Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

İliç’teki siyanür sızıntısının üçüncü haftası: “Henüz bakanlık ölçümleri açıklanmadı ama risk sürüyor”


Erzincan’ın İliç ilçesindeki altın madeninde meydana gelen siyanür çözeltisi sızıntısının üzerinden üç hafta geçti ancak Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yapılan ölçümler henüz
kamuoyuyla paylaşılmadı. İliç’te madene karşı çıkan yurttaşların avukatı İsmail Hakkı Atal
ve Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu’ndan Dr. Ahmet Soysal, sızıntıdan beri yaşananları Medyascope’a değerlendirdi
.

Erzincan’ın İliç ilçesinde Anagold madencilik şirketi tarafından işletilen Çöpler altın madeninde 21 Haziran’da meydana gelen siyanür sızıntısının üzerinden yaklaşık üç hafta geçti. Sızıntının anlaşılmasının
ardından Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından madendeki üretim faaliyetleri
durduruldu. Ancak henüz yapılan ölçümlere ilişkin bakanlıktan bir açıklama gelmedi.

Çöpler altın madeni, bölgedeki tarım ve hayvancılık faaliyetlerine su sağlayan aynı zamanda içme
suyu ihtiyaçları için kullanılan Fırat Nehri’ne 300 metre mesafede. Bu yüzden 21 Haziran’da meydana
gelen siyanür sızıntısı o tarihten beri Türkiye’deki başlıca gündem maddeleri arasında. İliç’te madene karşı çıkan yurttaşların avukatı İsmail Hakkı Atal ile Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu’ndan Dr. Ahmet Soysal, İliç’teki madende meydana gelen sızıntı sonrası son durumu Medyascope’a değerlendirdi.

Avukat Atal: “Faaliyetlerin durdurulmasını istedik, 10 gün sonra sızıntı oldu

Avukat İsmail Hakkı Atal, sızıntı öncesindeki yasal girişimlerini şöyle anlatıyor:

“Deprem riskinden ötürü 30 Mayıs’ta idari başvuru yaptık ve madenin kapatılmasını istedik.
Türkiye’nin geleceğini etkileyebilecek bir tehlike olduğunu söyledik. 10 Haziran’da
membranlarda yırtık olup olmadığını, pasa yığınlarında heyelan sonucu çökme olup olmadığı,
atıkların toprağa, suya ya da havaya karışıp karışmadığı yönünde tespit yapılması için tespit
davası açtık. Tam 10 gün sonra, 20 Haziran’ı 21 Haziran’a bağlayan gece siyanür borusu
patladı. Bu zaten geliyor. Siyanür borusu niye patlıyor? Demek ki sen bunu doğru dürüst
işletemiyorsun. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın doğru dürüst kontrol
yapmadığı bir yerde 66 milyon tonluk, neredeyse tüm Türkiye’yi zehirleyebilecek siyanürün,
ağır metalin bulunduğu havuzu 200 milyon tona çıkartmaya çalışıyorlar.”

Türkiye’nin birçok noktasında gerçekleştirilen altın madenciliği faaliyetlerinde genellikle siyanür liçi
adı verilen yöntem tercih ediliyor. Altın aranan topraklar yeraltından çıkarılıp ızgaralı çukurlara
konuyor ve toprağın üzerine sodyum siyanür çözeltisi dökülüyor. Eriyik haline gelen toprakta ağır
metaller ile altın ve gümüş ayrıştırılıyor. Altın ve gümüş gibi değerli madenler cevherden
ayrıştırıldıktan sonra, geriye ağır metal atıkları barındıran katı atıklar ve siyanürlü bileşiklerden oluşan
sıvı atıklar kalıyor. Katı atıklar üst üste yığılarak arazilerde bekletiliyor, sıvı atıklar ise toprağa sızmaları
önlemeyi hedefleyen membranlara sahip havuzlara dolduruluyor.

Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu’nda çalışmalarını yürüten Dr. Ahmet Soysal’a göre, İliç’teki gibi siyanür liçi yöntemi kullanılan madenlerde, atıkların bir şekilde havaya, toprağa ya da suya karışması riski çok yüksek:

“Siyanür-ağır metal bileşikleri toprağa, havaya, suya ve yeraltı su kaynaklarına karışıyor. Sular
insanlar tarafından tüketildiğinde ya da bu sular tarımsal sulama yoluyla besin zincirine
girince, ağır metaller insanlara geçiyor. Arsenik ve kadmiyum başta olmak üzere ağır
metallerin tamamı, tiroid, mesane, akciğer, prostat kanserlerine neden oluyor. Çevresel bir
tehditle karşılaştığımızda insanlar üzerindeki etkilerin ortaya çıkması 10 yılı bulabilir. İnsan
vücudu ağır metali dışarı atamaz. Birikir ve belli bir eşiği geçtikten sonra kanser tabloları
ortaya çıkar. Bugün İliç’teki kaza olmasa bile zaman içinde buradan zaman içindeki sızıntılar
yeraltı ve yer üstü kaynaklarını etkilediği andan itibaren, Erzincan’dan Urfa’ya kadar besin
zinciri tehdit altında olacaktır. Fırat’a sızarsa ne olur? Bunun örneklerini Romanya’daki kazada
gördük. Siyanür liçi yöntemiyle çalışan bir altın madeninin atık havuzu patladı ve siyanürlü
ağır metal bileşikleri Tuna Nehri’ne ulaştı. Sudaki siyanür ve arsenik seviyeleri normalin yüz
katına çıktı. Bu olaydan sonra Avrupa Parlamentosu siyanür liçi yöntemiyle altın madenciliği
yapılmaması yönünde tavsiye kararı aldı.”

Avukat Atal: “Kanadalıyı, Amerikalıyı öldürmek çok pahalı olduğu için şirketler Türkiye’de
çalışıyor”

SSR Mining ve Çalık Holding ortaklığındaki Anagold madencilik firması , 21 Haziran’da meydana gelen siyanürlü bileşik sızıntısının, boru hattındaki sızdırmazlığı sağlayan flanşlardan birinde meydana gelen
ayrılmadan kaynaklandığını açıklamıştı. Şirketin bu açıklamasına tepki gösteren avukat İsmail Hakkı Atal, altın madeni firmalarının Türkiye’deki çevre ve sağlık maliyetlerinin ucuz olması yüzünden Türkiye’de faaliyet yürüttüğü görüşünde.

Atal, ürettikleri altının piyasa değerinin yüzde bir buçukluk kısmını devlete ödeyen şirketlerin bunun
karşılığında halk sağlığı risklerine yol açtığını aktarıyor ve çokuluslu şirketlerin Kanada veya ABD’de bu
risklerin maliyetlerinden çekindikleri için Türkiye’de faaliyet göstermeyi tercih ettiğini söylüyor:

“Yüzde bir buçuk karşılığında Türk halkını öldürmek serbest. Ama Kanadalıyı, Amerikalıyı öldürmek
çok pahalı olduğu için şirket boruları burada patlatıyor, basınç farklılığını burada ayarlayamıyor.
Çalıştıramıyorsan kapat git kardeşim. Kendi ülkende çalıştır!”

Dr. Ahmet Soysal: “Maden kapansa bile risk sürecek”

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yetkilileri tarafından yapılan ölçümler henüz kamuoyuyla
paylaşılmadı. Yani sızıntının yol açtığı çevre ya da halk sağlığı riskleri şimdilik kestirilemiyor. Ancak Dr.
Ahmet Soysal, sızıntılar önlense bile, madencilik faaliyetlerinin sona ermesinden sonra bölgenin ve
Fırat Havzası’nın büyük risklerle karşılaşmayı sürdüreceğini aktarıyor:

“Diyelim ki madeni kapattılar. Ne olacak? Siz yıllar boyunca siyanürle doğadaki ekolojik dengeyi
bozdunuz. Bütün ağır metalleri serbestleştirdiniz. Onların ağır metalli bileşiklerini ortaya çıkardınız.
Bunu yaparken de yeraltı ve yerüstü su kaynaklarına çok yakın, bu ülkenin en büyük su havzalarından
bir tanesinin üzerinde bunu yaptınız. Basit bir jeomembran tabakayla da geçirgenliği ortadan
kaldırdınız. Sonuçta herkes çekip gidecek, mikro depremlerle veya büyük depremlerle o jeomembran
delinecek. Delinmese bile yağmurla atık havuzu taşacak, atık sahasından atıklar kayacak ve atıklar
Fırat Nehri’ne kadar ulaşacak. Sadece hayvancılık ve peynirciliğin yapıldığı İliç’te değil, Fırat
Havzası’nın suladığı bütün bölgelerde besin zinciri açısından bu ülkenin insanı risk altında kalacak.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.