Tahran’daki üçlü zirve sona erdi: Rusya ve İran, Türkiye’nin Suriye operasyonuna yeşil ışık yakmadı

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suriye konulu Astana Süreci Zirvesi için İran’da bir araya geldi. Liderler, zirvenin ardından ortak bir basın toplantısı düzenledi. PKK ve PYD’nin tüm ülkelerin ortak meselesi olduğunu belirten Erdoğan, “Milli güvenliğimize kasteden şer odaklarını Suriye’den söküp atmakta kararlıyız” dedi.

İzleyin: Erdoğan, Putin ve Reisi zirvesi neden önemli?

Bugünkü zirvede Suriye’deki durumu ayrıntılı bir şekilde ele aldıklarını belirten Erdoğan, terörle mücadelenin gündemdeki öncelikli konulardan biri olduğunu söyledi. Türkiye’nin terör örgütleri arasında bir fark görmediğinin altını bir kez daha çizen Erdoğan, “Biriyle mücadele için diğerinin taşeron olarak kullanılmasını kabul etmiyoruz. Terör örgütleri ile mücadelemiz, nerede ve kimler tarafından desteklendiğine bakılmaksızın devam edecektir. Milli güvenliğimize kasteden şer odaklarını Suriye’den söküp atmakta kararlıyız” diye konuştu.

“Astana ortaklarımıza ihtilafın kalıcı ve barışçıl bir şekilde çözülebilmesi için siyasi sürecin hızlandırılması gerektiği yönündeki çağrılarımızı tekrarladık” diyen Erdoğan, Suriyeli tarafların yapıcı bir anlayışla sürdürecekleri çabaların arkasında olduklarının altını çizdi.

Suriye’deki insanların çadırlarda “insanca yaşanmayacak bir durumda” olduklarını da hatırlatan Erdoğan, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine inşa ettiği briket evleri örnek olarak gösterdi ve şöyle konuştu: “Bir an önce Suriyeli kardeşlerimizin bu briket evlere taşınması için gerekli adımları atıyoruz.”

Bir sonraki toplantının Rusya’da yapılacağına dikkat çeken Erdoğan, “Şimdiden bu toplantının hayırlara vesile olmasını diliyorum” diyerek sözlerini sonlandırdı.

16 maddelik ortak bildiri

Zirvenin ardından 16 maddelik bir bildiri metni yayımlandı. Bildiride şu ifadeler yer aldı:

  1. Devlet Başkanları Suriye’de sahadaki güncel durumu ele almışlar, 1 Temmuz 2020 tarihinde video konferans yoluyla yapılan son toplantının ardından meydana gelen gelişmeleri değerlendirmişler ve aralarında varılan mutabakatlar ile Dışişleri Bakanlarının ve temsilcilerinin toplantılarındaki mutabakatlar uyarınca üçlü işbirliğini güçlendirme hususundaki kararlılıklarını vurgulamışlardır. Ayrıca, son uluslararası ve bölgesel gelişmeleri ele almışlar ve Astana Sürecinin, Suriye krizinin barışçıl ve sürdürülebilir çözümündeki öncü rolüne vurgu yapmışlardır.
  2. 2. Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü ile Birleşmiş Milletler Şartı’nın amaç ve ilkelerine olan kuvvetli bağlılıklarını vurgulamışlardır. Bu ilkelere evrensel olarak saygı gösterilmesi ve kim tarafından yapılırsa yapılsın hiçbir eylemin söz konusu ilkeleri zayıflatmaması gerektiğine işaret etmişlerdir.
  3. Terörün her tür ve biçimiyle mücadele etmek amacıyla birlikte çalışmaya devam etme kararlılıklarını dile getirmişlerdir. Sivil tesisleri hedef alan ve masum can kayıplarına neden olan saldırılar da dahil olmak üzere, Suriye’nin çeşitli bölgelerindeki terör örgütlerinin ve bunlarla iltisaklı farklı isimler altındaki grupların artan varlık ve faaliyetlerini kınamışlardır. Suriye’nin kuzeyi ile ilgili tüm düzenlemelerin eksiksiz bir şekilde uygulanması gerektiğinin altını çizmişlerdir.
  4. Gayrimeşru özyönetim teşebbüsleri dahil olmak üzere, terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler oluşturulmasına dair her türlü girişimi reddetmişler ve Suriye’nin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün yanısıra komşu ülkelerin milli güvenliğini tehdit eden sınır ötesi saldırılar ve sızmalar dahil olmak üzere ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılıklarını vurgulamışlardır.
  5. Suriye’nin kuzeyindeki durumu ele almışlar, bu bölgede kalıcı güvenlik ile istikrarın ancak ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğünün muhafazası temelinde sağlanabileceği hususunu vurgulamışlar, bu yöndeki çabalarını koordine etme hususunda mutabık kalmışlardır. Suriye’ye ait olması gereken petrol gelirlerinin yasadışı olarak ele geçirilmesine ve aktarılmasına karşı olduklarını ifade etmişlerdir.
  6. Uluslararası insancıl hukuk uyarınca, sivillerin ve sivil altyapının korunmasını sağlarken, terör örgütleriyle bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler ve varlıkların tamamen ortadan kaldırılması amacıyla aralarındaki süregiden işbirliğinin devam ettirilmesi hususundaki kararlılıklarını teyit etmişlerdir.
  7. İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesindeki durumu ayrıntılarıyla ele almışlar ve sahada sükunetin sağlanması için İdlip’le ilgili bütün anlaşmaların tam olarak uygulanması gerektiğinin altını çizmişlerdir. İdlip Gerginliği Azaltma bölgesinin içindeki ve dışındaki sivillere tehdit oluşturan terörist grupların varlığı ve terörist faaliyetleri konusunda ciddi endişelerini dile getirmişlerdir. İnsani durum da dahil olmak üzere, İdlip Gerginliği Azaltma bölgesi ve çevresindeki durumdaki normalleşmenin sürdürülebilir olmasını sağlamak için daha fazla çaba göstermek hususunda mutabık kalmışlardır.
  8. Suriye’deki insani durumdan duydukları derin endişeyi kaydetmişlerdir. Uluslararası hukuka, uluslararası insancıl hukuka ve BM Şartı’na aykırı tüm tek taraflı yaptırımları, ayrıca, belirli bölgelere yönelik muafiyetler uygulamak suretiyle ayrılıkçı gündemlere yarar sağlayacak ve ülkenin parçalanmasına yol açabilecek ayrımcı önlemleri reddetmişlerdir. Bu bağlamda, başta BM ve insani yardım kuruluşları ile diğer hükümet/hükümet dışı uluslararası kuruluşlar olmak üzere uluslararası topluma, ayrımcılık, siyasileştirme ve önkoşullar olmaksızın ve daha şeffaf bir şekilde tüm Suriyelilere yönelik yardımlarını arttırmaları çağrısında bulunmuşlardır.
  9. Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceğine ve ihtilafın yalnızca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı çerçevesinde, Birleşmiş Milletler’in kolaylaştırıcılığında, Suriyelilerin öncülüğü ve sahipliğinde bir siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğine dair inançlarını teyit etmişlerdir. Bu bağlamda, Astana garantörlerinin belirleyici katkılarının ve Soçi’deki Suriye Ulusal Diyalog Kongresinin kararlarının uygulanmasının sonucunda ortaya çıkan Anayasa Komitesinin önemli rolünün altını çizmişlerdir. Anayasa Komitesi’nin müteakip oturumlarının sürdürülebilir ve etkili çalışmasını sağlamak için Komite üyeleriyle ve kolaylaştırıcı olarak BM Genel Sekreteri’nin Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen ile sürekli etkileşimi desteklemeye hazır olduklarını yinelemişlerdir. Komite’nin anayasa reformu hazırlama ve halkın onayına sunma görevini yerine getirebilmesi ve çalışmalarında ilerleme kaydedebilmesi için çalışmalarında, Görev Tanımına ve Temel Usul Kurallarına riayet etmesi ve üyeler arasında mutabakat sağlanabilmesi için dış müdahale ve dışarıdan dayatılan zaman çizelgeleri olmaksızın uzlaşı ve yapıcı angajman anlayışıyla yönetilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Anayasa Komitesinin faaliyetlerini herhangi bürokratik ve lojistik engel olmaksızın sürdürebilmesi gerektiğinin altını çizmişlerdir.
  10. Astana formatının ilgili Çalışma Grubu çerçevesinde tutukluların/kaçırılanların karşılıklı salıverilmesinin sürdürülmesi hususundaki kararlılıklarının altını çizmişlerdir. Çalışma Grubunun, Suriyeli taraflar arasında güven inşa etmekteki etkisini ve gerekliliğini kanıtlayan özgün bir mekanizma olduğunun altını çizerek, tutukluların serbest bırakılması konusundaki çalışmalarını sürdürmeye, cenazelerin teslimi ve kayıp kişilerin kimliklerinin belirlenmesi konusundaki faaliyetlerini görev tanımına uygun olarak genişletme kararlılıklarını açıklamışlardır.
  11. Sığınmacıların ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin, geri dönme ve bu çerçevede desteklenme haklarını teminen, Suriye’deki asıl ikamet yerlerine güvenli ve gönüllü geri dönüşlerinin kolaylaştırılmasının gerekliliğinin altını çizmişlerdir. Bu bağlamda, uluslararası topluma, bu şahısların yeniden yerleşimleri ve günlük normal yaşamlarının tesis edilmesi için uygun katkılar sağlama ve yük paylaşımında daha fazla sorumluluk alma; bu meyanda, temel altyapının restorasyonu da dahil olmak üzere, özellikle su, elektrik, sanitasyon, sağlık, eğitim, tesisleri, okullar, hastaneler ile uluslararası insancıl hukuka uygun insani mayın faaliyetleri dahil erken toparlanma projeleri aracılığıyla Suriye’ye yönelik yardımları artırma çağrısında bulunmuşlardır.
  12. İsrail’in, sivil altyapı dahil Suriye’deki askeri saldırılarını kınamışlardır. Bu saldırıların, uluslararası hukuku, uluslararası insancıl hukuku ve Suriye’nin egemenliğini ihlal ettiğini değerlendirmişler; bölgeyi istikrarsızlaştırdığını ve gerginliği tırmandırdığını teslim etmişlerdir. İsrail’in bu bağlamda aldığı tüm karar ve önlemleri de geçersiz sayan ve bunların hiçbir hukuki etkisi olmadığını değerlendiren Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 242 ve 497 sayılı kararları başta gelmek üzere, Suriye Golanı’nın işgalini reddeden ilgili Birleşmiş Milletler kararlarının hükümleri dahil, evrensel olarak tanınan uluslararası hukuk kararlarına uyulması gerekliliğini teyid etmişlerdir.
  13. Suriye meselesine ek olarak, ortak siyasi ve ekonomik işbirliğini artırmak için farklı alanlardaki üçlü koordinasyonu güçlendirmeye yönelik isteklerini teyit etmişlerdir;
  14. Astana Formatında düzenlenen Suriye konulu Uluslararası Toplantının 19.sunun 2022 yılının sonuna kadar düzenlenmesini teminen temsilcilerini görevlendirmekte mutabık kalmışlardır;
  15. Bir sonraki Üçlü Zirveyi Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin’in daveti üzerine Rusya Federasyonu’nda gerçekleştirmekte mutabık kalmışlardır.
  16. Rusya Federasyonu Devlet Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Tahran’da gerçekleştirilen Astana Formatında Üçlü Zirveye ev sahipliği yapmasından ötürü İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın İbrahim Reisi’ye samimi teşekkürlerini ifade etmişlerdir.

Zirve öncesi açıklamalar

2017 yılında Suriye’deki sorunun çözülmesi için oluşturulan Astana Zirvesi’nde en son Eylül 2019’da bir araya geldiklerini hatırlatarak sözlerine başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Reisi ve Putin ile önümüzdeki dönemde daha sık görüşme fırsatı bulacağını belirterek, “Terör örgütleriyle mücadelemiz her daim sürecektir. Türkiye’nin milli güvenliğine kast eden şer odaklarını Suriye’den söküp atmakta kararlıyız. İran ve Rusya’dan teröre karşı mücadelemize destek bekliyoruz” dedi.

PKK ve YPG’nin herkesin ortak meselesi olduğunu belirten Erdoğan, Astana garantörleri olarak bugüne kadar sergilenen işbirliğinin sürdürülerek devam edeceğini ve DEAŞ, PKK, YPG ve diğer tüm terör örgütleri ile mücadelenin kesintisiz olacak sürdürüleceğini açıkladı.

“Suriye halkına yapılacak en büyük iyilik, ülkenin YPG/PKK’dan kurtulmasını sağlamak” diyen Erdoğan, “Bölgemizin geleceğinde bölücü teröre ve uzantılarına yer olmadığının kesin olarak anlaşılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“Terör örgütünün sığındığı limanları temizlemenin vakti gelmiştir”

PKK ve YPG’nin aldığı dış destekler ile Suriye’yi böldüğünün ve Türkiye’nin de bunun farkında olduğunun altını çizen Erdoğan, “Türkiye’nin bu terör örgütüne karşı kayıtsız ve hareketsiz kalmasını beklemek mümkün değildir. İran ve Rusya’nın endişelerimizi anladıklarını görüyoruz. Ancak sadece sözler yaralara derman değildir. Tel Rıfat ve Münbiç terör yatağı haline dönüşmüştür. Terör örgütünün sığındığı bu limanları temizlemenin vakti esasen çoktan gelmiştir” diye konuştu.

“Bu krizi biz çıkarmadık, külfetinin bize yüklenmesi doğru değil”

Öte yandan Erdoğan, Suriyeli sığınmacıların ülkelerine gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşlerinin de Astana Süreci’nin önemli gündem maddelerinden biri olacağını sözlerine ekledi.

İdlib’deki sükûnetin Astana Süreci’nin bir sonucu olduğuna dikkat çekerek sözlerine devam eden Erdoğan, mevkidaşlarına şöyle seslendi: “İdlib’deki ateşkesin ihlal edilmemesi bu bakımdan önemlidir. Özellikle sivil yerlerini hedef alan saldırılar siyasi çözüm süreci baltalıyor. Sizlerin İdlib’deki terör odaklarından kaynaklanan endişelerinizi anlıyoruz. Her türlü tedbiri alıyoruz. Şehitler verme pahasına kararlılıkla sürdürüyoruz.”

Türkiye’nin 3,7 milyon Suriyeli mülteciyi geçici olarak misafir ettiğini hatırlatan Erdoğan, Suriyelilerin topraklarına huzur ve güvenle onurlu görüşünün temin edilmesi gerektiğini söyledi. Terörden temizlenen bölgelere Türkiye’den 500 binden fazla Suriyelinin döndüğünü söyleyen Erdoğan, “Bu krizi biz çıkarmadık, külfetinin de bize yüklenmesi doğru değildir” dedi.

Putin: “Bağımsızlık, Suriye için çok önemli”

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise Türkiye, Rusya ve İran’ın Suriye’de beraber çalışmalarının önemli olduğuna değindi ve “Astana Zirvesi, Suriye’de tamamen çözüm bulana kadar devam etmeli. Ayrıca bizim prensiplerimiz var. Bağımsızlık, Suriye için çok önemli ve çalışmalarımızı bu yönde sürdürmek de bizim için önemli” dedi.

Batılı ülkelerin Suriye’deki politikalarını eleştiren Putin, “Suriye halkının kendi inisiyatifiyle karar almasını sağlamamız lazım. Suriyeliler kendi aralarında anlaşmalı. Bağımsız ülkelerin geleceğini kurmak için bazı adımlar atılmalı” diye ekledi.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve diğer ülkelerin Suriye’nin değerlerini çalmaya devam ettiğini ve Suriye’de terör örgütlerinin etkisinin görüldüğünü söyleyen Putin, konuşmasını şöyle tamamladı:

“Rusya, İran ve Türkiye, Suriye halkına yardım etmek için birçok konuya el atıyor. Mülteciler konusunda da elimizden geleni yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.