Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Non-binary genç, annesi ve onun arkadaşları tarafından kaçırılıp alıkonuldu – “Bana, ‘Seni öldüreceğiz, kimse cesedini bulamayacak’ dediler”

Haber- fotoğraf: Edanur Tanış 
Kamera- kurgu: Ayşegül Karagöz

Non-binary trans Yusuf Aydaş, annesi ve annesinin arkadaşları tarafından 8 Mart 2022’de İstanbul-Taksim’de kaçırılarak üç gün alıkonuldu. Karakola gittikten sonra tekrar kaçırılan Aydaş, şiddete maruz bırakıldı ve ölümle tehdit edildi. Arkadaşlarının sosyal medyada başına gelenleri duyurması ve polise haber vermesiyle kurtulan Aydaş, yaşadıklarını Medyascope’a anlattı.

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Felsefe Bölümü öğrencisi Yusuf Aydaş (22) non-binary* trans. 2016 yılından beri LGBTİ+, kadın ve işçi mücadelesi içinde yer alan Aydaş, 6 Mart 2022’de İstanbul-Kadıköy’de düzenlenen kadın eylemine trans korteji ile birlikte katıldı. Burada arkadaşlarıyla birlikte fotoğraflar çekildi. Yusuf Aydaş’ın iddasına göre bu fotoğrafları bazı Trans Dışlayıcı Radikal Feministler (TERF) alay etmek amacıyla fotoğraftaki kişileri yakınlaştırarak Twitter’da paylaştı ve profil fotoğrafları yaptı. 

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde ailesinin kendisini aradığını dile getiren Aydaş, “Bana ‘İstanbul’da mısın?’ diye sordular. İstanbul’da olduğumu TERF’lerin fotoğraflarımı afişe etmesiyle görmüşler. Annem eve çağırdı, gitmedim. 8 Mart yürüyüşü bittikten sonra annemin bir arkadaşı beni arayıp kitabımın onda olduğunu ve vermek istediğini söyledi. Ben kitabı almaya gittim ancak annem de oradaydı ve beni zorla arabaya bindirip Kocaeli’ne, eve götürdüler” dedi.

Üç gün boyunca ailesinin kendisini alıkoyduğunu ancak bu süreçte kendisine şiddet uygulamadığını ve telefonuna el koymadığını anlatan Aydaş, 12 Mart’ta ailesinin kendisini okula göndermeyeceğini söylediğini ve kendisinin de bunu kabul etmediğini ve durumu trans kortejindeki arkadaşlarına haber verdiğini söyledi. Arkadaşlarının alıkonulduğu eve polis yolladığını söyleyen Aydaş, “Polislerin hiçbir şeyden haberi yoktu. Denize düşen yılana sarılır misali yardım istedim. Bana, ‘Zaten reşit değil misin, niye biz seni götürelim kendin bu evden gidebilirsin’ falan dediler. Orada polislerin sözlü tacizine maruz kaldım. Sonra karakola gittik, avukatım geldi. Avukatım bana ailemle konuşup beni güvenli bir yere götüreceğini söyledi. Ben de güvendim. Avukatım, ‘Seni Marmaray’a bırakacağım’ dedi. Ben de her şey bitti diye sevindim” diye konuştu. 

Ölümle tehdit

Karakoldan çıktıktan sonra avukatın bir anda yanından gittiğini ve bunun üzerine tek başına Marmaray’a giderken, ailesinin bir arkadaşının Marmaray’ın önünde arabayla önünü kestiğini ve zorla arabaya bindirdiğini dile getiren Aydaş şöyle devam etti:

“Bana, ‘Yürü gidiyoruz, seni öldüreceğiz, kimse cesedini bulamayacak’ dediler. Onlar beni çekiyor, ben kurtulmaya çalışıyorum. İnsanlara, ‘Bakın beni götürüyorlar’ dedim belki beni kurtarırlar diye ama hiçbir şey olmadı. Arabada, ‘Seni öldüreceğiz, haberin olsun şu anda seni bir köye götürüyoruz, kimse öldüğünü duymayacak ’ dediler. Bir noktadan sonra tamam öleyim, her şey bitsin diye düşündüm. Köye varınca arabadan indirip karın içine attılar beni.”

“Yüzüne vurma, gider şikayet eder”

Orada annesinin arkadaşlarının kendisini darp ettiğini ve “Gidecek misin, emin misin? Gitmeyeceksen dövmeyeceğiz seni” diye konuştuklarını söyleyen Aydaş, “Onlara gideceğimi söyledim. ‘Şu an ölmeye de razıyım, istediğinizi yapın, sizinle o eve gelmeyeceğim, ben gideceğim’ dedim. Oradaki herkes izliyordu. Atanmış ailem, annem beni dayak yerken izledi. Sonradan annem yanıma geldi, ‘Artık öldürün, bitsin’ dedim onlara çünkü beni döven bir kişinin silahı vardı. Eniştem de beni dövmeye başladı. Yüzüme tam kafa atacakken biri ona, ‘Yüzüne vurma,  yüzüne vurursan bizi şikayet eder, yüzü hariç her yere vuralım’ dedi. Şiddeti baya planlamışlardı” diye devam etti. 

Şiddet gördüğü yere daha sonra jandarmaların geldiğini ve annesinin o anda kendisine “Yusuf gitme, şikayet etme, söz seni bırakacağız, bu insanları değil beni şikayet et” dediğini ifade eden Aydaş, “Jandarmaların yanına gittim. Onlar benimle konuşmak yerine ailemle konuştular. Kimlik kontrolü yaptılar. Onlardan hiçbir şekilde dönüş almadım. Onlara ‘Bakın katilim siz olacaksınız, beni buradan götürün’ dediğimde bir jandarma pişkin pişkin gülmeye başladı. Kimlik kontrolü bitince biz arabaya bindirdiler. Jandarmaya, ‘Beni götürmezseniz bunlar beni öldürecek, katilim siz olacaksınız’ dedim. Bana, ‘Ne öldürülmesi onlar senin ailen’ dediler,  Jandarmalar da yardım etmedi” diye ekledi. 

Daha sonra ailesinin ve onların arkadaşlarının kendisini Tuzla’da bir eve götürdüklerini anlatan Aydaş, şunları söyledi:

Beni Kocaeli’nde kalmaya ikna etmeye çalışıyorlardı. Bana, ‘Dönme, gitme, söz veriyoruz, sana hiçbir şey yapmayacağız, seni kabul edeceğiz, sen o yola gidersen çok kötü şeyler olur’ dediler. Kötü yol dedikleri seks işçisi olacağımı düşünmeleri. Ahlakçılık ve orospufobiklik yaptılar. Bana ‘o yola’ gidersem bir kenarda öldürülüp bırakılacağımı söylediler. Onlara en azından sizinle ölmem tek başıma ölürüm dedim.

Kaçırılmasının Twitter’da gündem olduğunu, annesinin ve bir ablasının evine jandarma ve avukatların gittiğini aktaran Aydaş, “Şiddet uygulayanlardan biri Twitter’da yazılanları görmüş, ‘Herkes seni arıyor, bunlara geri dön, seni bırakacağız, taksi geliyor’ dedi. Ben de güvenmedim onlara, ‘Taksiye binmeden aramam, size de hiçbir şey yapmayacağım’ dedim, rahatladılar” dedi. Marmaray’a bindiğini dile getiren Aydaş, “Üstüm başım çamur ve kan içindeydi, üşüyordum ama mutluydum. Kendi kendime gülüyordum ve insanlar da neye gülüyorum diye bakıyorlardı” diye anlattı. 

İşte darp raporu

Aydaş, maruz burakıldıklarının ardından darp raporu aldı. Raporda, Aydaş’ın baş ve boyun bölgesinde lezyonlar olduğu tespiti yer aldı.

Uzaklaştırma kararı çıkartacağını dile getiren Aydaş, “Kimseyi şikayet etmeyeyim, çocukları var, çocuklara yazık diye düşünüyorum ama sonra ‘Çocukları varken bana bu şiddeti hak gördüler’ diyorum. Uzaklaştırma kararı bir iki gün içinde çıkacak. Eğer bana uzaklaştırma süresince bir şey yaparlarsa şikayetçi  olacağım” diye devam etti. 

Şu an özgür olduğu ve o evden çıkabildiği için çok mutlu olduğunu ifade eden Yusuf Aydaş, son olarak şunları ekledi:

“Beni kaçırdıkları esnada cidden öleceğimi düşündüm, ‘Kimse bana ulaşamayacak, adım öldürülen bir trans olarak geçecek’ dedim. Şunu söylemek istiyorum, bunu aileme de söyledim: Ben ne ilk ne de son olacağım, benden başka bir sürü lubunya var. Dayanışma olmasaydı belki ben burada olmaz, kurtulamazdım. Benimle ilgilenen bütün arkadaşlarıma ve avukatlara teşekkür ediyorum. Bize karşı bu nefreti körükleyen herkesin karşısında olacağımız günler yakın. Umarım bunu yaşayan son kişi ben olurum” 

*Non- binary: Kendisini geleneksel kadın ve erkek kategorilerinin içinde tanımlamayan,bu iki cinsiyetin arasında ya da ikisinin de dışında bir cinsiyet kimliğini deneyimleyen insanlar için kullanılan terimlerden biri. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.