Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Krize rağmen “seçim ekonomisi” mümkün mü? Seçmene ve ekonomiye etkisi ne olur?

Seçim ekonomisi”, iktidarların seçimlerden önce ekonomik araçları kullanarak refah ortamı sağlaması olarak tanımlanıyor. Bu araçlar maaş zamları, ikramiyeler, kredi destekleri, vergi oranlarının düşürülmesi, para cezalarının affedilmesi gibi uygulamalardan oluşuyor. Türkiye’de de son yıllarda yapılan seçimlerden önce çeşitli seçim ekonomisi uygulamalarına gidildi.

Örneğin 2018’deki cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimlerden önce çeşitli sektörlerde KDV ve ÖTV oranları düşürüldü, sosyal güvenlik primlerinin ödemeleri ertelendi. Seçime bir buçuk ay kala Meclis’ten geçen yasa tasarısıyla vergi ve imar afları getirildi, emeklilere dini bayramlarda 1.000’er lira ikramiye verildi.

2019 yılı yerel seçimlerinden önce ise kredi kartı borcu olanlara Ziraat Bankası tarafından kredi kartı borcu faizinin yarı oranında bir faizle kredi verildi ve kredi kartı borçlarının kapatılması sağlandı. Devlet bankaları tarafından esnaf ve çiftçiye çeşitli kredi imkanları sunuldu, KDV ve ÖTV indirimleri yapıldı, imar affı uygulaması uzatıldı.

Peki, gelecek yıl yapılması planlanan seçimlerden önce iktidar hangi ekonomik adımları atabilir? Bu adımların seçmene ve ekonomiye etkisi nasıl olur? Seçim ekonomisi oluşturabilmek için yeterli kaynak var mı?

Prof. Dr. Haluk Levent ve Metropoll Araştırma Başkanı Prof. Dr. Özer Sencar değerlendirdi.

Seçim ekonomisi nedir?

Prof. Dr. Haluk Levent seçim ekonomisini “Kamu kaynaklarının oy getirecek faaliyetlere yönlendirilmesi” olarak, Prof. Dr. Özer Sencar ise “İktidarın kazanamama riski gördüğü seçimlerde ekonomik şartları zorlayarak seçmene geçici de olsa bir refah yaşatma planı” olarak tanımlıyor.

Sencar, oy düşüşü yaşayan tüm iktidarların bu yönteme başvurduğunu söylüyor. 

Önümüzdeki seçimlerden önce uygulanabilir mi?

Sencar’a göre Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 2011’e kadar seçim ekonomisi uygulamaya ihtiyaç duymadı ancak bu tarihten sonra bütün seçimlerde uyguladı ve önümüzdeki seçimlerde de uygulayacak:

Çünkü o zamanlar güçlüydü. 2011’den sonraki süreçte bütün seçimlerde seçim ekonomisini bir şekilde uygulamıştır. Önümüzdeki seçimde de mümkün olan bütün imkanlar kullanılarak seçim ekonomisi uygulanacak.”

Haluk Levent’e göre ise asgari ve kamu ücretlerine büyük zamlar yapmak gibi uygulamalar para basmak suretiyle yapılabilir ancak bunun bir bedeli var: “Derhal enflasyon olarak geri döner.”

Ayrıca seçim ekonomisi oluşturmak isteyen iktidar, Türkiye’nin büyük bir makroekonomik dengesizlik içinde olması sebebiyle farklı yöntemler de deneyebilir: “Hükümet döviz kurunu belli bir seviyede tutmak, bazı fiyatlara müdahale etmek gibi uygulamalara gidebilir. Son zamanlarda ortaya çıkan ‘sabit fiyat’ meselesi gibi uygulanması çok zor adımlar atmaya çalışabilirler.” 

Ancak bu uygulamaların zamanlaması da önemli: “Bunları seçimden bir iki ay önce yapmaları lazım. Çünkü üç-dört ay içinde etkisini kaybeder.”

Prof. Dr. Haluk Levent

Krize rağmen seçim ekonomisi oluşturulabilir mi?

Levent’e göre seçim ekonomisi Türkiye’de 1950’li yıllardan bu yana iktidarların başvurduğu bir alışkanlık ancak günümüz şartları farklı: “Türkiye 70’li ve 80’li yıllarda üç aşağı beş yukarı kapalı bir tarım ekonomisine sahipti. 70’lerde katma değerin neredeyse yarısı tarımdan geliyordu. Keza istihdamın da büyük bir kısmı tarımdaydı. Dolayısıyla bir kendine yeterlilik söz konusuydu. Bu yüzden yoksulluk yaşanıyordu ama açlık tehlikesi olmuyordu. Şimdi kentleşmenin yükseldiği ve kendine yeterliliğin kaybolduğu bir tarımsal ortamda bu kadar büyük bir bunalımın yoksulluğu çok derinleştirdiğini ve yaygınlaştırdığını, dolayısıyla ciddi bir açlık riskinin ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Bu sebeplerden kamu kaynaklarını har vurup harman savuracak durumda değiliz.”

“Bu ‘kriz’ değil ‘buhran'”

Son yıllarda yaşanan ekonomik durumu ise “kriz” değil “buhran” olarak tanımladığını söyleyen Haluk Levent, bu sebeple seçim ekonomisi oluşturmak için elverişli bir ortam olmadığını belirtiyor: “Bu sadece AKP iktidarı döneminde değil Türkiye tarihinde yaşanmamış bir kriz. Ben yaşım itibariyle çok kriz gördüm. 70 sente muhtaç olduğumuz krizleri, yakıt olmadığı için başbakanın makamında paltoyla oturduğu dönemleri gördüm. Ancak böyle bir krizle karşılaşmadım. Buna ‘kriz’ demek de hafif kaldığı için ben ‘bunalım’ olarak adlandırıyorum. Bu şartlarda seçim ekonomisi oluşturabilmek için oldukça tecrübeli, iktisadı çok iyi bilen bir kadronun, yaratıcılık ile belli bir iktisat politikası izlemesi gerekir.

Yüksek asgari ücret zammı mümkün mü?

Haluk Levent’e göre böyle bir adım pek mümkün değil: “Asgari ücrete çok büyük zam artık gelemez. En son gelenle zaten ücret hiyerarşisini altüst ettiler. Kıdem sahibi, iyi yetişmiş işgücü, benzer oranlarda zam alamadı. Bu olamayınca vasıfsız işgücünün ücreti olarak ilan edilen asgari ücret ile görece yüksek vasıflıların aldığı ücret arasındaki makas çok daraldı. Bunun üzerine tekrar radikal bir artış yaparlarsa herhalde çalışanların yüzde 80’i asgari ücretli olur.

Seçim ekonomisi oluşturacak kaynak var mı?

Levent’e göre iktidarın elinde böyle bir kaynak yok ancak kaynak olmasa da bir şekilde bu yöntem uygulanacak: “Kaynak yok. Kaynak olmadığı gibi kamu bütçesinin ne kadar büyük bir deliğe sahip olduğunu da tam olarak kestiremiyoruz. Ancak kamu kaynağı olmasa bile varmış gibi bu politikayı uygular. Para basar veya elindeki diğer imkanları kullanır ve bu durum ekonominin temellerini tahrip edecek boyutlara kadar da çıkabilir. Dışarıdan gelenler kaynak değildir, borçtur. Yurtdışından döviz borçlanılırsa onu ödeme şansımız şu şartlarda hemen hemen yok. Dolayısıyla bir şekilde elde avuçta ne varsa satacaklar, zaten şu an bunu yapıyorlar. Bugüne kadar yapılan uygulamaları göz önüne alırsak bu iktidarın da gözünü kırpmadan bu tip yöntemleri deneyeceğini söyleyebiliriz.”

Prof. Dr. Özer Sencar

Seçmen üzerinde etkisi olur mu?

Özer Sencar’a göre seçim ekonomisi kararsız seçmenleri etkileyecek: “10 puanlık AK Parti kökenli kararsız seçmen var. Bunlar üzerinde böyle bir ekonominin etkili olacağını düşünüyorum. Hep olmuştur. Sadece bizde değil her yerde olur. Eğer böyle bir rahatlık sağlanabilirse bu, iktidarın seçimi kazanma şansını artırır. Başka bir çaresi yok çünkü. Bu rahatlık sağlanırsa iktidarın hemen erken seçime gitmesi beklenir. Şu anda AKP ile MHP’nin oyu yüzde 42-43 civarında, bunu yüzde 50’ye doğru taşımayı düşünecektir. Bunu hangi boyutta bir ekonomik rahatlama sağlar? Herhalde bunların hesabını yapıyorlardır.

Metropoll Araştırma’nın ekonomik durum ve seçmen davranışı ilişkisini gösteren araştırması

Uzun süreli ekonomik krize rağmen seçmen ikna olur mu?

Özer Sencar, “Uzun süreli ekonomik darboğaz döneminin ardından birkaç aylık bir rahatlama seçmen için inandırıcı olur mu?” sorumuza ise şu yanıtı veriyor: “Bir kısım seçmen için inandırıcı olur. Çünkü ‘kararsızlar’ dediğimiz seçmen bir başka partiye gitmediği sürece tekrar geri dönebilir. Olumlu bir psikolojik ortam bu insanların partilerine geri dönmesini sağlayabilir.”

Haluk Levent ise muhalefeti işaret ediyor: “Seçmen, muhalefette alternatif, güçlü ve ikna edici bir program görmezse seçim ekonomisi uygulamalarına ikna olur. İktidarın alabileceği pozisyonlar belli, karşısında muhalefet bu işi yapabileceğine dair ikna edici bir kadro ancak beni ikna edici değil, oy veren geniş kitleleri ikna edici bir kadro kuracak ve vaat verecek. Bu vaatlerin de gerçekleştirilebilir vaatler olduğunu anlatacak. İnsanlar hayatlarının değişeceğini görürlerse oy verirler. Bu, iktidarı kötüleyerek gitmez, ‘Ben iktidara geldiğimde şunu şöyle, bunu böyle yapacağım’ demeleri lazım. Demirel, ‘Kim ne veriyorsa 5 kuruş fazlasını vereceğim’ diyerek seçim kazanıyordu.”

Ekonomiyi uzun vadede nasıl etkiler?

Levent’e göre seçimin sonucu seçim ekonomisinin uzun vadeli etkileri açısından pek fark yaratmayacak:

Seçimi kazanırlarsa ne yapacaklarını gerçekten bilemiyorum. Seçilemezlerse de saatli bombayı muhalefetin kucağına, daha doğrusu toplumun kucağına bırakmış olacaklar. Sonuçta eninde sonunda masada bir fatura olacak ve bu faturanın ödenmesi gerekecek. Bunu yandaş sermayedarlar ödemeyeceğine göre her iki ihtimalde de bize ödettirecekler.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.