Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından İzmir‘in Çeşme ilçesinde hayata geçirilmesi planlanan Çeşme Turizm Projesi‘ne imkân veren cumhurbaşkanlığı kararının iptali için açılan davada bilirkişi raporu dün (28 Mart) yayımlandı. Raporda projenin pek çok açıdan kamu yararına uygun olmadığı belirtildi.
Sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve hukukçular tarafından Cumhurbaşkanlığı’nın aldığı Çeşme Turizmini Koruma ve Geliştirme Kararı’nın iptali talebiyle açılan davada Danıştay, bilirkişi incelemesi yapılmasına karar vermişti. 27 Ekim’de yapılan incelemenin sonuç raporu dün (28 Mart) yayımlandı. Raporda, projenin “henüz bozulmayan son kıyı alanlarından biri” olan bölgede yol açacağı olumsuz sonuçlara ayrıntılarıyla yer verildi.
Çeşme Projesi nedir?
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından İzmir-Çeşme’de hayata geçirilmesi planlanan Çeşme Turizm Projesi, 9 bin 574 hektarlık bir alanda yapılmak isteniyor. Projede 20 golf sahası, termal turizm tesisleri, kongre, fuar ve etkinlik merkezi, kültür ve sanat merkezleri, tarım ve doğa turizmi alanları, yat marinaları gibi tesislerin yer alması planlanıyor.
İzmir’de pek çok kişi ve sivil toplum kuruluşu projeye itiraz ediyor. İzmir Tabip Odası, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği İzmir İl Koordinasyon Kurulu, İzmir Barosu üyeleri ile çeşitli siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının açtığı davada bilirkişi keşfi 27 Ekim 2021’de yapılmış, keşif sırasında protesto gösterileri düzenlenmişti. Bölgede konuştuğumuz kişiler, projeyi “İzmir’in Kanal İstanbul’u” olarak tanımlamıştı.
16 bin hektarın üzerinde bir alan tümüyle halka kapatılacak
Bilirkişi raporunda projenin, tarım ve orman alanları, doğal değerler, su kaynakları ve kültürel miras üzerinde yaratacağı olumsuz etkileri ayrıntılarıyla sıralandı.
Raporda, geniş alanların tek bir bakanlığın yetkisine devredilmesine şu sözlerle karşı çıkıldı:
“Davalı bakanlığın bu denli geniş alanları tümüyle kendi yetki alanına almasının gerekçesi ‘bölge bütünlüğünün sağlanarak’ işlerin hızlı yürütülmesi ile sınırlıdır çünkü var olan ‘gerekçe raporları’ ciddi gerekçelere dayanmamaktadır. Bilirkişi Kurulu olarak dava konusu alanın sınır belirleme raporunun, bu alanın sınırları, büyüklüğü ve kapsayacağı alan vb. konularla ilgili olarak son derece yetersiz, hiçbir ciddi bilimsel araştırma ve çalışmaya dayanmayan, ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerini hiçbir şekilde değerlendirmeye almayan, yüzeysel bir belge olduğu görüşündeyiz. Yeni statünün benimsenmesi durumunda Çeşme Yarımadası’nda 16 bin hektarın üzerinde bir alan tümüyle halka kapalı, giriş çıkışları denetim altına alınmış, kamuya kapalı gated communities/kapalı site benzeri alanlar haline dönüşecektir. Sonuçta kamunun elindeki araziler farklı bir denetim sürecine terk edilecektir. Bu alanlar yasalarla koruma altına alınmış farklı statüde ve üzerinde yapı yasağı getirilmiş alanlardır. Sınır kararıyla bu alanlardaki yetkilerin tümünün tek bir bakanlığa aktarılmasının rasyoneli anlaşılamamaktadır.“
“Kamu yararına ve planlama ilkelerine uygun değil”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Raporun bir diğer maddesinde projenin neden kamu yararına uygun olmadığı gerekçeleriyle anlatıldı:
“Bölgedeki koruma alanlarının korunması, işletilmesi, sürdürülebilirliğinin sağlanması konusunda uzmanlaşmış kamu kurum ve kuruluşlarının yetkilerinin bu alanlarda hiçbir uzmanlığı olmayan tek bir bakanlığa -daha da kötüsü bu konularda duyarlı olma olasılığı son derece düşük olan özel işletmecilere- devredilmesinin gerekçesinin ne olduğunu anlamak olanaklı değildir. Aynı durum yine ilk kez kıyıların, deniz alanlarının ve adalardaki yetkilerin devri için de geçerlidir. Plancıların sınır belirlerken yapılaşma kısıtlaması olan alanları planlama alanının bütününden çıkararak kalan alanda plan hazırlaması ve bu planlama alanında kullanma/koruma alanı dengesini gözetmesi esastır. Diğer bir deyişle, plancılar planlama alanını sınırlarını belirlerken ya da yapılaşma alanlarını tespit ederken elek analizi yöntemiyle doğal, yapay ve yasal eşikler belirleyerek bu alanları sürecin dışında tutarlar. Çeşme Kültür Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi (KTKGB) sınırları belirlenirken böyle bir yönteme de başvurulmamıştır. Kurulumuz dava konusu KTKG Bölgesi’nin gerek ilk alan gerekse de genişletme alanı sınırlarının belirlenmesi işleminin gerek kamu yararına gerekse planlama ilkelerine uygun olmadığı görüşündedir.“
“Nüfus ataması tehdit edici düzeyde”
Projeyle birlikte Çeşme’nin nüfusunun turizm sezonlarında 1 milyona yaklaşması öngörülüyordu. Raporda bu durumun tehdit edici düzeyde olduğu belirtildi:
“R1/100 bin Ölçekli Çevre Düzeni Planının Plan açıklama raporunda Çeşme’de 2025 yılında yazlık nüfus hariç olmak üzere 70 bin kişilik nüfus kabulü yapılmıştır. Kapsam Belirleme Raporuna göre ise kullanım kararları açısından incelendiğinde, günlük en fazla 100 bin kişiye hizmet verilmesi öngörülmektedir. Bu durumda üst ölçekli planda öngörülen nüfusun üzerinde bir nüfus ataması yapılmış olacaktır ki korunması gereken pek çok hassas bölgenin bulunduğu bu alan için bu nüfus ataması tehdit edici düzeydedir.”
“Henüz bozulmayan son kıyı alanlarından biri”
Raporda projenin bölgedeki doğal yaşama yapacağı olumsuz etkilerden de şöyle söz edildi:
“Bölge sahip olduğu bitki, kuş, deniz memelileri varlığı ile de ülkemizin bir Önemli Doğa Alanı (ÖDA) olarak tescil edilmiş, Türkiye’de Akdeniz fokunun korunacağı beş öncelikli alan içerisinde yerini almış, büyük bir kısmına karadan ulaşımı olmayan, doğal peyzajın henüz bozulmadığı son kıyı alanlarından biridir. Bunun yanı sıra henüz fayda-zarar analizlerinde yer almayan, ancak çok farklı boyutlarda yerel ve bölgesel ekonomiye katkı sağlayan, karbon tutumundan su ürünleri üretimine erozyonu önlemeden rekreasyon olanakları sağlamaya kadar değişen geniş bir yelpazede mevcut ekosistem hizmetlerinin varlığı bölge hakkında verilecek kararlarda dikkate alınmalıdır. Bütün bu nedenlerle, Çeşme KTKG Bölgesi’nin yapılaşma ve diğer habitat tahribatlarından uzak tutularak ekoloji niteliklerinin ve bütünlüğünün korunması yerel ekonomi, kamu ve ülke çıkarınadır.“
“Su kaynakları proje için yetersiz”
Rapora göre bölgenin sahip olduğu su kaynakları, projeyle birlikte yapılacak tesis ve konutların su ihtiyacını karşılamada yetersiz kalacak:
“Mevcut planlamalarda bile kısıtlı olan ve iklim değişikliğinin olumsuz etkileri ile daha da azalması beklenen Çeşme-Karaburun bölgesi yerüstü ve yeraltı su kaynakları, Çeşme KTKGB’nin getireceği ek nüfus ve bu nüfusa hizmet verecek olan turizm ve altyapı tesisleri ile konutların getireceği ek su ihtiyacını karşılamak için yetersizdir. Dolayısıyla, Çeşme KTKGB ile oluşacak ek nüfus ve faaliyetlerin, su ihtiyacını karşılamak için bölge yerüstü ve yeraltı sularına yönelmesi, halihazırda mevcut olan ve iklim değişikliği ile artması beklenen yerüstü ve yeraltı suları miktar ve kalite problemlerine ek baskılar getirecek ve sorunların katlanarak artmasına neden olacaktır.“
“Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı olumsuz etkilenecek”
Raporda, projenin Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı’nı da olumsuz etkileyeceği belirtildi:
“Çeşme KTKGB ile Turizm Bölgesi ilan edilen alan, Çeşme ilçesinin en önemli iki içme suyu kaynağından biri olan Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı’nın su toplama havzası ve koruma alanlarının büyük bir bölümünü içine almaktadır. Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı’na ait koruma alanlarının yüzde 75’inden fazlası Çeşme KTKGB sınırları içinde yer almaktadır. Diğer bakış açısıyla, sadece Çeşme KTKGB’nin toplam kara alanının yüzde 50’sinden fazlası Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı koruma alanları içinde yer almaktadır… Çeşme ilçesinin en önemli iki içme-kullanma suyu kaynağından birisi olan Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı için hem su miktarı hem de su kalitesi açısından önemli risklere ve olumsuzluklara sebep olacaktır.“
“Ildır yeraltı suyu kaynakları korunmalı”
Bilirkişi raporuna göre proje, Çeşme’nin önemli içme suyu kaynaklarından Ildır’daki yeraltı su kaynaklarını da olumsuz etkileyecek:
“Çeşme KTKGB alanının kuzey bölgesi (Ildır bölgesi) Çeşme ilçesinin en önemli iki içme suyu kaynağından biri olan Ildır yeraltı suyu kaynaklarının su havzalarını ve beslenme bölgelerini içine almaktadır… İçme suyu temini için kullanılan Ildır yeraltı suyu kaynakları 28 Ekim 2017 tarih ve 30224 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmelik ve 7 Nisan 2012 tarihli ve 28257 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yeraltı Sularının Kirlenmeye ve Bozulmaya Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik kapsamında tedbirler alınarak korunmalıdır.“
“Termal turizm çevresel sorunlara yol açar”
Proje kapsamın yapılması planlanan termal turizm tesisleri de bölgeyi olumsuz etkileyecek etmenlerden:
“Çeşme KTKGB alanı planlarında termal turizm yer almaktadır. Yenilenebilir enerji kaynağı olan Jeotermal kaynak potansiyeli bölgenin kalkınmasına önemli katkı verebilecek doğal bir kaynaktır. Çeşme ilçesindeki jeotermal potansiyel doğal kaynak çıkışları ve sondaj kuyuları ile termal turizm amaçlı kullanılmaktadır. Jeotermal su kaynaklarının sondajı, kullanımı, deşarjı veya reenjeksiyonu süreçleri uygun standartlarda yapılmadığı durumlarda alıcı ortamın kalitesini olumsuz yönde etkileyerek çevresel sorunlara yol açmaktadırlar. Bu nedenle yukarıdaki süreçlerin bilimsel bir stratejik çevresel etki değerlendirme sonucunda belirlenen doğru üretim planlaması ve sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesine dayandırılması önem kazanmaktadır. Çeşme KTKGB alanında gerçekleştirilecek jeotermal faaliyetlere ilişkin detaylı bilgi edinilemediği için ancak yukarıdaki genel değerlendirme yapılabilmiştir.“
“Bölgenin arkeolojik potansiyeli oldukça yüksek”
Raporda bölgenin arkeolojik potansiyelinin yüksek olduğu ve bu konuda henüz yeterli araştırma dahi yapılmamış olduğuna dikkat çekildi:
“İzmir Çeşme KTKGB 1/100 bin ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişiklik Teklifi Kapsam Belirleme Raporunun nihai versiyonunun 44-46 sayfalarında belirtildiği gibi, 11 adet 1. derece,2 adet 2. Derece, 5 adet 3. derece olmak üzere toplam 20 adet arkeolojik sit alanı bulunmaktadır… Dolayısıyla henüz araştırma yapılmamış olan kısımlarda yeni arkeolojik alanların saptanma olasılığı yüksektir. Bu arkeolojik alanların kültür mirası açısından değeri tescilli olanlardan daha az değildir ve optimum seviyede korunmalıdır. Sistematik olarak arkeolojik yüzey araştırması gerçekleştirilen kısımda elde edilen bulgular ve veriler bölgenin kalan bölümünün de arkeolojik potansiyelinin oldukça yüksek olduğunu göstermektedir. Söz konusu alan turizm bölgesi olarak belirlenmeden önce bölgede sistematik arkeolojik yüzey araştırmaları ile kültürel mirasın etkin biçimde belgelenmesi ve korunması hayati önem taşımaktadır.“
“Kamu yararına aykırı”
Raporun sonuç kısmında ise şu görüş yer aldı:
“Özetle, yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’nun 3. maddesi ile Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri ile Turizm Merkezlerinin Belirlenmesine ve İlanına İlişkin Yönetmelik uyarınca, 12.02.2020 tarih ve 31037 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, İzmir Çeşme KTKGB’nin sınırlarının yeniden belirlenmesine ilişkin 11.02.2020 tarih ve 2103 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’nın iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Cumhurbaşkanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı aleyhine açılan davada; Kurulumuz, KTKGB alanının bütününü de gözeterek, dava konusu ekleme ile koruma alanları yanı sıra turizm kullanımlarına, dolayısıyla yapılaşmaya da açılmasına yol açacak olan sınır kararının, tarım ve orman alanları, doğal değerler (flora, fauna, ekosistemler) su kaynakları ve kültürel miras üzerinde yaratacağı olumsuz etkileri göz önüne alındığında, planlama ilkelerine ve kamu yararına uygun olmadığı görüşüne varmıştır. Karar yüce mahkemenizindir.“