Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Türkiye’nin bitmek bilmeyen yeşil sahalar sorunu: “Çölü yeşerten adam” Tarık Uslu anlatıyor

Konyaspor’un UEFA Konferans Ligi eleme turunda İsviçre 2. Ligi’nde mücadele eden Lihtenştayn takımı Vaduz’a elenmesiyle “yeşil saha” tartışması tekrar alevlendi. Hürcan Dönmez “çölü yeşerten adam” lakabıyla bilinen Tarık Uslu ile konuştu.

Türkiye’nin bitmek bilmeyen yeşil sahalar sorununu “çölü yeşerten adam” Tarık Uslu’ya sorduk

Tüm liglerin başladığı hafta olan bu haftada onlarca maç varken kişisel olarak en heyecanla beklediğim maç Konya’da oynanacaktı. Konyaspor’un geçen sezon ligimizde göstermiş olduğu performans, bu sezon Avrupa elemelerine başladığı performans göz önüne alındığında gelecek için beni heyecanlandırmıştı. 

Ancak hiçbir şey beklediğim gibi olmadı. İlk maçta Lihtenştayn takımı Vaduz ile deplasmanda 1-1 berabere kalan Konyaspor’un içerde rahatlıkla turu geçeceğini düşünüyordum. İlk şoku maçtan bir gün önce önüme düşen Konya Büyükşehir Belediye Stadyumu’nun fotoğrafları ile yaşadım. Konyaspor tarihinin en önemli maçlarından birine çıkmak üzereyken şehir bir başka uluslararası etkinliğe daha ev sahipliği yapmaya hazırlanıyordu, İslami Dayanışma Oyunları. Ve bu organizasyonun açılışı için seçilen yer Konyaspor’un maçlarını oynadığı stadyumun yeşil zemini oldu. Açılış için sahanın ortasına koyulan platform kalktığında ortaya çıkan görüntü ise içler acısıydı. 

Maçın hikayesini de o platform belirledi. Konyaspor duran toptan yenen beraberlik golünün hemen ardından maç içerisinde defalarca olduğu gibi sahanın bozuk olan noktasında yapılan top kaybıyla kalesinde ikinci golü gördü. Maçtan sonra İlhan Palut, dört gollü mağlubiyeti kabul edilemez gördüğünü belirterek zeminin durumu ne olursa olsun kazanmaları gerektiğini söylese de Konyaspor oynamak isteyen takımdı ve zemin de kendisine hiç yardımcı olmadı.

Maçın son düdüğü çaldığında aklımdaki tek şey bu maçtan önce zeminin bu hale gelmesine nasıl izin verildiği idi. Çocukluğumun geçtiği Eskişehirspor stadyumunu düşündüm ve zeminin hep yemyeşil taze çimle kaplı olduğunu hatırladım. Bu konu hakkında birinin konuşması gerekiyorsa kim olduğuna karar vermiştim, Eskişehir Atatürk Stadyumu’nun zemini yıllardır bu kadar mükemmel korumayı başaran “Greenkeeper” sertifikası sahibi Tarık Uslu. 

Tarık Uslu

Konuya dair bir diğer şaşkınlığı ise ertesi gün Tarık Uslu telefonun ucundan “Merhaba” dediğinde yaşadım. Tarık Uslu 10 yıldan uzun süredir Eskişehirspor için çalışıyordu ancak bu kez benimle Dubai’den konuşuyordu. Türkiye’deki zemin problemlerini konuşmak için aradığım isim Dubai’de 50 derecenin üzerinde sıcaklıkta tam 21 antrenman sahasını tamamladıklarını söylediğinde durumun vahametini biraz daha kavramış oldum. Konyaspor, Avrupa kupalarından büyük ölçüde zeminindeki problemler nedeniyle elenirken Tarık Uslu, kendi deyimiyle “çöle çim ekiyordu.” Kendisi hakkında gazetelerde “çölü yeşerten adam” manşetleri atıldığını öğrendim. Ve Konya’da yaşananlara dair soru sormak için en doğru insanla telefonda olduğumu bir kez daha anladım. 

Tarık Uslu uzaktan bir yorum yapmanın çok doğru olmadığını ama anladığı kadarıyla “açılış töreni esansında zemine koyulan platformun çimin güneş görmemesine sebebiyet verdiğini dolayısıyla fotosentez gerçekleşmediğini, bunun sonucunda da çimde yanma yaşandığını” söyledi. İlhan Palut maçtan önce “Keşke zemine zarar vermeden yapılabilseydi bu etkinlik” demişti. Böyle bir şeyin mümkün olup olmadığını sordum. “Zemine zarar vermeden bu tarz etkinlikler yapılabilir mi yoksa benzer etkinliklerde zemini korumak mümkün değil mi? soruma Tarık Uslu’nun cevabı netti: “Mümkün değil!”

Sözlerine devam eden “çölü yeşerten adam” özellikle futbol sahalarının sadece futbol için olduğunun altını çizdi: “Futbol sahaları, futbol oynamak için var, orada yalnızca 22 futbolcunun ve hakemlerin bulunması gerekiyor. Bunları eleştirince kötü tepkiler de alıyoruz. Bizim futbol sahalarında kullandığımız çim futbol için uyarlanmış çimler, o çim yalnızca kramponla basılmaya uygun hale getiriliyor. Sen orada başka bir ayakkabıyla girersen olmaz. Platformlar kurulunca fotosentez engelleniyor, çim güneş almıyor.”

Tarık Uslu, zeminin bozulmasının sadece oynanan oyunu etkilemediğini aynı zamanda seyir zevkini de büyük oranda düşürdüğünü belirtti: “90 dakikalık maçta kamera merceklerinin en çok gördüğü alan çim, çimler güzel görünmezse hiçbir şey güzel görünmeyecektir.”

Bu Türkiye’de ilk defa yaşadığımız zemin sorunu değil. Daha önce de defalarca konserlerden, festivallerden sonra bu zeminlerin bozulduğunu hatırlatıp, yapılması gerekenleri sorduğumda sorunun daha kapsamlı olduğunu anlıyorum. 

Meslektaşlarının çaresiz olduğunu söylüyor Tarık Uslu: “Böyle etkinlikler stadyumlarda yapılmasın demek kolay ve herkesin gördüğü bir gerçek ama nerede yapılacak sorusunun cevabını veremiyoruz, bir alternatif sunamıyoruz çünkü yok.”

Stadyum zeminlerinde yıllardır yaşanan bu sorunun aynı zamanda şehircilik anlayışıyla entegre bir sorun olduğu gerçeği o anda yüzüme çarptı. Tarık Uslu, antik Roma’dan örnek veriyor, o zamanlarda bile halkın toplanması için amfiler, açık alanlar olduğunu ancak bugün benzer açık alanların kalmadığını üzülerek söylüyor. İstanbul’da Harbiye gibi alanlar var ama Anadolu’da maalesef yok denecek kadar az. 

Önümüzdeki günlerde Dünya Kupası’nın oynanacağı çimler üzerinde çalışmak için Katar’a gideceğini söyleyen Tarık Uslu, Dubai’de çölü nasıl yeşerttiklerinden de bahsetti. Burada yaptıkları işin, her koşulda uygun zeminin hazırlanabileceğinin bir örneği olduğunu anladım.

“Nereye gidersek o bölgeye uyacak çimi buluyoruz.” Burada 40-50 dereceye dayanacak şekilde yaptıklarını ama Rusya’da da saha yaptıklarını orada farklı çim kullandıklarını dolayısıyla her coğrafyaya uygun şekilde çimler yaparsanız sorun yaşamayacağımızı söylerken, sorunun sadece çimlerle bitmediğini de vurguluyor.

“Burada yapılan statların imarında da yer alıyoruz, örnek vermek gerekirse stat yapılırken çimlerin güneş ışığını en doğru alacak şekilde tasarlanmasını sağlıyoruz.” diyor ve hemen aklıma ülkenin en çok güneş alan kentlerinden Antalya’da yapılan stadın yeterli güneş ışığını alamadığı geliyor. Aklımdaki Antalya örneği ile Tarık Uslu’nun ülkemizde çalışan meslektaşları için söyledikleri daha da anlam kazanıyor. 

“Şimdi herkes eleştiriyor ama eleştirilen arkadaşlar da çaresiz. Orada da emek veren bir sürü arkadaşımız var ben onları da anlıyorum. İnsanlar o kadar emek vermişler o çimin bozulmasını isterler mi veya teknik direktör, oyuncu bozuk zeminde oynamak ister mi? Bir maçtan dolayı küme düşebiliyor, bir maçtan dolayı şampiyonluk kaçabiliyor. Ama oradaki arkadaşlarımız çaresiz kalıyorlar çoğu zaman. Çaresiz kalmış bir yapıyı da eleştirmek doğru gelmiyor bana açıkçası. Alternatif sunmak lazım.“

Konyaspor o bozuk zeminde Avrupa kupalarından elenirken aklımdan geçenler Türkiye’de başarının hiç kolay kazanılmadığı idi. İlhan Palut her ne kadar bu sonuç için zeminin bahane olmayacağını söylese de, sararmış çimler üzerinde oynanan oyunu eleştirmek hiç içimden gelmemişti. Asıl eleştirilmesi gerekenlerin böyle önemli bir maçtan önce bu açılışı başka bir yere almayan yöneticiler olduğunu düşünmüştüm. Bütün bunların üzerine Tarık Uslu’dan dinlediklerim ise Türkiye’de bozuk olanın sadece zeminler olmadığı gerçeğini karşıma çıkardı. Hem bozuk zeminlerin, hem sahadaki futbol kalitesinin çok daha komplike bir sorun olduğu gerçeğini bir kez daha kavramamı sağladı. 

Yazan: Hürcan Dönmez

Editör: Doğa Üründül

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.