekilde ihâlesinin iptal edilmesini sağlayacak yöntemler oluşturuyor. Biz bunları şöyle rakamlarla tanımlayıp görüşüyoruz: 2015-16’lara kadar yılda kabul edilebilir büyüme çerçevesinde batıya giden 10-12 şirket, merkezlerini götürülürken, 2020*2021 rakamına baktık: 130 tane şirket götürmüş. Şimdi, bunlar büyük ölçekli şirketler; sayısı az görünse bile yarattığı istihdam, finans, bölgeye oldukça katkısı olan işletmeler. Bu da ister istemez bölgede, merkezini taşımayı, orada sanki bir batılı  şirketmiş gibi… Eh bunun yanında bir de maden ruhsatlarının onayıyla ilgili sorunlar yaşanıyor. Hem kabaca tanımlarsak Türkiye’deki normal yaşanan, Türk lirasının değer kaybetmesi, fiyat artışları krizi kadar, Kürt sorununun çözülmemesinden ve halen bunun üzerinden gelişen bir politika olduğu için, onun ekonomiye yansıması da bölgede ikinci bir kriz olarak önümüze çıkıyor. 

Ruşen Çakır: Şimdi şöyle bir şey var: Ülkenin batısında Güneydoğu’nun ekonomik hayatıyla ilgili şöyle bir anlayış var. Devlet bir şeyleri sübvansiyon ediyor anlayışı var— ki geçmiş dönemlerde de çok oluyordu, hâlâ da oluyor; sürekli birtakım paketler açıklanır vs.; bu paketlerin detaylarına girmeyelim ama, çoğu aslında olmamış hikâyeler. Fakat kamuoyunda şöyle bir algı var: “Bizim burada ürettiğimiz artı değer ya da verdiğimiz vergiler oraya gidiyor”, meselâ: “Orada insanlar elektriği kaçak kullanıyor, bilmem ne yapıyor” vs. gibi önyargılarla pekişen bir şeyler var. Bu sizleri herhalde rahatsız ediyordur. 

Mehmet Kaya: Ya tabii, aslında bu yaratılan algının gerçek olmadığı, ama evet, böyle bir algının olduğunun farkındayız. Şimdi şöyle bakın: Altıncı bölge diye teşvik var, doğru; ama altı bölgeli bir teşvik uygulaması var, yani bir-iki-üç-dört-beş-altı, bunun içerisinde bazı nüanslar var; yani bâzen İstanbul’da yaptığınız bir yatırım, beşinci bölge teşvikinden yararlanabiliyor veya ikinci bölgede yaptığınız bir yatırım altıncı bölge teşvikinden yararlanabiliyor. Şimdi burada sonuca baktığınız zaman, yani devletin teşvikle ilgili bir muafiyeti ve almadığı bedeller var. Son açıklamalara baktığınız zaman, en çok yararlanan bölge hangisi diye bakarsanız, en az yararlanan bölge yine altıncı bölge, yani güya bölgeler arası kalkınmışlık farkını gidermek için devlet böyle bir destek veriyorum derken, tam tersi sorun çıkıyor. Niye o toplamda dağıtılan bedelin büyük bir kısmını yine birinci, ikinci, üçüncü bölgedeki yatırımcılar alıyor? Altıncı bölge ya beşinci sıradadır yatırım alma konusunda ya  altıncı sıradadır. Yani meselâ enerji konusu biraz böyle özelleşmeyle birlikte gerçekten böyle biraz dezenforme edilen bir yapı; bakın, kaçak enerjinin önemli bir kısmı sulamada kullanılan enerji, yani kuyuya elektrik çekerek sulama yapıyor. Tabii burada biraz önceifâde ettiğim, GAP’ın sulama kanalları olmadığı için o enerji, ama orada da o kaçak enerji bir şekilde şu anda DEDAŞ tarafından tahsil ediliyor. Çünkü artık gidip saat okuma yok; sâdece hangi alana neyi ekiyorsan… Pamuk mu ekmiş? Sulaması bellidir Ayçiçeği mi ekmiş? Sulaması bellidir. Direkt faturasını kesip gönderiyor. Yani doğru incelendiği zaman, aslında kayıp kaçak oranı o oranda değil; biz bunu sürekli ifâde ediyoruz. Yani tabii ki sulamayla adamın ayçiçekyağı üreterek, giden enerjiyi karşılayarak, oradan ayçiçekten bunu kazanma şansı yok her hâlükârda; bunun sonucu bir şekilde bunlara gidecek. Bu bilinen bir şey; siz sulama yapmadığınız sürece, bu yol da her zaman açıktır. Bunu savunma anlamında söylemiyorum, ama ister istemez berâberinde enerji mâliyetlerinin ürüne yansımasını getiriyor — ki bu yıl, meselâ bu enerji fiyatlarından dolayı ve gelebilecek olan faturalardan dolayı, büyük bir kısmı da bu kuyu suyu sulama sistemiyle ekin yapmayacaktır büyük bir ihtimalle, yani susuz tarım daha öne çıkacaktır. 

Ruşen Çakır: Şimdi siyâsete gidelim. Kemal Kılıçdaroğlu nihâyet helâlleşmeye gidiyor bölgeye. İki kere ertelendi; detaylarını biliyorsundur, ama belli ki hazırlık yapamamışlar. Şimdi hazırlıklı bir şekilde gidiyor ve değişik toplantılar var; sizler de herhalde, bölgede senin de içinde yer aldığın kurum olarak oda ya da birtakım vakıflar onlarla görüşeceksiniz vs.. CHP’nin son dönemde yaptıkları, söyledikleri,, o partiyi sanki birtakım araştırmalarda ikinci parti diye öyle şeyler görüyoruz. Gerçekten bölgede CHP’de bir kıpırdanma var mı? Yoksa insanlar böyle bir şey mi yapıyorlar, hani abartarak bir anlam mı yüklüyorlar? 

Mehmet Kaya: Ya,doğrusu kıpırdanmayı aşan bir gelişme var, onu biz de okuyabiliyoruz. İkinci parti olmayla ilgili henüz erken bir yorum olur bana göre; yani o noktada değil. 

Ruşen Çakır: İkinciden kastettiğim şu: İnsanların ikinci partisi, yani HDP ve AKP’yi geçip ikinci parti olmak değil; meselâ HDP seçmeninin ikinci partisi ya da İYİ Parti seçmeninin ikinci partisi… 

Mehmet Kaya: Onu söylersek, evet, net olarak şu an, gerek HDP tabanına baktığımızda gerekse de böyle HDP dışı ve AK Parti dışı bir kitleyi tanımlarsak, onların birinci ve ikinci partisi şu an CHP’dir diyebiliriz. Burada bunu söylerken Kemal Bey’in mevcut cumhurbaşkanlığı aday adayı olduğu takdirde, HDP’nin adayı olmadığı için desteklenebilecek adaylar arasında bana göre en önde gelen liderlerden bir tanesi, bunu görmemiz lâzım. Ama aynı şekilde CHP’nin son dönem ulusalcı kimlikten sıyrılıp Kürt sorununda biraz daha realite… evet, dönem dönem farklı farklı açıklamalarla toplumu rahatsız etse bile, genelde şuna bakılıyor, yani sonuçta Kürtler şöyle bakıyorlar: İki tane yapı var, biri Cumhur İttifakı, biri Millet İttifakı. Eh Cumhur İttifakı’nda, zâten MHP ile birlikte AK Parti hızla Kürtlerden uzaklaşan, bir türlü bu ilişkiyi kuramayan, dönüp parti içerisinde Kürt aktörü kullanamayan konumundan dolayı, hızla uzaklaşan bir yapısı var. Şimdi Millet İttifakı’ndan bir beklenti vardı; “HDP ile nasıl bir süreç izlenir?” diye. Doğrusu bunun da başarılı olduğunu söyleyemeyiz; yani son o altılı resme baktığınız zaman, bölgede bir rahatsızlık yarattı; yani peki HDP nerede konumlandırılıyor ? Ki HDP bu konuda kendi siyâsetini üretiyor, ayrı bağımsız bir yapı oluyor; ama toplumun beklentisi o değil. Yani hem oradan hem oradan dışlanmış Kürtler değil, Kürt oyları değil; bir şekilde birinden biriyle birlikte hareket edebilecek bir Kürt oyuna ihtiyaç var. Burada CHP’nin rolü diğer partilere göre daha yakın Kürtlere. Hele o 6’lı açık,bence biraz da Kemal Bey’in –ki ertelemesine rağmen gelişi, bence bu altılı açıklamadan sonra özellikle yerleştirilmek istendi– çünkü o altılıdaki maddelere baktığınız zaman, kayyum dışında Kürtleri ilgilendiren… tamam, demokratikleşme… bunların hepsi Kürtleri ilgilendirmekle birlikte, direkt Kürtlerle ilgili bir cümle yok. Bir tek “Kayyum uygulamasına son verilecek” diye bir cümle var; ama bunun dışında da işte gelişen süreçlere baktığımız zaman diğer ortakların çok da bağlantısı yok. Ondan dolayı Kemal Bey biraz o açıklamadan sonra gelip o altılı dışında kendi CHP’nin politikalarını… yani o altılı sadece temel prensipleri, duruşları sergiler; ama CHP’nin bir de Kürtlere yapması gereken açıklamalar ve bir adım gerekir — ki geçenlerde, “Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer” açıklamasıyla bir mesaj verdi; yani farklı bir dil kullandı, bugüne kadar yapmadığı açıklamalar ve onun için doğrusu zamana da baktığınız zaman, Diyarbakır tarihinde ilk defâ, Diyarbakır’da iki gece kalıp, neredeyse üç günlük bir program gerçekleştirilecek. Programın içeriğine baktığınız zaman da, gerçekten herkese dokunmaya çalışan, yani işin feodalitesinden tutun da işin muhtarlarına imamlarına kadar — ki Diyarbakır’da sivil toplum câmiası güçlüdür, iyi biliyorsun. Onlarla da özel toplantıya kadar, DİTAM’ın ev sahipliğinde özel toplantıya kadar… 

Ruşen Çakır:  Bir tane 1200 kişilik yemek gördüm. O nedir? 

Mehmet Kaya: İşte o biraz aşiretlere, kırsala da gidip… Aslında genel politikasına baktığımız zaman, aktörlerden bağımsız konuşuyorum, bölgede muhafazakâr tabana yaklaşması doğru bir yaklaşım. Yani CHP’nin bugüne kadar bâzen dönem dönem adayda kullanıp, ama genel politikada uygulamadığı bir yöntemdi. Burada Kemal Bey Türkiye’de yaptığı gibi bölgede de buna benzer bir çalışma yapıyor. Evet, bölgedeki bâzı, “geçmiş CHP’liler” diye ifâde edeceğimiz arkadaşlarımız rahatsız olsa bile… ama eğer siz iktidara adaysanız ve cumhurbaşkanlığı için böyle bir yol alıyorsanız, evet, HDP’den, Kürtlerden oy aldığınız kadar Kürtler içerisinde muhâfazakârların çok güçlü olduğunu en iyi sen biliyorsun; onların da oyunu almak zorundasınız, hele bir de Alevî bir kimliğin varsa, bunun için biraz daha çaba sarfetmen gerekiyor. Onun için yani, doğrusu bölge önemsiyor; yani onu görüyoruz, meselâ bir dönem ben de DİTAM başkanlığı yaptım, DİTAM’ın böyle çağırıcı ve kabul edilenler listesine baktığımda, neredeyse altmışa yakın STK ve reddeden de yok; herkes o toplantıya katılıp bir şekilde görüşmek istiyor. 

Ruşen Çakır: Kapalı bir toplantı. 

Mehmet Kaya: Kapalı bir toplantı olacak; ama yelpâzeye de baktığınız zaman, muhâfazakâr STK’lardan tutun da, hemen hemen her şey, HDP’ye yakın yapılar da o toplantıda olacaklar. Onun için yani, Kemal Bey bugüne kadar yapmadığı bir etkinlik yapıyor; ama bence görmediği kadar ilgi görecek tabii; çünkü bu dönemde siyâset, biraz HDP tabanına da… AK Parti adım atmadığı sürece, o altılı içerisinde iktidara aday… tabii ki Ali Babacan falan onların da  bağlantıları iyi. 

Ruşen Çakır: Onları bilâhare konuşalım. 

Mehmet Kaya: Evet, ama iktidara aday gördükleri aktör şu an Kemal Bey. Yani Kürtlerde bir şekilde Kemal Bey üzerinden yol alma gibi bir süreç gelişebilir — ki AK Parti, işte, dönem dönem, evet. Önemliydi, bugüne kadar teması da hep AK Parti üzerinden yaptı; ama yani son politikalara baktığınız zaman, özellikle MHP ile ittifakta neredeyse 90’lı yılların bile gerisine düşecek bir duruş sergilemek zorunda kalıyor; yani bu çok kötü. 

Ruşen Çakır: Oradaki mesele, onu soracaktım: AKP ve Erdoğan’la olan mesele, sâdece MHP ile ittifak yapıyor olması mı? 

Mehmet Kaya: İki şeyi koymak lâzım. Şimdi dönüp AK Partili yetkililerle görüştüğümüzde, aslında hepsinde, “Bu konuda adım attığımız adımları devam ettirmezsek her şekilde kaybediyoruz” inancı var ve bir de bu sorunun çözülmesiyle ilgili genel bir inanç var. Şimdi, bunları görünce, önemli bir kesim bunu konuşuyor, ama politikayı oluşturan kesim ise tam tersi bir şey yapıyor. Şimdi o yapılandan bunlar da rahatsız; bunun içerisinde bürokratı da var, aynı zamanda siyâsetçisi de var, yazarı da var. Dönem dönem dokunmalar da oluyor bizlere; yani AK Parti’nin yeniden bu topa girmeyle ilgili bir çalışması olduğunu biz de görüyoruz. 

Ruşen Çakır: Hep  öyle bir rivâyetler çıkıyor.  

Mehmet Kaya: Ama bir anda da ters bir şekilde geri kaçıyor. Şimdi bunu gördüğünüz anda diyorsunuz ki: “O zaman bu işbirliğinde, MHP’nin Kürt sorununda AK Parti’ye bir ayar verme gücü var”. Ve o ayarda tutuyor; çünkü yani hem adım attıracaksınız, hem de bir anda attığınız adım veya yaptığınız görüşmeden sonra hemen geri çekileceksiniz veya bu adımları reddedeceksiniz veya işte, “Kürt sorunu yoktur” diyeceksiniz. Şimdi bunu dediğiniz zaman, hem içeride bunlar konuşulup hem de politik olarak bunlar yapılınca, eh bunu ortağına yoruyorsunuz diyorsunuz o zaman. Hâlen MHP’nin ortaklık boyutu AK Parti’ye Kürt sorununda bir ayar verme boyutudur. Onun için net olarak, “Ya, böyle” diyebiliyoruz; ortaktan kaynaklanan süreç olarak değerlendirebiliyoruz. 

Ruşen Çakır: Evet, şimdi gözümün önüne geliyor. AK Parti’nin Kürt yöneticileri de herhalde diğer hemşerilerle falan konuşurken, “Ya, işte, aslında Reis istiyor, ama işte, eli kolu bağlı” diyorlardır. Hep birileri gidiyor rapor hazırlıyor falan dendi; yeni politikasını değiştirecek, yeni bir açılım mı olacak falan deniyor, ama hiçbirisinden bir şey çıkmadı. Peki, muhâlefet koalisyonunun en önemli ikinci ortağı olan İYİ Parti var ve anladığım kadarıyla o altı parti içerisinde bölgede en fazla rahatsızlığı İYİ Parti yaratıyor; yani İYİ Parti’den yapılan birtakım açıklamalar ya da yapılmayan açıklamalar; ama daha çok yapılanlar. Orada meselâ Salim Ensarioğlu  gibi bir isim var Genel Başkan Yardımcısı; onun gücü yetmiyor mu İYİ Parti’nin bölgedeki imajını toparlamaya? 

Mehmet Kaya:  Ya, aslında iyi başladı diyebiliriz. Yani oy oranına da baktığınızda muhafazakâr kesime yönelik iyi bir oy da aldı; Salim Bey bu işleri bilen, yani Kürt sorununda ne yapılmasını gerektiğini bilen bir insan; ama onu görebiliyoruz parti içerisinde, dönem dönem görüşmelerimiz de olduğu için, parti içerisinde bir çaba içerisinde olduğunu görebiliyoruz. Ama hızla İYİ Parti bir merkez parti olmayla ilgili yol alıp bunu yaparken Kürtlerle de temas etmesini beklerken, bir anda dönüp tam da MHP’nin bugün AK Parti’yle yaptığı ittifaka benzer, hızla o tabanı almaya çalışan bir politika izlemeye başladı. Yani sanki kabaca, “Benim amacım merkez partisi olmak değil, Milliyetçi Hareket Partisi’nin tabanını alıp o taban üzerinden politika yapmak”. Şimdi, onu yaparsanız, Türkiye’de iktidar olma şansınız yok. Yine gelip en fazla bir merkez partisiyle ittifak yaparsınız. Maalesef İYİ Parti hızla ona döndükçe, Kürtlerden de hızla o anlamda uzaklaştı. Yani yapılan açıklamalar çok da bireysel açıklamalar olarak algılanmıyor bölgede. Bölgede bunun bir parti politikası olduğuna yönelik genel bir inanç var. Yani İYİ Parti, düşünülen, işte ileride AK Parti’nin yerinde olabilecek veya geçmiş Doğru Yol Partisi, Ana Vatan Partisi gibi bir merkez partisi Kürtlerden oy alabilen bir merkez partisi olabilirlikten hızla uzaklaşıyor. Bu anlamda hızla milliyetçi bir parti görüntüsünü bizler için çok net olarak yaşıyor; buradan çıkmazsa, bölgede İYİ Parti’nin konuşulmayacak kadar… işte bugün Bahçeli doğru dürüst hiç gelmez bölgeye, o siyâsetçinin bölgeyle ilgili konuları bellidir. O yüzden bölge de onu çok dikkate almaz; çok konuşmaz bu konuda. Şimdi İYİ Parti de bu şekilde davranırsa, iktidar adayı olmaktan çıkar. Zâten sözümün başında Kemal Bey’e olan ilgi de biraz böyle, muhâlefet içerisinde iktidâra yakın, elle tutulabilecek… İYİ Parti merkeze taşınmış olsa, ona da  bir ilgi olur, yani bir müdâhale… 

Ruşen Çakır:  Yani İYİ Parti’den azaldıkça CHP’ye artıyor. 

Mehmet Kaya:  Tabii ki; çünkü Kürtler bir şekilde bu ülkenin yönetimine ortak olacaklarsa, hep böyle muhâlefette ve ötekilerden veya benzetilen bir partiden çok bu ülkenin ana muhalefeti veya iktidardaki partisiyle bir işbirliği yapmak zorunda; yani yıllardır bu sıkıntıyı yaşayan da bizleriz, biz bunu çok net görebiliyoruz. Yani iktidarda olmadığınız sürece, sizin dışarıdan bölge politikalarıyla ne bölgenin ekonomisi düzelir, ne siyâseti düzelir. Aslında İYİ Parti, Meral Hanım bana göre iyi bir başlangıç yaptı; ama şu an sürdürdüğü politika çok doğru ve bölgeden destek bulacak bir politika değil. 

Ruşen Çakır: Şimdi, iyi başlangıç dedin, Gelecek ve DEVA partileri kurulmadan önce biliyorsun RAWEST bir araştırma yapmıştı. Ve biz o araştırmayı Medyascope’un sitesine yükledik acayip ilgi gördü; daha partiler kurulmadan önceydi, yani insanlar konuştular. Onunla ilgili yaptığım bütün yayınlar çok büyük ilgi gördü falan ve bölgede AKP’den kopmuş yeni partilere bayağı bir ilgi olduğunu gördük. Örgütlendiler de; hemen hemen her şehirde varlar bildiğim kadarıyla; bayağı öne çıkan figürler de var, Kürt kimliğini sâhiplenen isimler de var; ama sanki o ilk baştaki heyecan azalmış gibi, doğru mu? 

Mehmet Kaya: Doğru, yani aslında politikalarından kaynaklanan bir durum değil; yoksa, evet, belki Gelecek Partisi’yle ilgili, bu sürecin yöneticilerinden biri, başbakanlardan biri olduğu için kolay kolay yol alması zordu; ama DEVA için bunu söyleyemeyiz. Yani Ali Babacan bölgede sevilen, iktidarda olduğu sürece de hükûmette olduğu sürece de bir karşıtlık yaratmadı hiçbir zaman. O yüzden başlangıcı oldukça iyiydi; birçok kesim destek de verdi. Şu an kötüdür demiyorum, ama istenen, o başlangıçtaki hızlı noktada değil, yerel teşkilâtları da iyi çalışıyor. Yani dönüp baktığınız zaman hakîkaten bölgede yerel teşkilâtları da çok iyi çalışan bir parti konumunda. Eh ürettiği politika, işte Türkiye’deki Kürt sorunuyla ilgili söylediklerini sadece Diyarbakır’da değil, gidip başka illerde de söyleme cesâreti olan güçlü duran bir parti. Evet, bölgede şu an AK Parti’den de ona yönelik önemli kayışlar var; bunu da görebiliyoruz tabanında. Yani ben hep ifâde ediyorum: Bölgemizin oyu üçe ayrılıyor: 1) HDP’den başkasına oy vermeyenler; 2) HDP’ye hiçbir şekilde oy vermeyenler; 3) bir de böyle ortada duranlar, dönem dönem verenler. Şimdi, hiçbir şekilde HDP’ye oy vermeyenler dediğimiz kitle bugün daha çokhükûmetteki partiye, yani AK Parti’ye daha çok verirlerdi; ama şimdi yavaş yavaş meselâ o kitleden DEVA Partisi önemli bir oy alıyor,o dediğimiz ortadaki kitle de önemli bir şekilde politikasını beğeniyor — ki çok sık gidip geliyor, bölgeyle ilgili. Ama oy oranlarını veren ankete baktığınız zaman, biraz önce söylediğim şey etken, yani bölge artık muhâlefette kalacak bir yapıdansa, ya kendisini tanıyan güçlü bir iktidar partisi –işte, bugün adaylardan biri CHP– veya HDP üzerinden bir iktidar ortaklığı yönteminin daha doğru olacağına inanıyor. Bölgenin politik yapısını sen gayet iyi biliyorsun gerçekten. 

Ruşen Çakır: Artık merkezde olmak istiyor. 

Mehmet Kaya: Evet, bir şekilde yönetimde ve merkezde. Tabii son dönemlerde dünyadaki gelişmeler kadar bölgede ekonomide de önemli gelişmeler var. Yani işte, sanayi altyapısı anlamında olsun önemli adımlar da var; insanlar bunu görünce bölgenin gelişebileceğini, hükûmet olanakları doğru kullanılırsa ve yerelde doğru politikalar oluşursa bölgenin ekonomik durumunun hızla gelişeceğine dâir inanç var ve bunun da yöntemlerinden biri hem yerelde hem merkezde bir şekilde ya iktidar olmak ya iktidara ortak olacak bir pozisyona gelmek. Maalesef bölge o konuda zayıf; DEVA’nın da çok yükselmemesini biraz buna bağlamak lâzım, ama yani meselâ deseniz bana göre “Bu altılı ittifak sonuna kadar gider mi? Bir DEVA-HDP birlikteliği olur mu?” gibi pozisyonlarda, bir iktidar adayı olursa o zaman  gerçek anlamda insanların yakınlarını görebilir — ki AK Parti, biliyorsunuz, 2007 seçimlerinde kent merkezinde % 41 gibi bir oy aldı. Yani bölge, iktidardaki bir parti Kürt sorununda da adım atarsa o desteği veriyor; yani orada % 50 civarında bir kitleden bahsediyoruz neredeyse. 

Ruşen Çakır: Peki HDP ne durumda? Bütün bu engellemeler, şunlar bunlar… ama hâlâ gücünü koruyor deniyor, doğru mu? 

Mehmet Kaya: Vallahi tabii ki yapılan çalışmaların sahasına baktığınız zaman göremiyorsunuz, ama topluma baktığınız zaman görüyorsunuz. Yani gittikçe gücü artıyor, tam tersi; bunu HDP’nin genel Kürt politikasında, geçmiş politikalarda da bunu görebiliyorduk.  HDP çok bir şey yapmasa bile, Kürtler için iktidardaki partilerin yaptıkları yanlışlardan, yaptıkları politikanın yanlışlığından dolayı insanlar HDP’ye oy veriyorlar. HDP’in bunun hem bir etnik bir tepki, hem de hakîkaten yeni yapısıyla biraz daha siyâseti önceleyen, siyâsete dokunan, kadına gence verdiği önem, yeni kuşakta daha çok karşılık bulmaya başladı. Biz de bölgede bunu görebiliyoruz; şimdi bir taraftan diğer partilerde, bu ya hiç yapılmayıp ya az yapılırken, HDP’de tam tersi bir uygulama var. Bir de Kürt sorununda güvenlik politikası her zaman karşıtını çok güçlendirir. Bugün AK Parti’nin MHP ile uyguladığı politika HDP’yi gün geçtikçe de güçlendiriyor, bunu görebiliyoruz. Yani çok fazla bir şey yapmasına da gerek yok. 

Ruşen Çakır: Şimdi benim şöyle bir öngörüm var, bilmiyorum katılır mısın? Tabii daha erken, ama şimdi ittifak denen olay esas olarak milletvekili seçimi için oluyor ve HDP’nin zâten baraj derdi yok ve birtakım sol partileri de yanına alarak üçüncü ittifakı kuruyor. Öteki tarafta da bir şekilde Millet İttifakı –belki adı değişir, belki altı partili olur, belki üç-dört partili olur, her neyse, zâten milletvekili seçimlerine herkes kendi başına girecek– ben şöyle bir akıl yürütüyorum: Muhtemelen HDP birinci turda aday çıkartacak; HDP’nin adayı olduğu için ilk turda kimse % 50+1 oy alamayıp ikinci tura kalacak ve ikinci turda da HDP seçmeni, eğer çok çok rahatsız edici bir aday söz konusu değilse –ki olmayacağa benziyor– muhâlefetin cumhurbaşkanı adayını seçecek gibi bir akıl yürütmem var, katılır mısın? Yoksa başka senaryolar da mümkün olabilir mi? 

Mehmet Kaya: Yani yol haritasına şöyle bakalım: Bence HDP, solla birlikte Kürt ittifakını da yapacak; bir kere kendini konumlandıracak ve eline büyük bir koz alacak. Burada hem Cumhur İttifakı’nın hem de Millet İttifakı’nın büyük yanlışı var; tamam, HDP’yi sen “Terör ile ilişkilendiriyorum” deyip ittifaka almayabilirsin, ama HAKPAR’ı alabilirsin, PAK’ı alabilirsin veya başka… Bu Kürt karşıtlığı… iki yapı oluşmuş orada, yani ikisi de bunu kabul etmiş oldu; çünkü eğer olaya bakarsanız, Millet İttifakı’nın içerisindeki bir tane partinin tabanı, ne Meclis’te bir tabanı var, aynı şey Cumhur İttifakı için, işte Büyük Birlik Partisi gibi ne bileyim veya diğer partiler gibi içinde olanlar var. Böyle bir Kürt karşıtlığı… Bak işte bu önemli. Niye önemli? “İkinizi de aynı yere koyuyorum” demektir bu; yani benim dışımda siz ikiniz de beni, HDP’yi değil aynı zamanda beni dışladınızalgısı var. Burada seçime gidilirken ilk turda aday çıkarmaz mı veya kendi adayını mı çıkarır? Sanki biraz daha yapacağı ittifaklarla ve oy oranlarıyla da ortaya çıkar bu. Çünkü normal bir seçim yaşamayacağız Ruşen. Şimdi, ekonomiye bakın: Her gün benzine zam gelen bir yerden bakıyoruz bu işe. İnsanlar şu an görülen: İşte, 40-40, HDP ortada anahtar bir parti konumu sonuna kadar devam eder mi? Evet, sonuna kadar devam ederse, o dediğim iki tarafı da karşıt görüp bir aday çıkacaktır ve HDP oylarını bir şekilde kendisi alacaktır ve ilk turda iki ittifakın da adayı alamadığı için ikinci tura kalacaktır. HDP stratejik olarak bunu yapacak diye düşünüyorum. Bu koşullar devam ederse seninle aynı fikirdeyim; ama koşullar değişebilir, ilk turda HDP ittifak yapabileceği adayı bulursa…  

Ruşen Çakır:  İlk tura da katılabilir. 

Mehmet Kaya: İlk tura da katılabilir.Aday göstermeyip  direkt destekleyebilir de.  

Ruşen Çakır:  O zaman ilk turda muhâlefetin adayını destekler 

Mehmet Kaya: İlk turda direkt destekler, evet, muh–lefetin adayını destekleyebilir  ve ilk turda da seçebilir, işi ikinciye bırakmaz. Burada tabii biraz da AK Parti’nin bu saatten sonra uygulayacağı politikalar önemli. 

Ruşen Çakır:  Bir de tabii Erdoğan’ın Öcalan kartı var. Var mı böyle bir kart? 

Mehmet Kaya: Artık tek kartla bu oyun oynanamayacak, onu söyleyeyim. Evet, Öcalan güçlü bir aktör, bunu hiç kimse reddetmiyor, önemli; ama Selahattin Demirtaş da bu parti için önemli; ama aynı zamanda HDP de önemli. Artık HDP’nin de önemli bir kitlesi ve önemli bir tabanı var. İşte, Mithat Hoca da partinin Türkiye’deki duruşu ve ilişkileriyle ilgili, yani bugün oy oranının artmasında önemli bir etken. Şimdi bunların hepsinden bir tânesini seçip, ona “tek belirleyici” derseniz, bu seçimde bu olmayacak. Bence buna üçlü bir ittifakla karar verilecek: Yani hem HDP’nin, hem Öcalan’ın, hem de Selahattin’in ayrışmadan tek bir noktada duracakları… HDP bunu sağlayacak, yani ayrışma olmayacak, yani Kürt oylarını bölmeye yönelik gibi görünen senaryolar tutmayacak; çünkü yine aynı yere geleceğim: Kürtler… hakîkaten bunlar yaşandı Ruşen, biliyorsun, ikinci partiler kuruldu, işte yok işin ekonomisi, başka boyutu, aşîretler üzerinden denendi… bunların hepsi Kürtlerde bir direnç oluşturdu, artık bundan sonra, bir sözle veya bir açıklamayla bir yere gitmezler. Hele bir de bu yerel seçimlerde aldıkları tavır ve aldıkları sonuca baktığınız zaman, o da bir ders verdi insanlara. Onun için bence bu üçünün birbirinden ayrışacağı değil, üçünün de ortak olacağı bir yol izleyecekler. 

Ruşen Çakır: Son olarak HÜDA-PAR’ı sormak istiyorum. Bir ara bayağı bir AKP’ye angaje olmuştu ve son dönemde de uzaklaşıyor sanki, öyle hissediyorum; geçen meselâ Erbakan’ın anmasına Zekeriya Yapıcıoğlu geldi ve konuşma yaptı. Diğer muhalefet parti liderleriyle birlikte o da oradaydı. O tek başına bir gösterge değil ama, değişik konularda yaptıkları açıklamalarda, hattâ anladığım kadarıyla bölgede HDP ile berâber birtakım yerel inisiyatiflerde de il başkanları düzeyinde temaslar da oluyor. HÜDA-PAR’ın hâlâ bir önemi var mı? Meselâ Cumhur İttifakı’na katılması sanki çok mümkün olamazmış gibi geliyor bana, MHP’den dolayı; ama yine de siyâsette her şey mümkün. 

Mehmet Kaya: Doğru, biz de onu görüyoruz; sürekli görüştüğümüz, bölgede hakîkaten tabanla da ilişkisini koparmayan önemli bir parti. Benim gördüğüm, onlar da böyle, sanki AK Parti’nin yan bahçesiymiş gibi bir pozisyondan hızla çıkıyorlar. Yani dönem dönem açıklamalarına baktığınızda da, mevcut politikaları gerek yerelde gerek merkezde eleştiren bir duruşları var. Politikayı daha böyle tabanda yaparak, ilişkileri tüm partilerle ortaklaştırarak daha kapalı bir halde ve sadece AK Parti ile görüşen kimliğinden çıkıp, tam tersi, evet altılı bölgedeki HDP’nin de olduğu ittifaklar oluşturmak, diğer partilerle sürekli bir araya gelerek politikalar üretmek, yani yerele baktığımız zaman Türkiye’deki altılının yanında dönem dönem HÜDA-PAR’ı para görebiliyoruz, yanında dönem dönem HDP’yi görebiliyoruz, yani dediğin tam da doğru: Hem kendini geliştiren, hem de şu anda baksanız zaman muhâlefetin yanında duran — ki hattâ böyle bir fotoğrafı AK Partili vekiller önce eleştirdiler; daha sonra tabii sonuçta onlardan da cevaplar gelince, eleştiriyi de kaldırmak zorunda kaldılar HDP’yle görüntü verdiği için veya diğer muhalefetle görüntü verdiği için; ama yerelde hem iyi çalışıyorlar –yani tabanlar tutma anlamında– hem de, dediğim gibi AK Parti’nin bir ortağı pozisyonundan da  hızla çıkıyorlar; yaptıkları politika eleştirilerinde de bunu görebiliyoruz. 

Ruşen Çakır: Peki, şimdi kapanış olarak şunu sormak istiyorum: Her vesîleyle söylerim, yani Türkiye’nin en politize kesimi Kürtlerdir; her türlü detayı çok yakından takip eder, hepsi olmasa bile en sıradan insan bile Bahçeli’nin grup konuşmasında söylediklerinden Erdoğan’ın açılışta söylediğine kadar takip eder. Ne diyorsun? İnsanlar umutlu mu? Yoksa nasıl olsa bize sıra gelmez mi diyorlar? 

Mehmet Kaya:  Ya,çok umutlu değiller, yani çok, evet dediğin… ya tabii bunun gerekçeleri çok Ruşen, yani kırk yıldır devam eden, yani binlerce insanın öldüğü ve her aileden artık insanların ya kendisini birinci derece, ikinci derece yakınını kaybettiği bir süreçten bahsediyoruz. Bu süreç ölüm kadar işin ekonomisine de yansıyor, işin siyâsetteki temsiliyetine de yansıyor. Şimdi bunların hepsini yaşayan toplum, bir çözüm arayışında. Dönem dönem, işte meselâ çözüm süreci bölge için çok çok önemliydi; hele bugünlerde, onu batılı partiler eleştirdikçe, bölge daha çok kırılıyor. “Ya, benim için tek dönem o dönemdi. Onu bile şu an kabul etmeyen bir siyâsî anlayışla hangi yol haritasını oluşturacağım?” diyor. Dönüp baktığınız zaman, CHP’den de geliyor böyle eleştiriler — işte, Habur  gelişini eleştirmekten tutun da, mahkemelere kadar söyleyen… adam her şeyini bırakıp gelmiş, yargılanmasını bile eleştiriyorsa. Ne yapacaksın? Öldürecek misin kapıda? Yani nedir buradaki anlayış? Şimdi bu ister istemez bir karamsarlık yaratıyor.Bbir çözüm bekliyor insanlar. Söyledim, bir şekilde bu çözümün de sadece muhâlefet yaparak ve şiddeti kullanarak olmayacağını artık gördü insanlar; ama sonuçta bunun çözümü de bir diyalog ortamı, bir görüşme… Siz siyâsetle görüşmezseniz kiminle görüşeceksiniz? İşte, “150 tane militan kaldı” deniyor. 150 tane kaldıysa bitti demektir bu. O zaman ne bekleniyor? O zaman bir şekilde bunun bu görüşme ayağının gerçekleşmesi de, o siyâsî ortam olmadığı için karamsarlar yani. Hâlen işte HDP belli bir yere konumlandırıldığı için, ki bütün anketlerde hiç oy kaybetmeyen, neredeyse oy artıran bir partiyi ısrarla tutup görmezden gelirseniz bu sorun çözülmez. Bir şekilde bunun farkında insanlar. Onun için bir umutsuzluk var; bu iki yapılanma bunu artırdı, evet, burada HDP’ye bir rol düşüyor. Yani “Üçüncü bir gücüz” derken, bunu, “İkinizi reddediyoruz” değil ama, “İkisinden birine gireceğiz” de değil; ama hakîkaten bu ülkenin her iki tarafıyla da, yani Cumhur İttifakı’yla da Millet İttifakı’yla da ülke yönetimine ortak olabilecek gücünü olduğunu da göstermesi gerekiyor; bunu bekliyor vatandaş. Yani “Ben evet, hep yıllardır HDP’yi destekliyorum, yıllardır, yine vereceğim ve sorun durduğu sürece” diyor, ama bir beklenti de var, bunu görmek lâzım. Şimdi bu ortam olmadığı için karamsarlar, onu demeye çalışıyorum. 

Ruşen Çakır: Evet Mehmet Kaya, çok teşekkürler. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya’yla Güneydoğu’da siyâsetin nabzını konuştuk. Kendisine çok teşekkürler. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.