Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Kılıçdaroğlu söyledi, hükümet borçların tasfiyesi planını açıkladı – Dr. Ali Rıza Güngen: “Seçime yönelik, siyasi ve sembolik bir hareket”

Siyasetbilimci Ali Rıza Güngen, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “tefeci” dediği varlık yönetim şirketlerini ve 30 milyar TL’lik borcun tasfiyesini öngören destek paketini, devletin borçlandırma siyaseti ile koronavirüs salgınının ilk aylarında kredi genişlemesiyle halkın borçlanmaya teşvik edilmesini Medyascope’a değerlendirdi. Güngen, Kılıçdaroğlu’nun borç ödememeyi tavsiye etmesinin kolay olduğunu ancak bunu söyleyen muhalefetin ayrıntılı bir borç yapılandırma planı paylaşması gerektiğini söyledi. İktidarın dar gelirliye destek paketi hamlesini ise Güngen, “Seçime yönelik, siyasi ve sembolik bir hareket” olarak yorumladı.

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun varlık yönetim şirketlerine (VYŞ) olan borçları ödememe çağrısının ardından gündeme gelen dar gelirliye destek paketi hakkında tartışmalar sürüyor. Kanada York Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak bulunan, “Borçlandırma Siyaseti” kitabının yazarı, siyasetbilimci Dr. Ali Rıza Güngen, tartışmaları Medyascope için yorumladı. 

Varlık yönetim şirketlerinin çalışma yöntemleri

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) lisansıyla faaliyet yürüten 23 VYŞ bulunuyor. Bu şirketler, bankaların tahsil edemediği alacaklarını, alacak tutarının ortalama yüzde 10’u bedelle satın alırken, toplam borcun yüzde 30-40’ına yakınını tahsil ederek kâr ediyorlar. Örneğin özel bankalardan Akbank, tahsil edemediği 1,5 milyar TL’lik krediyi 171 milyon TL’ye, Türkiye İş Bankası ise Nisan 2021’de 745,5 milyon TL’lik alacağını, 72 milyon TL’ye bu şirketlere sattı.

Bankalar alacaklarını satışa çıkarmadan önce tahsil etmeye çalışıyor, BDDK mevzuatına göre, bankaların kredileri tahsili gecikmiş olarak sınırlandırma süreleri 180 gün. Bankalar bu süre içinde, kullandırdıkları kredilerden tahsil edemedikleri bütün alacaklar için karşılık ayırıyor, yani zarar yazıyor. Bankalar tahsil edemedikleri alacaklarını satışa çıkarıp VYŞ’lerden teklif alıyor ve uygun gördüğü şirkete satış yoluyla alacaklarını devrediyor. VYŞ’ler o alacakların peşine düşüyor. 1,5 milyar TL’lik alacağın 171 milyon TL’ye alındığı örnek düşünüldüğünde, şirketlerin 171 milyon TL’nin üzerinde tahsil edebildiği tutar, kâr hanelerine yazılıyor.

Vatandaş VYŞ’lerden şikayetçi

Borçları VYŞ’lere devredilmiş olan vatandaşlar, çeşitli şikayet platformlarında şirketlerin tahsilat yöntemlerine ilişkin rahatsızlıklarını paylaşıyor. Satın aldığı borcu, kâr edeceği düzeyde tahsil etmek isteyen VYŞ’ler yıllarca borcun peşine düşüyor. Bütün VYŞ’ler için genelleme mümkün olmasa da, şikayet sayfalarında bu şirketlerin neredeyse tacize varan uygulamalarda bulunduğu, ödenen borçlar için aramaya devam ettiği, borç yükümlüsünün ailesini ve yakınlarını da aradığı yönünde paylaşımları yer alıyor.  

Güngen: “Muhalefet ayrıntılı bir borç yapılandırması planlamalı”

VYŞ’lerle uğraşmak zorunda olan hane halkı için Kılıçdaroğlu’nun çağrısının ne kadar anlamlı olduğunun bilinemeyeceğini söyleyen Güngen, “Onlarca başka faktör var. Karşılık bulup bulmayacağı muhtemel gelir akımlarına, varlık yönetim şirketlerinin uyguladığı baskıya, icralık duruma gelmiş olan vatandaşın başka borçları olup olmamasına bağlı” dedi.

Güngen, CHP liderinin ya da muhalefet partilerinin yapması gerekenin kapsamlı bir şekilde borç yapılandırma planı açıklaması olduğunu belirterek şöyle konuştu:

Borcun ne kadarının nasıl silineceğini, bunun devlet bütçesinden nasıl karşılanacağını, aynı zamanda Türkiye’deki gelir dağılımı adaletsizliğinin nasıl ortadan kaldırılacağını ya da hafifletileceğini göstermeleri gerekir. Yoksa vatandaşa havale etmek kolay olan şey. Ödemeyin’ demek de, destek paketinin yetersizliğini de vurgulamak gerekli ama o da yeterli değil. Burada ayrıntılı, iyi düşünülmüş bir borç yapılandırma planının açıklanması gerekiyor.”

“Destek paketinin sembolik ve siyasi bir anlamı var”

BDDK ve Türkiye Bankalar Birliği (TBB) verilerine göre, Haziran 2022 itibarıyla 4 milyon kişinin 161 milyar TL’lik kredi ve kredi kartı borcu yasal takipte. Vatandaşların icralık olan 2 bin TL’ye kadar olan fatura borçları ve VYŞ’lere 2 bin 500 TL’ye kadar olan borçlarının silinmesinin zaman kazandıracağı dar gelirli aileler için düzenlemenin dikkate değer olduğunu belirten Güngen, şunları söyledi:

Toplam büyüklüğe baktığınızda, ne Türkiye’deki icralık olmuş borçlar sorununun çözümüne yönelik, ne de milyonlarca borç edinme sıkıntısı yaşayan hanenin sıkıntılarını ortadan kaldıracak bir adım. Atılan adım bir sembol, ‘Bakın biz bir çırpıda 30 milyar TL’lik borcu siliyoruz, devletiniz zor günde yanınızda durabiliyor’ işaretini verme çabası. Yoksa icra dosyalarını hafifletecek olan ya da bankacılık sistemi açısından tahsili gecikmiş alacak sorununu çözecek bir adım olmadığı açık. Sembolik ve siyasal bir anlamı var. Bundan sonrasında seçim sürecinde olabileceklere dair bir anlamı da var. Bunun devamı gelebilir ya da Erdoğan yönetimine destek verilirse devamı geleceğine yönelik propaganda yapılabilir.

“Hanelerden çok şirketlere destek paketi olabilir” 

Hane halkının ve öğrencilerin borcunun nasıl yapılandırılacağının, faizin ne kadarının, nasıl silinebileceğinin 2015’te görünür bir şekilde gündeme geldiğini hatırlatan Güngen, 2018 seçimleri öncesinde biraz daha kapsamlı şekilde seçim bildirgelerinde yer aldığını anlattı. Güngen, “Borç yapılandırma ve silme, 2023 seçimleri sürecinde daha da ön plana çıkmış şekilde tartışılacaktır, gündeme gelecektir” dedi.

Güngen, henüz hakkında yasal bir düzenleme yapılmayan, 1 Ekim’de Meclis açıldıktan sonra yasa teklifi olarak gelmesi beklenen ancak Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin 30 milyar TL’lik borç tasfiyesi olarak paylaştığı “dar gelirliye destek paketi”ni şöyle değerlendirdi:

Erdoğan yönetimi seçim sürecine girerken, bir şekilde, bu borçların çevrilebileceğini, yapılandırılabileceğini göstermek zorunda. Dolayısıyla gündeme gelen şey buna yönelik bir hamle ama düzenlemenin nasıl yapılacağına bakmak gerek. Düzenleme, hanelere sağlanan destekten çok daha büyük bir desteğin varlık yönetim şirketlerine sağlanması anlamına da gelebilir.

Şirketlerin tahsilatı “finansal özgürlüğe kavuşturmak”

Varlık Yönetim Şirketleri Derneği Başkanı ve sektörün önde gelen şirketlerinden Gelecek Yatırım’ın genel müdürü Sezin Ünlüdoğan’ın Nisan 2021’de yaptığı açıklamalara göre, bu tarihe kadar VYŞ’ler, bankaların tahsil edemediği 3,2 milyon borçluya ait 60 milyar TL’lik alacağı 5,3 milyar TL’ye devraldı. Ünlüdoğan, 1,2 milyon borçluyu, alacaklarını tahsil ederek “finansal özgürlüğe kavuşturduklarını” ve geriye kalan 2 milyon borçlunun 300 bininin ticari kurumlardan oluştuğunu belirtti.  

Güngen, bu hesaplama dikkate alındığında, YVŞ’lerin yüzde 9 bedelle aldığı ve alacak tutarının yüzde 30-40’ını tahsil ederek kâr elde etmeye çalıştıklarına dikkat çekti ve “2013’ten bu yana oturttukları çalışma yöntemi bunu becerdiklerini gösteriyor. Sadece 2020 yılında, pandemi nedeniyle onların modelinde de bir aksama olduğu görülüyor” diye konuştu.

“Destek paketine, rant aktarımı demek meseleyi abartmak”

1,7 trilyon TL’lik 2022 bütçesi ve 1 trilyon TL’lik ek bütçesi düşünüldüğünde 30 milyar TL’lik desteğin önemli bir tutar olmadığını belirten Güngen, borçların tasfiye edilmesi için yapılacak düzenlemenin “borcunu ödeyenin cezalandırılması” şeklinde yorumlanmasını şöyle eleştirdi:

Aynı tepkiyi, hatta daha fazlasını Türkiye’deki bütçe kalemlerine, örneğin vergi harcamalarına, kur korumalı mevduat (KKM) ödemeleri için yapılan aktarımlara gösteriyorlar mı acaba? Söz konusu yapılandırma KKM’nin üç aylık maliyeti bile etmeyebilir. Bu tarz bir aktarımın kalıcı bir şekilde sorunu çözmeyeceğini, Türkiye’deki gelir dağılımı adaletsizliği karşısında yetersiz olduğunu vurgulayabiliriz. Ama buradan ‘Rant aktarımı gerçekleşiyor, bu yine bizim cebimizden çıkacak’ gibi bir söyleme savrulmak meseleyi abartmak anlamına geliyor. En önemli nokta şu, sorunun temel kaynağını nasıl çözeceğiz, nasıl çözmeliyiz? Tartışmayı buraya çekmekte fayda var.

“Sosyal destek yerine borçlandırma, gelir dağılımı adaletsizliğini artırdı”

Özellikle devlet bankalarını kullanarak, 2014-2015 yılından itibaren, kredi kampanyaları ve borçların yeniden yapılandırılmasına yönelik kampanyalar düzenlendiğini söyleyen Güngen, bunları katbekat aşan bir kredi kampanyasının, 2020 Nisan-Mayıs aylarında, koronavirüs salgınının ilk dalgasında gerçekleştiğini hatırlattı:

Pandemi sırasında bunun bir anlamı vardı. Verilen ucuz krediler, geçici de olsa bir rahatlama sağlamak adına hanelere sağlanan bir destek anlamına geliyordu. Ancak ilk dalgada yüzde 4 civarında faiz oranıyla verilen krediler, pandeminin ikinci ya da üçüncü dalgasında yenilenmiş veya yeniden ucuz kredi kampanyalarıyla haneler başka destekler verilmiş değil. Milyonlarca insan ilk defa finansal sisteme girip borçlanmış oldu.

Güngen, Türkiye’de verilen sosyal destek ödemelerinin çok sınırlı kalmasının, salgın sırasında hem gelir dağılımı adaletsizliğinin artması hem de aslında borç sahibi olan vatandaş sayısının artması anlamına geldiğini vurguladı ve “Buna bir de Türkiye’de icralık dosya sayısının yıllardır düzenli olarak artmasının getirdiği sıkıntıları eklemek lazım 2018’de ve pandemi sırasında normalin üstünde bir artış görüldü” dedi.

Pandemide kullanılan kredi tutarı

Strateji Bütçe Başkanlığı’nın (SBB) Ocak 2022’de açıkladığı salgın döneminde verilen mali destek dağılımı tablosuna göre, 2020-2021 yıllarında, kişi, hane ve işletmelere 315 milyar TL’lik ucuz kredi verildi. BDKK’nin haftalık bülteninden, bireylere verilen kredilerin, şirketlere verilen kredilere yaklaştığı görülebiliyor. 

Güngen, salgın süresince kamu maliyesine etkisi 717,8 milyar TL olarak ölçülen toplam mali desteğin yüzde 44’ünü ucuz kredilerin oluşturduğuna dikkat çekti. 143 milyar TL’lik borç ertelemesi de eklendiğinde bu oran yüzde 64’e ulaşırken Güngen, “Bunun yanında, sosyal destek ödemelerinin esamesi okunmuyor. Hanelere sosyal destek ödemeleri 5,5 milyar TL, ihtiyaç sahibi hanelere ayrıca merkezi yönetimden verilen destek ise 4,4 milyar TL. Bu destekler sağlanan borç ertelemesi, ucuz kredi, vergi ve prim ertelemeleri göz önünde bulundurulduğunda neredeyse hiçbir anlam ifade etmiyor” diye konuştu. Güngen, 2020-2021 verilerinin çok büyük bir kısmının 2020 Nisan-Mayıs aylarında verilen desteklerden oluştuğuna, salgının ikinci-üçüncü dalgasında çok daha küçük adımlar atıldığına işaret etti.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.