Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Hızlı ve Kısa Yorum (50): Siyasetin Evliya Çelebisi

Mehmet Ali Çelebi, Ergenekon davaları kapsamında tutuklandı ve yaklaşık dört yıl hapis yattı.

CHP’den siyasete giren Çelebi, Parti Meclisi üyeliği yaptı ve 2018’de milletvekili seçildi.

29 Ocak 2021’de CHP’den istifa eden ve 17 Mayıs 2021’de Memleket Partisi’ne katılan Çelebi, 25 Şubat 2022’de Memleket Partisi’nden de istifa etti.

Ruşen Çakır, Hızlı ve Kısa Yorum‘da AKP’ye katılacağı iddialarıyla gündeme gelen Çelebi’nin siyaset yolculuğunu değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Sara Elif Su Balıkçı

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar. Mehmet Ali Çelebi konuşuluyor — onun Cumhur İttifakı’na yönelmesi. Aslında, bu konu üzerine bir şeyler söyleyip söylememekte tereddüt ettim. Çünkü polemik yapmak gibi bir derdim ve derdimiz yok Medyascope olarak; ama bu, bir kişisel mesele olmanın ötesinde, Türkiye’de siyâsetin içinde bulunduğu durumu göstermesi açısından çok anlamlı. 

CHP’den milletvekili seçilen, parti meclisine giren Mehmet Ali Çelebi’nin buralara gelmesinin nedeni, Ergenekon sürecinde genç bir teğmenken bir komplo sonucu tutuklanıp uzun süre cezâevinde kalmasıydı ve bir anlamda CHP onun bu mağduriyetini telâfî etmek için ona milletvekilliği sundu. Bayağı da aktifti CHP’de. 

Sonra, birden frene bastı ve CHP’den ayrıldı. Memleket Partisi’ne girdi, kuruluşunda yer aldı. Orada da, ulusalcı görüşlere daha fazla yakın olması hasebiyle böyle olduğunu düşündük. Bir süre sonra oradan da ayrıldı. Bağımsız milletvekili olarak yoluna devam ederken, son günlerde sosyal medya üzerinden Cumhur İttifakı’na ve Recep Tayyip Erdoğan’a övgüler sıraladı. 

AKP’ye geçeceği iddia edildi. İsmail Saymaz, AKP’nin kuruluş yıldönümünde geçeceği haberini yazdı. En son, bugün îtibâriyle bağımsız milletvekili olarak mücâdelesini sürdüreceğini, ama Cumhur İttifakı’nın duruşunu takdir ettiğini söyledi.

Açıkçası, AKP’ye girmekten gelen tepkiler üzerine mi vazgeçti diye insanın aklına geliyor; ama bir diğer ihtimal de, eğer AKP’ye geçmesi söz konusuysa, AKP’nin ve özellikle Erdoğan’ın burada bir rahatsızlık hissedip bunu durdurması da pekâlâ söz konusu olabilir.

Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti târihinde milletvekilleri içerisinde parti değiştirenler oldu. Hattâ bir ayda üç parti değiştirenler de oldu; ama bunlar genellikle tekil, kişisel çıkarlar üzerinden giden, zâten kamuoyunun çok fazla tanımadığı ve onlara siyâsî olarak çok fazla anlam yüklemediği kişilerdi.

Burada, Mehmet Ali Çelebi bir dâvâ adına konuşuyor. Hep öyle konuştu. Kendisini hep Atatürk Cumhuriyeti’nin savunucusu olarak tanımladı ve bugün de hâlâ aynı yerde durduğunu söylüyor. Yani ne diyor? “Ben Silivri’deyken ne isem, hangi Çelebi’ysem, bugün de aynı Mehmet Ali Çelebi söz konusu.” Olabilir, aynı yerde durabilir; ama gittiği durakları değiştirmiş.

O zaman insanın aklına şu soru geliyor: Siz değişmediyseniz Cumhur İttifakı mı değişti? Çünkü yakın bir zamâna kadar Cumhur İttifakı’na, Erdoğan’a yönelik çok sert eleştiriler yönelten bir kişiydi. Bunu söylemiyor, kendisinin değişmediğini söylüyor; ama tercihi değişti.

Burada, bir samîmîyetsizlik var. Yani, birisi şöyle diyebilir: “Ben şöyle şöyle bir pozisyon alıyordum, ama bunların yanlış olduğunu gördüm. Doğrunun Cumhur İttifakı’nda ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’da olduğunu yeni fark ettim ve yeni duruşum budur” diyebilir. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama… Neyse.

Burada söz konusu olan, hiçbir şeyini değiştirmemiş gibi ve hattâ kendisi gibi davranmayanları o klasik, bildiğimiz, “FETÖ’cü” ve “PKK’cı” olarak suçlamaya kadar varan bir nokta. Bütün bunlara ek olarak da tabii en acayibi, her ne kadar ben neysem oyum dese de, sosyal medyadaki, özellikle Twitter’daki hesabından attığı beş bine yakın galiba, tweet’i silmiş olması. Eğer hiçbir şey değişmediyse bunları niye silme ihtiyâcı hissetti? Bütün bunlar başlı başına bir konu.

Tabii orada, özellikle şunu söylememe izin verin: Berkin’le ilgili, “Berkin Elvan ölümsüzdür” tweet’ini silmiş olması Berkin Elvan’ın ölümsüzlüğünü kaldırmıyor; ama kendisinin nasıl bir pozisyonda olduğunu gösteriyor.

Bu tür olaylar daha önce olmuştu, bundan sonra da olacağa benziyor. Burada ilginç olan şu: Biz batmakta olan AKP ve Cumhur İttifakı gemisinden kaçacak olanları beklerken, batmakta olduğunu düşündüğümüz –şahsen benim düşündüğüm– gemiye birilerinin alelacele binme çabası var.

İşte burada çok garip bir durum var. Nasıl oluyor da oluyor? Bütün bunları görmüyor mu? Biz mi yanlış görüyoruz? Ben mi yanlış görüyorum? Neden bir insan, çöktüğü zaman Erdoğan’ın yanına gider? İkincisi, gittiği zaman oraya ne götüreceğini düşünüyor? 

Yani bu tür insanlar gittiği zaman, “Ya, Mehmet Ali Çelebi de ‘Erdoğan haklı’ diyorsa demek ki Erdoğan haklıdır” diyecek insan çıkar mı? Yani, peşinden kimseyi götürebilir mi? Hiç sanmıyorum. Nitekim, AKP’ye geçiş iddialarının bugün îtibâriyle gerçekleşmeyeceği mesajı, aslında bir anlamda sorunun cevâbını da veriyor. 

Yani, şu anda Mehmet Ali Çelebi’nin ya da benzer bir profilin AKP’ye girmesiyle ya da Cumhur İttifakı’na aktif bir şekilde katılımıyla bu ittifak ve AKP ne kazanır? Açıkçası pek bir şey yok; ama bu kişi belki, bir sonraki seçimde yeniden milletvekili seçilmeyi kazanabilir. Ama onun dışında da, şu âna kadar oluşturmuş olduğu imajını olduğu gibi reddetme olayı var. 

“Oluşturmuş olduğu imajı” derken, bâzıları kendisine hayrandı, biliyoruz. Çok takdir ediyordu. CHP kongrelerinde aldığı, parti meclisi içinde aldığı oylar hayli yüksekti, bunu da biliyoruz; ama bu bir tür, kişisel olarak Mehmet Ali Çelebi’den ziyâde onun yaşadığı mağduriyete ve bir döneme yönelik duruştu ve o dönem, Ergenekon döneminde bu kişinin ve başkalarının komplolar sonucunda içeri atılmasıyla herhalde CHP’nin hiçbir alâkası yoktu ve o sırada iktidarda AKP vardı, Erdoğan vardı. 

Olayın faturası Fethullahçılar’a kesiliyor olabilir; ancak Fethullahçılar bunu Erdoğan’ın iktidârı döneminde yapabilmişti. Böyle yapan bazı insanlar var. Ergenekon döneminde bir dizi mağduriyete uğrayıp, bugün Erdoğan’ın yanında yer alan kişiler var. 

Meselâ ilk akla gelen Doğu Perinçek ve partisi var, ya da isimlerini saymaya gerek yok, bâzı gazeteciler var. Ama burada, hepimiz biliyoruz ki bu olay bir siyâsî duruştan ziyâde, kişisel ya da grup olarak –meselâ Vatan Partisi örneğinde olduğu gibi– çıkar gözeten hamleler. 

Daha önceki olaylarla berâber Çelebi olayının bize gösterdiği, aslında bu tür çok büyük lâflar eden, büyük dâvâlardan bahseden, her sözüne muhakkak bir “FETÖ” ya da “PKK” koyan insanlar, o kadar da söyledikleri, iddia ettikleri gibi olmayabiliyorlar.

Bu tür yüksek sesle, çok keskin hareket eden insanların hızlı bir şekilde yorgun düştüklerini ve gelecek kaygılarını her şeyin önüne aldıklarını biliyoruz. İşte, böyle bir olayı daha yaşıyoruz. An îtibâriyle bağımsız, ama Cumhur ittifakı destekçisi, yarın ne olacağını bilmediğimiz, ama birçok insanın uzun bir süre sırf yaşadıklarından dolayı ve iktidâra, Erdoğan’a tepkisinden dolayı destek verdiği bir kişinin kendilerini yarı yolda bırakması olayını yaşıyoruz.

Tekrar söyleyeceğim. Biz gemiden inecekleri, kaçacakları beklerken, gemiye biniyor olmasında esrarengiz bir durum var. Bakalım, bu esrarengiz durum aydınlanacak mı? Yoksa tamâmen kişisel bir kaygıyla apar topar, panikle alınmış bir karar mı? Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.