Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Levent Köker ile Hukuk ve Demokrasi (91): Ders alınmayan tarih tekerrür edecektir, şüpheniz mi var?

Cumhuriyet’in ilk yüzyılını kapatıp ikinci yüzyılını açacak olan seçimlere doğru siyâsî hareketlenmeler artmaya başladı. Türkiye’nin sorunlarını sistem değişikliği ile çözmeyi vaad eden “resmî muhalefet”, kendi içinde ilk bakışta anlamsız gibi görünen bir tartışma yaşıyor. Kamu oyunda önde gelen CHP’li bir ismin, “HDP’ye de bakanlık verilebilir” yaklaşımını dile getirmesiyle başlayan, İYİP’ten ardı ardına gelen, bizzat Genel Başkan’ın ağzından çıkan, “HDP varsa biz yokuz” açıklamalarının belirlediği bir tartışma. İlk bakışta anlamsız, “ortada fol yok, yumurta yok, nereden çıktı bu” denebilecek türden bir çekişme. Üstelik, Cumhur İttifakı’nın, “altılı muhalefet”in daha kendi içinde tutarlı bir siyâset üretemediği tezini kuvvetlendirdiği için, iktidarın elini güçlendiren bir görüntü. Ancak, bir soru akla geliyor: İlk bakışta anlamsız gibi görünen bu tartışmanın, iktidarın elini güçlendirmek gibi bir amacı olmasın? Nitekim, seçmen desteği zayıflayan MHP’nin yerini İYİP’in alabileceği, tartışmanın HDP üzerinden, yeni bir “cumhur ittifakı”nın yolunu yapmak amacıyla kızıştırılmak istendiği yorumları da yapılıyor. Bununla eklemlenen bir başka önemli gelişme de, Batı dünyâsının bugün gelinen noktada Erdoğan iktidarının devam ettiği bir Türkiye ile daha iyi geçinebileceğini hesapladığına dâir yorumlarda gözlenen artış. Tüm dünyâda olduğu gibi Batı’da da neoliberal kapitalizmin desteğinde yükselen ultra-sağ veyâ “post-faşist” hareketlerin siyâsî baskısı karşısında, bu yorumları çok ciddîye almak gerekiyor. Dolayısıyla, sormadan edemiyoruz: Acaba târih tekerrür mü edecek?

Târih derken kastettiğim öyle çok uzak bir geçmiş değil, belki kelimenin gerçek anlamıyla “târih” bile sayılamayacak kadar yakın bir geçmiş. Hepi topu yedi küsûr yıl öncesinden bahsediyorum. 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe’deki Başbakanlık ofisinde, hükûmet ile HDP milletvekillerinin oluşturduğu “İmralı hey’eti”nin ortak açıklamasından sonraki süreci hatırlatmak istiyorum. Malûm, Dolmabahçe Mutabakatı olarak bilinen bu açıklama, başlangıcı 2012’ye târihlenen ve PKK’nın silâhlı eylemlerine son vermesine yönelik görüşmeler yoluyla ilerleyen “çözüm” ve “barış” sürecinin zirve noktasıydı. Sonraki gelişmeler içinde, Başbakan’ın sert bir dönüş yapıp, mutabakatı reddetmesinden sonraki en önemli târih, 7 Haziran 2015 seçimleri oldu. Bu seçimlerde HDP %13’ün üzerinde oy oranı ve 80 milletvekili ile TBMM’ye girerken, AKP 258 milletvekiliyle tek başına hükûmet kurma gücünü kaybetmişti. Ne olduysa bundan sonra oldu. HDP dışında kalan bütün siyâsî partiler, HDP’yi yok sayarak hükûmet kurma süreci yürütmeye yöneldiler ve Cumhuriyet târihinde ilk defa Anayasa’nın öngördüğü 45 günlük süre içinde hükûmet kurulamadı ve TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar verildi. Sonrası yine malûm: Suruç’tan Ankara Gar katliâmına, Türkiye târihinin en kanlı dönemlerinden biri yaşandı ve 1 Kasım seçimlerinde AKP iktidarını tâzeleyerek, ardından Cumhur İttifâkı kurularak, “başarısız darbe girişimi” üzerinden Başkancı sisteme geçildi ve bugüne geldik.

Şimdi, HDP’yi dışlayan, dışlamayı bırakın, kapatılması için uğraşan iktidara karşı sâdece seçimleri kazanmak değil, aynı zamanda Anayasa’yı da değiştirmeyi amaçlayan “altılı muhalefet”, bunu aynen mevcut iktidar bloku gibi HDP’yi dışlayarak yapmak istiyor. Üstelik de, HDP seçmen tabanının en az %15 çivarında tahmin edilen oyuna da tâlipler, zirâ o oylar olmadan, “resmî muhalefet”in amacına ulaşması mümkün değil. Seçimleri önde bitirse bile, sistemi değiştirmesi veya bu sistem içinde iktidarı Türkiye’nin demokratikleşmesi yönünde kullanabilmesi mümkün değil. Durum, AKP-MHP dışı siyâsî oluşumların “iktidar mutlaka HDP’siz olmalı” ısrarı bağlamında, 7 Haziran’ın neredeyse tekrarı gibi. Şu noktayı açıkça görmek gerek: “HDP’yi yok sayıyoruz” yaklaşımı, HDP’siz muhalefetin bir iktidar alternatifi olamayacağının, olsa da bunun mevcut otoriter rejimin bir kopyasından öteye geçemeyeceğinin de net ifâdesi. “Resmî muhalefet”, özellikle de 2015’te bir ayı aşan “istikşâfî görüşmeler” sürecinde AKP’nin seçimleri yenileyerek iktidarı yeniden ele geçirmesinin önünü açmış olan CHP bu hususu mutlaka akılda tutmalı: Ders alınmayan târih tekerrür eder, hiç şüpheniz olmasın ve korkarım bu defâ sonuç çok daha trajik olur!

Prof. Dr. Levet Köker Hukuk ve Demokrasi’de değerlendirdi:

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.