Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Erdoğan rakip olarak karşısında kimi ister?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün (5 Eylül) katıldığı televizyon programında, altılı masa uzlaşırsa muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olabileceğini söyledi.

Peki, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan rakip olarak karşısında kimi ister? Kemal Kılıçdaroğlu mu, Ekrem İmamoğlu mu, Mansur Yavaş mı, Meral Akşener mi?

Ruşen Çakır yorumladı.

Yayına hazırlayan: Zübeyde Beyaz  

Merhaba, iyi günler. Cumhurbaşkanı Erdoğan önümüzdeki cumhurbaşkanlığı, daha doğrusu başkanlık seçimlerinde, muhâlefetin adayı olarak kimi arzular? Kimi tercih eder? Böyle bir soruyu ortaya atmış olalım. Daha önce değişik vesîlelerle buna değindim. Ama bir kere daha, dün yaptığımız Kılıçdaroğlu yayınından sonra bunu yapmak elzem oldu. Çünkü şöyle bir olay vardı: Son günlerde birtakım gazeteciler, değişik şekillerde –ya doğrudan hitap ederek, ya da birtakım AKP’lilere ya da Saray kaynaklarına atfederek– Kılıçdaroğlu’nun adaylıkta ısrarcı olduğunu, ama kazanma şansının çok düşük olduğunu ve bu nedenle Erdoğan tarafından çok tercih edildiğini söyleyip yazdılar. Şöyle diyen AKP’li bir milletvekili oldu: “Büyük bir heyecanla Kılıçdaroğlu’nun aday olmasını bekliyoruz”. Mutlu bir heyecan söz konusu tabiî. Buna benzer şeyler çıktı. 

Ben de o zaman şöyle bir soru ortaya attım sosyal medyada: “Mâdem öyle, mâdem Kılıçdaroğlu’nun aday olmasını çok istiyorlar, niye bunu seslendiriyorlar?” Yani basit bir akıl yürütmeyle şöyle diyelim: Bakıyorsunuz, karşınızda en zayıf rakip olarak Kılıçdaroğlu’nu görüyorsunuz ve onu bir tür çok kolay yenilebilir bir rakip olarak görüyorsunuz. Ne yaparsınız? Onun karşınıza rakip olarak çıkmasını istersiniz, başkasının çıkmasını engellemeye çalışırsınız ve bunun yolu da, onun güçsüz olduğunu söylemek değil tam tersine ondan ürktüğünüzü söylemektir. Yani kalkıp, “Erdoğan Kılıçdaroğlu’nu istiyor, çok istiyor” dediğiniz zaman, öyle bir şey olabilir ki, Kılıçdaroğlu’na çok ciddî bir baskı olup, “Ya işte siz kazanamayacaksınız! Bunu zâten Erdoğan da söylüyor. Daha kazanabilecek bir aday olsun” şeklinde bir teşvik olabilir. Burada bir mantıksızlık var — bana öyle geliyor en azından. Fakat şu da var tabiî: İktidar ve iktidar çevreleri artık belli bir süredir rasyonaliteyle hareket etmiyorlar ve gerçekten de temennileri Kılıçdaroğlu olabilir. 

Bunu artık son zamanlarda sık yapmaya başladım; Twitter’da hızlıca bir anket yaptım bu yayın öncesinde; dört ismi alfabetik sırayla yazdım. “Sizce” dedim, “Erdoğan karşısında kimi görmek ister?” Ekrem İmamoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu, Mansur Yavaş ve Meral Akşener işinlerini verdim ve şaşırtıcı olmayacak şekilde, yaklaşık üçte ikisi Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nu isteyeceğini söyledi. Diğerlerinin oranları çok yüksek değil; Mansur Yavaş ikinci sırada geliyor, ama Kılıçdaroğlu’na kıyaslanamayacak bir şey, 64 falan Kılıçdaroğlu; 12 civârında Mansur Yavaş gözüküyor. Burada bir birlik var. 

Şunu özellikle söyleyeyim: Dün yaptığım “Kılıçdaroğlu’nun adaylığına hazır mısınız?” anketinde de, bu sefer yarıya yakını “evet” diye cevap vermişti. İlginç bir durum; tabiî bu anketlerin gerçeği yansıtma ihtimâlinin çok yüksek olduğunu söylemek mümkün değil, fakat yine de bir fikir veriyor, hiçbir şey yapmamaktan iyidir. Küçük de olsa bir nabız tutma ve de takipçilere belli ölçüde güvenmekten kaynaklı bir şey. Şimdi oraya gelmeden önce bir not ekleyeyim. “Reisçiler” bir şekilde bu benim yaptığım anketten haberdar olmuşlar ve akın ettiler. Anketi cevapladılar mı? Bilmiyorum, ama çok sayıda şey yazdılar ve hemen hemen hepsi, “Topunuz gelin, yok banyo terliği daha iyi olur” falan gibi mesajlar attılar; ama “topunuz gelin” lâfını çok kullandılar. Erdoğan’a aşırı bir güven tâzelemesi yaptılar. Ne zamandır açıkça sosyal medyada bu kadar “reisçi”yi peş peşe en azından benim sayfamda görmemiştim. 

Tabiî bu arada ilginç bir şey daha var: Meselâ burada gerçek adları olduğunu tahmin ettiğim adlarıyla, kimlikleriyle yazan çok kişi var. Yani böyle isimsiz, anonim hesaplarla trolümsü olanlar da var tabiî; ama gerçek kimlikleriyle bunu yazanlar var. Ve bunların içerisinde bir bölümünün nedense arabaların önünde fotoğraf çektirmiş olması, profil resimlerine bakınca benim dikkatimi çekti — ilginç bir olay. Bir diğer husus, Erdoğan ile Bahçeli’yi yan yana koymaları; yani Erdoğan’a vurgu var, ama Bahçeli hep var. Şimdi düşünüyorum da, Erdoğan o kadar kısa zamanda o kadar çok müttefik değiştirdi ki, onun destekçilerinin de profil resmi değiştirmekten hakîkaten canları çıktı — öyle diyeyim. Bir zamanlar hatırlıyorum meselâ, Ahmet Davutoğlu ile Erdoğan vardı; bir ara Hakan Fidan da konuluyordu. Sonra değişti, şimdi bir iki tâne destekçinin de konduğu profil resmi gördüm, Cumhur İttifakı’nın üçüncü bileşeni olarak; ama genellikle Erdoğan, Bahçeli, onların böyle ısrarla söylediği gibi, “Hepsi bir olsun, üst üste gelsinler” vs. gibi çıkışları bir tür iman tâzeleme tabiî ki; ama burada ben bir endîşe seziyorum. Bir endîşe var; Erdoğan’ın kaybetmesi endîşesi var. Aksi takdirde bu kadar kendinden emin, “Topu gelsin” vs. diyen insanların çok da fazla bu tür şeylere îtibar etmemesi lâzım. Bir anlamda “Topu gelsin” diyenler hepsi peş peşe benim sayfama geldiler ve böylece bir hasret giderdik diyelim onlarla. 

Şimdi olayın diğer yönüne gelelim. Erdoğan, gerçekten Kılıçdaroğlu’nu mu ister?  Şimdi ilk başta çok mantıklı geliyor; fakat burada soruyu şöyle koymak lâzım bence belki de: Yani değişik aşamalarda seçimde rakibinin kim olmasını ister? Kendisi olmazsa başka kimin cumhurbaşkanı olmasını ister? Belki Kılıçdaroğlu’nun daha az oy aldığı varsayımından hareketle Kılıçdaroğlu’nu tercih etmesi anlaşılır bir şey; ama ben açıkçası hâlâ bu konuda şüpheliyim. Çünkü Kılıçdaroğlu kamuoyu yoklamalarında, dört aday adayı içerisinde hâlâ en sonuncu, bugün Hatem Ete ile yaptığımız yayında onu da gördük. Mansur Yavaş’la arasında çok ciddî bir fark var. Ama bu fark ilk başlarda çok daha fazlaydı ve adaylığı îlân edilip Hatem’in söylediği gibi bir kampanyaya başlarsa, etkili bir kampanya, yanında ekibiyle yani orada Altılı Masa’dan diğer kişilerin de olacağı, birtakım cumhurbaşkanı yardımcısı adayları, bakan adaylarıyla falan çıkması durumunda ve somut olarak bir program telaffuz etmesiyle berâber bu iyice artabilir. Ve zaten biliyoruz ki ilk turda hiçbir adayın kazanma şansı yok. İkinci turda Kılıçdaroğlu’nun kazanma şansı yüksek olabilir. 

Burada tabiî özellikle şu husus çok önemli: Bâzıları bunu önemsiz göstermeye çalışıyor ama ikinci tura kalacak olan bir seçimde, HDP seçmeninin tercihi bayağı bir etkili, hattâ belirleyici olacak. Çünkü baktığımız zaman, Altılı Masa ile Cumhur İttifakı’nın adayları bütün araştırmalarda görlüüyor ki %50+1 oy alamıyorlar. Dolayısıyla ikinci turda HDP seçmeninin kime yöneleceği önemli ve bu anlamda baktığımız zaman muhâlefetin aday adayları içerisinde HDP oyunu en fazla alabilecek olan isim olarak Kemal Kılıçdaroğlu gözüküyor — şu hâliyle bakıldığı zaman. Ondan sonra Ekrem İmamoğlu geliyor bildiğim kadarıyla; gördüğüm kadarıyla Mansur Yavaş’ın ve Meral Akşener’in Güneydoğu’da oy alma ihtimâlinin düşük olduğu yolunda çok ciddî bulgular, îtirazlar var. Tabiî ki şunu diyen de çok olacaktır: HDP seçmeninden, “Erdoğan bize çok kötülük yaptı, biz de onun kazanmaması için kötünün iyisi…” diyerek Mansur Yavaş’a da verebilirler. Şimdi meseleyi sâdece kimin kazanabileceği meselesine endekslediğimiz zaman, Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nu tercih ediyor olması mantıklı gelebilir. Daha sonra kimi tercih eder? Daha az oy alabileceğini düşünürse –ki Erdoğan anket konusunda çok profesyoneldir, bütün siyâsetçilerden daha deneyimlidir–; bu olayı çok ciddîye alır. Eminim sürekli olarak birtakım araştırmalar yaptırtıyordur güvendiği isimlere ve onlara göre tartıyordur. Her ne kadar Kılıçdaroğlu’na sürekli, “Hadi açıkla artık” diye tercihinin o olduğunu gösteriyor olsa da, Erdoğan’ın kendisinin açıkça isim telaffuz edeceğini, bunun birebir gerçeği yansıtmama ihtimâli olduğunu da vurgulamak lâzım — en azından ben öyle düşünüyorum. 

İkinci husus, eğer kendisi kazanamazsa Türkiye’de başkanlık koltuğuna kimin oturmasını ister? Şu hâliyle baktığımız zaman, “Kim aday olursa olsun Erdoğan kaybediyor” gibi bir olaya vardıysak … henüz varmış değiliz — ben de dâhil kimilerine göre vardık. Açıkçası “Neye dayanarak söylüyorsun?” diye sorabilirsiniz; ama öyle düşünüyorum diyeyim, Erdoğan’ın kazanma şansı olduğunu düşünmüyorum. Tabiî ki siyasette her şey mümkün ve tabiî bu söylediklerimden dolayı, yarın öbür gün seçim sonuçları farklı çıkıp yerin dibine batabilirim. Bunu da görerek söylüyorum; ama beni de bir kenara bırakın, şu hâliyle, “Kim aday olursa olsun Erdoğan karşısında kazanması çok yüksek bir ihtimal” dendiğinde Erdoğan herhalde Kılıçdaroğlu’nu tercih etmeyecektir. Kendisinin yerini alacak kişinin biraz daha kendisine benzeyen ve tabiî ki daha yumuşak bir geçişi yapacak olan, daha az politik, daha sert olmayan bir isim olmasını tercih eder. Ve bu anlamda baktığımız zaman, akla gelen ilk isim Mansur Yavaş, ikinci isim herhalde Meral Akşener. Zâten AKP’nin kuruluş sürecinde Meral Akşener de kurucu adaylarındandı, son anda direksiyonu kırıp MHP’ye katılmıştı. Bir hukukları var ve arada sırada atışsalar da çok böyle kanlı bıçaklı olduklarını pek hatırlamıyorum. Ama zâten Erdoğan için bu çok önemli değil; en kanlı bıçaklı olduğu Bahçeli ile de ne zamandır çok kalıcı gibi gözüken bir koalisyon yürütüyor. Mansur Yavaş ve Meral Akşener gibi isimlere gelince; Mansur Yavaş Meral Akşener ile kıyaslandığı zaman daha az politik, en azından Meral Akşener siyâsî parti lideri olduğu için daha politik şeyler söylüyor. Akşener’in Sakarya’da ve Tekirdağ’da esnaf ziyâretlerini izledim; oradaki gözlemlerimi de sizinle paylaştım. 

Yazı da yazdım hakkında; orada da söylediğim gibi, Meral Akşener çok siyâsî-ideolojik konulara girmemeye özen gösteriyor. Daha çok geçim sıkıntısı gibi konularla kendini sınırlamayı tercih ediyor. Ama yine de sonuçta siyâset yapıyor ve bir partinin genel başkanı; ama Mansur Yavaş’ın hiç ağzını açtığını dahi görmüyoruz, en fazla akıl yürütüyoruz — “Şu konuda ne yapar? Şu konuda nasıl davranır?” diyerek. Orada da neye dayanarak akıl yürütüyoruz? Uzun bir süredir, belediye başkanlığından beri hep kendini teknik işlerle sınırladığı için, siyâsî geçmişine bakarak, özellikle ülkücü geçmişine bakarak birtakım akıl yürütmelerde bulunuyoruz. Dolayısıyla Cumhur İttifakı döneminde oluşmuş olan devlet kadrolarının… — burada bir önemli bir not düşmek lâzım: Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Fethullahçılar’ın devletten ayıklanmasının akabinde yeni bürokrasinin yeniden yapılanmasında MHP’nin çok ciddî bir etkisi oldu. Bir Mansur Yavaş’ın ve hattâ Meral Akşener’in başkan olması durumunda, bürokraside yapacağı ayıklamaların daha sınırlı olacağını tahmin edebiliriz; bir Kılıçdaroğlu’na ve hattâ Ekrem İmamoğlu’na kıyasla bu anlamda en köklü ve hızlı değişiklikleri yapması söz konusu olan kişi tabiî ki Kemal Kılıçdaroğlu. 

Bir diğer husus: “Ulaşabilirlik”. Seçimi kaybetmesi durumunda Erdoğan’ın kendisine nasıl bir yol haritası çizeceği önemli. Siyâseti terk mi edecek? Ki sanmıyoruz. Etkili bir muhâlefet yürütmeye mi çalışacak? Ve yeni oluşacak olan iktidar, zâten bir koalisyon sonucu ortaya çıkacağı için bir yığın kırılganlığı olan bir iktidar olacak. Ve de çok kötü bir mîras devralmış olacak. Yani iktidara gelecek olan, diyelim ki Mansur Yavaş başkan olduğu zaman, kadrolarını seçerken vs. çok zor bir sürece girecek. Eğer bu süreçte Erdoğan muhâlefet olarak yoluna devam edecekse, yeni yönetime ulaşması, onunla tatlı-sert bir ilişki sürdürmesi pekâlâ mümkün; ama meselâ bir Kılıçdaroğlu’nu seçilmesi durumunda sert bir ilişki olacaktır. O sert ilişki Kılıçdaroğlu’na karşı atacağı adımları da sertleştirecektir. Bu “ulaşabilirlik” meselesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Bir diğer husus da tabiî ki “hesaplaşma meselesi”. Her ne kadar Kılıçdaroğlu öne helâlleşmeyi çıkartsa da, hesaplaşma meselesini de ihmal etmiyor — ihmal etmiyormuş gibi yapmaya çalışıyor en azından. Meselâ “Beşli Çete” diyor, başka şeyler diyor, doğrudan Erdoğan’a yönelik suçlamaları var. Ve önce aday olup sonra başkan seçilmesi hâlinde böyle bir hesaplaşmaya girmesi çok kuvvetle muhtemel olacak. Ama Mansur Yavaş’tan ve belli ölçülerde Meral Akşener’den benzer bir tavrı açıkçası çok fazla beklemiyorum. 

Sonuçta Türkiye’de bir milliyetçi-muhâfazakâr coğrafya var. Ve bu partiler, bu şahıslar, bu siyâsetçiler her ne kadar değişik konularda değişik pozisyonlar alabilseler de, aynı coğrafyanın ve birtakım ortak reflekslerin insanları. Dolayısıyla belki şöyle özetlemek mümkün: Erdoğan seçimi kazanabilmek için Kılıçdaroğlu’nu tercih edebilir. Ama seçimi kaybetme ihtimâlinde –eğer böyle bir ihtimal mukadderse– o zaman tercihi hiçbir şekilde Kemal Kılıçdaroğlu olmayacaktır. Öncelikle düşüneceği bana göre Mansur Yavaş olacaktır. Bugün Hatem ile yaptığımız yayında onun söylediği çok önemli bir husus var: Mansur Yavaş birçok kamuoyu yoklamasında –hemen hemen hepsinde– diğer aday adaylarına göre açık ara önde gözüküyor; ama adaylığı îlân edilip seçim kampanyası yapmaya başlarsa bu artar mı azalır mı? Orada da işte siyâsî kapasitesiyle ilgili, siyâsî hareketlilik ve dinamizmle ilgili sorular karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla Mansur Yavaş’ın şu anda başladığı puanı artırabilmesi tabiî ki bir ihtimâl, ama bunun seçim kampanya performansıyla düşme ihtimâli de var. 

Fakat diyelim ki bir Kılıçdaroğlu’nun, eğer iyi ve iknâ edici bir ekiple çıkarsa, oylarını artırma ihtimâli var. Esas Ekrem İmamoğlu’nun –ki İstanbul seçimlerinde gördük–, gerçekten bir kampanya insanına hazırcevaplığa sâhip olan Ekrem İmamoğlu’nun –ki şu anda çok gözden düşmüşe benziyor–ben yine de bir ihtimal olarak hâlâ durduğunu düşünüyorum. Kemal Kılıçdaroğlu’nun kafasında bir şekilde hâlâ tam olarak kapanmamış bir ihtimal olduğu kanısındayım. Tamâmen akıl yürütmeyle söylüyorum. İmamoğlu’nun da o Karadeniz gezisinde yaptığı türden bâriz yanlışlar yapmaması hâlinde, aday ilân edilmesi durumunda oylarını kampanyasıyla artırabilecek bir potansiyeli olduğu kanısındayım. Evet, tekrar toparlayarak bitirelim. Tekrar aynı şeyleri söyleyeceğim: Kazanmak için karşısında Kılıçdaroğlu’nu, kaybederse yerine gelecek olan kişinin Mansur Yavaş olmasını herhalde Recep Tayyip Erdoğan tercih ediyordur diye düşünüyorum. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.