Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

İsmailağa Cemaati’nde dört yıl – Büşra Özer: “Orada yaşadıklarım beni Kur’an’dan soğuttu” 

İsmailağa Cemaati lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’nun hayatını kaybetmesinden bu yana cemaat-siyaset ilişkisi ve cemaatlerin yapılarına ilişkin tartışmalar sürüyor. Medyascope’a konuk olan Büşra Özer de çocuk yaşlarında İsmailağa Cemaati’nin yurtlarına ailesi tarafından gönderilmiş bir kadın. Özer, İsmailağa Cemaati’nin yurtlarında yaşadıklarını ve cemaatten kopuş sürecini Emine Bıçakcı’ya anlattı.

  • İsmailağa Cemaati ile yollarınız nasıl kesişti?

“Yani şöyle çocukluk döneminden aslında başlıyor. 11 yaşından 15 yaşına kadar olan süre zarfında orada bulundum. O dönemde insanların din algısı, ‘Cemaatler gerçek anlamda insanlara dinî eğitim verir ve biz çocuğumuzu oraya verirsek bizim istediğimiz tarzda bir dinî eğitim alabilir’ düşüncesiyle aileler genelde çocuklarını bu tarz kurslara veriyorlardı. Benimkisi de öyle oldu biraz. Bu durumda okulu bırakıp, 11 yaşından 15 yaşına kadar olan sürede o dönemki okulumu okuyamadım.”

  • Bu durum yasal olarak nasıl mümkün oluyor?

“Merdiven altı kurslar bunlar zaten ve Türkiye’nin her yerinde var, İstanbul’da birçok yerde var. Yasal değil aslında ama devletin bilgisinde olan kurslar. Denetleme diye bir şey tabii ki yok, dört yıl kadar kaldım çünkü. Devletin desteklediğini düşünüyorum. Yani zaten şu an insanlar yani aileler, özellikle muhafazakâr, dindar aileler normal eğitim veren yerleri desteklemiyor. Yani şöyle ‘Bizim çocuğumuz normal okula gittiğinde Atatürk’ün ilkeleriyle yönetilen ya da sistemi öyle olan bir kuruma gittiğinde tamamen farklı bir düşünce yapısına sahip olacağı için biz nasıl yapabiliriz?’ diye düşünüp, çareyi çocuklarını bu tarz kurumlara vermek olarak görüyorlar.”

  • Sizin aileniz bu cemaate mensup olduğu için mi sizi de onların yurtlarına gönderdiler?

“Benim babam daha radikal bir cemaate mensuptu aslında zamanında 90’lı yıllarda. İsmailağa Cemaati ve bunun gibi cemaatlerden daha radikal olan bir yere mensuptu. Oradan koptuktan sonra biraz daha düşünceleri farklılaştıktan sonra İsmailağa’nın gerçekten din eğitimi verdiğini düşündüğü için o şekilde yaptı. Ama tabii ki dönüşüm, değişim süreçleri var insanların. Benim babam da tabii ki o dönemde de zaten onların içinde değildi. Hani bir şeyh-mürit ilişkisi vardır ya o tarz bir insan değildi. Sadece onlar daha iyi Kur’an öğretiyorlar diye, iyi niyetli olan bir amaçla göndermek istedi.”

  • Orada bir gününüz nasıl geçiyordu?

“Orada çok sıkı bir disiplin vardı, inanılmaz derece. Yani tamamen kalkış saatleriniz belli, ders saatleriniz belli, yatma saatleriniz belli. Hocalarımız vardı zaten başımızda. Onlar da kendi içlerine diplomalar veriyorlar. Belli eğitimleri tamamladıktan sonra belli diplomalara sahip oluyorsunuz. Eğitmen oluyorsunuz, orada hocalık yapabiliyorsunuz. Onlara da ‘tekâmül’ adı veriyorlar. Belli medrese eğitimlerinden sonra tekâmül alıyorsunuz, orada hocalık yapabiliyorsunuz. Bizim de başımızda o tarz hocalar vardı. Biz de işte Kur’an eğitimleri, klasik ilmihal eğitimleri, ezber daha çok, hafızlık yapanlar var falan. Böyle gruplara ayrılıyor. Daha çok medrese eğitimleri yani yatılı bir okul. Haftada bir gün geliyoruz eve zaten, sadece iki gün kalıyoruz, haftanın beş günü oradayız. Bazen iki haftada bir oluyor, derslerin durumuna göre. Aileden o süreçte kendi adıma çok kopmuştum. Zaten psikolojik sorunlar yaşıyorsun. Günün sonunda oradan ayrıldığın zaman normal bir insan olmuyorsun öyle söyleyeyim. Psikolojik yıkıntılar, fiziksel olarak yıkıntılar. Kapalı bir toplumun içindesin ve sen beş gün boyunca hiç evden dışarı çıkmıyorsun, sadece o eğitimdesin.”

  • Nasıl çocuklar geliyordu oraya, ailesi İsmailağa Cemaati’ne mensup çocuklar mı?

“Benimsemiş çocuklar da vardı tabii ki ailesi gibi düşünen. Zaten onlar sıkıntı çekmiyor ve orada hoca oluyorlar ama aile zoruyla gelen ve gerçekten günün sonunda ateist olan insanlar da biliyorum, aile zoruyla gelen de birçok insan vardı. Şöyle aslında çocuksunuz, ağlayanlar yani ‘Ben burada kalmak istemiyorum’ diyen insanlar da vardı. Daha kötü durumlarda olanlar da vardı.”

  • Kopuş süreciniz nasıl oldu, nasıl ayrıldınız?

“Dört yılımı tamamladım. Tamamladıktan sonra zaten belli bir yaşa geldim. Sonrasında ailem de ayrılmamı kabul etti. O dönemde de ben istemiyordum ama ailem kesinlikle ‘Orada olmak zorundasın’ diyorlardı.”

  • Sizin kopuşunuz aileniz cemaate mensup olmadığı için biraz daha kolay olmuş sanırım?

“Evet kesinlikle öyle oldu. Mensup olmadığı için daha kolay oldu.”

  • Peki normalde bir kız çocuğu ‘Buraya gitmek istemiyorum’ dediğinde nelerle karşılaşıyor?

“Çok büyük şeylerle karşılaşabilir. Kesinlikle ailesini karşısına alması gerekir. Birçok şeyi göğüslemesi gerekiyor aslında ailevi olarak. Çünkü fikir ayrılıkları çok zor bir şey. Fikir ayrılığı yaşıyor ve o insanlar inanmışlar, anne-baba çocuğunu veriyor, teslim ediyor. ‘Eti senin, kemiği benim’ dersin ya öyle oluyor. Onlar için çok büyük bir hayal kırıklığı aslında çocuğunun oradan ayrılması. Tabii ki anlaşmazlıklar yaşayacak. Ama zaten eğer ‘Ben buradan kopacağım’ diyorsanız ailenizle bir kopuşu bir göze almak zorundasınız.”  

  • Cemaat içinde kadınlar, erkeklerden farklı olarak nasıl konumlandırılıyor?

“Çocuk yaşta insanlar genelde oraya gidiyorlar. Yani 18 yaşına geldiği zaman ya da işte dört-beş yıllık eğitim sürecini tamamladıktan sonra zaten ayrılma gibi bir olasılıkları var. ‘Ben artık eğitimimi tamamladım, buradan ayrılmak istiyorum’ diyebiliyorsunuz ama o süreyi doldurması gerekiyor. Tamamen aslında dini eğitim ezbere dayalı. Yani sen en güzel şekilde, en güzel seslerle Kur’an’ı okursan dinini en güzel şekilde yaşarsın. Ya da çarşaflı olmayan insanları tesettürlü kategorisine almıyorlar. Biz evin içinde bile kapalı, robadan bir elbise giyiyorduk. Yani kıyafetler bellidir kesinlikle, öyle kafamıza göre giyinemiyorduk tabii ki.”

  • Kız çocuklarının okula gitmesine olumlu gözle bakılmıyor ve okuldan alınıp çeşitli kurslara gönderiliyorlar. Peki erkekler için durum nasıl?

“Erkekler için de durum aynı. Zaten insanlar sisteme karşı yani Atatürk’ün ilkeleriyle yönetilen ve okuyan bir insan erkek olsun, kadın olsun fark etmiyor sisteme karşı oldukları için. Tabii erkeklerin nasıl bir durumda olduğunu bilmiyorum, onlara da sormak gerekiyor. Ama kadınlar için bu böyle.”

  • Peki cemaatin siyasetle olan ilişkileri size nasıl yansıyordu?

“Siyasetle olan ilişkilerini çok fazla belli etmiyorlar. Siyaset aslında konuşulmuyordu diyebilirim, hatırlamıyorum.”

  • Cemaatlerden kopuşlar büyük mü sizce? Yani kopmak isteyip kopanların sayıları fazla mı?

“Ben şu dönemde çok fazla olduğunu düşünüyorum ama o dönemde biraz daha zordu. Yani şu an medyanın gücü var. Ben mesela şu an o yaşlarda olup kursa gidiyor olsaydım Twitter’a yazmamla olay daha farklı noktalara gelirdi ama o dönemde öyle değildi ve daha farklıydı. Yani şu an destek bulmanın daha kolay olduğunu düşünüyorum.”

  • Peki bir şekilde bu cemaat yapısının içinden çıkanları gerçek hayatta ne bekliyor?

“Savrulma demiyorum ben aslında. Belki aileleri için savrulma olabilir ama ‘kendilerini bulmak’ olarak görüyorum yani güzel bir şey yapıyorlar.”

  • Eğitim hayatınıza devam edebildiniz mi?

“Ben ettim, hemen sonraları değil tabii. Hemen sonraları çok büyük psikolojik sorunlar yaşadım. Çünkü mesela kursa giderken diyorum ki ‘Anne-baba ben buraya gelmek istemiyorum’, onlar da ‘Hayır herkes gidiyor, sen de gideceksin’ ya da ‘Senin duygu durumun bizi ilgilendirmiyor, hiçbir şekilde bizi arama’ diyorlardı. Anne-babaya bir set çekiyorsun yani o dönem. Ayrıldıktan sonra ailemle büyük bir kopuş yaşamıştım gerçekten.”

  • “Bizi arama” demelerinin sebebi oraya adapte olmanız için mi?

“Tabii, ‘Gelin sizi göreyim’ diyordum ben mesela. ‘Gelemeyiz, alışma bize, oraya alış artık orası senin evin. Orada sana en güzel eğitim verilecek. Herkes gidiyor, arkadaşların var. Haftada bir gün ya da iki gün eve gelmen senin için yeterli. Oraya alışmaya çalış’ bu şekilde cevap veriyorlardı. Tamamen ‘oraya adapte olmaya çalış’ gibisinden bir dışlama.”

  • Kişilerin dinle olan ilişkisine nasıl yansıyor cemaatin içerisinde bulunmak?

“Kötü bir şekilde yansıyor. Ben artı hiçbir şey görmedim diyebilirim.”

  • Sizin bakış açınız nasıl değişti mesela?

“Ben oradan ayrıldıktan sonra yani bir hani Kur’an gördüğüm zaman bile antipatik bir şekilde
bakıyordum ya da dini bir söz bile duymaya tahammül edemiyordum diyebilirim.”

  • Biliyorsunuz İsmailağa Cemaati’nin çok yakın ilişkileri var. Bu ilişkiler size neyi gösteriyor? Yani sizce siyasetin bu cemaatler üzerinde nasıl bir etkisi var?

“Siyasetin cemaatler üzerinde büyük bir etkisi var tabii ki yani hâlâ faaliyetlere devam edebildiklerine göre. Bilmiyorum, o dönemde çok vardı böyle merdiven altı yerler hâlâ var. Denetlenmediğini biliyoruz, şeffaf olmadıklarını biliyoruz. Yani bir imtihana tabi tutulmuyorlar. Ben hâlâ üzerinde büyük bir etki olduklarını düşünüyorum. Yani siyasetle bağlantısı olduklarını düşünüyorum.”

  • Peki kimin lehine bir çıkar ilişkisi var sizce?

“Şöyle mesela bu tarz aileler, dindar-muhafazakâr aileler cemaatlere destek verdiğinden dolayı şu an iktidarda olan siyasete daha ılıman bakıyorlar. Çünkü onların desteklediği kurumları destekleyen bir yer. Öbürleri başa gelirse bunların hepsini kapatacak ve tamamen din karşıtı olan insanlar olarak gördükleri için. Hani bu insanlar da bunu biliyorlar aslında.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.